***
DIŞARDA
Points: 8.201, Level: 61
Level completed: 17%,
Points required for next Level: 249
Overall activity: 0%
Achievements


Allah'a İtaat, onu sevmek, resulÜnÜ sevmek
ALLAH'A İTAAT, ONU SEVMEK, RESULÜNÜ SEVMEK
Hz. Allah (C.C.) buyuruyor:
— De ki, «eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin» (38).
Allah'ın rahmeti üzerinde olsun, bil ki, kulun Allah'ı ve O'nun Resul'ü-nü sevmesi, onlara boyun eğmekle, onların emrine uymakla olur. Allah'ın kullarını sevmesi de onlara mağfiret suretiyle ikramda bulunmasıdır.
Denilir ki, kul gerçek kemâlin yalnız Allah'da olduğunu, kendisine ve-ya başkasında gördüğü her kemâlin gerçek kemalin Allah'dan ve Allah sayesinde olduğunu bilince ne Allah'dan başkasını sevebilir ve ne de Allah'a dayanmayan bir sevgiye gönlünde yer verebilir.
Bu bilgi de Allah'a ibadet etmek isteğini, O'na yaklaştıracak davra-nışları arzu etmeyi gerektirir. Böyle olduğu için Allah sevgisi, ibadet is-teği ile yorumlanmış ve yine bu sevgi ibadet ederken Peygamber'imize (S.A.S.) uyma ona itaate teşvik şartına bağlanmıştır.
Hasan el-Basrî'den (rehimehullahu) rivayet edildiğine göre Peygam-ber'imizin (S.A.S.) zamanında bir takım kimseler «ey Muhammed! Biz Rabb'imizi çok severiz» demeleri üzerine yukarıdaki ayeti kerime inmiştir.
Bişr el-Hafi (R.A.) diyor ki, «bir gece Peygamber'imizi (S.A.S.) rü-yamda gördüm, bana dedi ki, «ey Bişr! Allah senin dereceni arkadaşların arasında neden yüksek kıldı, biliyor musun? «Hayır, ya Rasulellah» diye cevap verdim. Bunun üzerine Peygamber'imiz, salihlere hizmet ettiğin için, mümin kardeşlerine nasihat ettiğin için, dostlarını ve yolumdan ay-rılmayanları sevdiğin için ve yolumdan gittiğin için» diye kendi sorusuna cevap verdi. Peygamber'imizi (S.A.S.) buyuruyor ki:
— Benim sünnetimi ihya eden beni sevmiş olur, beni sevenler de Kıyamet günü cennette benimle birlikte olurlar.»
Bize kadar intikal eden bütün meşhur islâmî eserlerde belirtildiğine göre ahlâkın bozulduğu ve halkın çeşit çeşit mezheplere kapıldığı zaman-larda Resullerin efendisi olan Peygamber'imizin sünnetine sımsıkı sarı-lanlara yüz şehidin ecri verilecektir. Meşhur «Şırat-ül İslâm» adlı kitab-da da böyle yazar.
Yine Peygamber'imizi (S.A.S.) şöyle buyurur:
— Bana yüz çevirenler müstesna, ümmetimin hepsi cennete gire-cektir» Sahabîler sordular, «ey Allah'ın Resul'ü! Yüz çevirenler, kimler-dir?» Peygamber'imiz sözlerine şöyle devam etti, «kim bana uyarsa cen-nete girecek, bana isyan edenler, bana yüz çevirmişler demektir. Sünne-time uygun olarak yapılmayan her iş, isyandır.»
Ehl-i tasavvuftan biri der ki Allah'ın-farz, kıldığı ibadetlerden birini bile bile terkeden veya sünnetlerden birine bilerek uymayan bir şeyhi ha-vada uçarken, denizde yürürken, ateş yerken veya daha başka olağan-üstü davranışlar gösterirken görseniz, bütün bunlara rağmen adamın da-vasında yalancı olduğunu, gösterdiği olağanüstülüklerin «keramet» de-ğil, olsa olsa «istidrac» olduğunu biliniz. Allah böyle kimselerden cüm-lemizi korusun.
Cüneyd ül-Bağdadî (rehimehullahu) der ki, «Allah'a ancak yine Al-lah'ın sayesinde ulaşılabilir, Allah'a ulaşmanın yolu da Peygamber'imizin (S.A.S.) yoludur.»
Ahmed ül-Hıvarî (rehimehullahu) der ki, «sünnete uymaksızın işlenen her amel batıldır. Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) şöyle buyurur:
Şiratül islâmda bildirilmiştir.
— Sünnetimi yozlaştıranlar şefaatimden mahrum kalırlar.»
Hikâye edildiğine göre, adamın biri bir delinin cahil sayılacak bir işi-ni görür ve durumu Ma'ruf ul-Kerhî'ye (rahimehullahu) bildirir. Ma'ruf gü-lümseyerek der ki. «kardeşim! Allah'ı sevenler içinde küçüğü, büyüğü, akıllısı, delisi vardır. Senin gördüğün bu adam, onların delilerinden biri-dir.»
Cüneyd-ül Bağdadî (rehimehullahu) der ki, «bir gün şeyhimiz Sırri (rehimehullahu) hastalandı, hastalığının ne sebebini anlayabildik ve ne de nasıl tedavi edileceğini bilebildik.
Bize mütehassis bir doktor tavsiye ettiler,şeyhin idrarını bir şişeye koyarak ona götürdük, doktor idrara uzun uzadıya baktı. Sonra bize dö-nerek «zannederim bu idrar aşık birine ait olsa» dedi. Ben bir nara ko-yuvererek bayılmışım, idrar şişesi de elimden düşmüş.
Dönünce Sırrîye durumu anlattım, gülümseyerek «Allah canını al-masın, nasıl da gördü!» diye cevap verdi. «Şeyhim, demek ki, muhabbet idrardan bile belli olurmuş» dedim, bana «tabii» karşılığını verdi.
Fudayl (rehimehullahu) der ki, «sana, Allah'ı seviyor musun, diye sordukları zaman, sus. cevap verme. Çünkü eğer, hayır, diyecek olsan imandan çıkarsın, buna karşılık, evet, diyecek olsan ve Allah'ı sevenlere yakışmayacak tavsif de bulunsan Allah'ın gazabından kork.»
Süfyan (rehimehullahu) der ki. «Allah'ı sevenleri seven kimse as-lında Allah'ı seviyor demektir. Allah'a ikram eden kimselere ikram eden kimse, aslında Allah'a ikram ediyor demektir.»
Sehl (rehimehullahu) der ki, «Allah'ı sevmenin alâmeti Kur'an-ı ke-rimi sevmektir. Allah ve Kur'an sevgisinin alâmeti ise Peygamber (S.A.S.) sevmektir. Peygamber (S.A.S.) sevgisinin alâmeti ise sünneti sevmektir. Sünneti sevmenin alâmeti ise, Ahireti sevmektir. Ahireti sevmenin alâmeti ise dünyadan hoşlanmamaktır. Dünyadan hoşlanmamanın alâmeti de Ahiret azığı olabilecek kadarının dışında onun varlığından uzak dur-maktır.»
Ebul Hasan ül-Zencanî (rehimehullahu) der ki. «İbadet binasının te-meli üç direk üzerinde oturur. Göz, kalb ve dil. Gözün ibadeti, ibret al-makladır. Kalbin ibadeti, düşünmek ve duymakladır. Dilin ibadeti ise doğru konuşmak ve Allah'ı zikretmekle olur. Nitekim ulu Allah şöyle bu-yurur

— Ey iman edenler! Allah'ı çok çok zikrediniz. O'nu sabah - akşam noksan sıfatlardan tenzih ediniz.» ahzab sr.
MÜKÂŞEFETÜ'L-KULÛB
" Hizmet muvaffak olsun da , varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun. "
" İlim , nûr -u ilâhîdir . İnsan ise kovan . Kirli bir kovanda arının durmadığı gibi , isyan ve zulmetle kirlenmiş vücud ve kalbde de ilim durmaz . Hulûs-i kalble tahsil olunan ilim , ayn-ı ibâdettir ."
üstâz Süleyman Hilmi Tunahân (kuddise sirruhû)