Ramazan mektebinin programı, bizzat Allah tarafından tanzim edilmiştir. Sahurla başlayıp iftarla son bulan bu programa, müminleri rahata kavuşturan teravih, gündüzün sıyamına gecenin kıyamı Hz. Peygamber tarafından eklenmiştir.
Sahur da Peygamber buyruğuyla bu programın bir parçası olmuştur. Sahur, sadece ertesi gün açlığa daha iyi dayanmak için tavsiye edilmemiştir. Müminler, duaların reddedilmediği seher vaktinde uyanık kalarak bu eğitime hız kazandırırlar.
Yeryüzünde herşeyin bir yaratılış gayesi olduğu gibi eşref-i mahluk olarak yaratılan insanın da bir gayesi vardır. Bu gaye, hak ve adaleti tesis etmektir. İbadetlerimiz, bu gayenin gerçekleşmesi ve iradelerimizi, bu uğurda eğitmek için vardır. Günde beş vakit namazdan nafile olan teheccüde kadar; en küçük bir sadakadan zekat ibadetine kadar her şey bir taraftan toplum düzeninin oluşmasına katkıda bulunurken öbür taraftan ferdin iradesini eğitime tabi tutar. İbadetle eğitilmeyen iradeler önce hevanın, arzu ve isteklerin, şeytanın, sonra da başka insanların esiri olmaya mahkumdur. Zira böyle bir eğitimle iradeler, gerçek hürriyetine kavuşur. Hür olmayan iradeler ise ancak esir olur.
İnsan hayatının tüm safhalarına yayılan bu eğitim programı Yaratıcımızın emriyle yılda bir ay hızlandırılmıştır. Bu ayın, Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu Ramazan ayına denk getirilmesi bir tesadüf değildir.
Ramazan, Sevgili Peygamberimizin Medine’ye hicret edişinin ikinci yılından bugüne kadar kesintisiz olarak İslâm coğrafyasının her tarafında, her yıl idrak edilen, bir aylık ilahi bir mekteptir. Gerçi Müslüman için, hayatın tamamı, yılın on iki ayı bir mektepten ibarettir. Ancak Ramazan, bu on iki ay içerisinde hızlandırılmış bir kurs, daha yoğun eğitimli bir mekteptir. Uluslararası hiçbir kuruluşun yapamayacağı bir organizasyondur. Her mektepte olduğu gibi Ramazan mektebinin de bir gayesi ve bir programı vardır.
(Diyanet Dergisi’nden)
Prof. Dr. Mehmet Görmez