Gece dünyâ boyuna ve endâmına göre biçilmiş bir huzur ve nîmet elbisesidir. Madden ve mânen gizlenmek isteyenler için de mükemmel bir örtüdür. Nitekim gecenin bu vasfı Nebe' Sûresi'nde:

“Biz geceyi bir elbise yaptık.” (en-Nebe' 10) buyrularak beyân edilmektedir. Gerçekten gecenin sıhhî ictimâî ahlâkî ve bediî bir libâs olduğu muhakkaktır. İnsanın kendi iç dünyâsına dönebil­mesi ve gündüzün maddî-mânevî sıkletlerini (ağırlıklarını) atabilmesi ancak gecenin sükûnetine bürünmesiyle mümkündür. Çünkü gündüzler gecenin sıhhî ve rûhî istirahatini vermekten uzaktır. Gecelerin nîmetini bilmeyenler için gündüzün hayrını düşünmek mümkün değildir. Gecenin sû-i istîmâli ve boş şeylerle geçirilmesi sabahın selâmetini ve hakîkatini zâyî etmekten başka bir şey değildir.

Kalb eh­li için ge­ce­nin sü­kû­ne­tin­den da­ha fe­yiz­li bir za­man ola­maz. Ge­ce­le­ri -bel­li mik­tar­da- uya­nık ge­çi­re­rek onun feyz ve be­re­kâ­tın­dan is­ti­fâ­de et­mek îcâb eder. Bu hu­sus­ta âyet-i ke­rî­me­ler­de şöy­le buyrulur:

“ (O mut­ta­kî kim­se­ler ge­ce­le­ri na­maz kıl­mak ve is­tiğ­fâr et­mek için) yan­la­rı­nı (tat­lı) ya­tak­la­rın­dan kal­dı­rır­lar. Rab­le­ri­ne azâ­bın­dan kor­ka­rak ve rah­me­ti­ni uma­rak duâ eder­ler yal­va­rır­lar. Ken­di­le­ri­ne ver­di­ği­miz rı­zık­lar­dan da ha­yır yol­la­rı­na in­fâk eder­ler. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için nice sevindirici ve göz kamaştırıcı nîmetlerin saklı olduğunu hiç kimse bilmez.” (es-Sec­de 16-17)

“Ge­ce­nin bir kıs­mın­da O'na sec­de et! Ge­ce­nin uzun bir bö­lü­mün­de de O'nu tes­bîh et!” (el-İn­sân 26)

Gecenin ilâhî ve mânevî manzaralarını müşâhede edebilmek için onu gâ­yeli kullanmak mecbûriyeti vardır.

“ (Gerçekten takvâ sâhibi olanlar) gecenin az bir kısmında uyurlar. Seher va­kitlerinde hep istiğfâr ederler.” (ez-Zâriyât 17-18)

“Gecenin bir kısmında da uyanıp sana has bir ilâve olmak üzere namaz kıl! Umulur ki Rabbin seni makâm-ı mahmûda (şefaat makamına) ulaştırır.” (el-İsrâ 79)

Teheccüd namazı bu âyet-i kerîme ile Peygamber Efendimiz'e farz biz ümmetine ise sünnet-i müekkede kılınmıştır. Cenâb-ı Hak bu mühim sünneti devâm ettirenleri şöyle methetmektedir:

“ (O Rah­mân'ın kul­la­rı ki) Rab­'le­ri­nin hu­zû­run­da kı­yâ­ma du­ra­rak ve sec­de­le­re ka­pa­na­rak ge­ce­le­ri­ni ih­yâ eder­ler.” (el-Fur­kân 64)

Di­ğer bir âyet-i ke­rî­me­de Ce­nâb-ı Hak şöy­le bu­yu­rur:

“ (Ey Ra­sû­lüm!) Al­lâh (ge­ce na­ma­za) kalk­tı­ğın va­kit se­ni ve sec­de eden­ler ara­sın­da dolaşmanı gö­rü­yor.” (eş-Şuarâ