Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
“Ey müminler,namazı kılıp bitirdikten sonra ayakta iken,otururken,yanlarınız üzere yatar iken Allahu Teâlâ’yı zikrediniz.Havf namazından sonra emniyet haline geldiğiniz zaman da namazı tastamam eda ediniz.Şüphe yok ki,namaz müminler üzerine vakit vakit farz kılınmıştır.”(Nisa Suresi-ayet 103)
Bu âyet-i kerimeyle namazlardan sonra Allahu Teâlâ’nın zikredilmesi emredilmiştir.
Her müminin üzerine Allah’ı zikretmek hem bir vazife,hem de Rabbine karşı bir minnet borcudur.
İnsanoğlu,bu âyet-i kerimede belirtilen üç halde bulunur.Ya ayaktadır,ya oturuyordur,ya da yatıyordur.Her şekilde de Allah’ı zikretmek caizdir.
Böyle yapmakla Rabbinize karşı kulluk vazifenizi ifa etmiş olursunuz.
Hz. Âişe(r.anha) validemiz buyurur ki:
“Rasûlullah Efendimiz bütün zamanlarda zikre devam ederdi.Hiç bir nefes zikirden geri kalmazdı.”(Tirmizi,Müslim)
Buna göre zikrullahın zamanı ve mekanı olmadığı gibi vakit tayini dahi yoktur.Kişi,nefesini her alış verişinde Rabbini zikretmekle mükelleftir.Bu hale devam eden mümin,hem peygamberin sünnetini işlemiş olur,hem de Rabbine karşı kulluk vazifesini yerine getirmek için gayret sarf etmiş olur.
Hz. Ali(k.v),zikretmek için bir araya gelen ashabın durumunu şöyle anlatmaktadır:”Onlar zikrettikleri zaman şiddetli rüzgardan sallanan ağaçlar gibi sallanırlardı.Gözlerinden boşalan yaşlar elbiselerini ıslatırdı.”
Hz. Ömer(r.a) Efendimize telkin olunan tevhid sesleri Mekke sokaklarını doldururdu.
Allah Rasûlünün de Kabe’ye gelip Kureyş’in karşısında tilavet-i Kur’an eyledikleri malumdur.
Fahr-i Kâinat(s.a.v) Efendimiz buyurdu ki:
“Gece namaza kalktığında okurken sesini yükselt.Böyle yapmakla şeytanı korkutursun,aile efradını ve komşularını uyandırırsın.Rahman’ı razı edersin.”(Kenzu’l-Ummâl)
Bundan dolayıdır ki,tasavvuf ehli cehri zikri alışkanlık haline getirmişlerdir.Çünkü gaflette olanları uyarmadıkça,kalplerini tahrik etmedikçe uyanmazlar.Aynen hac vazifesi ifa edilirken telbiyenin yüksek sesle yapılmasının haccın şiarından olması gibi..
Abdullah b. Abbas(r.a) diyor ki:”Muhakkak ki,namazı bitirdikten sonra sesin zikirle yükselmesi Peygamber Efendimiz zamanında mevcut idi.”İbni Abbas(r.a) Efendimiz sözüne devamla diyor ki:”Sesin bu şekilde yükselmesini işitir işitmez cemaatin namazdan ayrıldığını anlardım.”(Buhari,Müslim)
Namazdan sonra yüksek sesle tesbih,tehlil,tekbir ve tevhid okumak müstehaptır.Aynı zamanda bunları cehren ve aşikâre okumakta da çok faydalar vardır ki,bazılarını şöylece sıralayabiliriz:
1-Müslümanlar İslam’ın alâmetlerini görürler.
2-Evlerde bereket,gönüllerde sürur olur.
3-Zikir sesi duyulunca müminler rikkat-i kalp olup büyük sevaba nail olurlar.
4-Zikrullah sesini duyan her şey,zikredenin lehine kıyamet gününde şahitlik eder.
5-Açıktan zikir kalpteki havâtırı yok eder.
6-İnsanoğlu dağınık yaşar;yüksek sesle yapılan zikir ise halkı toplar.Zikrin açıktan yapılmasının daha sayamayacağımız kadar faydaları vardır.
Evliyâullahtan Hâce Ârif Rivgerî(k.s) Hazretleri,ömrünün son zamanlarında zikrin cehren yapılmasını serhalifesi Mahmud İncirfagnevî (k.s)’ye talim buyurmuşlardır.”Zikirden gafil olan halk,açık okunan zikrullaha gelip zevk ve şevkle iştirak eder.Böylece toplu olarak yapılan zikrullah ile Rahmet-i Ğufrân’a ulaşılmış olur.”demişlerdir.
Şeddâd b. Evs(r.a)’in rivayet ettiği hadis-i şerifi burada bir kez daha zikretmekte fayda görüyoruz.Zira bu hadiste,hem namazdan sonra zikir halkasının kurulmasına,hem de zikir meclisine her müminin oturmasına işaret vardır.
Rasûlullah(s.a.v) Efendimiz,bu günkü Ravza-i Mutahhara’ya yeni taşınmıştı.Sahabeden on beş kadar kişi tebrike geldiler.Zaman da yatsı namazından sonraydı.Şeddâd b. Evs(r.a) diyor ki:
“Biz Allah Rasûlü’nün yanındaydık.Buyurdu ki:
“İçinizde yabancı yani ehl-i kitap(tan kimse) var mı?”
Biz de “Hayır ya Rasûlallah!”dedik.Bunun üzerine kapının kapatılmasını emretti:
“Ellerinizi kaldırınız ve Lâ ilâhe illallah deyiniz!”dedi.Biz de ellerimizi kaldırıp bir saat kadar dediğini tekrar ettik.Sonra Rasûlullah ellerini indirdi ve şöyle buyurdu:
“Hamd Allah’a mahsustur.Ya Rab,sen,beni bu kelime-i tevhîd ile gönderdin.Bana onu emrettin ve karşılığında cenneti vaad ettin.Sen vaadinden dönmezsin!” Sonra da buyurdu ki:
“Size müjdeler olsun,şüphesiz ki,Allah sizleri bağışlamıştır!”(Müsned)
Bu hadis-i şeriften yedi mana çıkmaktadır:
1-Namazlardan sonra zikir halkasının kurulması hem Allahu Teâlâ’nın emri,hem de Rasûlullah(s.a.v) Efendimizin sünnetidir.
2-Peygamber Efendimiz,ashabına kelime-i tevhid temeline dayalı zikir telkininde bulunmuşlardır.
3-Zikir meclislerine her müminin oturmasına ve alınmasına işaret vardır.Tarîkı farklı diye,cennet bahçesi olarak vasıflandırılan zikir halkasına insanların oturtulmaması haksızlıktır.
4-Peygamberimizin zikir halkasına yabancıları almamasının sebebi şudur:O esnada Medine’de Yahudi ve Hristiyanlar vardı ki,bunlar Müslümanların amansız düşmanıydılar.Zikir ve benzeri ibadetle meşgul olanları gördükleri zaman,müminlere eziyet veriyorlardı.Işığın söndürülmesi ve kapıların kapatılması,Medine’deki müşriklerin şerrinden korunmak içindi.
5-Toplu olarak zikir yapılmakla kalpler birbirine bağlanmış,arada olan dargınlık ve benzeri olaylar ortadan kaldırılmıştır.Böylece hadis-i şerifte beyan olunan “Bir cemaat Allah’ı zikrederse gökten bir nidacı:”Haydi dağılın,Yüce Allah sizi affetti ve günahlarınızı sevaba çevirdi.”müjdesine erilmiş olur.
6-Ashab-ı kiram,bizzat talep etsin veya etmesin,Rasûl-i Ekrem,başlıca duaları onlara öğretmiştir.
7-Yüce Allah(c.c) ayakta zikredilebilir.Sesi yükselterek veya kısarak zikir yapılabilir.”Hac Arafat’tır;telbiye haccın şiarındandır.”emirleri yerine getirilmiş olur.
Müminler bir arada namaz kıldıkları zaman nasıl yüce sevaplara nail oluyorlarsa,beraberce Allah’ı zikrettikleri zaman da aynı sevaplara nail olurlar.Her müminin,zikir meclisine gidip Rabbini beraberce tevhid edebileceğini,yukarıdaki hadis-i şerif beyan buyuruyor.
Abdülkadir Geylani Efendimizin gerek zikir taliminde,gerekse toplu zikir hallerinde zikrullahı cehren talim buyurdukları malumdur.Cehri zikirle talim eden zevât-ı kirâm efendilerimiz şunlardır:
1-Gavsul-A’zam Abdülkadir Geylâni(k.s)
2-Seyyid Ahmed er-Rufâi(k.s)
3-Seyyid Ahmed el-Bedevî(k.s)
4-Seyyid İbrâhimü’d-Düssûkî(k.s)
5-Seyyid Hasan Ali eş-Şâzelî(k.s)
6-eş-Şeyh Ömer Halvetî(k.s)
7-Mevlanâ Celâleddin-i Rumî(k.s)
Celil ve Kerîm olan Allah’ımız bizleri zikir meclislerinden ve zikrullahtan ayırmasın.Âmin..
Kaynak:Miftâhu’r-Rüşd