***
DIŞARDA
Points: 47.246, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 75,0%
Achievements


BİR YILDIZ DAHA KAYDI. (Hacı Rızvan Harbutoğlu Hocaefendi)
Hacı Rızvan Harbutoğlu Hocaefendi’yi rahmeti Rahman’a uğurladık (v. 16 Ocak 2010)
1911 yılında Trabzon ili, Of ilçesi, Balaban Köyü (bugünkü adıyla Hayrat İlçesi, Balaban Beldesi), Yenimahalle’de dünyaya geldi. Babası Osmanlı medresesi dersiamlarından Hacı Mustafa Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. İlk Kur’an eğitimini, babası Hacı Mustafa Efendi’den almıştır.
Babası Mustafa Efendi, imam olarak Bafra ve Çarşamba’ya gurbete çıkınca, beldenin mahalle mektebinde ilkokul tahsilini yapmaya başladı. Kur’an-ı Kerim’deki kısa sureleri ve Aşr-ı Şerifleri ezberlemede çok başarılı oldu. Ağır ilmi kitapları okuyarak yorumlar ve üst sınıfların derslerini başarıyla anlatırdı. Hocaları, onunla gurur duyardı. Küçük yaşta, Arapça ve Farsça ilahiler ezberledi. Önemli dini günlerde camilerde ısrarla aşr-ı şerif okuması istenirdi.
Camide Kur’an okuduğu bir gün, onu dinleyen bölge ulemasından Osman Efendi, onun için hocasına “okursa okuyacak” deyince, Rızvan Hoca bu sözü “demek ki iyi okuyamadığı” şeklinde yorumlar. Devrin ve bölgenin önemli kanaat önderi ve kıraat âlimi olan Hacı Mehmet Rüştü Aşıkkutlu’ya gider. Bu Hoca Efendi’den kıraat dersi okuyarak icazetini alır.
Hocaefendi, bir müddet marangozluk mesleği ile uğraşmışsa da daha sonra ilim ve din aşkı galip geldiği için imamlığa dönüş yapmıştır.
İlk fahri imamlık görevine ikamet ettiği mahallesi olan Yeni Mahalle’de başlar. Daha sonra Akçaabat’ın Osman Baba Köyü, Cınavlı Mahallesi Camiinde imam hatip olarak görev alır. İmamlığının yanı sıra, çevredeki çocukları da okutmaya başlar. Cemaati onu çok sever. İmamlığı esnasında önemli dini kaynakları okumaya ve kendisine sorulan önemli fetvaları kaynaklarıyla beraber kaydetmeye başlar.
Köye izne geldiğinde, Arapça okuduğunu öğrenen babası, onu bir gün zamanın en önemli müderrislerinden ve Fatih Dersiamlarından olan Çalekli Hacı Dursun Fevzi Güven Hocaefendi ile devrin kanaat önderlerinden ve ulemasından Makili Abdülhalim Efendinin de bulunduğu bir müderrisler toplantısına getirir ve oğlu Rızvan Hoca’yı imtihan etmelerini talep eder. Halim Efendi, daha yakını olduğu gerekçesiyle, onu Dursun Efendi’nin imtihan etmesini ister. O da imtihan eder ve beğenir fakat ilmi bakımdan biraz yetersiz olduğu kanaatine varılır.
Bu sınav, yaşı biraz geçkin olduğu için çevredeki din adamları tarafından “Herhangi bir iş bulamadığından, imamlığa başlamak için destur arıyor” şeklinde yorumlanır. Çalek Köyü’ne yakın bir köy olan Kalant köyüne imam olarak atanır.
Bu sırada yaşı otuzu geçmiştir. Çevredeki imamların çoğu ondan küçüktür. İmamlığı sırasında, Dursun Efendi’nin ders halkasına katılır. Kendinden çok küçük talebeler arasından, çalışkanlığı ile temayüz eder. Hocası onun için “Bu ihtiyarda iş var” diyerek, daha fazla ihtimam gösterir. Nihayetinde, beş yıl okuyarak, talebeler arasında birinci olarak icazet alır.
Sırasıyla; Of, Tarvel, Konu, Hundez, İftiryalı ve Balaban köylerinde ders okutmaya devam eder. Buralarda okuttuğu birçok talebesine icazet verir. Son olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı resmi Balaban Merkez Kur’an Kursu’nu kurarak, yıllarca orada ders verir.
Rızvan Efendi, fıkıh, tefsir, hadis ilimlerinde çok ileridir. Son zamanlarda Ehl-i Sünnet’i tahrip etmeye çalışanlara karşı çok sayıda makale yazmıştır. Bazılarını fotokopiyle bazılarını da baskıyla çoğaltıp onların yanlışlarını belgeleriyle ortaya koymuştur.
Efendi Hazretleri ile dost idi
Üstadın hemşehrisi, yakın köylüsü ve hoca arkadaşı olan İstanbul Fatih Çarşamba İsmailağa Camii imam hatibi, Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri, sıla-i rahim maksadıyla çıktığı her Karadeniz gezisinde, merhum Rızvan Hocaefendi’yi hassaten hanei sadetlerinde ziyaret eder. Birbirlerine karşı derin muhabbetler ve sohbetler icra ederek, her ikisinin örnek davranışları, dostluk ve ahbaplık bakımından, çevredekilere güzel örnek teşkil edecek şekilde cereyan ederdi. Her fırsatta birbirlerini ziyaret ederek, ömrünün sonuna kadar dostluklarını devam ettirmişlerdir.
Merhum Rızvan Hocaefendi, sağlığında ikamet ettiği bölge ve çevresinde içki, kumar ve gayri meşru melanetlerin işlendiği hiçbir kötülük yuvasını barındırmamaya özen göstermiştir. Zaman zaman meyhane ve kumarhane gibi zararlı yerleri açmaya teşebbüs edenler, üstadın manevi kimliğinden ve toplum içerisindeki sosyal tesirinden çekinerek, buraları kapatmak zorunda kalmışlardır.
Üstadın birçok yazılı eseri vardır. Dördü erkek ve üçü kız olmak üzere, yedi çocuk babası; 46’sı hafız olmak üzere, 72 torun dedesi olan Rızvan Harbutoğlu Hocaefendi, 16 Ocak 2010 tarihinde, 99 yaşında, Akyazı’da Hakk’a yürümüştür.
Vasiyeti gereği, cenazesi Trabzon’a götürülerek, Akyazı Merkez Camii imam hatiplik görevi yapan oğlu, Kurra Hafız Hüseyin Harbutoğlu Hocaefendi tarafından kıldırılan cenaze namazından sonra; birçok önemli şahsiyet ve kanaat önderinin, milletvekillerinin, müftü, vaiz ve din görevlilerinin ve kalabalık bir halk kitlesinin katılımıyla, Trabzon’a, Balaban Merkez Cami’inde, öğlen namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra, aile mezarlığına defnedilmiştir.
Gülistan Dergisi ailesi olarak, Hocaefendiye Allahu Zülcelal’den rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabrı cemil niyaz ederiz. (el-Fatiha)
“Alvarlı Efe”
Muhammed Lutfî Hazretleri (v. 12 Mart 1956)
Muhammed Lutfî'dir Bâb-ı Tecellâ
Meyan-ı Evliya Kadri Muallâ
Kaddesa'llâhu Sirrahu'l-Alâ
‘Alvar İmamı’
Muhammed Lutfi Efendi Hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretleri gibi Erzurum’un yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Erzurum halkı arasında ‘Alvarlı Efe Hazretleri’ adıyla bilinir. Alvarlı Efe, hemen her Erzurumlunun gönlünde gerek mısralarıyla, gerekse menkıbeleriyle taht kurmuş, saygı ve sevgiyle anılan, Allah dostlarındandır.
Hâce Muhammed Lutfi (Alvarlı Efe Hazretleri) 1285 / 1868 tarihinde Erzurum'un Hasankale'ye bağlı Kındığı Köyü'nde dünyaya gelmiştir.
Pederleri Hâce Hüseyin Efendi, valideleri Seyyide Hadîce Hanım'dır. Tahsilini başta pederi olmak üzere, devrinin şöhretli âlimlerinden tamamlayarak icazet alıp 1307'de Hasankale'nin Sivaslı Câmii'ne imam olmuştur.
Aynı yıl pederleri ile birlikte Bitlis'e giderek, Hâce Muhammed Pîr-i Küfrevî Hazretleri'nin huzuruyla müşerref olmuş 1312 tarihinde, seçkin bir halifesi olarak Hasankale'ye dönmüşlerdir.
Buradan Erzurum'un Dinarkom Köyü'ne gitmiş ve orada 1. Cihan Harbi'ne kadar kalmıştır. Bilahare vazifesini Yavi Nahiyesi'ne, oradan da anavatanı olan Hasankale'ye nakletmiştir. Kendisine teklif edilen Hasankale Müftülüğünü kabul etmemiş, Alvar Köyü halkının istirhâmı üzerine oraya giderek, bu köyde yirmi dört sene vazife yapmıştır.
1939 yılında tedavi için Erzurum'a gelmiş, Mehdi Efendi Mahallesi'nde ikamet etmiştir. 90 senelik ömrünü insanlığa ve İslâmiyet'e adayan Efe Hazretleri, 12 Mart 1956 tarihinde ebedî âleme intikal etmiş ve nâşı şerifi, Alvar Köyü'nde pederleri Hâce Hüseyin Efendi Hazretleri yanında sırlanmıştır.
Efe Hazretleri'nin bugün elimizde bulunan yazılı tek eseri vardır:
“Hulâsatü'l-Hakayık ve Mektûbât-ı Hâce Muhammed Lutfî”
(Hakikatlerin Özü ve Hâce Muhammed Lutfî'nin Mektupları)
Eserleri
Alvarlı Efe Hazretleri, âlim ve ârif olmasının yanı başında şairdi de. Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazan Alvarlı Muhammed Lutfi Efendi'nin şiirleri, vefatından sonra oğlu Seyfeddin Mazlumoğlu tarafından derlenerek “Hulâsatü'l-Hakâyik” adıyla yayınlanmıştır (İstanbul, 1974). Bu divanda, çeşitli nazım şekilleriyle söylenen yedi yüzü aşkın şiir mevcuttur. Hece vezni ve oldukça sade bir Türkçenin kullanıldığı bu şiirlerden bazıları da bestelenmiştir. Şiirlerinde daha çok Allah ve Resul sevgisi, Ehl-i Beyt aşkı, zamanın dehşeti işlenmiştir.
Efe Hazretlerinin şiirlerinden bir kısmı, Ahirzaman alametleri ve devrin maddi manevi felaketleri üzerinedir:
El elden üzülmüş, yar elden gitmiş.
Humeka-yı zaman nanay oynarlar.
Kurb-ı kıyamettir, tarih de bitmiş.
Humekayı zaman nanay oynarlar.
Taraf taraf bela istila eyler,
Kahrullah gazaba istinad eyler,
Kanlar akar yerde incimad eyler,
Humeka-yı zaman nanay oynarlar.
Ar ile namus da kalmadı gitti.
Yüzler siyah oldi, hayâ da bitti.
Dünyada yaşamak kemale yetti.
Humeka-yı zaman nanay oynarlar.
Avretler erine itaat etmez,
Erlerin avrete sözü kar etmez,
Evlad baba ile iftihar etmez,
Humeka-yı zaman nanay oynarlar.
Erkek dişi birbirine karışdı,
Herkes arzusunu buldu görüşdi,
Alamet-i Kübra heman kavuşdı,
Humeka-yı zaman nanay oynarlar.
Lütfiyi affede Hazret-i Allah,
Merhamet buyura vallahi billah,
Korkarım tecelli ede adlullah,
Humeka-yı zaman nanay oynarlar.
Humeka: Ahmaklar, akılsızlar.
Kurbi kıyamet: Kıyamet yakınlaştı.
Kahrullah: Allah’ın kahrı, cezalandırması.
İncimad: Donmak, sertleşmek.
Avretler: Kadınlar, aileler.
Alameti Kübra: Kıyamet alametleri.
Adlullah: Allah’ın adaleti.
Bediüzzaman Said-İ Nursî Hazretleri
(v. 23 Mart 1960)
Bir iman kahramanı
İslam’a, imana ve Kuran’a saldırıların yoğunlaştığı bir zamanda; İman hakikatlerini anlattığı Risale-i Nurlarla bir asra damgasını vuran büyük İslam alimi, mütefekkir, müceddid ve mücahid…
Mücadelesini özetlediği şu ateşin sözler ona ait: “Bir tek gayem vardır. O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, Alem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor.
Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek, gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücadelemle, inşaallah, Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki bolşevikler olsun.”
İman hakikatlerini anlatmak için çekmediği çile kalmamış, sürgünden sürgüne savrulmuş koskoca bir 28 yıl geçirmiştir.
“Milletinin imanını kurtarmak için cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım” diyecek kadar, Allah’ın kullarına ve Resulullah’ın ümmetine karşı şefkat sahibiydi. O, gençlerin ebedî hayatını kurtarmak için kendi hayatını fedâ etmekten çekinmeyecek kadar cesurdu.
Hiçbir zaman şahsını ön plana çıkarmadı. Kendisini ‘Kur’an’ın hizmetkârı’ olarak tanıtan Üstat Hazretleri, şahsına mal edilen güzellikleri, bir çeşit tefsir olarak kaleme aldığı ve Kur’an hakikatlerini beyan ettiği “Risale-i Nurlardandır” diye ifadelendirirdi.
İman kahramanı Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, 23 Mart 1960 tarihinde, Urfa’da Hak’kın rahmetine kavuşmuştur. Allahu Zülcelal, bizlere onun mesajını anlamayı nasip eylesin ve hizmetlerini bereketlendirsin.
GÜLİSTAN ARAŞTIRMA SERVİSİ
Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
13.Asrın Müceddidi
BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ