2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Kur'an'da ehl-i beyt

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Kur'an'da ehl-i beyt

    KUR'AN'DA EHL-İ BEYT


    1- Tathir Ayeti

    Ehl-i Beyt'in üstün makamını bildiren ayetlerden biri, Tathir ayetidir. Yüce ALLAH c.c, bu ayette onların her türlü pislikten (günah ve kötü işlerden) tertemiz olduklarını vurgulayarak insanların onlara yönelmelerini ve her konuda onları kendilerine örnek edinmelerini istemektedir. Ömürlerinin bir bölümünü puta tapmak veya diğer günahlarda sarf etmekle geçiren lekeli insanlar, diğer insanlara önder ve örnek olamazlar. ALLAH c.c'ın halifesi ve hücceti olacak kişiler, mutlaka lekesiz, tertemiz ve her yönden mükemmel insanlar olmalıdırlar. İşte bu yüzden yüce ALLAH c.c, halkın, gönül rahatlığıyla Ehl-i Beyt'e uymaları ve her konuda onlara başvurmanın gerekliliğini anlamaları için şu ayet-i kerimeyi nazil buyurmuştur:
    "Gerçekten ancak ALLAH c.c, siz Ey Ehl-i Beyt'ten ricsi (günah ve hata pisliğini) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister."[1]

    Ehl-i Beyt'ten maksat, Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'in Ehl-i Beytidir. Onlar da Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir. ALLAH c.c'ın selâmı onlara olsun. Eğer Ehl-i Beyt'ten maksat, Hz. Peygamber'in hanımları olmuş olsaydı, ayetteki zamirlerin müzekker olarak değil, müennes olarak zikredilmesi gerekirdi. Yani, "ankum" ve "yutahhirekum" yerine "ankunne" ve "yutahhirekunne" buyrulmalıydı.
    Ehl-i Beyt'in Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (aleyhim'us-selâm) olmasıyla ilgili pek çok hadis ve rivayet nakledilmiştir. Örneğin, bir hadiste Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a); Hz. Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'e işaret ederek şöyle buyurmuştur:
    "ALLAH c.c'ım, bunlar benim Ehl-i Beytimdir; onlardan ricsi (günah ve hata pisliğini) gider ve onları tertemiz kıl." [2]

    Bir rivayette de şöyle geçer:
    "Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a), sabah namazı vakitlerinde Hz. Fatı-ma'nın evinin önüne gelerek şöyle buyuruyordu:
    "Ey Ehl-i Beyt! Namaz! Şüphesiz ALLAH c.c ricsi sizden gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister."[3]

    Birçok rivayette Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'in 6 ay, bazı rivayetlerde ise 9 ay boyunca Hz. Fatıma (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)'ın evinin önüne gelerek; "Ey Ehl-i Beyt! Namaz! Namaz!" diyerek mezkûr ayeti okuduğu nakledilmiştir.
    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'in bu konuya bu kadar önem vermesi ve Ehl-i Beyt'inin kimler olduğunu tanıtmasına rağmen yine de bazı insanların, onca hadis ve rivayetleri görmezlikten gelerek; "Ehl-i Beyt'ten maksat, Resulullah'ın hanımlarıdır." demelerine şaşırmamak elde değildir. Ama ALLAH c.c'a çok şükürler olsun ki, artık Ehl-i Beyt dostları kendi yollarını bulmuşlar ve bu gibi sözlere kulak asmak bile istemiyorlar.

    2- Meveddet Ayeti

    Yüce ALLAH c.c, Ehl-i Beyt'in ne kadar yüksek bir makama sahip olduğunu halka bildirmek için onları her çeşit günah ve pislikten arındırmanın yanı sıra, onları sevmenin gerekliliği hususunda da Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'e şöyle buyurmuştur:
    "De ki: Ben, buna (tebliğime) karşılık yakınlarıma sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum."[4]

    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a), ayette geçen yakınların kimler olduğunu ve bu ayet gereğince kimlere sevgi duyulması gerektiğini kendi sözlerinde açıklamıştır. Müfessirler, muhaddisler ve siyer yazarları, kendi kitaplarında, bu ayetteki yakınlardan maksadın; Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (aleyhim'us-selâm) olduğunu bildirmişlerdir. Örneğin, Ahmed b. Hanbel, kendi Müsned'inde Said b. Cübeyr'den, o da İbn-i Abbas'tan şöyle nakletmiştir:
    "Meveddet ayeti nazil olduğunda ashap; "Ya Resulullah! Sevgileri bize farz olan yakınların kimlerdir?" diye sordular. Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a); "Ali, Fatıma ve onların oğullarıdır." buyurdular."[5]

    Böylece bu ayet gereğince, Ehl-i Beyt'i sevmek, bütün Müslümanlara farzdır. Fakat daha önce de değindiğimiz gibi, bu sevgi sadece dilde ve kalpte kalmamalı, amele de yansımalıdır. Yüce ALLAH c.c, bir ayetinde şöyle buyuruyor:
    "De ki: Eğer ALLAH c.c'ı seviyorsanız, bana uyun, ALLAH c.c da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın."[6]

    ALLAH c.c'ı sevip de Peygamber'in düşmanlarına uymak düşünülemeyeceği gibi, Peygamber'i ve yakınlarını (Ehl-i Beyt'ini) sevip de onların düşmanlarının peşice gitmek de düşünülemez. Aksi takdirde sevginin gerçek olmadığı ortaya çıkar.

    3- Mübahele Ayeti

    Mübahele olayını tarihçiler, müfessirler ve muhaddisler genişçe nakletmişlerdir. Olay özetle şöyledir: Necran Hıristiyanlarından bir grup, bazı konularda Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) ile görüşüp konuşmak için Medine'ye geliyorlar. Fakat Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'in haklı ve delilli sözleri karşısında teslim olmayıp tartışmalarını sürdürünce, ALLAH c.c Tealâ şu ayeti nazil ediyor:
    "Artık sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşelim de ALLAH c.c'ın lânetini yalan söylemekte olanların üstüne kılalım."[7]

    Necran Hıristiyanları Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) tarafından müba-heleye (karşılıklı beddua etmeye) davet edilince, düşünüp taşındıktan sonra nihayet mübaheleyi kabul ediyor ve mübahele yapmak için vaatleşiyorlar. Vaat edilen gün ve saat gelip çatınca, Hıristiyanlar, Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'in Hz. Ali, Hz. Fatıma ve onların iki evladı Hasan ve Hüseyin ile geldiğini görüyorlar. Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a)'in kararlılığını ve yanındaki nurlu simaları görünce, korkuya kapılarak müba-heleden vazgeçip sulh anlaşması önerisinde bulunuyorlar. Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a), birtakım şartlarla onların önerisini kabul ediyor.

    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) bu hususta şöyle buyurmuştur:
    "Canım elinde olan ALLAH c.c'a ant olsun ki, Necran ehlinin helâk olması yaklaşmıştı. Eğer mübahele etmiş olsalardı, maymun ve domuz oluvereceklerdi..."

    Bu olayı birçok müfessir nakletmiştir. Örn. Zemahşerî, Tefsir-i Keşşaf'ta; Fahr-i Razî, Tefsir-i Kebir'de ve Allâme Tabatabaî, el-Mizan'da.

    Ehl-i Beyt'in ALLAH c.c'ın emriyle Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) ile birlikte mübahele olayına katılması, onlar için çok büyük bir makam ve fazilettir. Eğer onlar, ALLAH c.c katında çok sevilen ve duaları kabul olan şahsiyetler olmasalardı, ALLAH c.c Tealâ, kesinlikle Peygamberine onları mübaheleye götürmesini emretmezdi. Böyle bir makama sahip olan Ehl-i Beyt'e sahip çıkmak, onları savunmak, onları halka tanıtmak ve onların sözlerinden yararlanmak her Müslümanın kaçınılmaz bir vazifesidir. ALLAH c.c Tealâ bizleri, vazifelerini tanıyan ve onları yerine getirmek için gayret gösteren Ehl-i Beyt takipçilerinden kılsın, inşaallah.

    4- Salât Ayeti

    Salât ayetinde, bütün Müslümanlar, Hz. Peygamber'e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt'ine salât etmekle görevli kılınmışlardır. Ayetin meali şöyledir:
    "Şüphesiz, ALLAH c.c ve melekleri Peygamber'e salât etmekteler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm edin."[8]

    Tefsir-i Kebir'deki nakle göre; ashap Resulullah'ın yanına gelerek; "Ya Resulallah! Biz sana nasıl salât edelim?" dediklerinde Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) şöyle buyuruyor:
    "Şöyle deyin: Allahumme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed; kema salleyte alâ İbrahime ve alâ âl-i İbrahim ve barik alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed; kema barekte alâ İbrahime ve âl-i İbrahim; inneke hamîdun mecîd." [9]

    Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber'e salât etmek isteyenin, onun Âl'ine (Ehl-i Beyt'ine) de salât etmesi gerekir. Şafiî mezhebine göre teşehüdde salâvat getirmek farzdır. Şia mezhebine göre de öyledir. Teşehüdde Hz. Peygamber'e ve onun Ehl-i Beyt'ine salâvat getirmek, namazın bir cüz'üdür.
    Bir hadiste Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) şöyle buyurmuştur:
    "Bana kesik salâvat getirmeyin; (bana salâvat getirdiğinizde) Ehl-i Beyt'ime de salâvat getirin. Salâvat getirdiğinizde onları kesip atmayın. Çünkü kıyamet günü bütün nesepler kesilip atılacak, sadece benim nesebim korunacaktır." [10]

    Yine Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) şöyle buyurmuştur:
    "Kim bana salât eder de Ehl-i Beyt'ime etmezse, cennet kokusunu koklayamaz." [11]

    Cennet kokusunu almaya liyakati olmayan bir kimsenin, cennete girmesi nasıl düşünülebilir? Bu ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre, Ehl-i Beyt'in ALLAH c.c katındaki makamı düşünebildiğimizden çok daha yücedir.
    Kur'an'da Ehl-i Beyt'in fazileti ile ilgili pek çok ayet vardır. Ancak biz bu kadarıyla yetinerek, şimdi de Ehl-i Beyt'le ilgili önemli bazı hadislere göz atmak istiyoruz.


    HADİSLERDE EHL-İ BEYT


    1- Sekaleyn Hadisi

    Sekaleyn hadisi, Şia ve Ehl-i Sünnet kanalıyla nakledilen çok meşhur ve mütevatir bir hadistir. Bu hadis, çeşitli senet ve lafızlarla nakledilmiştir.
    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) bu hadiste şöyle buyuruyor:
    "Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; biri ALLAH c.c'ın kitabı, diğeri ise öz soyumdan olan Ehl-i Beyt'imdir; onlara sarıldığınız müddetçe, asla sapıklığa düşmezsiniz; onlar havuzun başında bana gelinceye dek birbirinden ayrılmayacaktır." [12]

    Görüldüğü gibi, Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) bu hadiste, Kur'an ve Ehl-i Beyt'in kıyamete kadar birlikte devam edeceğini bildirmiştir. Bu hadisten, diğer hadislerde olduğu gibi, yeryüzünün hiçbir zaman hüccetsiz kalmayacağı anlaşılmaktadır. Kur'an var olduğu müddetçe, onun müfesirleri olan Ehl-i Beyt de var olacaktır. Zamanımızın hücceti de, Ehl-i Beyt İmamlarından olan Hz. Mehdi (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)'dır. O, birtakım sebeplerden dolayı insanlar arasında gizli bir şekilde yaşamaktadır. Eğer bu ilâhî hüccetler olmasalardı, hadisler tabirince, yeryüzü ehlini yutardı. Şu hadis de, Ehl-i Beyt İmamlarından birisinin her zaman için var olduğunu ispatlamaktadır:

    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) şöyle buyurmuştur:
    "Kim kendi zamanının imamını tanımadan ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüştür." [13]

    Acaba bu zaman veya gelecek zamanlarda cahiliye ölümüyle ölmemek için Müslümanların kime biat etmesi gerekir. Eğer; "Kendi zamanlarındaki iş başında olan yöneticilere, Ulü'l-Emr olarak biat etmelidirler." diyecek olursak, o zaman büyük bir hata veya daha doğrusu büyük bir günah işlemiş oluruz. Çünkü onların hemen hepsi İslâm düşmanıdırlar; onlara biat etmeden ölen kimse, cahiliye ölümüyle ölerek cehenneme gitmez; aksine onlara biat ederek ölen kimseler onlarla birlikte cehenneme gitmeyi hak etmiş olurlar. Hadislerde de vurgulandığı gibi Ulü'l- Emr'den maksat, yine Ehl-i Beyt İmamlarıdır. Bunlar, her zaman için vardır, kıyamete kadar Kur'an'la birlikte hayatlarını sürdüreceklerdir. İşte bunlara biat etmeden ölen kimseler, cahiliye ölümüyle ölmüş olurlar.

    2- Sefine Hadisi

    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a), Sefine hadisinde Ehl-i Beyt'ini Nuh'un gemisine benzetmektedir. Nuh'un gemisi nasıl ona binenleri gark olmaktan kurtardıysa, Ehl-i Beyt de dinî ve dünyevî meselelerde kendilerine uyanları sapıklıktan kurtarırlar.

    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) bu hadiste şöyle buyuruyor:
    "Sizin aranızda benim Ehl-i Beyt'imin durumu, Nuh'un gemisinin durumu gibidir; kim o gemiye bindiyse, kurtuldu; kim de ondan geri kaldıysa, boğuldu." [14]

    Buna göre, sapıklık ve cehennem ateşinden kurtulmak isteyen herkes Ehl-i Beyt'e uymak zorundadır. Çünkü ALLAH c.c ve Resulü, Ehl-i Beyt'in tertemiz olduğunu, hata ve yanlışlığa düşmeyeceklerini bize bildirmişlerdir. Onların yolu ve sözü, Resulullah'ın yolu ve sözüdür. "Kur'an bize yeterlidir." demek doğru değildir. Çünkü Kur'an'ı hakkıyla anlayıp uygulayacak âlimlerin olması da şarttır. Kur'an'ı Ehl-i Beyt İmamlarından daha iyi anlayıp uygulayacak kim vardır? Öyleyse haddi aşarak onlardan öne geçmek veya akılsızlık ederek onlardan geri kalmak, büyük bir hatadır.

    Ehl-i Beyt, ilim madenidir; onların ilimlerinden yararlanmak gerekir. İlim peşinde olanlar, onların kapılarını çalmalıdırlar.
    Nitekim Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) şöyle buyurmuştur: "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen o kapıya gelmelidir."[15]

    3- İhtilâftan Kurtulma Hadisi

    Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a), bu hadiste ümmetinin, ancak Ehl-i Beyt'e sarılarak ihtilâf ve tefrikadan kurtulabileceğini buyurmuştur. Denizde veya çölde olan bir kimse, nasıl yıldızlarla yolunu bulup sapmaktan kurtulabiliyorsa, İslâm ümmeti de Ehl-i Beyt vasıtasıyla, fikrî, amelî ve siyasî meselelerde onların söz ve davranışlarından yararlanarak ihtilâf ve sapmaktan kurtulabilirler.
    Hadis şudur:
    "Yıldızlar yeryüzü ehli için boğulmaktan kurtulma vesilesi olduğu gibi, Ehl-i Beyt'im de yeryüzü ehli için (ihtilâftan) kurtulma vesilesidir." [16]

    4- Kisa Hadisi

    Tirmizî, kendi Sahih'inde, Ömer bin Ebî Seleme'den şöyle rivayet etmiştir:
    Tathir ayeti (Ahzab Suresi, 33) Ümmü Seleme'nin (bir rivayete göre de Safiyye'nin) evinde nazil olduğunda, Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a) Hasan, Hüseyin ve Fatıma'yı çağırtıp onları önünde oturttu ve Ali'yi de çağırtıp onu da arkasında oturttu. Sonra onları ve kendisini bir kisayla örtüp şöyle buyurdu:
    "ALLAH c.c'ım, bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir; bunlardan her türlü ricsi (günah ve hata pisliğini) gider ve bunları tertemiz kıl." [17]

    Bu hadisi İbn-i Asakir de rivayet etmiştir. Fakat İbn-i Asakir'in nakline göre hadisin sonunda şu ilâve de mevcuttur:
    "Bunun üzerine Ümmü Seleme; "Ya Resulallah, beni de onlarla birlikte kıl." dedi. Resulullah (Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.a); "Sen kendi mevkinde dur, senin sonun hayırdır." buyurdu.

    Kisa hadisi, muhtelif tabirlerle birçok senetle rivayet edilmiştir. Bu yüzden bu hadis senet yönünden sahih ve kesindir.
    Ehl-i Beyt hakkında pek çok hadis vardır ki, biz onlardan bu birkaç tanesiyle yetinerek bu bölüme şu hadisle son veriyoruz:
    "Hiçbir kimse biz Ehl-i Beyt'le kıyaslanamaz." [18]

    Ehl-i Beyt Şiilerinin Vazifesi

    Ehl-i Beyt Şiilerinin önemli vazifelerinden biri, Ehl-i Beyt'in (ALLAH c.c'ın selamı onların üzerinde olsun) ilmini ve hikmet dolu güzel sözlerini insanlara aktarmaktır. Çünkü eğer Ehl-i Beyt'in hikmet dolu sözleri insanlara iletilirse, insanlar o sözlerdeki güzellikleri görerek Ehl-i Beyt'e uyarlar. Nitekim Abdüsselâm b. Salih el-Herevî şöyle diyor:
    İmam Rıza (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)'dan şöyle buyurduğunu duydum: "Bizim meselemizi ihya edene ALLAH c.c rahmet etsin!" "Sizin meseleniz nasıl ihya edilir?" dediğimde şöyle buyurdular: "Bizim ilmimizi öğrenip onu halka öğretmekle. Şüphesiz, eğer halk sözlerimizdeki güzellikleri bilmiş olsalar, mutlaka bize uyarlar." [19]

    Hadiste de vurgulandığı gibi, Ehl-i Beyt'in sözlerini ilk önce kendimiz iyice okuyup öğrenmeli ve daha sonra onu başkalarına aktarmalıyız. Şunu da hatırlatalım ki, bazı hadisleri anlamak pek kolay olmadığından dolayı, onları fakih ve müçtehit bir kimsenin açıklaması gerekir; yerinden kalkan herkes kendi kafasına göre yorum yapmamalıdır. Çünkü Kur'an'da olduğu gibi, hadislerde de muhkem ve müteşabih hadisler vardır. Hatta birbirleriyle çelişen bazı hadisler de vardır. Bunları ancak büyük âlimler açıklayabilirler.

    Nitekim İmam Rıza (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu) şöyle buyurmuştur:
    "Bizim hadislerde de, Kur'an'ın muhkem ve müteşabih ayetleri gibi, muhkem ve müteşabih hadisler vardır. O halde müteşabihleri (ehline) bırakın ve muhkemleri (hükmü açık seçik olanları) tutun." [20]

    Bir hadiste de İmam Sadık (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu) şöyle buyurmuştur:
    "Anladığın bir hadis, (anlamayarak) rivayet ettiğin bin hadisten daha hayırlıdır. Sizden hiç kimse, sözlerimizin mefhumunu anlamadıkça, fakih olamaz. Şüphesiz, sözlerimizden bir kelime, yetmiş şekilde yorumlanabilir; oysa bunların hepsinde bizim için sadece bir çıkış yolu vardır." [21]

    Bunları yorumlayabilecek bir güce sahip olmayan kimseler, hadisler arasında bir çelişki olduğunu zannetmiş olabilirler. Ayrıca hadisler arasında birtakım uyduruk hadisler de vardır ki, onların teşhisi çoğu insanların haddini aşmaktadır. Buna göre, anlamadığımız veya yararımıza olmayan bir hadisi görür görmez, hemen; "Bu hadis yalandır." demeye kalkışmayalım. Zira bu gibi sözlerin büyük bir sorumluluğu vardır.
    Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kur'an'da ehl-i beyt

    Ehl-i Beyt, sözcük anlamiyla ‘ev ehli’ (yani ayni evin çatisi altinda yasayanlar) demektir. Istilahi anlamda Ehl-i Beyt deyince akla hemen Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’In ev ahalisi veya ona kan bagiyla bagli olanlar gelmektedir. Bu yazimizda Ehl-i Beyt kavramina Kur’an bütünlügünde anlam vermeye çalisacagiz. Zaten en dogru olan da Ehl-i Beyt’i Kur’an’dan tanimaktir. Kur’an’daki Ehl-i Beyt’i taniyabildigimiz an, tarih boyunca bazi sahabelere yapilan saldirilarin ve tek kanaldan Hadis-i Serif kabul etmenin dogru olmadigini anlayabiliriz. Kendi anladiklari anlamdaki Ehl-i Beyt kavramnn arkasna siginarak diger müslümanlara üstünlük saglamaya çalisan bazi müslümanlarin bu tutumlarinin Kur’an’a ters düstügünü bir din kardesleri olarak kendilerine hatirlatmak üzerimize bir borçtur. ‘Ama yine de hatirlat, hatirlatmak mü’minlere fayda verir’ (51/55). Eger bu konuda biz yanlis düsünüyorsak kendilerinin de bizi uyarmasi üzerlerine bir borçtur.

    Ehl-i Beyt kavrami simdiye kadar hep dar anlamda ele alinmistir. Bu yaklasim biçimi, çok sayida müslümani yanlis sonuçlara, yanlis hükümler vermege götürmüs ve gereksiz yere müslümanlarin aralarinin açilmasina neden olmustur.

    Bu yazimizda Ehl-i Beyt kavramini Özel Ehl-i Beyt ve Genel Ehl-i Beyt olarak iki kategoride ele alacagiz. Ehl-i Beyt kavramini simdiye kadar bizim gibi iki grupta ele alanlarin olup olmadigini bilmiyoruz. Biz burada sadece Kur’an’dan anladigimiz Ehl-i Beyt’i anlatmaya çalisacagiz.

    ÖZEL EHL-I BEYT

    Simdiye kadar yapilan geleneksel Ehl-i Beyt tanimlarini Özel Ehl-i Beyt kavraminin karsiligi olarak aynen alabiliriz. Yani (Özel) Ehl-i Beyt, Peygamberimizin kizi, damadi ve torunlarinin da dahil oldugu ailesidir. (Büyük Türkçe Sözlük, M. Dogan)

    Görüldügü gibi bu Ehl-i Beyt sadece Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’a kan veya göbek bagiyla bagli olanlari kapsamaktadir. Simdiye kadar; Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in sülbünden gelmeyenlerin (göbek bagiyla ona bagli olmayanlarin), hatta hanimi Hz. Aise’nin bile Ehl-i Beyt’ten ol­madigi iddia edilmistir. Böylece gerçek Ehl-i Beyt’i aslinda bütün mü’minlerin olusturdugu hep gözlerden kaçirilmistir. Peygamberlere kan bagiyla kafirlerin ve müsriklerin de bagli olabilecegini herhalde bilmeyenimiz yoktur. Peygamberlere kan bagiyla bagli olan kafir veya müsriklere Lut (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in karisini, Nuh (as)’in oglunu ve Ibrahim (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in babasini örnek gösterebiliriz.

    GENEL EHL-I BEYT

    Sözcük anlamiyla Ehl-i Beyt, ‘aile üyeleri, ev halkidir’ dedik. Bu, hangi aile ve hangi evdir? Bu aile, Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’a (daha dogrusu onun getirdigi Kur’an dinine) inanan insanlarin olusturdugu Islam ailesi ve Islam evidir. Islam’a ina­nan herkes ayni zamanda otamatik olarak Ehl-i Beyt’e (Islam ailesine) de girmis ol­maktadir. Ehl-i Beyt’ten (Islam ailesinden) olmayan kisi, peygamber çocugu, pey­gamber karisi veya peygamber babasi da olsa hiç degeri yoktur. Ehl-i Beyt’e girmeye ancak, peygambere ALLAH c.c (c.c) tarafindan indirilen Kitab’a inanan ve hayatlarini ona göre tanzim etmeye çalisan mü’minler hak kazanirlar.

    Her geminin bir kaptani oldugu gibi, her ailenin de bir reisi vardir. Islam ailesinin reisi Hz. Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’dir. Onun hanimlari, Islam ailesinin (bütün mü’minlerin) anneleridirler. ‘Peygamberin esleri, mü’minlerin anneleridir’ (33/Ahzap: 6). Yine bu Islam ailesinin fertleri kardestirler. ‘Muhakkak ki mü’minler kardestirler’ (49/Hucurat: 10). Ayni anne-babadan dogmamis olmakla beraber Islam evinde kardes olunabilmektedir. ‘Eger tevbe ederler, namazi kilarlar ve zekati verirlerse, dinde sizin kardesleri­nizdirler’ (9/Tevbe: 11). Bütün mü’minler, Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in reisligindeki Islam beytinin (evinin) ehli (Ehl-i Beyt’i)dirler.

    Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in Ehl-i Beyt’i oldugu gibi, önceki peygamberlerin de Ehl-i Beyt’leri (getirdikleri dine inananlari) vardi. (Nuh): ‘Rabbim beni, babami-anami, inanarak evime gireni... bagisla’ dedi. (71/Nuh: 2. Bagislanabilmek o zaman Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in evine girmek gerekiyordu ve girmeyenlere de bagislanma yoktu. Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in tastan veya tahtadan yapilmis olan evine kafirler ve müsrikler de girebilirdi. Fakat bu giris onlari mü’min yapmaz ve affedilmelerini de saglamazdi. Ayrica, evine kafir veya müsrik olarak girenler için Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in af dilemesi de dinen zaten caiz olmazdi. Onlar için ancak hidayet dileyebilir; ancak hidayete erdikten sonra onlar için af dileyebilirdi: ‘Akraba bile olsalar, cehennem halki olduklari belli olduktan sonra (ALLAH c.c’a) ortak kosanlar için bagislanma dilemek; ne bir peygamberin, ne de mü’minlerin ya­pacagi bir is degildir.’ (9/Tevbe: 113-114)

    Evet, Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in Ehl-i Beyt’i (ev halki) onun dinine inanan bütün mü’minlerdir. Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in Ehl-i Beyt’i (ev halki) da Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in dinine iman eden mü’minlerdir.

    (Oglu suda bogulacagi zaman), Nuh, Rabbine seslendi: ‘Rabbim! Oglum benim ailemden (Ehl-i Beyt’imden)dir (onu da kurtaralim ki suda bogulmasin). Senin sözün elbette haktir ve Sen hakimler hakimisin!’ dedi. (11/Hud: 45).

    (Rabbi): ‘Ey Nuh, dedi. o senin ailenden (Ehl-i Beyt’inden) degildir. O, yaramaz bir is yapti. Bilmedigin bir seyi benden isteme. Sana cahillerden olmamani ögütlerim!’ (11/Hud: 46). (Nuh): Dedi ki: ‘Rabbim, bilmedigim bir seyi senden istemekten sana siginirim. Eger beni bagislamazsan, bana acimazsan, ziyana ugrayanlardan olurum!’ (11/Hud: 47)

    Yukaridaki ayetlerde de gördügümüz gibi Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu), Ehl-i Beyt kavramini simdiki yanlis anlayan müslümanlar gibi ‘Ya Rabbi! Oglum benim ailemdendir’ diyor ve ALLAH c.c (c.c) da ona cevaben: ‘Hayir, o senin ailenden (yani senin Ehl-i Beyt’inden) degildir diyor. Bundan sonra Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu) hata ettigini anliyor ve ALLAH c.c’tan af diliyor. Evet, göbek bagiyla peygambere bagli olmak, onun sülbünden gelmek kisiyi peygamberin Ehl-i Beyt’inden yapmaz; bunun tersine peygambere gönül ve iman bagiyla bagli olmak, peygamberin getirdigi dine tabi olmak kisiyi peygamberin Ehl-i Beyt’inden yapar.

    Örneklendirmeye devam edelim: Hz. Ibrahim (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in babasi Azer bir putperest idi ve Ibrahim (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in Ehl-i Beyt’inden ola­madi. Lut (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in karisi kafir idi ve hergün kocasi olan Lut (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in yataginda yat­masina ragmen Lut (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in ev halkindan (yani Ehl-i Beyt’inden) olamadi. Peygamberimiz (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in amcalari Ebu Talip ve Ebu Leheb de kan bagiyla Muhammed (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’a bagli olmalarina ragmen onun Ehl-i Beyt’inden olamadilar.

    Genel Ehl-i Beyt’i sadece mü’minler olusturur. Genel Ehl-i Beyt’te peygambere kan veya göbek bagiyla bagli olma sarti aranmaz. Zaten bu bahsettigimiz baglarin ALLAH c.c katinda hiç bir degeri yoktur. Özel Ehl-i Beyt’te ise Lut (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in karisi veya Nuh (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in oglu gibi inançsizlar da bulunabilir. Durum böyle olunca, peygambere iman bagiyla bagli olan Genel Ehl-i Beyt’in öncelenmesi gerektigi gerçegi ortaya çikar. Genel Ehl-i Beyt, Özel Ehl-i Beyt’in mü’minlerini de kapsar. Özel Ehl-i Beyt ise genel Ehl-i Beyt’i kapsamaz. Peygamber (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in soyundan olan bir anne-babadan dogmus olmak kisiye diger mü’minler karsisinda bir üstünlük saglamaz. Burada kisinin hür iradesini kullanarak tercihi söz konusu degildir. Kimse kendi anne babasini kendisi seçmemistir. Diger mü’minlerin ne suçu vardi da, peygamber soyundan gelen bir anne-babadan dünyaya gelmediler? Fakat bu mü’minlerin üzülmelerine gerek yoktur. Eger iman etmis ve geregini de yerine getiriyor iseler ALLAH c.c katinda yüksek dereceleri oldugu gibi (4/95 9/20 20/75 46/19), gerçek Ehl-i Beyt’ten olanlar da kendileridirler. Tesadüfen peygamber soyundan gelmek kisiyi Ehl-i Beyt’ten yapmaz ve bu yolla bir üstünlük de kazanil­maz. Özel Ehl-i Beyt’in fertleri de her normal mü’min gibi ALLAH c.c’in emir ve nehiylerine riayet etmekle mükelleftirler. Kur’an’a göre üstünlük ancak takva iledir:

    ‘Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadindan yarattik ve birbirinizi tanimaniz için sizi milletlere ayirdik. ALLAH c.c yaninda en üstün olaniniz, günahlardan en çok korunaninizdir. ALLAH c.c bilendir, haber alandir.’ (49/Hucurat: 13).

    Biz müslümanlar, Ehl-i Beyt kavraminin içini hristiyanlar gibi degil de, Kur’an’in bize ögrettigi gibi doldurmaliyiz. Sia inancinda çok önemli bir yer isgal eden 12 Imamin peygamber soyundan geldigi ve onlarin masum ve kutsal olduklari üzerinde çok durulur. Yukarida da okudugunuz gibi, kisinin peygamber soyundan olup olmamasi hiç önemli degildir. Önemli olan, kisinin dini yasayip yasamadigidir. Bu konuyla ilgili olarak Amerika Müslümanlarinin lideri olan I. Muhammed’in görüslerine yer verelim:

    ‘Biz, 12 imam anlayisinin ve bunun gibi mistik anlayislarin ve hatta kan bagi ile ilgili yapilan iddialarin Islami olmadigina inaniyoruz. Ve bu tür düsünce ve iddialarin Islam dünyasina disardan gelmis oldugunu düsünüyoruz. 12 imam anlayisi Islam’dan ziyade, Incil kaynaklidir. Kanbagi ile ilgili yapilan iddialarin ya da peygamberin soyundan olanlarin otamatik olarak kutsal insanlar olduklari ve yüceltilmeleri gerektigi düsüncesi gayr-i Islami’dir. Simdi sözlerimin yanlis anlasilmasini istemem; Siileri seviyorum ve onlarin Islam’a oldukça derinden bagli insanlar olduklarini düsünüyorum. (I. Muhammed’le rüportaj. Hak Söz Dergisi, Istanbul, Ocak-Subat sayisi 1994, Sayfa 33).

    Imam Zeyd (r.a) Ehl-i Beyt'ten olmasina ragmen 12 Imam arasinda zikredilmemistir. Aksi taktirde hristiyanliktaki 12 havariden esinlenerek Siilige sokulmus olan 12 Imam anlayisindaki 12 sihirli sayisi bozulacak, 13 olacaktir.

    ALLAH c.c (CC)’IN EHL-I BEYT’I TEMIZLEMEK ISTEMESI

    ‘Ey Ehl-i Beyt, ALLAH c.c sizden kiri (günah ve çirkinligi) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor’ (2/Bakara:125 22/Hac:26)

    Yine bazi müslümanlar var ki ‘ALLAH c.c Ehl-i Beyt’i temizledi, bunun için sadece bu temiz insanlar kanaliyla gelen Hadis-i Serifleri kabul edebiliriz’ demektedirler. Böyle demekle bilerek veya bilmeyerek Hz. Aise, Hz. Ebubekr, Hz. Ömer ve Hz. Osman gibi diger güzide sahabeleri sanki pis yerine koymaktadirlar. Bu büyük bir haksizliktir. Kur’an’a göre necis (pis) olanlar; müsrikler, kafirler, münafiklar, fasiklar ve seytan­lardir. Mü’minler ise her zaman temizdirler. ALLAH c.c elbette Özel Ehl-i Beyt’in mü’min olan­larini temizlemistir. Gerçi yukaridaki ayette ALLAH c.c’in (Özel) Ehl-i Beyt’i temizle­digin­den degil, temizlemek istediginden bahsediliyor. ALLAH c.c Kur’an’da sadece pey­gamber (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’a kan veya göbek bagiyla bagli olanlari temizlemek istediginden degil, bütün mü’minleri temizlemek istediginden de bahsetmektedir: ‘ALLAH c.c sizi temiz­le­mek ve size olan nimetini tamamlamak istiyor ki, sükredesiniz.’ (5/Maide: 6).

    ‘Eger ALLAH c.c’in lütfu ve rahmeti olmasaydi, hiçbirinizi asla temizlemezdi.’ (24/Nur: 21).

    ‘Rabbimiz, onlara kendi içlerinden, senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara Kitap ve hikmeti ögretecek, onlari (sirkten ve kötülüklerden) temizleyecek bir elçi gönder’...(2/Bakara:129).

    Yine ALLAH c.c (c.c) bazi insanlari da temizlemeyecektir (bkz: 2/174 3/77). ‘Temizlenen kendisi için temizlenmis olur’ (35/Fatir: 1

    Ayetlerden de anlasilacagi gibi, ‘temizlenmek’le ‘mü’min olmak’ ayni anlama gelmektedir. Temizlenmek sadece peygambere kan veya göbek bagiyla bagli olanlara mahsus bir sey degildir. Cennete girmek isteyen herkes temizlenmek (mü’min olmak) zorundadir, çünkü ‘ALLAH c.c, temizi (mü’mini) pisten (müsrik ve inkar edenden) ayiracaktir.’ (3/Al-i Imran: 179). Cennet, temizlenenlerin mükafatidir (20/Taha: 76).

    ALLAH c.c Ehl-i Beyt’i elbette temizlemek ister. Bunun için ayet: ‘Önce yakinlarini uyar’ (26/Suara: 214) demektedir. Yakinlarimizin yanlis hareketlerinin zararini bazen biz de çekeriz. Örnegin, hem insanlara dinimizi anlatacagiz, hem de çocuklarimiz, hanimimiz Islam'a ters isler yapacaklar. Böyle bir durumda bize halkin diyecegi sudur: ‘Önce karini-kizini veya oglunu düzelt, ondan sonra bize din anlat.’ Peygamber (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’in mesajina yakinlarinin dengesiz hareketlerinin leke ge­tirmesini ALLAH c.c’u Teala ta bastan önlemistir. ‘Ey peygamber kadinlari, siz, kadinlardan herhangi biri gibi degilsiniz. Eger korunuyorsaniz, sözü yumusak (kivrak) bir eda ile söy­lemeyin ki, kalbinde hastalik bulunan kimse tamah etme­sin.. (33/Ahzap: 32). ‘Ey peygamberin kadinlari! Sizden kim açik bir edepsizlik yaparsa onun azabi iki kat yapilir. Bu, ALLAH c.c’a göre kolaydir.’ (33/Ahzab: 30).

    Peygamber (ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berekatuhu)’a yakinlari destek olurlarsa isi kolaylasmis, köstek olurlarsa da isi güçlesmis olur. ALLAH c.c (c.c)’in, Kur’an mesajinin rahat yayilabilmesi ve insanlar üzerinde maya tutabilmesi için peygamber hanimlarina iki kat ceza veya ecir vermesi çok normal ve gereklidir de.
    (ALLAH c.c, Ibrahim'e): "Ben seni insanlara önder yapacagim" demisti. (Ibrahim): "Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)" dedi. (ALLAH c.c): "Zalimlere ahdim ermez (soyundan gelecek olan zalimler için söz vermem)" buyurdu. (bkz: 2/124)

    Dogrusu, insanlarin Ibrahim'e en yakin olani, ona uyanlar, bu pey­gamber (Muhammed) ve mü'minlerdir. ALLAH c.c da mü'minlerin dostudur. (bkz: 3/6
    ALLAH c.c bizden, Özel Ehl-i Beyt’ten (peygambere kan ve göbek bagiyla bagli olanlardan) olup olmadigimizdan degil, Genel Ehl-i Beyt’ten (peygambere ve getirdigi Kitab’a iman ve gönül bagiyla bagli olup olmadigimizdan) soracaktir.
    Selamünaleyküm dua ile.

    alıntı

Benzer Konular

  1. Beyt-Ül-mÂl
    By ACİZKUL in forum İSLAM İLMİHALİ
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.06.09, 20:03
  2. Ehl-İ beyt
    By ACİZKUL in forum Fıkıh ve Akaid
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.05.09, 11:42
  3. Ehl-İ beyt
    By SiLa in forum E- Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.11.08, 21:14
  4. Ehl-İ beyt
    By SiLa in forum E- Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.11.08, 21:13
  5. Beyt-İ ma'mÛr
    By Konyevi Nisa in forum B -Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.11.08, 13:38

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •