6 sonuçtan 1 ile 6 arası

Konu: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
    وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
    اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى
    اَلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
    Ey kardes! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker oldugun için askerlik temsilâtiyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünki ben nefsimi herkesten ziyade nasihâta muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettigim sekiz sözü biraz uzunca nefsime demistim. Simdi kisaca ve avâm lisaniyla nefsime diyecegim. Kim isterse beraber dinlesin.
    Birinci Söz
    Bismillah her hayrin basidir. Biz dahi basta ona baslariz. Bil ey nefsim, su mübarek kelime Islâm nisani oldugu gibi, bütün mevcûdâtin lisan-i haliyle vird-i zebanidir. Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket oldugunu anlamak istersen, su temsilî hikâyecige bak dinle!. Söyle ki:
    Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir ka-
    sh: » (S: 6)
    bile reisinin ismini alsin ve himeyesine girsin. Tâ sakîlerin serrinden kurtulup hâcâtini tedârik edebilsin. Yoksa tek basiyle hadsiz düsman ve ihtiyâcatina karsi perisan olacaktir. Iste böyle bir seyahat için iki adam, sahraya çikip gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi. Digeri magrur... Mütevazii, bir reisin ismini aldi. Magrur, almadi... Alani, her yerde selâmetle gezdi. Bir kati-üt tarîke rast gelse, der: "Ben, filân reisin ismiyle gezerim." Sakî defolur, ilisemez. Bir çadira girse, o nam ile hürmet görür. Öteki magrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki, târif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu.
    Iste ey magrur nefsim! Sen o seyyahsin. Su dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrin hadsizdir. Düsmanin, hâcâtin nihayetsizdir. Mâdem öyledir; su sahranin Mâlik-i Ebedî'si ve Hâkim-i Ezelî'sinin ismini al. Tâ, bütün kâinatin dilenciliginden ve her hâdisatin karsisinda titremeden kurtulasin.
    Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin nihayetsiz aczin ve fakrin, seni nihayetsiz kudrete, rahmete rabtedip Kadîr-i Rahîm'in dergâhinda aczi, fakri en makbul bir sefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namina hareket eder. Hiçbir kimseden pervasi kalmaz. Kanun namina, devlet namina der, her isi yapar, her seye karsi dayanir.
    Basta demistik: Bütün mevcûdât, lisan-i hal ile Bismillah der. Öyle mi?
    Evet, nasilki görsen: Bir tek adam geldi. Bütün sehir ahalisini cebren bir yere sevketti ve cebren islerde çalistirdi. Yakînen bilirsin; o adam kendi namiyla, kendi kuvvetiyle hareket "etmiyor. Belki o bir askerdir. Devlet namina hareket eder. Bir padisah kuvvetine istinad eder. Öyle de her sey, Cenâb-i Hakk'in namina hareket eder ki; zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler baslarinda koca agaçlari tasiyor, dag gibi yükleri kaldiriyorlar. Demek herbir agaç, Bismillah der. Hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacilik ediyor. Her bir bostan, Bismillah der. Matbaha-i Kudret'ten bir kazan olur ki: Çesit çesit pekçok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pisiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar Bismillah der. Rahmet feyzinden bir süt çesmesi olur. Bizlere, Rezzak namina en lâtif, en nazif, âb-i hayat gibi
    sh: » (S: 7)


    "bir gidayi takdim ediyorlar. Herbir nebat ve agaç ve otlarin ipek gibi yumusak kök ve damarlari, Bismillah der. Sert olan tas ve topragi deler geçer. Allah namina, Rahman namina der, her sey ona müsahhar olur. Evet havada dallarin intisari ve meyve vermesi gibi, o sert tas ve topraktaki köklerin kemâl-i sühuletle intisar etmesi ve yer altinda yemis vermesi; hem siddet-i hararete karsi aylarca nâzik, yesil yapraklarin yas kalmasi; tabiiyunun agzina siddetle tokat vuruyor. Kör olasi gözüne parmagini sokuyor ve diyor ki: En güvendigin salabet ve hararet dahi, emir tahtinda hareket ediyorlar ki; o ipek gibi yumusak damarlar, birer asâ-yi Mûsa (A.S.) gibi
    فَقُلْنَا اضْرِبْْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ emrine imtisâl ederek taslari sakk eder. Ve o sigara kâgidi gibi ince nazenin yapraklar, birer aza-yi Ibrahim (A.S.) gibi ates saçan hararete karsi يَا نَارُ كُونِى بَرْدًا وَ سَلاَمًا âyetini okuyorlar.
    Mâdem her sey mânen Bismillah der. Allah namina Allah'in ni'etlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillah demeliyiz. Allah nâmina vermeliyiz. Allah nâmina almaliyiz. Öyle ise, Allah nâmina vermeyen gafil insanlardan almamaliyiz...
    Sual: Tablaci hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asil mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor?
    Elcevab: Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kiymettar ni'metlere, mallara bedel istedigi fiat ise; üç seydir. Biri: Zikir. Biri: Sükür. Biri: Fikir'dir. Basta "Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" sükürdür. Ortada, bu kiymettar hârika-i san'at olan nimetler Ehad-i Samed'in mu'cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti oldugunu düsünmek ve derketmek fikirdir. Bir pâdsahin kiymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamin ayagini öpüp, hediye sahibini tanimamak ne derece belâhet ise, öyle de; zâhirî mün'imleri medih ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakikî'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir.
    Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmina ver, Allah nâmina al, Allah nâmina basla, Allah nâmina isle. Vesselâm.
    Ondördüncü Lem'anin Ikinci Makami
    (Makam münasebetiyle buraya alinmistir)
    بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ in binler esrarindan alti sirrina dairdir.
    IHTAR: Besmelenin rahmet noktasinda parlak bir nuru, sönük aklima uzaktan göründü. Onu, kendi nefsim için nota Sûretinde kaydetmek istedim. Ve yirmi-otuz kadar sirlar ile, o nurun etrafinda bir daire çevirmek ile avlamak ve zaptetmek arzu ettim. Fakat maatteessüf simdilik o arzuma tam muvaffak olamadim. Yirmi-otuzdan, bes-altiya indi.
    "Ey insan!" dedigim vakit nefsimi murâd ediyorum. Bu ders kendi nefsime has iken, ruhan benimle münasebettar ve nefsi nefsimden daha hüsyar zâtlara belki medâr-i istifâde olur niyetiyle, Ondördüncü Lem'anin Ikinci Makami olarak müdakkik kardeslerimin tasviblerine havale ediyorum. Bu ders akildan ziyade kalbe bakar, delilden ziyade zevke nâzirdir.
    بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
    قَالَتْ يَا اَيُّهَا اْلَمَلاُ اِنِّى اُلْقِىَ اِلَىَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمنَ وَ اِنَّهُ بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
    Su makamda birkaç sir zikredilecektir.
    BIRINCI SIR: "Bismillâhirrahmânirrahîm" in bir cilvesini söyle gördüm ki: Kâinat sîmâsinda, arz sîmâsinda ve insan sîmâsinda birbiri içinde birbirnin numinesini gösteren üç sikke-i rubit var.
    Biri: Kâinatin heyet-i mecmuasindaki teavün, tesânüd, teanuk, tecâvübden tezahür eden sikke-i kübrâ-i ulûhiyettir ki, "Bismillah" ona bakiyor.

    Ikincisi: Küre-i arz sîmasinda nebâtat ve hayvanâtin tedbir ve terbiye ve idaresindeki tesabüh, tenâsüb, intizâm, insicam, lütuf ve
    sh: » (S: 9)
    merhametten tezahür eden Sikke-i Kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillâhirrahman" ona bakiyor.
    Sonra insanin mahiyet-i câmiasinin sîmasindaki letâif-i re'fet ve dekaik-i sefkat ve suâât-i merhamet-i Ilâhiyeden tezahür eden sikke-i ulya-i rahîmiyettir ki, "Bismillâhirrahmânirrahîm" deki "Er-Rahîm" ona bakiyor.
    Demek "Bismillâhirrahmânirrahîm" sahife-i âlemde bir satir-i nuranî teskil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvanidir. Ve kuvvetli bir haytidir ve parlak bir hattidir. Yâni "Bismillâhirrahmânirrahîm" yukaridan nüzul ile semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i Mûsaggarasi olan insana ucu dayaniyor. Fersi arsa baglar. Insânî arsa çikmaga bir yol olur.


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    IKINCI SIR: Kur'an-i Mu'ciz-ül Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukûlü bogmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yâni, meselâ: Nasilki Günes, ziyâsiyla hadsiz esyâyi ihâta ediyor. Mecmu-i ziyâsindaki Günesin zâtini mülahaza etmek için gâyet genis bir tasavvur ve ihâtali bir nazar lâzim oldugundan; Günesin zâtini unutturmamak için, herbir parlak seyde Günesin zâtini aksi vasitasiyla gösteriyor ve her parlak sey, kendi kabiliyetince Günesin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyasi, harâreti gibi hassalarini gösteriyor ve her parlak sey Günesi bütün sifâtiyla kabiliyetine göre gösterdigi gibi; Günesin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvan-i seb'a gibi keyfiyatlarinin her birisi dahi, umum mukabilindeki seyleri ihâta ediyor. Öyle de: وَلِلّهِ اْلمَثَلُ اْلاَعْلَى -temsilde hatâ olmasin- ehadiyet ve samediyet-i Ilâhiyye, herbir seyde, husûsan zîhayatta, husâsan insanin mâhiyet âyinesinde bütün Esmâsiyla bir cilvesi oldugu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcûdât ile alâkadar herbir ismi bütün mevcûdâti ihâta ediyor. Iste vâhidiyet içinde ukûlü bogmamak ve kalbler Zât-i Akdes'i unutmamak için, daima vâhidiyetteki Sikke-i Ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillâhirrahmânirrahîm" dir.
    ÜÇÜNCÜ SIR: Su hadsiz kâinati senlendiren, bilmüsahede rahmettir. Ve bu karanlikli mevcûdâti isiklandiran, bilbedâhe yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlukati terbiye
    sh: » (S: 10)
    eden, bilbedâhe yine Rahmettir. Ve bir agacin bütün heyetiyle meyvesine müteveccih oldugu gibi, bütün kâinati insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktiran ve muavenetine kosturan, bilbedâhe rahmettir. Ve bu hadsiz fezâyi ve bos ve hâlî âlemi dolduran, nurlandiran ve senlendiren, bilmüsâhede rahmettir. Ve bu fâni insani ebede namzed eden ve ezelî ve ebedî bir zâta muhatâb ve dost yapan, bilbedâhe rahmettir.
    Ey insan, mâdem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedâr ve sevimli ve mededkâr bir hakikat-i mahbubedir. "Bismillâhirrahmânirrahîm" de, o hakikata yapis ve vahset-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyacatin elemlerinden kurtul ve o Sultan-i Ezel ve Ebed'in tahtina yanas ve o rahmetin sefkatiyle ve sefeatiyla ve suââtiyla o Sultan'a muhatâb ve halîl ve dost ol!
    Evet kâinatin enva'ini hikmet dairesinde insanin etrafinda toplayip bütün hâcâtina Kemâl-i intizâm ve inâyet ile kosturmak, bilbedâhe iki hâletten birisidir: Ya kâinatin herbir nev'i kendi kendine insani taniyor, ona itaat ediyor, muavenetine kosuyor. -Bu ise yüz derece akildan uzak oldugu gibi, çok muhâlâti intac ediyor. Insan gibi bir âciz-i mutlakta, en kuvvetli bir Sultan-i Mutlak'in kudreti bulunmak lâzim geliyor.- Veyahut bu kâinatin perdesi arkasinda bir Kadîr-i Mutlak'in ilmi ile bu muavenet oluyor. Demek kâinatin enva'i, insani taniyor degil; belki insani bilen ve taniyan, merhamet eden bir zâtin tanimasinin ve bilmesinin delilleridir.
    Ey insan! Aklini basina al. Hiç mümkün müdür ki: Bütün envâ'-i mahlûkati sana müteveccihen muâvenet ellerini uzattiran ve senin hâcetlerine "Lebbeyk!" dedirten Zât-i Zülcelâl seni bilmesin, tanimasin, görmesin? Mâdem seni biliyor, rahmetiyle bildigini bildiriyor. Sen de onu bil, hürmetle bildigini bildir ve kat'iyyen anla ki: Senin gibi zaîf-i mutlak, âciz-i mutlak, fakîr-i mutlak, fâni, küçük bir mahluka koca kâinati müsahhar etmek ve onun imdadina göndermek; elbette hikmet ve inâyet ve ilim ve kudreti tâzammun eden hakikat-i rahmettir. Elbette böyle bir rahmet, senden küllî ve hâlis bir sükür ve ciddî ve sâfî bir hürmet ister. Iste o hâlis sükrün ve o sâfî hürmetin tercümani ve ünvani olan "Bismillâhirrahmânirrahîm" i de. O ahmetin vusulüne vesile ve o Rahmân'in dergâhinda sefâatçi yap.
    Evet, rahmetin vücudu ve tahakkuku, Günes kadar zâhirdir.
    sh: » (S: 11)
    Çünki nasil merkezî bir nakis, her taraftan gelen atki ve iplerin intizâmindan ve vaziyetlerinden hasil oluyor. Öyle de: Bu kâinatin daire-i kübrâsinda binbir Ism-i Ilahî'nin cilvesinden uzanan nuranî atkilar, kâinat sîmasinda öyle bir sikke-i Rahmet içinde bir hâtem-i Rahîmîyyeti ve bir naks-i sefkati dokuyor ve öyle bir hâtem-i inâyeti nescediyor ki, Günesten daha parlak kendini akillara gösteriyor.
    Evet Sems ve Kamer'i, anâsir ve maadini, nebâtat ve hayvanati; bir naks-i âzamin atki ipleri gibi o binbir isimlerin suâlariyla tanzim eden ve hayata hâdim eden ve nebatî ve hayvanî olan umum vâlidelerin gâyet sirin ve fedâkârane sefkatleriyle sefkatini gösteren ve zevilhayati hayat-i insâniyeye müsahhar eden ve ondan rubûbiyyet-i Ilahiyenin gâyet güzel ve sirin bir naks-i âzamini ve insanin ehemmiyetini gösteren ve en parlak rahmetini izhar eden o Rahmân-i Zülcemâl, elbette kendi istignâ-i mutlakina karsi, rahmetini ihtiyâc-i mutlak içindeki zîhayata ve insana makbûl bir sefaatçi yapmis.
    Ey insan, eger insan isen "Bismillâhirrahmânirrahîm" de. O sefaatçiyi bul!
    Evet zeminde dörtyüzbin muhtelif ayri ayri nebâtatin ve hayvanatin taifelerini, hiçbirini unutmayarak, sasirmayarak, vakti vaktine kemâl-i intizâm ile hikmet ve inâyet ile terbiye ve idare eden ve küre-i arzin sîmâsinda hâtem-i ehadiyeti vaz'eden; bilbedâhe belki bilmüsâhede rahmettir ve o rahmetin vücûdu, bu küre-i arzin sîmâsindaki mevcûdâtin vücudlari kadar kat'î oldugu gibi, o mevcûdât adedince tahakkukunun delilleri var. Evet zeminin yüzünde öyle bir hâtem-i Rahmet ve sikke-i Ehadiyet bulundugu gibi, insanin mâhiyet-i mâneviyesinin sîmâsinda dahi öyle bir sikke-i rahmet vardir ki, küre-i arz sîmasindaki sikke-i merhamet ve kâinat sîmâsindaki sikke-i uzmâ-yi rahmetten daha asagi degil. Âdeta binbir ismin cilvesinin bir nokta-i mihrâkiyesi hükmünde bir câmiiyeti var.
    Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana bu sîmâyi veren, o sîmâda böyle bir sikke-i Rahmeti ve bir hâtem-i Ehadiyeti vaz'eden zât, seni basi bos biraksin; sana ehemmiyet vermesin; senin harekâtina dikkat etmesin; sana müteveccih olan bütün kâinati abes yapsin; hilkat seceresini

    meyvesi çürük, bozuk ehemmiyetsiz bir agaç yapsin! Hem hiç bir cihetle sübhe kabûl etmeyen ve hiç bir
    sh: » (S: 12)
    vechile noksaniyyeti olmiyan, Günes gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin. Hâsâ!..
    Ey insan! Bil ki: O Rahmetin arsina yetismek için bir mi'rac var. O mi'rac: "Bismillâhirrahmânirrahîm" dir. Ve bu mi'rac ne kadar ehemmiyetli oldugunu anlamak istersen, Kur'an-i Mu'ciz-ül Beyân'in yüzondört Sûrelerinin baslarina ve hem bütün mübârek kitablarin ibtidalarina ve umum mübârek islerin mebde'lerine bak. Ve Besmele'nin âzamet-i kadrine en kat'î bir hüccet sudur ki: Imam-i Safiî (R.A.) gibi çok büyük müçtehidler demisler: "Besmele tek bir âyet oldugu halde, Kur'anda yüzondört defa nâzil olmustur."
    DÖRDÜNCÜ SIR: Hadsiz kesret içinde vâhidiyyet tecellisi, hitab-i "Iyyâke Na'büdü " ve demekle herkese kâfi gelmiyor. Fikir dagiliyor. Mecmuundaki vahdet arkasinda Zât-i Ehadiyeti mülâhaza edip"Iyyâke Na'büdü ve Iyyâke Nestaîn" demege küre-i arz vüs'atinde bir kalb bulunmak lâzim geliyor. Ve bu sirra binâen cüz'iyyatta zâhir bir Sûrette sikke-i ehadiyyeti gösterdigi gibi, herbir nevide sikke-i ehadiyyeti göstermek ve Zât-i Ehad'i mülâhaza ettirmek için hâtem-i Rahmâniyyet içinde bir sikke-i Ehadiyeti gösteriyor; tâ külfetsiz herkes her mertebede "Iyyâke Na'büdü ve Iyyâke Nestaîn"deyip dogrudan dogruya Zât-i Akdes'e hitab ederek müteveccih olsun.
    Iste Kur'an-i Hakîm, bu sirr-i azîmi ifade içindir ki, kâinatin daire-i âzaminda, meselâ semâvat ve arzin hilkatinden bahsettigi vakit birden en küçük bir daireden ve en dakik bir cüz'îden bahseder; tâ ki, zâhir bir Sûrette hâtem-i Ehadiyyeti göstersin. Meselâ: Hilkat-i semâvat ve arzdan bahsi içinde hilkat-i insandan ve insanin sesinden ve sîmasindaki dekaik-i ni'met ve hikmetten bahis açar. Tâ ki, fikir dagilmasin, kalb bogulmasin, ruh Mâbudunu dogrudan dogruya bulsun. Meselâ:
    وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ
    âyeti mezkûr hakikati mû'cizâne bir Sûrette gösteriyor.
    Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedâhil daireler gibi en büyügünden, en küçük sikkeye kadar envai ve mertebeleri vardir. Fakat o vahdet ne kadar olsa yine kesret içinde bir vahdettir. Hakikî hitabi tam temin edemiyor. Onun
    sh: » (S: 13)
    için, vahdet arkasinda Ehadiyyet sikkesi bulunmak lâzimdir. Tâ ki, kesreti hatira getirmesin. Dogrudan dogruya Zât-i Akdes'e karsi kalbe yol açsin. Hem Sikke-i Ehadiyyete nazarlari çevirmek ve kalbleri celbetmek için o sikke-i Ehadiyyet üstünde gâyet cazibedâr bir nakis ve gâyet parlak bir nur ve gâyet sirin bir halâvet ve gâyet sevimli bir cemâl ve gâyet kuvvetli bir hakikat olan Rahmet sikkesini ve Rahîmiyyet hâtemini koymustur. Evet o Rahmetin kuvvetidir ki, zîsuurun nazarlarini celbeder, kendine çeker ve Ehadiyyet Sikkesine îsal eder. Ve Zât-i Ehadiyeyi mülâhaza ettirir ve ondan "Iyyâke Na'büdü ve Iyyâke Nestaîn"deki hakikî hitaba mazhar eder. Iste "Bismillahirrahmânirrahîm" Fatiha'nin fihristesi ve Kur'anin mücmel bir hülâsasi oldugu cihetle bu mezkûr sirr-i azîmin ünvani ve tercümani olmus. Bu ünvani eline alan, rahmetin tabakatinda gezebilir. Ve bu tercümani konusturan, esrar-i rahmeti ögrenir ve envar-i rahîmiyeti ve sefkati görür.
    BESINCI SIR: Bir hadîs-i serifte varid olmus ki:
    اِنَّ اللّهَ خَلَقَ اْلاِنْسَانَ عَلَى صُورَةِ الرَّحْمنِ -ev kemâ kal-
    Bu hadîsi, bir kisim ehl-i tarîkat, akaid-i îmâniyeye münasib düsmeyen acib bir tarzda tefsir etmisler. Hattâ onlardan bir kisim ehl-i ask, insanin simâ-yi mânevîsine bir Sûret-i Rahman nazariyla bakmislar. Ehl-i tarîkatin ekserinde sekr, ehl-i askin çogunda istigrak ve iltibas oldugundan, hakikata muhalif telakkilerinde belki mazurdurlar. Fakat akli basinda olanlar, fikren onlarin esâs-i akaide münafî olan mânâlarini kabûl edemez. Etse hatâ eder.
    Evet bütün kâinati bir saray, bir ev gibi muntâzam idare eden ve yildizlari zerreler gibi hikmetli ve kolay çeviren ve gezdiren ve zerrati muntâzam memurlar gibi istihdam eden Zât-i Akdes-i Ilahî'nin seriki, nazîri, ziddi, niddi olmadigi gibi,
    لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ sirriyle Sûreti, misli, misâli, sebihi dahi olamaz. Fakat,
    وَلَهُ اْلمَثَلُ اْلاَعْلَى فِى السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ sirriyle,ve temsîliyssslse, suûnatina ve sifât ve esmâsina bakilir. Demek
    sh: » (S: 14)
    mesel ve temsil, suûnat nokta-i nazarinda vardir. Su mezkûr Hadîs-i Serifin çok makasidindan birisi sudur ki: Insan, ism-i Rahmân'i tamamiyla gösterir bir Sûrettedir. Evet, sâbikan Beyân ettigimiz gibi, kâinatin sîmasinda binbir ismin suâlarindan tezahür eden Ism-i Rahman göründügü gibi, zemin yüzünün simâsinda Rubûbiyet-i mutlaka-i Ilahiyenin hadsiz cilveleriyle tezâhür eden Ism-i Rahman gösterildigi gibi, insanin Sûret-i câmiasinda küçük bir mikyasta zeminin sîmasi ve kâinatin sîmasi gibi yine o ism-i Rahman'in cilve-i etemmini gösterir demektir. Hem isarettir ki: Zât-i Rahmânirrahîm'in delilleri ve âyineleri olan zîhayat ve insan gibi mazharlar o kadar o Zât-i Vâcib-ül Vücud'a delaletleri kat'î ve vâzih ve zâhirdir ki, Günesin timsalini ve aksini tutan parlak bir âyine parlakligina ve delâletinin vuzuhuna isareten "O âyine Günestir" denildigi vakit, "Insanda Sûret-i Rahman var" vuzûh-u delâletine ve kemâl-i münâsebetine isareten denilmis ve denilir. Ve ehl-i Vahdet-ül Vücûdun mûtedil kismi "Lâ Mevcûde illâ hû" bu sirra binaen bu delâletin vuzuhuna ve bu münasebetin Kemâline bir ünvan olarak demisler.
    اََللّهُمَّ يَا رَحْمنُ يَا رَحِيمُ بِحَقِّ بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ اِرْحَمْنَا كَمَا يَلِيقُ بِرَحِيمِيَّتِكَ وَ فَهِّمْنَا اَسْرَارَ بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنَ الرَّحِيمِ كَمَا يَلِيقُ بِرَحْمَانِيَّتِكَ آمِينَ
    ALTINCI SIR: Ey hadsiz acz ve nihayetsiz fakr içinde yuvarlanan biçâre insan! Rahmet ne kadar kiymettar bir vesîle ve ne kadar makbûl bir sefaatçi oldugunu bununla anla ki: O Rahmet, öyle bir Sultan-i Zülcelâle vesiledir ki, yildizlarla zerrat beraber olarak Kemâl-i intizâm ve itaatle -beraber- ordusunda hizmet ediyorlar. Ve O Zât-i Zülcelâl'in ve o Sultan-i Ezel ve Ebedin istigna-i Zâtîsi var. Ve istigna-i mutlak içindedir. Hiçbir cihetle kâinata ve mevcûdâta ihtiyaci olmayan bir Ganiyy-i alel-itlak'tir. Ve bütün kâinat taht-i emir ve idaresinde ve heybet ve âzameti altinda nihayet itâatte, Celâline karsi tezellüldedir. Iste Rahmet seni, ey insan! O Müstagni-i Alelitlakin ve Sultan-i Sermedînin huzuruna çikarir ve ona dost yapar ve ona muhatâb eder ve sevgili bir abd vaziyetini verir. Fakat nasil sen Günese yetisemiyorsun; çok uzaksin; hiçbir ci-
    sh: » (S: 15)
    hetle yanasamiyorsun; fakat Günesin ziyâsi Günesin aksini, cilvesini, senin âyinen vasitasiyla senin eline verir. Öyle de: O Zât-i Akdese ve O Semsi Ezel ve Ebede biz çendan nihayetsiz uzagiz, yanasamayiz. Fakat onun ziya-i rahmeti onu bize yakin ediyor.
    Iste ey insan! Bu Rahmeti bulan, ebedî tükenmez bir hazîne-i nur buluyor. O hazîneyi bulmasinin çaresi: Rahmetin en parlak bir misâli ve mümessili ve o Rahmetin en belîg bir lisâni ve dellâli olan ve Rahmetenlil-âlemîn ünvâniyla Kur'anda tesmiye edilen Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmin sünnetidir ve tebaiyetidir. Ve bu Rahmetenlil-âlemîn olan Rahmet-i mücessemeye vesîle ise: salâvattir. Evet Salâvatin mânâsi Rahmettir. Ve o zîhayat mücessem Rahmete rahmet duasi olan Salâvat ise, o Rahmetenlil-âlemînin vüsûlüne vesiledir. Öyle ise sen Salâvati kendine, o Rahmetenlil-âlemîne vesile yap ve o Zâti da Rahmet-i Rahman'a vesîle ittihaz et. Umum ümmetin Rahmetenlil-âlemîn olan Aleyhissalâtü Vesselâm hakkinda hadsiz bir kesretle Rahmet mânâsiyla Salâvat getirmeleri, Rahmet ne kadar kiymettar bir hediye-i Ilâhiye ve ne kadar genis bir dairesi oldugunu parlak bir Sûrette isbat eder.
    Elhâsil: Hazîne-i Rahmetin en kiymettar pirlantasi ve kapicisi Zât-i Ahmediyye Aleyhissalâtü Vesselâm oldugu gibi, en birinci anahtari dahi: "Bismillahirrahmânirrahîm" dir. Ve en kolay bir anahtari da Salavattir.
    اَللّهُمَّ بِحَقِّ اَسْرَارِ بِسْمِ اللّهِ الرَحْمنِ الرَّحِيمِ صَلِّ وَ سَلِّمْ مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ كَمَا يَلِيقُ بِرَحْمَتِكَ وَ بِحُرْمَتِهِ وَ عَلَى الِهِ وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ وَ ارْحَمْنَا رَحْمَةً تُغْنِينَا بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ مِنْ خَلْقِكَ آمِينَ
    .
    سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
    * * *


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.549, Level: 57
    Points: 7.549, Level: 57
    Level completed: 99%,
    Points required for next Level: 1
    Level completed: 99%, Points required for next Level: 1
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    NurGezgini - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    istanbul
    Mesajlar
    451
    Points
    7.549
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    bismillâhi'r rahmâni'r rahîm
    elfu elfi salatin ve elfu elfi selamın aleyke yâ Rasûlulllâh
    elfu elfi salatin ve elfu elfi selamın aleyke yâ Habîballâh
    elfu elfi salatin ve elfu elfi selamın aleyke yâ emine vahyıllâh...
    Ne Cennettir ucuz ne de Cehennem luzümsuz...
    Mesul olduğunla Meşgül ol...
    Hak ile Meşgül olmazsan Batıl seni işgal eder.!

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    teşekkür ederim NurGezgini


    Seni çok Özledim Annem

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.557, Level: 58
    Points: 7.557, Level: 58
    Level completed: 4%,
    Points required for next Level: 193
    Level completed: 4%, Points required for next Level: 193
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Mü$FiKuN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Apr 2009
    Mesajlar
    446
    Points
    7.557
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    Allah (c.c) razı olsun..

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SÖZLER / Risale-i Nur'dan 01. Söz

    Allah cc sizlerden ebeden razı olsun
    Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •