Münafık kimdir?
Münafık, görünüşte Müslüman, gerçekte kâfir olandır.
Münafık, fitne ve fesatla insanların arasını açandır.
Münafık, ikiyüzlü yaşayandır; içi başka, dışı başkadır.
Münafığın sermayesi, yalandır.
Zamanla münafıkların yüzü çoğaldı. Hatta çağdaş münafıklar, yüzsüzleşti. Bu sebeple, rahmetli Mehmed Akif dedemiz şöyle der:
“Ben, ikiyüzlülere çok kızıyordum ama şimdi çok yüzlüleri görünce, onlara kızgınlığım azaldı.”
Rahmetli, günümüzün yüzsüzlerini görseydi, herhalde çok yüzlülere de kızgınlığını da azaltırdı.
“Ya Ben de Münafıksam!”
Sahabe-i Kiram, Tevhid hakikatinde tavizsiz ve sabitkadem olmak hususunda büyük bir hassasiyet göstermişlerdir. Bu çok ince dikkatlerine rağmen, yine de durumlarından emin olmamışlar, nifaka düşmekten hep ürpererek çekinmişlerdir.
Mesela, Hz. Hanzale, bir gün, hem yolda yürüyor, hem de, “Hanzale münafık oldu!” cümlesini tekrarlayıp duruyordu. Karşılaştığı Hz. Ebubekir (ra) niçin böyle söylediğini sorunca da, şu çok ibretli cevabı veriyor:
“Resulullah ile birlikte olduğum zamanki halimi, O’ndan ayrılınca koruyamıyorum. Huzurunda bambaşka oluyorum ama, O’ndan ayrılınca o hali kaybediyorum.” Hz. Ebubekir, Hanzale’yi ancak Efendimiz’e götürerek ikna edebilmişti.
Hz. Ömer’in (ra) hassasiyeti daha da derindi. Efendimiz (sa), Ashab’tan birine bir teselli ayrıcalığı sunmak amacıyla, daima gizli tuttuğu münafıkları bildirmişti. Hz. Ömer, o zata yalvar yakar şu inanılamaz soruyu sordu:
“Allah aşkına söyle, Resulullah (sa) münafıklar arasında benim adımı da saydı mı?”
Hz. Ömer ki, “Benden sonra peygamber gelecek olsaydı, o Ömer olurdu” iltifatına mazhar olmuş bir sultandı… Ama buna rağmen, adının münafıklar arasında geçebileceği endişesinden kendisini kurtaramamıştı.
“İbnu Ebi Müleyke anlatır: ‘Bedir Savaşı’na katılmış Sahabeden otuz kadarına yetiştim. Hepsi de, kendi hesabına nifaktan korkuyorlar ve dinlerinde fitneye düşmekten kendilerini emniyette hissetmiyorlardı.”
Zira, İslam’a göre münafık kafirden daha kötüdür ve onlar Cehennem’in en aşağı derekesindedir. (Nisa Suresi,145; Buhari, İman 36; İ. Canan; Kütüb-i Sitte,16.cilt, s.95,)
Zira, Sahabe arasından da münafıklar, dinden dönenler çıkmıştı. Onlar ki, Müslümanların en hayırlısıydılar. Onlar içinden birileri bile, bu hazin duruma düşebildiyse, sonrakilerin, hele de bizlerin durumu ne olacaktır? Bu müthiş gerçek karşısında, kim kendisini iman bakımından garantide görebilir?
Kaynak :Gülistan Dergisi