TASAVVUFTA LALE YARADAN`I HATIRLATIR...
Aşkımdan pürsafâyımdır sanırsın belki bu demler
Aşkın neşvesi olmaz
Lale Eğlal
Leylî Leyla olmadan Ey güzel
Üzerimde aşkın pırıltıları olabilir belki
Veya âşıkların in'ikasıyla bir kıvılcım görebilirsin yüzümde
Bu yüzümde gördüklerin ancak bir gölge ve akisten ibarettir.
Ne özüdür, ne de kendisi
Aynada yüzünü gördüğün vakit
Bu zât benim gibi biridir ancak! diyebilir misin?
Bir nehrin üzerine düşen yaprak için
Bu ne güzel, ne berrak bir sudur. diyebilmen mümkün müdür?
Sana berrak su diyebilmeleri için bulutların ötesinden dökülüp gelen
ve nehre karışan bir yağmur damlası olman îcâb etmez mi?
İşte benim aşka yakınlığım onun akışıyla yönlenen bir yaprak kadar yakın,
uzaklığım ise bir o kadar ondan ayrı bir cisim olup ona karışmamdaki zorluktan ve sırdandır.
Lâle, kelime olarak ele alındığında Arapça "Allâh" lâfzına âit harfleri taşımakta olduğu görülür.
Eğlâl kelimesi de "lâle" kökünden gelir.
Eğlâl ise Yâsin Sûresi'nde "eğlâlen" şeklinde geçmektedir. Manası ise; "boyunduruk"tur.
Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hicret edecekleri vakit
kapıdaki müşrikleri etkisiz hâle getirmek için Yâsin Sûresi'nin bu âyetini okuyarak onlara bir avuç toprak atmıştı.
Müşrikler bunun etkisiyle sanki boyunlarına boyunduruk geçirilmişçesine başlarını aşağıya indirememiş ve Efendimiz'i görememişlerdi.
Onlar Efendimiz'i göremedikleri gibi gözleri kâinatın bütün hakîkatlerine ama olmuştur.
Bunun mukâbili olarak kalblerine Allâh lafzını yerleştiren
ve istidadınca idrak etmiş olan Hak âşıkları da sanki boyunlarına nurdan bir halka
geçirmişcesine başları yukarıda ilâhî cezbeye gark olmuş, onun neşvesiyle müstağrak bir haldedirler.
Aşağının kötülük ve pisliklerinden uzak, mâsivâdan arındırılmış bir gönülle herşeyden mahrûm olanlar için duâ ve iltica hâlindedirler.
Lalenin harfî manası "hilal"e de ulaşmaktadır.
Onlar semâdaki hilâlin parıltılarıyla yol alır, yıldızlarla semaya dururlar.
Bir semazenin en makro hâlidir, hilali çevreleyen yıldızlar
Lalenin ebced hesabı 66'dır.
Altmış altı "Elhamdülillâh"a denk gelir.
Onlar o hayret makamının coşkusuyla yaşadığı istiğrak hâline hamdederek "Elhâmdülillâh" derler.
Lalenin içi kömür gibidir.
Ancak dıştan görünmez. Dışı ise içinin tam tersine pasparlak, canlı ve rûha sekînet verici bir görünüme sahiptir.
Onun bu hâli tıpkı bağrı yanık bir dervişin mütebessim nûr hâleli yüzüne benzer.
Lalenin renkli yapraklarının yukarıya doğru olması da tıpkı bir dervişin duâ edişindeki edâyı andırır.
Zira derviş bu hâl ile sırât-ı müstakîm üzere olmayı murâd etmiş ve ifrat-tefrit noktalarını törpüleyerek hakîkate,
yani istikâmete ermiştir.
Ve tıpkı lâlenin derûnundaki siyahlığı göstermemesi gibi o da içinde yaşadığı yanış halini gizlemiş
ve kendine her nazar edene o güzel rengini sunarak ona ferahlık vermiştir
Ey Gönül! Canına üflenen nefhayla yan da kavrul Amma lale gibi ol ki,
halinden sadece "yar" haberdar olsun.
Öyle ki, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-
ümmeti için gönlü dâim hüzne gark olurken dahî, yüzü her lahzâ beşûş (mütebessim) idi