Oruç, iradeleri merhametle eğitir ve özgürleştirir. İftar cömertliği, ikramı ve paylaşmayı öğretir. Teravih, ibadetin neşe ve coşkusunu bütün topluma yayar. Sahur, hayır ve bereketin ne olduğunu gösterir. Kadir Gecesi'nde, bütün bu yüksek değerlerin son ilâhî kaynağı olan Kur'an-ı Kerîm, âdeta yeniden nazil olur. Kur'an-ı Kerîm'le akıllar ve gönüller sonsuzluk yolculuğuna hazırlanır. Verdiğimiz zekât ve fitreler, toplumun sosyal yaralarını Ramazan'ın şifalı elleriyle sarar. Bayramla toplum rahmete, birliğe ve coşkuya yürür.
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerîm'ın emri olan: Nefsi Tezkiye, Ahlakı Tehzib, Rezaili Tasfiye Ve Fezaili Tekmil'in pratikteki yolu ve çaresidir. Ramazan ayında, oruç tutarken, Müslümanların hiç unutmamaları gereken başlıca hakikat işte budur. Oruç asla, sadece yeme-içmeden kesilmekden ibaret değildir; bilakis her Müslüman, orucun nefs-i emmareyi yenme, iradeyi kuvvetlendirme ve neticede takvâyı kendine hâl edinme ana gayesine hizmet eden bir idman ve egzersiz olduğunu daima göz önünde tutmalıdır. Mü'minlere erdem ve olgunluk kazandıran, diğer bir ifadeyle ruhu besle mek için bedenlerin aç bırakıldığı Ramazan ayında nefsâni arzular değil, insani mezi yetler öne çıkmalıdır. Demek ki oruçtan hedef takvadır. Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
"Ey iman edenler! Oruç tutmak, sizden önceki ümmetler üzerine yazılıp farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de yazılıp farz kılındı. Bu, öteden beri uygulanan ilâhi bir kanundur. Taki oruç sebebiyle günahlardan sakınmanızı, müttekî olmanızı ümid edebilesiniz. Oruç sayesinde nefsinize ve şehvetlerinize hâkim olma alışkanlığını elde ederek günahlardan, tehlikelerden sakınıp takva mertebesine erebilesiniz. (Bakara Sûresi:183)
Bu ayet-i kerimeden anlaşılıyor ki: Bütün ibadetlere ve bilhassa oruca devam etmekten takva meydana gelir, yani bütün ibadetlere devam, sahibine takvayı, ALLAH korkusunu, ALLAH saygısını kazandırır. O halde ibadetsiz kişilerden takva beklenemez. Zira takva, ibadetin mahsulüdür. Takvayı kazandıramayan oruç ve diğer ibadetler ALLAH Teâlâ katında makbul değildir. Nitekim Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Oruç tutan nice insan vardır ki, ellerine geçecek olan sadece açlık ve susuzluk çekmektir. Teheccüd namazını kılan nice insan vardır ki, kârları sadece uykusuzluktur. (İbn-i Mace: Sıyam;21; No:1690; 1/539) buyurmuşlardır.
Orucun dünyaya bakan sayısız faydaları olabilir. Oruç bedenin yılda bir kez bakıma alınmasıdır. Vücudun kendisini yenilemesidir, sinir sisteminin düzelmesidir, midenin dinlenmesidir, abur cubur yeme alışkanlıklarının düzenlenmesidir, sabır eğitimidir, fakirlerin halinin anlaşılmasıdır, toplumsal birlik ve beraberlik eğitimidir, sağlığın ve nimetlerin bir şükrüdür, vs... Bunların hepsi doğrudur ve orucun sadece dünyaya bakan daha pek çok faydası vardır. Biz onların bir kısmını bilebiliyoruz bir kısmını ise hala anlamamış olabiliriz. Bunlar da doğrudur. Ama oruç tutmanın asıl amacı bunlar değildir. Orucu niçin tutmamız gerektiğini bize orucu farz kılan ayet söylemektedir: " Taki oruç sebebiyle günahlardansakınmanızı, müttekî olmanızı ümid edebilesiniz.". O halde bir soru daha sormalıyız: Takvalı olmak ne demektir? Takva, kelime anlamı ile 'korunma' demektir.
Mehmet Talü
Araştırmacı yazar