Nadide çiçeğim! Sen benim bu dünyada özenle besleyip büyüttüğüm tek varlığımsın. Biliyor musun; bazen yalnızca senin için yaşadığımı, hayattaki tek emelimin “Senin hayırlı bir insan olman!” olduğunu düşünüyorum.
Peygamber efendimiz (sav)'in de buyurduğu gibi “ Kuvvetli mümin zayıf müminden daha efdaldir.” düsturunca kuvvetli müminlerden olsun. Çünkü buna yalnızca benim değil, bütün bir İslâm câmiasının ihtiyacı var.
Bilmiyorum, çok şey mi istiyorum ama içinde bulunduğum telâşım, gayretim o yüzden evlâdım.
Bizler bu yolun güzelliğini biraz geç fark ettik.
Annelerimiz bizi de zorladılar namaz için, Kur'ân için. Câmiden, hocadan kaçtığım günleri ben de unutmuş değilim. Ama ben istiyorum ki annelerimizin bizlere yaptığı hataları biz sizlere yapmayalım. İslâmiyet'i zorla değil sıkılarak değil, güzelliklerini bilerek doyumsuz tadını hissederek yaşamanızı, öğrenmenizi istiyorum.
Namaza günde beş defa kılınması mecbur bir ibadetmiş gibi bakmanı, zorlanarak kılmanı ya da annem sevinsin diye kılmanı istemiyorum. Namaz bir buluşmadır hayatım.
Günümüzün yorgunluğunu atma, hayatımızdaki olumsuzlukları şikâyet edip yardım isteme, enerji depolama yeridir.
Her nerede olursan ol, ezan sesi sana Rabbinin özel davetiymiş gibi gelmeli. Heyecanlandırmalı seni.
Kur'ân okumak, O'nunla buluşmak, söyleşmektir. Peygamber efendimiz (sav) de buyuruyor ya: “Rabbiyle konuşmak isteyen, Kuran okusun!” Evet, Rabbimizle konuşmak, beni, annemi, babamı, dağları, denizleri ve bütün bir âlemi yaratan, onlara hükmeden; bir şeyin yapılmasını istediği zaman yalnızca o şeye “Ol” diyen bir hükümdarla konuşmak…
İşte belki anlamını bilemediğiniz için zorlanarak okuduğunuz Kur'ân-ı Kerim'de bunca güzellikler anlatılmakta, bunca nasihatler verilip cennet nimetleri sunulmakta.
Sakın Kur'ân'ı yalnızca sevap kazanmak için okuma. Kur'ân sadece sevap kazandırıcı bir kitap olarak inmemiştir. Elbette onu okumakla sevab da kazanacaksın.
Ama Kur'ân öncelikle gönüllere ve insanlara ölçü vermek için indirilmiştir. Müslüman'ın el kitabı, rehberidir. Devamlı mânâsını da oku, araştır, anla ve amel et.
Gözümün nuru olan yavrum! Sen, bana Rabbimin yetiştirilmek üzere verilmiş emânetisin. O emâneti en güzel şekilde yetiştirip, nâzenin bir çiçek gibi korumak en önemli vazifemdir.
Bunların başında da sana kazandırmam gereken “güzel bir ahlâk” gelir.
Biliyorsun, en hayırlı insan en güzel ahlâka sahip olan insandır. Bu hususta bizler için model insan olan Peygamber Efendimizi ve yıldızlar olarak tanıttığı sahabelerini örnek almanı istiyorum. Onların hâlleriyle hâllenip ahlâkıyla bezenmeni istiyorum.
Onun ahlâkı; Hz. Aişe -radıyallâhu anha-'nın bildirdiği gibi “Kur'ân ahlâkı” idi. Kendisi de dâima “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyururdu.
Her zaman büyüklerinize saygılı, itaatli ve davranışlarında itidal üzere hareket eden bir insan ol.
Elhamdülillâh, Rabbimin verdiği zekâ ile çok başarılısın. Yalnız ne kadar büyük başarılara ulaşırsan ulaş, asla büyüklenme. Büyüklenmek, Firavun'ların Nemrut'ların özelliğidir.
Dâima mütevazı ol. Sen mütevâzî oldukça Rabbim seni yüceltir. Bilmediğin yerlerden seni ödüllendirir.
Yalnız sen de takdir edersin ki, misk satan birinin yanına gidersek misk kokusu, karayla-demirle uğraşanın yanına gidersek is kokusu bulaşır.
O yüzden arkadaşlarını iyi seç. Birlikte nereye yöneldiğinize dikkat et ve asla hatalara düşme.Biliyorsun, cennetin etrafı sıkıntı ve eziyet verici şeylerle, cehennemin etrafı nefse hoş gelen güzelliklerle, eğlencelerle çevrilidir.
Tam gençlik zamanlarında gafletle kolay yollara sapmayın. Hattâ sapan arkadaşlarınızın ellerinden siz tutun, çıkarın onları bulundukları güzel görünen bataklıklardan…
Daima faydalı, sâlih dostlar edinin ve onlarla hayırlarda yarışın. Ben de sana en son ve en önemli vazifem olan duâlarımı asla eksik etmeyeceğim....