6 sonuçtan 1 ile 6 arası

Konu: Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Batılı bazı tasavvuf araştırmacıları da zühd konusunda yaptıkları araştımalardan
    sonra önemli tezler ortaya komuşlardır. Örneğin Reynold Alleyne Nicholson (ö. 1945 )’a
    göre, ilk sûfîlere gerçek anlamda birer sûfî/ mistik demek doğru değildir; çünkü onlar
    takvâlarıyla tanınan zâhid kimselerdir. Kur’ân’da canlı bir şekilde tasvir edilen kıyamet günü
    ve cehennem azabı, bu zâhidleri dünya hayatının zevklerinden uzaklaştırarak, mânevî
    kurtuluşu aramaya sevk etmiştir. Bu dönemlerde sûfî ile sunnî dindar arasında hemen hemen
    hiç fark yoktur. Yalnızca sûfîler Kur’ân’ın bazı âyetlerini içselleştirerek daha derûnî
    yaklaşmışlardır.938 Nicholson’un iddasına göre, tasavvufun zühd ve takvâ eğilimleri,
    Hıristiyanlığın ortaya koyduğu düşüncelerle parellelik arz etmektedir.939

    Diğer bir önemli Batılı araştırmacı Arthur John Arberry (ö. 1969)’de, Nicholson’a
    benzer argümanlarla, ilk dönemin zühd olarak isimlendirilmesinin nedenini, fetihlerle
    zenginleşen ve dünyevîleşenlere bir tepki olarak görür. Ona göre bu dönem tasavvuf
    anlayışının günah korkusu ve âhiret için duyulan karamsarlığın ağır basmasından dolayı
    zâhidlik ön plana çıkmıştır. Hatta Hasan Basrî bile sûfî olmaktan ziyade bir zâhiddir.940


    Zühdümde yok hiç hulûs ucb-u gurûr hem işim
    Mal-u ayâl kıldılar meftûn beni hem zebün

    Işksız erilmez imiş fehm eyledim menzile
    Her gecesi âşıkın kadr-ü berât hem düğün

    Geçsem mecâzdan diren olsam hakikatla yâr
    Yansam bu ışk oduna semâya tütün941


    Kuddûsî, dünyaya karşı zâhid davranmakta iken, ibâdetlerinde ihlâsın olmadığını,
    yaptığı amellerde kibir ve ucb gibi kötü hasletlerin kendisinde meydana geldiğini
    söylemektedir. Bundan dolayı, Kuddûsî, bir sûfî için vuslatın sadece sevgi/aşk ile
    gerçekleşebileceği görüşündedir. Aşığın Hakk’a olan bağlılığından dolayı, onların her gecesi
    bir şeb-i arus’tur/düğündür. Onlar geceleri mâsîvadan hem maddî, hem mânevî, hem dünya
    gözüyle, hem de gönül gözüyle tamamen soyutlanmışlardır. Gecelerde sûfîler gafletten uzak
    yakaza durumunda, uyanık bir şekilde Rableriyle daha sıcak bir diyalog içine girmişlerdir.
    Kuddûsî’ye göre, diğer mevcudat gaflet uykusunda iken, sûfî bu anlarda maddî
    engellerin gafletinden faydalanarak, Hakk’a daha samimi içten bir ilişki içine girmiştir.
    Hakk’ta daha fazla onlara yaklaşmıştır. Bu yakınlaşmada mecazi olan her şey yok olmuştur.
    Sûfî artık aşk ile hakikatle birleşmiştir. Artık sûfînin varlığı kalmamıştır. Onun benliği yanıp
    kül olmuş, bir duman gibi göklere yükselmiştir. Kuddûsî burada tam bir vahdet düşüncesi
    sunmaktadır. O âyette: “Allah’ın vechi dışında her şey yok olacaktır” emrinin gerçekleştiğini
    söylemektedir. Sûfî’nin Allah’a olan sevgisi, onu tek bir varlığın gerçeğine, mevcut olan
    varlıkların birer gölgeden ibaret olduğu hakikatine götürmektedir.

    938 Süleyman Derin, İngliz Oryantalizmi ve Tasavvuf, Küre Yay., İstanbul 2006, ss. 216-271.

    939 Nicholson, İslâm Sûfileri, ss., 8-9.

    940 Arthur John Arberriy, Sufizm: an Account of the Mystics of İslâm, Londra 1942, ss. 31-41.
    941 Kuddûsî, Dîvân, ss.152–153.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Zühd ile kimse dalmaz ma’rifet deryasına
    Işk ile dalınur ancak çünki ka’ri pek derin.920


    Kuddûsî’ye göre, zühd ile ma’rifet ilminin aydınlığına kavuşmak mümkün
    değildir. Kuddûsî’nin anlayışında, zâhid iki dünyanın güzelliklerini gönlünden koparıp
    atamadığından dolayı Allah’ın ma’rifet ve hikmet cevherlerini devşirmekten acizdir. O, belki
    dünyayı gözünden silmiştir, fakat âhiretteki nimetleri bu dünyanın karşılığı olarak verildiği
    şüncesindedir. Ama “beka”ya ulaşmak için her iki cihanı da bırakmak gerekir. Yoksa ancak
    âşıkların dalıp aydınlandığı ma’rifet deryasına ulaşmak imkânsız olur. Ma’rifet ve hikmeti
    bulmak aşk sayesinde gerçekleşir. Ma’rifet denizi o kadar derindir ki, insan ancak aşk ile bu
    derinliğe dalabilir. Bu derinlikte ki varlık vadisinden çıkmak için, oradaki bütün mevcudatın
    varlığının gizemine ulaşabilecek gönül aydınlığını sağlayacak gücü, insana sadece dünyadaki
    nimetlerden etek çektiren zühd değil, bunun sırrını ifşa edebilecek gönül bağlılığı gerekir. Bu
    bağlılık her iki dünyadan da bir beklentisi olmayan bir ilişkidir. Bu insanın önce kendisini
    sonra da varlığı ve Yaratıcıyı bilebilmek bağlılığıdır.


    Hem itmiyelim cennet içün biz ana kulluk
    Zâhid gibi biz olmayalım ahmak u ahser
    .921


    Kuddûsî’nin zâhide ve zühde getirdiği eleştiri, sûfîlerin zühde yüklediği anlamı

    göz önünde bulundurduğumuz zaman haklı bir durum arz etmektedir. Sûfî kaynakları, zühdü,
    âhirete rağbet etmek için dünyaya karşı ilgisiz davranmak, dünyadan yüz çevirmek, rağbet
    etmemek922, dünyayı küçük görmek923 şeklinde tanımlamışlardır. Ama İlâhî aşk ile ma’rifeti
    yakalayan Kuddûsî gibi sûfîler ise, dünya ve âhiret kaygısından uzak Hakk’a vuslatı

    arzulamaktadırlar.
    Sûfîler zühdü, Allah’ın dışında924 gerekli olan her şeyin terk edilmesi olarak
    görmüşlerdir925. Bazı sûfîlerde zühdü, insanın Allah’ı için varını yoğunu harcamak ve hâlka
    yardım etmek şeklinde görerek, eğer zühd bu şekilde anlaşılmasa gaflete götürür demişlerdir.
    Onlar dünyayı bir “hiç” görerek, hiçlikten zühd olmayacağını söylemişlerdir926. Bu
    yaklaşımda gösteriyor ki Kuddûsî gibi âşıkların zühde getirdikleri tenkidin haklı yönü vardır.
    Yaratıcı’nın yanında, “bir sineğin kanadı kadar değeri olmayan”927 madde/ dünya
    konusunda sûfînin zühde bulunmasının ne derece doğru olduğu hep tartışma konusu olmuştur.
    Zira, ileri gelen mutasavvıflardan Şiblî, zühdü gaflet/aldanma olarak görür. Ona göre zühd ile
    meşgûl olmak gaflettir; çünkü dünyanın sûfînin gözünde varlığı, diğer varlıklar gibi bir
    hiç”tir. “Hiç” olan bir şeyden zühde bulunmak ise, gaflettir.928 Asıl zühd, insanın kendisine
    ait olan şeyi bırakabilmesidir.929

    Kuddûsî’nin pîri Mevlâna’da âşık ile kuru zâhidi birçok kez karşılaştırmaktadır.
    Ona göre, zâhidin amacı sevgiliye kavuşmak değil, kendi başına buyruk bir şeyh olmaktır.
    Onun için zâhid ibâdetlerini de ikincil bir amaç için, yâni cennete kavuşmak için yaptığından
    dolayı, her durumda menfaatini gözetir930. Sahte derviş yemek veya menfaat için Hakk’a
    âşıktır. Yoksa ruhu, benliği Allah’ın güzelliğine âşık değildir931.


    ‘Âbidin içi gurûr u ucb ile memlû olur
    ‘Âşıkın dil hânesinde yanısar nûrdan çerâğ.932


    Her zerrede gör çeşm-i basîret ile anı

    ‘Ârif olasın dürlü be dürlü hikemine.933


    Kuddûsî, en yüksek iman ve ahlâk örneği gördüğü ârifi, âbid ve zâhidden üstün
    tutarak, hem zâhidi, hem de âbidi bazı fiillerinden dolayı tenkid eder. Açıkçası o, aşkı

    tadmayan zâhid ve âbidleri birçok âmelinden dolayı eleştirir. Çünkü bu iki gurubun gözü ve
    kulağı cennet nimetlerindedir. Ârif ise, aşkından dolayı sadece Hakk’ı arzular. O, cennet
    nimetlerine, cehennemdeki işkenceyi önemsememektedir.934 Zâhidde korku ve hüzün, ârifte
    ise, aşk ve neşe hakimdir. O, sadece Allah’a âşıktır. Ârif, zâhid gibi bu dünyada değil, âhirette
    de gariptir. Çünkü zâhid dünyayı, ârif ise, her iki dünyayı da terk etmiştir.935 Ârif, Cüneydi
    Bağdâdî’nin dediği gibi, kendisi sustuğu halde içinde Allah’ın konuştuğu kimsedir.936 Bütün
    bu yakınlaşma çabalarına rağmen sûfîlere göre ârifler, Allah’tan aldıkları âmeller sayesinde
    Allah’a ulaştıklarında, yükselişlerinin tek sebebi olan âmeli kesinlikle terk etmemeleri
    gerekir.937

    920 Kuddûsî, Dîvân, s.143.
    921 Aynı eser, s. 140.

    922 Kuşeyrî; er-Risale, s.365–374.
    923 Ragıb el-İsfehani; Târifât, “zhd”, s.315.
    924 Kelâbâzî, Ta’arruf, s.141.
    925 Aynı eser, s.142.

    926 Serrac, Luma’, s.46.
    927 Tirmizî, Zühd, 13.
    928 Serrâc, age., s. 46.
    929 Kelâbâzî, Ta’arruf, s. 142.
    930 Mevlâna, a.g.e. VI. 3521–9.
    931 Aynı eser, I, 2756.

    932 Kuddûsî, Dîvân, s. 85.
    933 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 340.

    934 İbnü’l-Arabî, Fütûhât, IV., 43.
    935 Sülemî, Tabâkât, s. 112.
    936 Aynı eser , s. 157.

    937 İbn Kayyım el-Cevziyye, Medâricü’s-Sâlik, Beyrut ts., III; 355-356.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Kuddûsî ikiyüzlü zâhidlere sık sık tenkide bulunur. Bu vasıflara sahip zâhidlerden
    uzak durmanın gerektiğini vurgular.


    Mura-i mudda-i zâhid keramet gösterir hâlka
    Biz anlardan kaçarız şimdi bizim inzivamız var910.


    Aşk zâhide ne derece anlatılıp, izah edilse de, zâhidin taşlaşmış kalbinin alıcıları

    köreldiğinde bu aşkı anlaması mümkün değildir911.


    Yok, faide hiç zâhide vasf eyleme aşkı

    Çün kalbi anın belki hacerden katıraktır.
    912


    Kuddûsî, zâhidler konusunda hiç iyimser değildir. Ona göre aşk, ne şekilde
    anlatılırsa anlatılsın, bunun zâhid tarafında idrak edilmesi mümkün değildir. Çünkü onların
    kalpleri katılaşmıştır. Vericiler kalbin kaynağına karşı kapalı durumdadır


    Mücerred zühd ü takvâ ile zinhar
    Ma’ârif cevherinde kar olunmaz913.


    Kuddûsî için, Allah sevgisinden soyutlanmış bir zühd ve takvâ, insanı Rabbini
    hakkıyla bilmeye götürmesi imkânsızdır. Onun için aşk ve cezbe nuruyla oluşmayan bir
    ma’rifetin parlaklığıyla ancak, insanlar Allah’ı gereği gibi bilebilirler. Diğer tarafta irfanın
    derinliklerine dalıp Allah’ın bilgisiyle mamur hale gelmek, zühd ve takvâ ile kendilerini
    cennette endeksleyen kişilere zor gelmektedir. Zira onlar, her ne kadar ibadet ile içli dışlı

    olsalar da, gönüllerindeki menfaat duygusunu söküp atmları mümkün değildir.


    Şol mürâi zâhidin hep zühd ü takvâsı hebâ
    Çün ne mikdâr-ı amel kıldıyse eyler intimâs.914


    Kuddûsî’ye göre, sadece zühd ve takvâ ile amel eden kişiler, amelleriyle
    böbürlenerek insanlara bu amellerini beyan etmekten övünürler. Onlar, bütün ağyardan
    arınmış ve sadece Yaratıcıya teslimiyet göstern bir anlayışla ibâdetlere yaklaşmadıkları

    müddetçe, yerine getirdikleri takvâ ve zühdün kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.


    Zâhida ışk ile zühdü tutma yeksan etme hâlt
    Bu gönülde cem olunmaz iki zıddan etme hâlt.

    Ehli Hakk’a çün haram oldu bunu bir der cihan
    Himmet eyle kendine ol ehli Yezdan etme hâlt.915

    Kuddûsî’nin felsefesinde, zâhidlerin aşk ile zühdü bir tutmaları yanlış bir
    anlayıştır. Çünkü bir gönülde iki farklı sevginin, yani zıddın bir arada olması mümkün
    değildir. Zira Hakk’ın buyruğunda: “Allah insanların göğsüne iki kalb koymadı…”916 ilkesi
    vardır. Zühd, Allah’ın dışında O’nun nimetlerini arzulayan bir ameldir. Aynı zamanda Allah’a
    kulluk yapılırken bir karşılık bir bedel isteme söz konusudur. Korkuya dayalı bir ibâdet söz
    konusudur. Veya Cehennem korkusu ve Cennet sevgisi kulu ister istemez bir şey karşılığında
    kulluk yapma anlayışına sevk etmektedir. Fakat aşk ise, Allah’tan başka her şeyi bir tarafa
    bırakmaktır. Zühd de Cennet sevgisi ve arzusu varken, aşk da Allah’dan başka bir bir şeye
    gönül meyli söz konusu değildir. Hakk ehli olan âşıklar da, ne yaptıklarına karşılık cennet
    isteği, ne de dünya malına karşı bir istek söz konusudur. Âşık için karşılık yoktur. Çünkü bu
    sevgi de gönülden gelen bedelsiz bir bağlılık vardır. İşte bu düşünceye sahip olan kişiler
    ancak hiçbir ayırım gözetmeksizin insanlara kucak açabilirler.


    Zâhid bu ışkın sırrıne ermek muhâldir, zühd ile
    Bu zâhide mahrem olamaz biganedir nâdân ‘ışk.917


    Hacc u savm u zühde mağrûr olma ey zâhid yüri
    ‘Işk u ‘irfân olmadıkca olamaz kişi ‘arif.918


    Kuddûsî’ye göre, zühd ile bu karşılıksız aşkı idrak etmek mümkün değildir. Çünkü
    zâhid ile âşık arasında Yaratıcı’ya bağlılık yönünde, temel de büyük farklar mevcuttur. Zâhid,
    çıkar karşılığıyla yerine getirdiği amellerle, âşık sûfînin karşılıksız olarak Rabbine olan
    bağlılığının sırrını kavraması mümkün değildir. Bundan dolayı o, çokça namaz kılmayı, zakât
    vermeyi, oruç tutmayı ve hacca gitmeyi vb. taatları içine gömülerek, Yaratıcı’nın evrenin her
    noktasına yerleştirdiği işâretlerini idrak edemez. Çünkü o, şekilden ibaret, manevî ruhtan
    uzak, ibâdet diye algıladığı yapıp-etmeleriyle avunup durmaktadır.


    Zâhid-i ham tab’ ile suhbeti ışk etmezem
    Âşıka bir demde bin hâki efşâneyim.919


    Kuddûsî, kendi menfaati için ibâdet eden ham zâhidlerin âşık sûfî ile aynı

    frekansta bulunup İlâhî mesajları değerlendirmesinin mümkün olmadığını belirterek onlarla
    sohbet etmenin de yanlış olduğunu ifade eder. Çünkü ham zâhidlerin gönül dünyası hevâ ve
    heves zinciriyle bağlıdır. Dünya veya zâhidler gibi âhiretin çekiciliğine kendini kaptıran gönül
    ölüdür. Ölü vasfı, aşktan mahrum olduğundan dolayı üzerinde durulmaz. Kalpleri ölü
    olanların âşıkların sözünü anlamaları mümkün değildir.
    910 Kuddûsî, Dîvân, s. 45.
    911 Aynı eser, s. 46.

    912 Aynı yer.

    913 Aynı eser, s. 65.

    914 A.e, s.74.
    915 A.e s. 80.

    916 Ahzâb, 33/4.
    917 Kuddûsî, Dîvân. s. 89.
    918 Aynı eser, s. 85.

    919 A.e, s.121.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Kuddûsî’den önce pîri Mevlâna da, zâhidin yanlış yolda olduğunu söyler. Ona
    göre zâhidin asıl amacı Hakk’a ulaşmak değil, kendi kendine yeterli bir sûfî olmak
    istemektedir. Onun için zâhid ibâdetlerini ikinci bir amaç için yapar900. Mevlâna, zâhidleri,
    ürkek, korkak ve Allah âşıklarının çok gerisinde olduğunu bu iki zümrenin
    kıyaslanamayacağını ifade eder901.
    Bu açıklamalardan sonra, kural olarak zühdde gaye, yoksulluk değildir; çünkü
    zühd, yoksullukla ilgisi olmadığı gibi, bir şeylere sahip olmanın terki değil, dünyaya rağbet ve
    hırsın terkidir902. Sûfî’nin perspektifinde dünya, kişiyi Hakk’tan alı koyan her şeydir. Zühd de
    amaç, insanın bir şeylere sahip olmaması değil, nesnenin kişiye sahip olmamasıdır. Bu hem
    yoksulluk, hem de fakirlik için de geçerlidir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.)’in şu sözü
    önemlidir; “Allah’ım, hem zenginlik fitnesinin şerrinden, hem de fakirlik fitnesinden sana
    sığınırım”
    903. İşte bu hadisten hareketle eğer, bir sûfînin gönlü İlâhî aşk ile dolmamışsa ve
    sûfî de fakir ise, iç dünyasını dolduran ve benliği yakan mal ve sermaye hırsı, o sûfînin
    gönlünde Allah’a zerre kadar yer bırakmamıştır. Bu da aşkın yüceliğinin bir kanıtıdır. Aynı

    zamanda zühd, uzun ve gerçekleşmesi imkânsız arzuları terktir. Eski şeyler giyip, adı şeyler
    yemek değildir. Yâni zühdün amacı yoksulluğu gerçekleştirmek değil, insanın iç dünyasına
    müdahâle eden hırsı ve arzuları yok etmektedir.
    Sûfilerin temel felsefesinde, gerçek zâhid, elini değil, gönlünü dünyaya
    bağlamayan kişidir.904 Kul, öyle bir gönüle sahip olmalıdır ki, hem dünyaya, hem de âhirete
    meyl etmemelidir; ve bütün bağlardan koparıp Yaratıcı’ya bağlamalıdır. Zira, arşın
    altındakilere gözünü kapamayan, arşın üstüne ulaşması mümkün değildir.905

    Aşksız zühdle sûfînin Allah’la olması, O’nunla Vahdeti yaşaması mümkün
    değildir. Aşksız bir şekilde Allah’a vasıl olacağını söyleyen bir kişinin kendini avuttuğu
    ıkça bellidir. İlâhî aşka yakalananın gönlüne akan ma’rifetle/İlâhî aydınlıkla Allah’ı bilme
    kendini ve diğer varlıkları bilme ilmi olan, ma’rifetle ulaşır.

    Zâhid çekemez çünkü ağır nari mahabbet
    Hem sığmaz anın ağzına güftari mahabbet906.


    Kuddûsî’nin şiirlerine baktığımız zaman zâhidlerden yana çok fazla şikâyet
    etmektedir. Bir tarafta onları insanlara şikâyet ederken, diğer tarafta onların kendisine karşı

    gösterdikleri menfi durumu anlatır. Allah âşıklarına kendi çevresindeki zühd ehli sert
    davranmaktadır. Zâhidler, âşıklara karşı buğz ve inkâr içerisindedir. Bütün varlıklar Allah’ı

    tesbih ve takdis ederken, aşk ehlinin yaptığı zikri abes bulan zâhidlere kırgındır. Onlar, Allah
    âşıklarında çıkan sözlere ve inlemelere anlam veremediklerini ve bundan dolayı boş şeylerle
    abesle meşgul olduklarını iddi etmektedirler. Onların bu tenkillerini önemsemekteyiz.
    Örneğin kurbağa ve diğer hayvanların çıkardıkları seslerin de anlaşılmadığını söyler. Onun
    için kâinattaki bütün varlıklara bakarak tefekkür ettikten sonra varlıkları değerlendirmek
    gerekir. Yine körüğün çıkardığı “Hû” sesini ve sırlarını kim inkâr edebilir. Kısacası Allah’ın
    her yarattığında birçok sırlar gizlidir907.


    Cümle mahlûkata bak eyle tefekkür sıdk ile
    De bize bulur isen âlemde bir şey var abes.


    Kuddûsî sık sık zâhidleri aşka davet etmektedir. Çünkü ona göre, aşk sûfînin,
    zâhidin namusudur, elbisesidir. Eğer aşk olmazsa zâhid çıplak kalır. Fakat varlığını aşka verip
    çıplak kalan sûfî de izzet, şeref bulur.
    Bazı sûfîlerin sürekli tekrarladıkları “uçmak” gibi kerametler için de Kuddûsî’ye
    göre, uçmak gibi bir sıfat kazanmak isteniyorsa mutlaka aşk gereklidir. Çünkü uçmağa kanat
    gereklidir, kanat da aşk ile elde edilir.


    Zâhide gel işkar yar ol eyleme âr-ü inâd
    Işk-ı irfan oldu ins-ü cinn-ü icâddan murâd


    Şol ki işka dil verüp dolmaz derûnî aşk ile
    Zühd ilmine erişür akıbet anın kesâd908.


    Eğer zâhid, zühdüne riyâ katarsa, insanların beğenisini kazanmak için zühd ve
    takvâya sarılırsa bundan dolayı şirke girmiş olur909. Fakat aşk ile kazanılan ma’rifet sûfîde
    bulunursa zühd sınavını başarılı bir şekilde verebilir. Neticede aşkı tatmayan kişinin yüklediği
    bütün ilim ve ibâdetler kendisine ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramaz “kitap yüklü
    merkepler gibi”.

    900 Mevlânâ; Mesnevi, VI., 3528-9.
    901 Mevlânâ; age. V. 2092–93.
    902 İbn Manzur; Lisanu’l-Arab, Zühd mad.
    903 Buharî; Daavât, 39–46.
    904 Ebû Nu’aym, Hilye, X., 56.
    905 Serrâc, el-Luma’, s. 433.
    906 Kuddûsî, Dîvân, s.13.
    907 Aynı eser, s.22.

    908 A.e, s.27.
    909 A.e, s.34.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Kuddûsî’nin felsefesinde, sâlik, Hakk’a ulaşmak için her şeye, yâni bütün ağyâra
    sırt çevirmeli ve kendini her türlü bağdan kurtarmalıdır. Bunun yanında zâhid, yolun bir
    kısmını geçebilmiştir. Dünyaya sırt çevirmiştir, fakat hâla âhiret bağımlıdır, cennetteki
    nimetleri istemektedir. Fakat Kuddûsî’ye göre, âşık, Hafız’ın rindinde olduğu gibi, bu
    bağımlılığı ortadan kaldırmayı başarmıştır890. O, hem dünyadan, hem de âhiret bağından
    kurtulmuştur.


    Kamûdan nefsini alçak tutup eyle tavâzu’lar
    Bu râhın ehline çünkü tavâzu oldu sermaye

    Hudânın ni’meti var hem suçunu itirâf eyle
    Güvenme zerre miktârı kemâl-i zühd ü takvâya
    891


    Kuddûsî’de, sadece zühd ve takvâya endeksli anlayışa büyük bir tepki ve
    güvensizlik vardır. İhlâsa, samimiyete dayanmayan, Allah’a vuslat için yerine getirilmeyen
    bir zühd ve takvâ anlayışı yalnızca riyâdan ibaret kalır. Fakat bunun yanında tevâzu ve
    alçakgönüllülük âşık sûfînin Hakk yanındaki en büyük sermayesidir. Yaratıcı’nın bütün
    yaratıklarına karşı insanın kendini alçak, aşağı bilmesi, Yartıcı’ya olan sevginin ve kulluğun
    bir gereğidir.


    İbâdet zühd-ü takvâ hoş güzel gerçi ve lâkin
    Kabûl etmez Hudâ anlarda ihlâs olmayınca
    892


    Zühd-ü takvâsına mağrûr olanın hüsrân işi
    Ol meger ağyâr-ı koyub yârına kaçmış ola
    893


    Zühd ve takvâ ile gururlanmak, bu amelleri ileri sürerek insanlara karşı

    kibirlenmek en büyük günahtır. Cahil sûfîler cehâletlerinden dolayı böyle bir mağrurluk
    içinde bulunabilirler, fakat âşık sûfîlerin anlayışında bu tür amellerle böbürlenmek sözkonusu
    değildir. Çünkü, onlar, Yarattcı’ya büyük bir tutku ile bağlanmışlardır. Onların, yerine
    getirdikleri amellere karşılık tek bir beklentileri var, oda Allah’a yâni, sevgiliye bir ân önce
    kavuşma özlemidir.


    Tokat mı kalur âşıkı bir çârede vaiz
    Meclis kurulup ney çalinup mey sunulunca

    Şol müra-i zâhidin aldanma hay huyuna
    Çün riyâ hoş gelmez asla Girdigarın huyuna894.


    Kuddûsî’nin âşık kavramında, birçok metaforik tanımlamayla mündemiç olan bir
    karşılık vardır. O, canı cânana feda eden, “ben”likten soyutlanan, mey ve ney ile kendinden
    geçen, Yaratıcıdan başka hiçbir arzusu olmayan sevgi insanıdır. Şarap, sarhoşluk, sema ve
    sekr gibi sanatlarla bütünleşmiştir. O, tamamıyla eylem insanıdır. O’nun ameli, zâhidin
    amelinden tamamıyla farklıdır. Aşığın ameli, aşığı kendi “ben”liğinden alan ve İlâhî ben ile
    inşa edip, Mâ’şuka yaklaştıran bir ameldir. Fakat zâhidin ameli, onu Yaratıcısına götüreceği
    yer de uzaklaştıran bir eylemdir, çünkü onun amelinde mâsîvayı tam şekilde bir redlik yoktur.
    Kuddûsî’nin zühd anlayışı, ölüm anındaki kişinin maddî şeylerden soyutlandığı

    gibi, sûfînin dünyanın yorgunluklarından, arzu ve isteklerinden, azından ve çoğundan,
    malından, makâmından soyutlanmasıdır. Zühdün hakîkati, dünya ve âhiretten isteğiden yüz
    çevirmesidir895. Bunu da en belirgin bir şekilde Hz. peygamber (s) açıklamıştır: “Dünya âhiret
    ehline haramdır. Âhiret, dünya ehline haramdır. Allah ehline ise, her ikiside haramsır.”896


    Zâhid-i meşhûr ancak zühdle şöhret yıkar
    Âbdi cennet peresti gayriy rağbet yıkar
    .897


    Kuddûsî’nin zâhide getirdiği eleştiri, zâhidin amelinin âşık kişinin amelinde daha
    aşağı bir mertebede görmesinden dolayıdır. Zâhidin amacı cennet nimetlerinden
    yararlanmaktadır ve onun amelleri, zâhidi bu amaca yaklaştıracak vesilelerdir. Fakat bunun
    yanında Kuddûsî, zâhidin hedefini övmekte, fakat aşk ve âşıklık perspektifinden Mâ’şuktan
    başka her amaç batıl olarak görülür. Hakiki Mâ’şuk dışında bir gayeye yönelik her amel de
    aynı şekilde değerlendirilir.
    Kuddûsî’nin zâhid, vaiz ve bazı sûfîlere yönelttiği eleştiri aşığın bakış açısıyladır.
    Yâni üst bir mertebe olan, benlik sınırının dışında gelen bir yergidir.


    Sana yok fâ’ide zâhid hulûssız zühd ü takvâdan
    Anı iste gice gündüz heman sıdk ıla Mevlâdan
    .898


    İbâdet zühd ü takvâ hoş güzel gerçi velâkin
    Kabul itmez Huda anlarda ihlâs bulmayınca899.


    Kuddûsî’nin zâhide ve zühde getirdiği eleştirisel bakışa göre aslında zâhid,
    paradoksal bir durum içerisindedir. Zühd içsel açıdan, korku nedeniyle ya da cennet
    nimetlerinden yararlanmak için dünyaya sırt çevirmek anlamındaysa dışsal açıdan bu dünyayı

    terk etmek, sakınmak, takvâ ve cennete iştiyak duymaktır. Fakat âşık sûfî de bu paradoks
    yoktur. Onda sadece vuslat ve birlik vardır. İç dünya ile dışsal dünya aynıdır. Hakk’a
    vuslattan başka ne bir niyeti ne de bir arzusu vardır. Fakat Kuddûsî için geçerli olan ne tür
    amel olursa olsun, Hakk’ın kabul edeceği gönülden ve ihlâsla yapılan kulluktur. Burada sûfî
    için önemli olan amelin kemâline ulaşmasıdır. İnsan dışsal olarak herkesin gıpta ile baktığı bir
    ibâdet ve zühd içinde bulunabilir, ancak önemli olan Yaratıcı’ya olan özlemidir.
    890 Pürcevâdi, a.g.e., s. 265.
    891 Kuddûsî, Dîvân, s. 169.
    892 Aynı eser, s. 165.
    893 Aynı yer.

    894 Aynı eser, s.155–156.
    895 Kuddûsî, Hazinetu’l- Esrâr, vr., 241a
    896 Aclunî, Keşfu’l- Hafâ, I, 493.
    897 Kuddûsî, Dîvân, s 36.
    898 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 263.
    899 Kuddûsî; Divân, s.165.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi

    Gaye Açısında Zühd ve Zâhidin Tenkidi



    Kuddûsî’nin eleştirdiği zâhid, aslında dünyadan yüz çevirmiş, takvâya, korunmaya
    dikkat eden, cennet ve nimetleri için çalışan kimsedir. Bu eleştirel düşünceyi, Hafız gibi

    rindliğe882 sarılan sûfî şâirlerde de görmek mümkündür. Zâhid, ağyârdan vazgeçen değil,
    dünyadan vazgeçendir. Çünkü zâhid için Cennet nimetleri, O’nun ümit kaynağıdır. Fakat âşık
    sûfî için cennet dâhil, Allah’tan başka her şeyi bırakmak/terk vardır. Çünkü aşk mertebesi,
    mertebelerin en yücesi, en şereflisi ve en aydınlık olanıdır. Bu mertebeye ancak kalbini gerçek
    yakînî bigi ve üstün özelliklerle güçlendiren sûfî ulaşabilir. Bu makâm da Allah, sâlikin
    gönlüne sevgi nurunu yansıtır. Bu nur önce var olan bütün zühdü, takvâyı ve diğer amelleri
    kuşatarak her şeye hâkim olur883.


    Zâhidin maksûdu cennet içre ekl ü şurb hemân
    Zan eder hiç kâr bulunmaz bana bu kârdan lezîz.
    884

    Kuddûsî’nin düşüncesinde, zâhid amelinden dolayı cennete ve cennet nimetlerine,
    huriye, köşklere, kevser şarabına ve tûbâ ağacının gölgesine ulaşmayı uman kimsedir. Yoksa
    iddia edildiği gibi sadece sûfî şâirlerin çokça şiirlerinde yer verdikleri zâhid tipi, zâhiri
    ilimlerde uzmanlaşmış, fakat içselliği idrak edemeyen kişi değildir885.
    Klasik tasavvuf kaynaklarında ve mensur eserlerde zühd genellikle dünya
    bağından özgür olmak anlamında kullanılmasına rağmen.886 Bazı önemli tasavvuf
    kaynaklarında ise zühd eleştiriye maruz kalmıştır. Örneğin, “Zühd gaflettir887; çünkü dünya
    bir şey değildir. Bir şey olmayanda zühd etmek ise gaflettir” şeklinde eleştiri almıştır. Fakat
    âşık sûfîlerin kâleme aldığı şiirlerde zühd, gönlü âhirete, yâni cennete ve cennet nimetlerine
    bağlamak anlamındadır. Âşık sûfîler genel olarak, gönlü ağyâra bağlı olan kimseleri zâhid
    diye adlandırır ve bu ismi özellikle cennete müştak olanlar hakkında kullanırlar.
    Zühd takvâ ve salih amel sûfîlerce makbul bir yol olmasına rağmen888,
    Kuddûsî’nin zühde getirdiği eleştiri, riyâ ve nifak nedeniyle olmuştur. Kuddûsî’nin şiirinde
    zâhidler, vaizler ve sûfîler riyâdan, sahtekârlıklardan dolayı tenkid edilmektedir.


    Zâhid-i meşhûr ancak zühdle şöhret
    ‘Âbid-i cennet peresti gayriy rağbet yıkar
    .889

    875 Ragıb el-Isfehânî , Müfredât, s. 384; Cürcânî, Ta’rifât, s. 115; Hasan Şarkâvî, Mu’cem, ss. 168-169;
    Komisyon, el- Mu’cemu’l-Vasıt, s. 403; Suad Hakîm, Mu’cemu’s-Sûfî, s. 552.
    876 Kuddûsî, Hazinetu’l- Esrâr, vr., 241a
    877 Serrâc, el-Luma’, ss. 45-46; Kelâbâzî, Ta’arruf, ss. 142-143; Sühreverdî, Avârif, s. 608; Hakîm, age., s.215;
    Necmeddin Kübrâ, Tasavvufî Hayat, s. 47.
    878 Bakara,2/86.
    879 Â’râf, 7/169.
    880 Gazâlî, İhyâ, III, 201,210.
    881 İbn Mâce, Zühd, 1; Suyûtî, el-Câmi’u’s-Sağir, I, 84.
    882 Rindlik: Rind zevk, safa, içki, ayyaşlık, şâhid-bazlık, nazar-bâzlık ehlidir ve takvâya ve zühde kayıtsız,
    tövbeye karşı ve aldatmaca ve riyânın düşmanıdır. Rind kalender melâmeti ve âşıktır. Görünürde sefil, iç
    dünyada ise yüksek mertebelidir. Yâni akra ve kurtuluş insanıdır. (Bkz. Nasrullah Pürcevâdî, Can Esintisi,
    İslâm’da Şiir Metafiziği
    , Çev: Hicabi Kırlangıç, İnsan Yay., İstanbul, 1998, ss.220-222.

    883 Pürcevâdi, Can Esintisi, s. 246–280.
    884 Kuddûsî, Dîvân, s. 31.
    885 Kılıç M. Erol; Sûfî ve Şiir, (İnsan Yay.), İstanbul, 2004, s.118.

    886 Bkz. Serrac; el-Lü’ma, s.45–46; Kelâbâzi, Ta’arruf, s. 142–143; Kuşeyrî, Risâle, s. 174–180; Sühreverdî,
    Avârif,
    s. 608.
    887 Serrac; Lüma’, s. 47.
    888 Serrac, a.g.e., s. 46.
    889 Kuddûsî, Dîvân, s. 36.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Zühd ve Zahidlik
    By Reyhani in forum Tasavvuf Yazıları
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 13.03.11, 20:07
  2. ZÜHD ve TAKVÂSI
    By Günışıgı in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.07.10, 20:24
  3. Müsait bir yürek acısında inebilirmiyim..
    By SiLa in forum Hüzün Köşesi
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 14.06.09, 15:18
  4. ZÜhd
    By Konyevi Nisa in forum Z-Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.11.08, 11:15
  5. Zahidin Nasihatı
    By SiLa in forum Doğruların Öyküsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 12:46

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •