Tasavvuf, Kur'an ve Sünnet'in yolu olduğu için, tasavvuf ehli olanlar Kur'an ve Sünnet dışında olan hiçbir şeye iltifat etmezler.
Nitekim Cüneyd-i Bağdadi şöyle demiştir: "Tasavvuf ehli, içine her türlü pislik atıldığı halde ondan hep güzel şeyler çıkan toprak gibidir. Tasavvuf ehli bulut gibidir, herkesi gölgelendirir. Tasavvuf ehli yağmur gibidir, herkes ondan istifade eder."
Tasavvuf ehli, Hz. Peygamber (S.A.V) 'in manevi yolunda yürüyebilmek için kalbiyle, ruhuyla birlikte mücadele etmektedir. Rivayet edilmiştir ki; Bir gün Bayezid-i Bestami'nin yakınları kendisine: "Efendim filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir velidir." dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok methettiler. Bunun üzerine Bayezid-i Bestami: "Madem öyledir. O halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu." buyurdular. Talebelerinden bazıları ile onun bulunduğu yere geldiler. Bayezid-i Bestami bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü. Görüşmekten vazgeçip tekrar geri döndü. Sonra o kimse hakkında şöyle dedi: "Dinin hükümlerini yerine getirmekte, Sünnet-i Seniyye'ye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teala'nın evliyasından olması mümkün değildir."
Bayezid-i Bestami böyle iken ona ve onun gibi olanların yoluna düşmanlık etmek, onları kötülemek ne kadar kötü bir haldir. Allah-u Zülcelal'in yolunun üzerinde böyle titiz davranan kimseleri sevmemek ve onların yoluna uymamak ne kadar büyük bir cehalettir! İslam dini zahiri bir dindir. Bununla beraber, Hz. Peygamber (S.A.V) , ümmetini zahiri ve manevi olarak irşad etmiştir. Tasavvuf da insanları zahiri ve manevi olarak amel yapmaya yönlendiriyor.
Onun için tasavvuf, daha ziyade ibadet etmek ve ruhsatlardan kaçınarak azimetle amel etmekten ibarettir. Hangi cemaatten olursa olsun, hepsinin hedefi Allah rızasıdır. Yalnız tasavvuf, biraz daha ziyade ibadet etmektir. Hülasa olarak Allah-u Zülcelal'e ibadette şirk koşmamak ancak ihlaslı olarak amel yapmakla mümkündür. İhlaslı olarak amel yapabilmenin yolu da tasavvuftur. Böyle bir zamanda bir mürşidin sohbetinde bulunmak, tevbe edip mürid olmak çok kıymetlidir. Hele günümüz şartlarında şu ahirzaman fitnelerinin ve günahlarının çok olduğu bu zamanımızda, kalbimizi korumanın, manevi olarak yara almanın tehlikelerini düşünürsek, mürşidin ziyaretinin önemi daha da çok ortaya çıkıyor. Çünkü insan ne kadar salih amel işlese de, mürşidsiz olduğu zaman; kibirden, ucupdan kurtulamaz.
İnsan bir mürşid-i kamile intisab ettiği zaman, bunu kendine ganimet bilmelidir. Çünkü mürşidi ona nefsini tanıtıyor, öğretiyor. İnsan nefsini bildiği zamanda, Rabb'inin kim olduğunu bilir. Nefsinin ve şeytanın hile ve tuzaklarından uzak kalmaya çalışır. İbadet ve taatlarına dikkat eder.
Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S.)