Şu yaşadığımız dünyada denge ne kadar da önemli. Herşey de bir denge var.
Martı seslerinden rahatsız olan köylülerin, martıların yumurtalarını yok etmek isteyince fare baskınına uğramalarını duymuşsunuzdur.
Martı sesleri mi? Fareler mi? Tercih sizin...
Ya insanların maddi ve manevi cihazlarının dengesi nasıl sağlanır? Elbette, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmekle...
Peygamberimizi (sav), Kur’an-ı Kerim’i, hadisleri, sünnet-i seniyyeyi rehber almakla... Madem yapan bilir; elbette bilen konuşur.
Allah’ı unutmak, Allah yokmuş gibi bir hayat sürmek, ahireti unutmak ve dünyaya hücum etmek, dengeyi bozdu. Allah’ın emir ve yasaklarıyla yaşamamak; haksızlığı, zulmü ve adaletsizliği de beraberinde getirdi. Herşeye ve herkese zulümedildi.
Dengeyi bozmak, insanı da bozdu. İnsanın midesinin doyması ona nasıl yetecek? Cennet için yaratılan insana... İnsanın aklı, ruhu, yüreği aç kaldı. Bu dengesizlik ise çok acı sonuçlar verdi. İnsanın dünyaya karşı hücumu, maneviyatındaki fareleri arttırdı.
Eğlence merkezleri, barlar arttı; kütüphaneler azaldı. Göz önüne bibloları, çer çöpü, posterleri koydukta; tozlu raflara kaldırdığımız, yoksa İmam Gazali, İmam Buhari, İmam Müslim, İmam Rabbanilerin eserleri miydi?
Gün boyunca nelere bakıyor, neleri işitiyor, neleri konuşuyor, neleri düşünüyor, nelere kaygılanıyor, nelere seviniyoruz? Şimdiye kadar attığımız adımların kaç tanesi anlamlıydı? Nereye doğru atıldı o adımlar? Ötelere yol var mı? Yoksa çıkmaz sokak mı?
Şarkıcıların ayakkabı numaralarına, kullandığı parfümlere ilgi gösterdik de Sahabelerin neler yaptığına, ercesine nasıl bir hayat sürdüklerine duyarsız kaldık...
Denge ne kadar da bozulmuş. Hayatımızı nasıl da fareler basmış. Mini etekler gözümüze daha uygun gelmiş de başörtüsünden tiksinmişiz. Maneviyatımızı nasıl da fareler basmış!
Zamanımızı maçlara, maç yorumlarına vermişiz de namaza maç kadar ihtiyaç hissedemez olmuşuz. Yüreğimizdeki, ruhumuzdaki, aklımızdaki fareler nasıl da artmış! Dolar ve Avro’nun yükselmesine ve düşmesine dikkat ettiğimiz kadar, hak ve hakikatlerin çiğnenmesine aldırış edemez olmuşuz.
İçimizi istila eden fareler nasıl da artmış!..
Nefsin isteklerine uşak olmuş da nereden gelip nereye gittiğimizi, niçin yaşadığımızı bilemez olmuşuz. Rabbini razı etmek, O’nun sevgisini yitirmekten endişe duymak diye birşey kalmamış.
Maneviyatımızı nasıl da fareler basmış!..
Hayır. Âdemoğlu fareden hoşlanamaz. Fareden hoşlananlar, zevkçiliği, kokuşmuşluğu tercih eder. İnsanoğlu böyle olamaz.
Dengeyle oynanmaz. Hele insanın dengesiyle hiç oynanmaz!
FİLİZ KONCA
GÜLİSTAN DERGİSİ