(Yâ eyyühellezîne âmenüt tekullàhe veltenzur nefsün mâ kaddemet ligad, vettekullàh, innallàhe habîrun bimâ ta'melûn.) gibi ayet-i kerîmelerde bizi takvâ ehli olmaya sevkediyor, hem de "Takvâ ehli olun!" diyor ya; takvâ ehli nasıl olacakmışız, onun yolunu da koymuş Allah-u Teâlâ Hazretleri... Evet, takvâ ehli bir kul olalım, sakınalım, çekinelim, edepli, terbiyeli, dürüst, kâmil, mübârek, şöyle lokum gibi, kaymak gibi güzel bir müslüman olalım ama, nasıl olacağız?.. Yolu ne bu işin, yöntemi ne, çaresi ne?.. İşte aziz ve muhterem kardeşlerim, onun yolu, yöntemi, çaresi oruçtur. (Lealleküm tettekn) "Daha önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, oruç size farz kılındı; tâ ki siz de takvâ ehli insan olabilesiniz." Demek ki müslümanın, Allah'ın kendisinden istediği takvâlı bir müslüman olabilmesinin yolu oruçmuş; bunu anlıyoruz. Orucun, Allah'ın bizden istediği takvâ sıfatını kazanmamıza yardımcı olacağını, bu ayet-i kerime bize açıkça göstermiş oluyor.Aziz ve muhterem kardeşlerim! Biliyorsunuz insanoğlunun bir bedeni var... İşte elimiz, kolumuz, başımız, gözümüz, kulağımız vs. Bir de ruhumuz var, canımız yâni... Ruh varken içinde, bu bedenin bir kıymeti oluyor da; bu kaş, bu göz olduğu halde, ruh gitti mi bu beden bir işe yaramıyor. Adam yatakta yatarken ruhu gidiverirse, ölüverirse; biraz önce konuşan adam konuşmaz oluyor, kıpırdayan insan kıpırdamaz oluyor. Ruh gitti mi, cesedin kıymeti olmuyor. Ruh olunca bedeni hareket ettiriyor. Beden ruhsuz oldu mu, sakin bir yığın halinde kalıyor.
Bir de ayet-i kerimelerden biliyoruz ki, insanoğlunun nefsi var... İçinde nefis dediğimiz bir varlığı var... Şimdi bu insanoğlunun nefsi, normal olarak niçin vazifelendirilmiş?.. İnsanoğlunun şu vücudunun işlerini görmek için yaratılmıştır nefsi insanın... Bedenini çekip çevirmek için, idare etmek için yaratılmış. Bedeninin müdürü... İnsanın vücudunun müdürü nedir?.. Nefsidir.
Ne yapar?.. Acıktığı zaman yemek ister, ikaz eder: "Git yemek ye! Açlıktan dermanım kalmadı, dizlerimin bağı çözüldü, gözlerim kararmağa başladı. Aman biraz bir şeyler ye!" diye içerden insanın nefsi yemek ister. Su azaldığı zaman insanın vücudunda: "Aman dudaklarım kurudu, karnım yapıştı. Aman birazcık bir su bul; kana kana, lıkır lıkır içeyim!" diye su ihtiyacını bildirir.
Fazla çalıştırdı mı vücudu: "Aman, çok yoruldum. Bu böyle giderse, sigortalar atar, vücudun uzuvları zarara uğrar. Aman biraz dinlen!.. Uyku lâzım!" diye vücudun ihtiyacı olan şeyleri ister.
Nefsin isteklerine ne diyoruz: Şehevât-ı nefsâniyye diyoruz. Şehevât ne demek?.. İstekler, arzular demek... Nefis içerden arzular hâsıl ediyor: Aman acıktım, aman susadım, aman dinlenmek istiyorum, aman uyku istiyorum, aman evlenmek istiyorum... Arzular...
Tabii bu arzular lâzımdır. Hiç bir şeyi yersiz yaratmayan Mevlâmız, bunun vücutta olmasını istemiş ve bunu yaratmış ki, bir hikmeti var... Hikmetsiz hiç bir işi yok Rabbimizin... Her birisi güzel... Neden lâzım bunlar?.. Bu vücut korunmaya muhtaç olduğu için...
Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan (R. aleyh)