***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


SÖZLER / Risale-i Nur'dan 06. Söz
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
Altinci Söz
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
اِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ اْلمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ
Nefis ve malini Cenâb-i Hakk'a satmak ve ona abd olmak ve asker olmak; ne kadar kârli bir ticaret, ne kadar serefli bir rütbe oldugunu anlamak istersen, su temsîlî hikâyecigi dinle:
Bir zaman bir pâdisah, raiyetinden iki adama, her birisine emaneten birer çiftlik verir ki; içinde fabrika, makine, at, silâh gibi her sey var. Fakat firtinali bir muharebe zamani oldugundan, hiçbir sey kararinda kalmaz. Ya mahvolur veya tebeddül eder gider. Pâdisah, o iki nefere kemâl-i merhametinden bir Yaver-i Ekremini gönderdi. Gâyet merhametkâr bir ferman ile onlara diyordu: Elinizde olan emanetimi bana satiniz. Tâ, sizin için muhafaza edeyim, beyhûde zâyi olmasin. Hem, muharebe bittikten sonra size daha güzel bir Sûrette iade edecegim. Hem, gûya o emanet malinizdir; pek büyük bir fiat size verecegim. Hem, o makine ve fabrikadaki âletler, benim namimla ve benim tezgâhimda islettirilecek. Hem fiati, hem ücretleri, birden bine yükselecek. Bütün o kâri size verecegim. Hem de siz, âciz ve fakirsiniz. O koca islerin masârifâatini tedârik edemezsiniz. Bütün masârifâti ve levâzimati, ben deruhde ederim. Bütün vâridati ve menfaati size verecegim. Hem de terhisat zamanina kadar elinizde birakacagim. Iste bes mertebe kâr
sh: » (S: 27)
içinde kâr... Eger bana satmazsaniz, zâten görüyorsunuz ki, hiç kimse elindekini muhafaza edemiyor. Herkes gibi elinizden çikacaktir. Hem beyhude gidecek, hem o yüksek fiattan mahrum kalacaksiniz. Hem o nâzik, kiymetdar âletler, mîzanlar, istimal edilecek sâhâne madenler ve isler bulmadigindan; bütün bütün kiymetten düsecekler. Hem idare ve muhafaza zahmeti ve külfeti basiniza kalacak. Hem emanette hiyanet cezasini göreceksiniz. Iste bes derece hasaret içinde hasaret...
Hem de bana satmak ise, bana asker olup benim namimla tasarruf etmek demektir. Âdi bir esir ve basi bozuga bedel, âlî bir pâdisahin has, serbest bir yâver-i askeri olursunuz.
Onlar, su iltifâti ve fermani dinledikten sonra, o iki adamdan akli basinda olani dedi:
-Bas üstüne, ben maaliftihar satarim. Hem, bin tesekkür ederim.
Digeri magrur, nefsi firavunlasmis, hodbîn, ayyas, güya ebedî o çiftlikte kalacak gibi, dünya zelzelelerinden dagdagalarindan haberi yok. Dedi:
-Yok! Pâdisah kimdir? Ben mülkümü satmam, keyfimi bozmam...
Biraz zaman sonra birinci adam öyle bir mertebeye çikti ki, herkes haline gibta ederdi. Pâdisahin lütfuna mazhar olmus, has sarayinda saadetle yasiyor. Digeri, öyle bir hale giriftar olmus ki: Hem herkes ona aciyor, hem de "müstehak!" diyor. Çünki hatâsinin neticesi olarak hem saadeti ve mülkü gitmis, hem ceza ve azab çekiyor.
Iste ey nefs-i pürheves! Su misâlin dürbünü ile hakikatin yüzüne bak. Amma o pâdisah ise, ezel-ebed Sultâni olan Rabbin, Hâlikindir. Ve o çiftlikler, makineler, âletler, mîzanlar ise, senin daire-i hayatin içindeki mâmelekin ve o mâmelekin içindeki cisim, ruh ve kalbin ve onlar içindeki göz ve dil, akil ve hayal gibi zâhirî ve bâtinî hasselerindir. Ve o Yâver-i Ekrem ise, Resul-i Kerîm'dir. Ve o Ferman-i Ahkem ise, Kur'an-i Hakîm'dir ki, bahsinde bulundugumuz ticaret-i azîmeyi, su âyetle ilân ediyor:
اِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ اْلمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ
Ve o dalgali muharebe meydani ise, su firtinali dünya yüzüdür ki;
sh: » (S: 28)
durmuyor, dönüyor, bozuluyor ve her insanin aklina su fikri veriyor: "Mâdem hersey elimizden çikacak, fâni olup kaybolacak. Acaba bâkiye tebdil edip ibka etmek çaresi yok mu?" deyip, düsünürken birden semâvî Sadâ-yi Kur'an isitiliyor. Der: "Evet var. Hem, bes mertebe kârli bir Sûrette güzel ve rahat bir çaresi var."
Sual: Nedir?
Elcevab: Emaneti, sahib-i hakikîsine satmak.. Iste o satista, bes derece kâr içinde kâr var.
Birinci kâr: Fâni mal, beka bulur. Çünki Kayyûm-u Bâki olan Zât-i Zülcelâl'e verilen ve onun yolunda sarfedilen su ömr-ü zâil, bâkiye inkilâb eder, bâki meyveler verir. O vakit ömür dakikalari, âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zâhiren fena bulur, çürür. Fakat Âlem-i Bekada, saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve Âlem-i Berzah'ta ziyâdar, mûnis birer manzara olurlar.