***
DIŞARDA
Points: 9.735, Level: 66
Level completed: 22%,
Points required for next Level: 315
Overall activity: 0%
Achievements


Peygamberimizin (asm) bereket mucizeleri

Bismillahirrahmanirrahim
BEREKETE DAİR MU’CİZÂT-I KAT’İYENİN BİRİNCİ MİSALİ:
Başta Buharî ve Müslim, Kütüb-ü Sitte-i sahiha müttefikan haber veriyorlar ki:
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Hazret-i Zeynep ile tezevvücü velîmesinde, Hazret-i Enes’in validesi Ümmü Süleym, bir iki avuç hurmayı yağla kavurarak bir kaba koyup Hazret-i Enes’le Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâma gönderdi. Enes’e ferman etti ki: “Filân, filânı çağır. Hem, kime tesadüf etsen davet et.” Enes de kime rast geldiyse çağırdı. Üç yüz kadar Sahabe gelip suffe ve hücre-i saadeti doldurdular.
Ferman etti: تَحَلَّقُوا عَشَرَةً عَشَرَةً Yani, “Onar onar halka olunuz.” Sonra, mübarek elini o az taam üzerine koydu, dua etti, “Buyurun” dedi. Bütün o üç yüz adam yediler, tok olup kalktılar. Enes’e ferman etmiş: “Kaldır.” Enes demiş ki: “Bilmedim, taam kabını koyduğum vakit mi taam çoktu, yoksa kaldırdığım vakit mi çoktu, fark edemedim.” (Buharî, Nikâh: 64; Müslim, Nikâh: 94, 95; Tirmizî, 33:21; Nesâî, Nikâh: 84; Ebû Dâvud, Edeb: 95; Müsned, 3:29, 5:462; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:294.)
İKİNCİ MİSAL: Mihmandâr-ı Nebevî Ebu Eyyubi’l-Ensârî hanesine teşrif-i Nebevî hengâmında Ebu Eyyub der ki:
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve Ebu Bekr-i Sıddık’a kâfi gelecek iki kişilik yemek yaptım. Ona ferman etti:
اُدْعُ ثَلاَثِينَ مِنْ اَشْراَفِ اْلاَنْصَارِ (Ensar’dan otuz kişi çağır) Otuz adam geldiler, yediler. Sonra ferman etti: اُدْعُ سِتِّينَ (Altmış kişi çağır) Altmış daha davet ettim. Geldiler, yediler. Sonra ferman etti: اُدْعُ سَبْعِينَ Yetmiş (Yetmiş kişi çağır.) daha davet ettim. Geldiler, yediler. Kaplarda yemek daha kaldı. Bütün gelenler o mu’cize karşısında İslâmiyete girip biat ettiler. O iki kişilik taamdan yüz seksen adam yediler. (Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:292; el-Heysemî, el-Mecmeu’z-Zevâid, 8:303; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:33; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:604. )
ÜÇÜNCÜ MİSAL: Hazret-i Ömer ibnü’l-Hattab ve Ebu Hüreyre ve Selemetübnü’l-Ekvâ ve Ebu Amrate’l-Ensarî gibi, müteaddit tariklerle diyorlar ki:
Bir gazvede ordu aç kaldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma müracaat ettiler. Ferman etti ki: “Heybelerinizde kalan bakıye-i erzakı toplayınız.” Herkes azar birer parça hurma getirdi. En çok getiren, dört avuç getirebildi. Bir kilime koydular.
Seleme der ki: “Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı.” Sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bereketle dua edip ferman etti: “Herkes kabını getirsin.” Koşuştular, geldiler. O ordu içinde hiçbir kap kalmadı, hepsini doldurdular. Hem fazla kaldı.
Sahabeden bir râvi demiş: “O bereketin gidişatından anladım: Eğer ehl-i arz gelseydi, onlara dahi kâfi gelecekti.” (Buharî, Şerike: 1; Cihad: 123; Müslim, İman: 44, 45; Müsned, 3:11, 418.)
Mektubat, 19. Mektup, Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
allâme : büyük âlim
ehâdis-i sahîha : sahih hadisler; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin olarak bilinen hadisler
ferman : emir, buyruk
hadise : olay
hengâm : zaman, ân
hücre-i saadet : saadet, mutluluk evi
Kütüb-ü Sitte-i sahiha : sahih olan altı büyük hadis kitabı (Sahih-i Buharı, Sahîh-i Müslim, İbn-i Mâce, Ebû Davud, Tirmizî ve Neseî)
mevzuat : (uydurma hadisler) yalan olduğu halde Hz Peygambere dayandırılan uydurma sözler
Mihmandâr-ı Nebevî : Peygamber Efendimizi (a.s.m.), evine misafir eden, Ebu Eyyûb el-Ensariye verilen ünvan
mucizât-ı kat’iye : kesin olarak meydana gelmiş mu’cizeler
muhakkik : gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
mübarek : bereketli, hayırlı
müşerref olma : şereflenme
müteaddit : birçok, çeşitli
müttefikan : birleşerek, fikir birliğiyle
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
sair : diğer, başka
suffe : Peygamberimizin Mescidine bitişik olarak inşa edilen ve içinde bazı sahabelerin Peygamber Efendimizden Kur’ân ve Hadis ilimlerini öğrendiği ve barındığı yer
taam : gıda, yiyecek
tefrik : ayırma
temessül : görünme, belirme
teşrif-i Nebevi : Peygamberin gelişi, şereflendirmesi
tezevvüç etmek : evlenmek
velîme : düğün ziyafeti
yakaza : uyanıklık
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
bakıye-i erzak : erzaktan, yiyecekten arta kalan
beyan : açıklama
biat : bağlılık yemini
ehl-i arz : yeryüzündekiler
ferman : emir, buyruk
gazve : Peygamber Efendimizin bizzat iştirak ettiği savaş
gidişat : gidişler, hâl, vaziyet
kütüb-ü sahiha : sahih, doğru, güvenilir kitaplar
mecmu : bütün, hepsi
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve hareket
müteaddit : birçok, çeşitli
râvi : hadisi kendisinden sonrakilere aktaran kimse
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sâ’ : genelde tahıl ve yiyeceklerde kullanılan yaklaşık olarak 3 kg ağırlığında ölçü birimi
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
taam : gıda, yiyecek
tarik : yol
Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.