2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Dost’a gİden yollar dostlukla aŞilir

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.904, Level: 87
    Points: 18.904, Level: 87
    Level completed: 11%,
    Points required for next Level: 446
    Level completed: 11%, Points required for next Level: 446
    Overall activity: 7,0%
    Overall activity: 7,0%
    Achievements
    yagmurdamlasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sitemizin Ninesi
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Mesajlar
    2.304
    Points
    18.904
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    19

    Standart Dost’a gİden yollar dostlukla aŞilir

    DOST’A GİDEN YOLLAR DOSTLUKLA AŞILIR

    Bir yolculuk... Ebedi dostluğun yolunu yıldız yıldız döşemek üzere çıkılan
    bir yolculuk. Ve o yolculukta, bütün ebediyyet yolcularına misal olsun diye
    bahşedilen bir dostluk. Allah’ın Habibi ve Ebubekr...

    Ve geride bırakılanlar ve bekleyenler... Bir dostluk kervanının yolcuları,
    yoldaşları. Onlar bize bir şeyi öğrettiler: Önce refik, sonra tarik...

    Dostlar bir meclis kurmuştu Medine’de, Kainatın Biriciği s.a.v. gelecek
    diye... Hem o gün bayram olacak, şehrin aydınlandığı gibi
    tüm gönüller de aydınlanacaktı. Gerçi Mekke’den gelemeyen dostlar da vardı,
    Ali r.a. gibi. Ebu Bekir r.a. ise Gönüller Sevgilisi ile beraberdi.

    Dostluğun adını “refik” koymuştu Allah Tealâ. Bunun için olsa gerek,
    büyüklerimiz bir ömür boyu birlikte olacağı eşine “refikam” demiş;
    gerektiğinde hasta yatağının başında nöbet beklemiş “refakatçiyim” diye...

    DOST’A ADANAN CANLAR

    Kainatın Biriciği s.a.v. de iki dostu Hz. Ebubekir ve Hz. Ali’yi r.a.
    refakatine almıştı. Medine’ye hicret etmeden önce, iki refakatçı da o gün
    öylesine hassastılar ki... Ali r.a.’a Biricik Dost: “Döşeğimde yat uyu! İşte yeşil abam, ona iyice bürün. Müşrikler sana hiçbir şey yapamayacaklar”
    (İbn-i Hişam) dediğinde, öldürülmesi an meselesi olan bir gecede ve
    cellatların etrafında kol gezdiği bir evin içinde hiç tereddüt etmeden,
    gassalin elindeki meyyit gibi uzanıvermişti Rasulullah’ın yatağına. Biricik
    Dost s.a.v. dostlar meclisine, Medine’ye kavuşsun diye...

    Sevr Mağarası’nda iken Kainatın Efendisi s.a.v., “üzülme Allah bizimle
    beraberdir” (Tevbe, 40) dediğinde, Ebubekir r.a.: “Ya Rasulallah! Ben
    öldürülürsem nihayet tek bir kişiyim. Ama sen öldürülecek olursan, bir ümmet helâk olur!” diyordu. Yeter ki Biricik Dost’una, Medine’de bekleşen ümmeti kavuşsun diye... (Kastalanî)

    O günler, asırlar sonra bir mütefekkire, “dost kimdir?” diye sorulunca, Hz.
    Ebubekir r.a.’ın Sevr Mağarası’nda yaptığı fedakârlığı hatırlatıyor ve “dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır” dedirtiyordu.

    Hem Medineliler, O’nun s.a.v. dostluğunu çok iyi biliyorlardı. Az mı
    gelmişlerdi O Mekke’de iken yanına. Hele o ilk altı kişinin geceleyin
    Akabe’de buluşması, Mekkeli müşriklerin kadr ü kıymetini bilemeyip
    reddettikleri o Yüce Dost’un ellerini tutuşları... “Darlıkta olsak da,
    varlık halinde bulunsak da, istesek de istemesek de, emir bile olsak, ehil
    bile bulunsak, her nerede olursak olalım ya Rasulallah! Asla hiçbir
    kınayanın kınamasından çekinmeyeceğiz, hak ve hakikati söyleyeceğiz,
    yaşayacağız” (İbn-i Hişam) diye biat etmeleri...

    Bunlar unutulabilir miydi? Hep O’nun refakatini istedikleri içindi bütün
    bunlar elbette.

    “O’NU ASLA YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ”

    Bir kere Dost’un gönlü meyletmişti artık Medine’ye. Zira Mekke müşrikleri
    kalbini kırmıştı. O mahzundu Medine’ye giderken, Beytullah’tan ayrı
    düşerken, Makam-ı İbrahim’den ayrılırken, İsmail a.s.’ın nişanesi zemzemden
    uzaklaşırken, Safa ile Merve tepelerini uzaktan seyredip Mekke’ye özlem
    duyarken. O Dost’un gönlünü anlamamıştı düşman kalpler; peşine adamlar bile
    takmışlar, “ölü ya da diri istiyoruz onu!” demişlerdi.

    Ama Medine yolunda, Gönüller Sevgilisi’ne Cebrail a.s. “Mekke’yi özlüyor
    musun?” dediğinde, O “evet” diyordu. Ve En Yüce Dost Allah Tealâ, bu
    hadiseye şahit olarak o gün, “Allah elbette seni, yine dönülecek yere
    döndürecektir. De ki: Rabbim kimin hidayeti getirdiğini ve kimin de apaçık
    bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.” (Kasas, 85) ayetini
    indirirken, Mekkeliler O’nun kıymetini bilmemişlerdi ama Medineliler O’nu
    özlüyordu, o kalpler bir muştu bekliyordu.

    Hele o ikinci Akabe’de Medineli Müslümanlar nasıl da bir araya gelmişler ve
    :“Artık ne zamana değin, Rasulullah s.a.v.’i Mekke dağlarında kovulur,
    korkutulur ve tedirgin bir halde bırakacağız?” demişlerdi de, yetmiş kişi
    toplanmıştı o gün kadınlı erkekli. (Ahmed, İbn-i Kesir)

    Yüreğini seren gelmişti o gün Rasul’ün yanına. Aralarından Ebu’l-Heysem
    çıkıp:“Eğer siz O’nu alıp götürdükten sonra, bir gün yalnız başına düşmanlarının arasına bırakacak olursanız, unutmayın ki başınızda bela ve musibet eksik olmayacaktır” dediğinde, Medineliler dostluklarını bir kez daha perçinliyorlardı şöyle diyerek:

    “Hayır, biz O’nu asla yardımsız ve yalnız bırakmayacağız!” (Heysemî)

    “CENNETTE SENSİZ NE YAPARIM?”

    Medineliler’den biriydi Abdullah b. Revana r.a. ikinci Akabe günü şöyle
    diyordu:
    “Ya Rasulallah! Oniki havari, Hz. İsa a.s.’a ne üzerine biat ettiyse, işte
    ben de sana onun gibi biat ediyorum.”

    Sanki o, Mute Harbi’nde yaşayacaklarını görüyor gibiydi. O harpte Rasul’ün
    sancağını sağ eliyle taşıyacak, o kesilince sol eline alacak, o da kesilince göğsünde başı ile taşıyacak ve nihayet şehit edilirken, sancağı Halid b. Velid’e teslim edecekti.

    İşte bırakmamışlardı O Biricik Dost’u... Yaptıkları amellere kıymet biçip,
    varlıklarını ortaya sürmemişlerdi. Ama o yüce insanın bir tebessümüne çok
    değer vermişler, asla O’ndan ayrılmayı düşünmemişlerdi. Ve Medineliler’in
    dostlukları, o Biricik Dost’a gönülden şöyle dedirtmişti:

    “Onlar benim cemaatim, sırdaşlarım, eminlerim. Üzerlerine düşen vazifeyi
    hakkıyla yapmışlardır” (Buharî, Müslim). “Allah biliyor ki ben sizi
    seviyorum” (İbn-i Mace)

    Onların her ferdi Dost’un bu sevgisine layıktı aslında. Ve hayatları bu
    sevginin yansımasından ibaretti.

    Medineli müminlerden biri, Rasulullah s.a.v.’in yanına gelip yüreğinde
    düğümlenen derdini samimiyetle şöyle açmıştı:

    “Ben seni kendimden ve çocuğumdan daha çok seviyorum. Öyle ki, evde
    otururken bile aklıma geliyorsun. Seni görmeden duramıyorum ve yanına
    geliyorum. Ama ölümümü hatırlıyorum, senin de bir gün vefat edeceğini
    düşünüyorum. Cennete gitsem bile, sen diğer peygamberlerle beraber
    olacaksın, ben yalnız kalacağım. Sensiz ben cennette ne yapayım? Seni
    göremeyecek oluşum ne hazin!.. Bu bana ölümden daha beter geliyor!..”
    (Heysemî)

    Kainatın Serveri s.a.v. ona hiçbir şey söylememişti. Ama kalpleri bilen
    Allah Tealâ, bu güzel insanın derdine derman olacak sözleri kendisine
    saklamış, şu ayetle Rasul’e cevap vermişti:

    “Allah’a ve Peygamber’e itaat edenler, işte onlar (ahirette) peygamberler,
    sıddîklar, şehitler ve salihlerden Allah’ın lütuflarda bulunduğu kimselerle
    beraber olacaklardır. Onlar ne güzel (dost ve arkadaş) refiktirler.” (Nisa,
    69)

    DOSTUN KAPISI, DOSTLUĞUN KAPISI

    Ve... Medineli müminler, Medine’nin o en karanlık gününe şahit olduklarında, Gönüller Sevgilisi, En Yüce Dost Allah Tealâ’nın huzuruna gitmek üzere iken gönüllerde hüzün vardı.

    O Gönüller Sevgilisi s.a.v., Ebubekir ve Ali r.a.’ın da aralarında bulunduğu bir gruba son kez bakarken, geride bırakacağı dostlarına bir kapı aralıyor ve: “Şu mescide açılan kapıları kapatınız. Sadece Ebubekir’in kapısı açık kalsın” diyordu. Karşı koyanlar olmasın diye de bu isteğinde ısrar ediyor: “Hayır başkası olmaz, Ebubekir nerede? Söyleyin ona, cemaate namaz kıldırsın.” (Buharî) diyordu.

    “Eğer Rabbimden başka, insanlardan bir dost edinecek olsaydım, mutlaka
    Ebubekir’i dost edinirdim.” (Buharî) sözü ise adeta Dost Kapısı’nı aralayan
    anahtar bir kelime olarak yüreklere yansıyordu.

    İşte o kapıyı açmıştı Yüce Rasül, Mekke’de Mirac’tan dönerken, Medine’ye
    yanında götürürken Ebubekir’i... Hem de o kapıdan

    Selam olsun, o kapıdan girenlere, mescidinde huzurla duranlara...

    Mekke’den Medine’ye ve tüm yeryüzüne; Biricik Dost’u bulanlara...


    Ahmet Yatağan
    SEMERKAND DERGİSİ
    MART-2002
    Yuvasız Kuşa Bile Dal Verip Yuva Kurduran Rabbim...Hakkımızda En Hayırlısı Neyse Bizlere de Onu Nasip Eyle. AMİN..


  2. #2
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Dost’a gİden yollar dostlukla aŞilir

    Allah-u Zülcelal razı olsun.

Benzer Konular

  1. Allah’a gİden yolun rÜkunlari
    By Zümrüt in forum Allah (c.c) Hazretleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 03.08.10, 02:50
  2. Allah’a nasıl dost olunur?
    By Reyhani in forum Evliyayı tanımak
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 12.04.10, 13:57
  3. Ramazani Şerİf’e dost olalim
    By Reyhani in forum Sadat'ın Sohbetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07.08.09, 18:23
  4. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.06.09, 17:04

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •