İbni Abbas radıyallahu anhdan gelen bir rivayette şöyle geçmektedir: “Peygamberlerden biriAllahu Zülcelâl’e dedi ki: ‘Allah'ım
mümin kulun sana itaat ediyor ve günahlardan uzak kalıyor. Böyleyken
dünya nimetlerinden mahrum oluyor ve çeşitli belalara uğruyor. Buna karşılık
sana itaat etmediği halde hep günah işleyen kulun
dünya ayakları altına seriliyor?’
Allahu Zülcelâl vahiy yolu ile bu Peygambere şöyle buyurdu: ‘Kullar da belalar da benimdir. Her ikisi de bana hamd ederekbeni noksan sıfatlardan tenzih eder. Mümin arada bir günah işleyince; bu günahına kefaret olsun diye
dünyada onu mahrumiyete düşürür ve başına bela veririm ki huzuruma geldiğinde kendisine iyiliklerin mükâfatını vereyim. Kâfir kötülük işleyince; huzuruma geldiğinde işlediği kötülüklerin cezasını kendisine vermek için belaları üzerinden savar ve dünyalığını bol veririm.”
Allah niçin sevdiği kuluna bela verir?
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellembir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur:
“Allahu Teala bir kulunu severse ona bela verir.” (Taberani)
Bu hadis-i şerifin manası açıktır. Allahu Zülcelâl bir kulunu sevmek isteyince onu dener. Yanionun sevgiye layık olup olmadığını ortaya çıkarmak için onu çeşitli bela ve musibetlerle imtihan eder.
Allahu Zülcelâlkulunun samimiyetini ortaya çıkarmak için onu imtihan ettiği şeyler
bela olabileceği gibi nimet de olabilir. Bela imtihanı sabırla; nimet imtihanı ise şükürle kazanılır.
Bu zamandainsanların büyük bir çoğunluğu bela ve musibete sabretmeye karşı zayıftırlar. Olabilir ki insan bir musibete belaya sabredemez. Onun için belasız ve musibetsiz bir sevgiyi Allahu Zülcelâl’in fazlından isteyelim. O'nun hazineleri çoktur. Kalben ve ruhen isteyen kuluna
mutlaka verir.
İbni Mübarek'in şöyle dediği anlatılır: “Musibet önce birdirağlayıp sızlama sonunda iki olur. Şöyle ki birinci musibet başa gelen neyse odur. İkinci musibet ise sabretmeyip ağlama sızlama sonunda
o musibetin neticesi olarak verilecek olan mükâfatın elden gitmesidir. En büyük musibet de bu mükâfatın elden gitmesidir.”
Nefsimizi biraz zorlayalım
Hz. Aişe radıyallahu anhadan rivayetleHz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Ayağa batan dikenden
en ağırına kadar
müminin başına gelen her musibet
mutlaka onun bir günahının silinmesini sağlar.” (Buhari
Müslim)
Denilmiştir ki: “Kim Allah'a itaatte sabrederse Allah ona kıyamet günücennette her derecesi yer ile gök arası kadar olan üç yüz derece verir.
Kim ki Allah'ın haram kıldığı şeyleri işlemekte(n sakınarak) sabrederse Allah onakıyamet günü her derecesi yedi kat gök ile yedi kat yer arası olan altı yüz derece ihsan eder.
Kim ki musibetlere sabrederse Allah onakıyamet günü her derecesi arş ile yerin altı kadar olan yedi yüz derece ihsan eder.”
Allah'ın bizden razı olacağı sabrı elde etmek için sevmediğimizyapmak istemediğimiz şeyleri
nefsimize tekellüf yapmak (zorlamak) suretiyle sabrı kazanalım.
İnsanın ayağına bir diken dahi batsa yahut hasta olsa eğer buna sabrederse bu musibet günahlarına kefarettir. Fakat insanlarhele bu zamanda nefislerini çok beslediklerinden dolayı
musibete ve günah işlememeye sabredemiyorlar.
Allahu Zülcelâl bizlereibadet ve taat üzere olmak
günahlardan kaçınmak ve musibetlere katlanmak için sabır versin. Ve bu sabırla rızasını kazanmayı nasip etsin
inşaallah. (Âmin)