Zamanımızın âlim ve mütefekkirlerinden Seyda Muhammed Konyevî, “Sohbetler”’inde şöyle bir çözüm tavsiye ediyor: “Nefis, vakti boşa geçirmek istediğinde, tecrübe edin; hemen oturun zikre ve nefsin başını ezmek için onu tutup üzerine ibadet yükünü bindirin. İşte o zaman, (günden güne) nefsin eziyetinin (insana verdiği zorluğun) kalktığı görülecektir. Bakarsın, öyle müsahhar olur (söz dinler) ki, tertemiz bir insan, kâmil bir insan meydana çıkar.”
Demek ki zorlukla ilk karşılaşma anında, nefsin homurdanışlarına, sağa sola yalpalamasına aldırmamak gerekiyor.Dinini daha iyi yaşamak, tam bir mümin olmak hevesindeki birçok Müslüman, işte bu noktada çok büyük bir hata yapıyor. Bakıyor ki nefsi alışmayacak, hemen ümitsizliğe kapılarak, “Benden adam olmaz. Daha bir namaza bile alışamadım!” Diyerek pes ediyor.
Biraz daha yol gitmişi de “Ne yapayım? Nefsimi alıştıramadım, zikrimi yapamıyorum!” diye, yarı yolda bırakıyor. Hâlbuki belki de nefsi tam alışma aşamasındaydı ve pes etmesine, alışmasına az kalmıştı.
Daha da acı olanı, aynı kişinin, bir süre ümitsizce ibadet ve zikrini boşladıktan sonra, bir manevi kuvvet bulup tekrar başladığında, yine aynı şeyleri yaşaması!... Bir türlü bu fasit daireden kurtulamayan onca insan tanıdım.
Oysa bu, açıkça kendine ve nefsine eziyet etmekten başka bir şey değil. Bir kere ısrarla ve sabırla, nefsine ibadet yükünü yüklese arkası gelecek…
Ümitsizlik müminin işi değil; şeytanın işi!
Allahu Teala, yolunda mücadele edenlere mutlaka yardım edecek, onları zafere ulaştıracaktır.
(KAYNAK : GÜLİSTAN DERGİSİ )