1201- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), namaz kılmaya kalktı biz de kalktık. Bir bedevi namazda iken: “Allah’ım bana ve Muhammed’e rahmet et. Bizden başka hiç kimseye merhamet etme” dedi. Rasûlullah (s.a.v), selâm verince; bedeviye: “Allah’ın rahmetini kastederek “geniş olanı daralttın” buyurdu. (İbn Mâce, Tahara: 78; Tirmizî, Tahara: 112)
1202- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, bir bedevi mescide girdi ve iki rekat namaz kıldı sonra da: “Allah’ım bana ve Muhammed’e merhamet et, bizden başka hiç kimseye merhamet etme” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ın rahmetini kastederek “geniş olan şeyi daralttın” buyurdu. (İbn Mâce, Tahara: 78; Tirmizî, Tahara: 112)
1203- Muaviye b. Hakem es Selemi (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bizler yakın zamana kadar cahiliyye döneminde yaşamaktaydık. Sonunda Allah, İslâm’ı getirdi de Müslüman olduk. Bizden bir kısmı uğursuzluk ve uğur işine inanıyorlar” dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “O, uğur ve uğursuzluk onların kalplerine gelen bir şeydir. O şeyler bazı şeyleri yapmanıza engel olmasın” buyurdu. Ben: “Bizden bazıları kahinlere giderek onların söylediklerine inanıyorlar” dedim. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Onlara gitmeyin” buyurdu.
“Ey Allah’ın Rasûlü! Bizden bazıları da çizgiler çizerek falcılık yapıyorlardı” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Peygamberlerden bazısı da çizgiler çizerdi, onların çizgi ve falları peygamberin çizgisine uyarsa o da öylecedir.” Ravi şöyle diyor: Namazda Rasûlullah (s.a.v) ile beraberdim, cemaatten biri hapşırdı. Ben de “Yerhamükallah” dedim. Bunun üzerine cemaat bana sert bir şekilde baktı. Ben de: “Analarınız yokluğunuza yansın, ne oldu da bakıyorsunuz” dedim. Bu sefer hepsi ellerini uyluklarına vurdular. Beni susturmak istediklerini anladım ve ben susmuştum. Rasûlullah (s.a.v), namazını bitirince beni çağırdı. Anam, babam onun yoluna feda olsun, bana ne vurdu ne azarladı ne de kızdı. Ben hayatım boyunca onun gibi bir öğretici görmedim. Bana şöyle dedi: “Bizim bu kıldığımız namazda dünyalık sözler söylenmez. O namaz; tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktan ibarettir.” Sonra ben Uhud taraflarında Cevvaniye denilen yerde cariyemin güttüğü koyunlarımın yanına gittim. Bir de ne göreyim Kurt sürüden bir koyun götürmüş insan olmamız dolayısıyla herkes gibi ben de üzüldüm ve cariyeyi tokatladım. Sonra Rasûlullah (s.a.v)’in yanına gelerek durumu ona haber verdim. Peygamber (s.a.v), bu yaptığımı bana çok gördü. Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! O’nu hürriyetine kavuşturayım mı?” Rasûlullah (s.a.v)’de: “Onu bana çağır” buyurdu. Ben de çağırdım cariye gelince; Rasûlullah (s.a.v), O’na: “Aziz ve Celil olan Allah nerededir?” dedi. Cariye de: “Göktedir” dedi. “Ben kimim” deyince; “Sen, Allah’ın gönderdiği peygambersin” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Bana o mü’min bir cariyedir onu hürriyetine kavuştur” buyurdu. (Müslim, Mesacid: 7; Ebû Davud, Eyman ve Nüzür: 19)
1204- Zeyd b. Erkam (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), zamanında bir adam namazda bir ihtiyaç anında konuşulup konuşulamayacağı hakkında konuşuyorlardı da Bakara sûresi 238. ayet nazil oldu. Böylece bizler namazla ilgisi olmayan söz ve hareketleri yapmaktan yasaklanıp sükut etmekle emrolunduk.” (Buhârî, Tefsir: 39; Tirmizî, Tefsirul Kur’an: 3)
1205- Abdullah b. Mes’ud (r.a), Kasım’dan naklediyor ve şöyle diyor: “Rasûlullah (s.a.v), namaz kılarken yanına varır selâm verirdim. O da selâmımı alırdı. Bir defasında yine yanına gittim namaz kılıyordu. Selâm verdim almadı, selâm verip namazdan çıktıktan sonra cemaate işaret ederek şöyle buyurdu: “Aziz ve Celil olan Allah, namazda Allah’ı zikirden başka konuşmalar yapılmamasını ve kendisinin huzurunda tam bir teslimiyetle namaz kılmamızı emretti. Zaten siz Müslümanlara da yakışan budur.” (Ebû Davud, Salat: 170; Müslim, Mesacid: 7)
1206- İbn Mes’ud (r.a) tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e namazda iken selâm verirdik selâmımızı alırdı. Habeşistan’dan geldikten sonra yine selâm verdim; fakat almadı. Selâmımı neden almadı diye bir düşünce zihnimi kapladı. Namazını bitirinceye kadar oturdum. O da şöyle buyurdu: “Aziz ve Celil olan Allah dilediği emrini bildirir. İşte emirlerinden biri olarak ta namazda konuşmamamızı emretti.” (Ebû Davud, Salat: 170; Müslim, Mesacid: 7)