Lütuf ve kerem sahibi Yüce Allah’a hamd;
Rasulullah Efendimize, Ehl-i Beyt’ine ve Sahabelerine binlerce salât ve selâm…
Merhaba Dostlar;
Aylar ayları kovalıyor, yıllar yılları…
Ne kadar da çabuk akıp geçiyor zaman!
İnsan düşünmeden edemiyor, acaba akıp giden zaman, zamanlarımız, aleyhimize mi geçiyor, yoksa lehimize mi?
Acaba şu fani dünyadan çıkıp giderken, geride bizi hatırlatacak hoş bir seda, hayırlı bir evlat, bir hayır hasenat bırakabilecek miyiz?..
Yoksa biz çıkıp giderken, ardımızdan bize ait şeyler de beraberimizde yokluğa mı kavuşacak?..
Heyhat! Elbette Hayy’dan geldik, Hu’ya gideceğiz. Buna şüphe yok. Fakat bu dünyaya geliş amaçlarımızı gerçekleştirebildik mi, gerçekleştiremedik mi? Asıl mesele burada…
O Büyük Gün’de, bizden istenecek olan ‘selim bir kalp’ ile gidebilecek miyiz Rabbimizin huzuruna? Cehennemden kurtuluş akçesi; cenneti, Allah’ın rızasını kazanma sermayesi olan salih amellerimiz hazır mı?..
Sizi bilmem ama dostlar, ben kendimi hiç de hazır görmüyorum. Bir halim bir halime uymuyor; gönül huzurum dalgalı, bir gelip bir gidiyor…
Zülcelâl-i vel-İkram, lûtfedip karşımıza bir yetim, fakir fukara çıkarmasa beklide kalp katılığından hepten daralacağız. Günahlarımızın zulmeti ve davet ettiği musibetler, başımıza patlayacak!
Hoş, verdiklerimiz de O’ndan, vermeyi nasib etmek de…
Yoksa yaptığımız hayru hasenattan ne olur ki, kimi kurtarır! Acaba benim amellerim, kendilerini kurtarabilirler mi ki beni kurtarsınlar?..
Gerçi sizler, bu aciz gibi değilsinizdir. Mutlaka, ahiretinizi garantiye alacak yatırımlar yapıyorsunuzdur. Olmaz ya hani, bir küçük günaha düşecek olsanız, bin tevbe edip hayır ve hasenata dalıyorsunuzdur. Bir yetim bulup onunla beraber vakit geçirmeye çalışıyorsunuzdur ki Keremler ve İhsanlar sahibi Rabbim, size de rahmet ve mağfiret etsin…
Hey benim sevgili dostlarım!
Sakın ha gaflet çukurlarına düştüğünüzde, orada kalmayın. Hemen medet isteyin. Kimden mi?
Kimsesiz kimse yok,
Herkesin var kimsesi,
Kimsesiz kaldım medet,
Ey kimsesizler kimsesi!..
Deyin ve inleyin…
O, mutlaka sizin yardımınıza gelecek, sizi kimsesiz bırakmayacaktır. O’nun yardımı; bazen melekler göndererek, bazen ruhaniyetler sevk ederek, bazen de doğrudan, sebepsiz gelir bulur sizi.
Veya dediğim gibi bazen bir küçük ayak sürçmenizin ardından, bir garip çıkar gelir, bulur sizi. İşte, o an çok dikkatli olun sevgili dostlarım.
İnanın ki Rabbiniz sizi affetmek için size bahane göndermiş. Sakın ha yardımsız bırakmayın, garibi ve yetimi… O sizin kurtuluş biletiniz!
Fakat ben biliyorum ki en sağlam yol, illa da bazı fırsatları kollamadan, bir hayır kurumuna kesintisiz destek vermek.
Gerçekten de sevgili dostlar;
Günahlarınıza kefaret mi arıyorsunuz,
Kalp katılığından, kafa dağınıklığından mı şikayetiniz var,
Üst üste hastalıklar, bela ve musibetler mi geliyor,
Çoluk çocuğunuzla huzurlu bir aile ortamınız yok mu,
Bir türlü Allah’a selim bir kalple yönelemiyor musunuz,
Onca ibadet ve zikre rağmen, gönül gözünüz hala bulanık mı…
Bu ve bunun gibi sorunların en büyük ilacı;
Her fırsatta insanlara hizmet ediniz,
Hayır amaçlı bir vakfa veya derneğe destek veriniz,
Allah için ama sadece Allah için infak ediniz.
Evet dostlarım, Allah için infak ediniz ve ardından iç huzurunuzu gözlemleyiniz. Bakınız o zaman, İslamiyet en güzel insaniyetmiş, o zaman görünüz! Hayır hasenatı olmayan, Allah için infakda bulunmayan bir kimsenin, imanın tadını alması imkansız… Bu yüzden zekat ve sadaka emredilmiş.
Lütfen, bu dine hizmet edenlere de sui zanla bakmayınız, kendinizi tehlikeye atmayınız! On tane kötünün yanında, elbette yirmi tane iyi vardır. Siz de iyilere destek vererek iyilikleri artırınız.
Bazı kimselerin yaptığı hatalar, size perde olmasın.
Bazı şom ağızların yaptıkları kara propagandalar size dert olmasın. Onlara sorulduğunda, onlara yardım edenin şeytan olduğunu söyleyecekler ama şeytan dahi onları terk edecek hesap günü. Onlar kıyamet günü, cehennemin azgın saldırıları karşısında, dostsuz ve savunmasız kalacaklar.
Eğer biz veliler ve salihler ordusunun başlattığı hizmetlere destek verirsek, -Allah’ın izniyle- kıyamet günü bizim velimiz; peygamberler, sahabeler ve evliyaullah olacak, inşaallah.
Dostlar, lütfen çeşitli bahaneler ileri sürerek bizi yolumuzdan geri çevirmeye çalışan nefsimize de aldanmayalım. Onun işi gücü tembellik, gevşeklik ve menfaattir. Ona kalırsak, bizi miskinliğe hapseder.
Biz, sürekli bir hareket içerisinde olalım. Daima iyiliğe ve hayırla kendimizi meşgul edersek, gaflete de günaha da vaktimiz kalmaz ki…
Ha gayret dostlarım!
Şunun şurasında ne kaldı ki?
Üç günlük dünya, zevk ve eğlence içinde de geçse, hizmet ve sıkıntıyla da geçse…
Herşey akıp gidiyor. Biz aklımızı kullanıp kalıcı olana yatırım yapalım.
Yolunuz açık olsun…
SÜLEYMAN KARAKAŞ
GÜLİSTAN DERGİSİ