Her yerimizi süsledik, elbiselerle, kozmetikle, takılarla... İyi güzel ama kalbimizi ihmal ettik, kalbimizi viran ettik, yıkıp döktük, çöplük ettik. Kalp, güzel ahlâkın, sevginin, insanlığın mezarı oldu.
...Oysa kalp bu halde olunca istendiği kadar süslensin, beden mamur olmaz, gerçekte güzelleşmez. Rabbimiz kalbimize, onun güzelliğine önem verir. Zikirle mamur olmuş kalp sahibinin bedenini de ihya eder. Kalbi, bedeni, aklı fikriyle kulunu korumasına alır, onu sever, kendisini sevdirir. Bir kulun dileyeceği bundan daha güzel bir şey de olmaz.
Kalbin arınması gereken hastalıklarla ilgili İmam Gazalî hazretleri şöyle buyurmuştur: “Ey aziz kişi, bil ki bedenin her bir parçası kendisine verilen işi yapmak içindir. İşini yapmaması, yapamaması onu hasta eder. İşini yarım yapmak, doğru yapmamak da rahatsızlığa yol açar.
Bunlardan biri olan kalp, vücudun en önemli organıdır. Onun işi Allah’ı bilmek, O’nu sevmek, insanı ibadete, kulluğa sevketmektir.
Kalp sevgi için yaratılmıştır. Bedenin bir organı olarak vücuda kan pompalamakla beraber, içinden nuranî bir bağla Allah’ın “emr” ve “letaif” alemine bağlıdır. Bilgi, ilim, marifetullah onunla bilinir.
Marifetullah dört şeyi bilmekle olur: Dünyayı bilmekle, ahireti bilmekle, nefsi bilmekle, Allah’ı bilmekle...
Bütün bu bilgi insanı kulluğa götürür, Rabbine ibadet eden bir insan yapar. Allah’ın zikrinden gafil olmamak, Allah’tan bir nefes ayrılmamak lazım gelir.
Mehmet ILDIRAR