Kur’an’ın emrettiği korku insanı pasifliğe, durağanlığa yönlendirme amacı göstermez. Tam aksine, insanı Allah’a karşı sorumluluk sahibi yapar, sevdiğini üzmekten korkan aşığı düşünün. Seven sevdiğinden neden korkar? Terk edilmekten, sevdiğinin gönlünü kırmaktan korkar. O zaman korkunun nedenlerini ortadan kaldıracak tutum ve davranışlara yönelen kişinin, sevdiğine duyduğu korku nimet olur, umut olur.
Allah’ tan korkmak kulu; Allah’ın gazabına, cehennem azabına neden olacak davranış ve tutumlardan sakındırır, Allah’ın emirlerine uymaya yönlendirir. Bu yöneliş, kişiyi yalnızca korkuya neden olacak eylemlerden uzaklaştırmakla kalmaz, ona gerçek anlamda iyi ve olgun bir mümin olmanın yollarını açar.
Korku ile başlayan bu yöneliş, ittika (çekinme, sakınma) ile sürerek, takva ile sonuçlanacaktır. Takva ise müminin ulaşabileceği en yüksek dereceyi belirtir.
Ümit (recâ); elde edilmek istenilen şeye karşı kalbin ilgisidir. Hayal edilen güzelliklere kavuşma arzusu ve beklentisidir. İnsan sevgiliden bir şeyler ümit ettiğinde sevgiyi öğrenir, sevmeyi öğrenir. Sevgiliye duyulan sevgi, kâinatı sevmesine sebep olur. Sevgiliden gelen ümit haberleri, insana teselli kaynağı olur. Zorlukları aşmada gayret, ileri gitmede merdiven olur. Sevgilinin ümit sandalına binen seven, etrafını görmez, sadece ona yönelir, kalbini ruhunu sırrını verir ona.
Şeyh İbn el-Habib’i tasavvuf yoluna sokan salih kişi, Fez Tekkesi’nin sarp merdivenlerinden her adımını attığında, sürekli “Havf! Reca! Havf! Reca!” diyerek iner çıkarmış.
İbni Habib şu sırrı ondan öğrenmiş. Korku ve ümit bir çift ayakkabıdır. Onları ayaklarına takacaksın! Böylece hakikatin bilgisine mükemmel ve dengeli yaklaşacaksın! Sağ ayakla korku adımını, sol ayakla ümit adımını atacaksın. Yürüdüğün sürece!
Ümit, yolun başında; Ölümden sonra cennetin nimetleriyle gelecek iyiliğin özlenmesidir.
Ümit, yolun ortasında; Allah’ın kulundan razı olmasıdır.
Ümit, yolun sonunda; O Yüce Sultanı seyretmek ve sırlara erişmektir.
KAYNAK:GÜLİSTAN DERGİSİ