1453- Ata (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ubeyd b. Umeyr anlatıyor. Doğruluğuna inandığım biri anlatıyor. -inandığım biri demekle Aişe’yi kastettiğini zannediyorum- ve şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v) zamanında güneş tutuldu. Rasûlullah (s.a.v) namaz için kalktı ve uzun bir süre kıyamda durdu. Cemaat de aynı şekilde duruyorlardı sonra rükû’a vardı sonra tekrar kıyama kalktı sonra tekrar rükû’a vardı tekrar kıyama kalktı tekrar rükû’a vardı sonra secdeye vardı. Böylece iki rekat namaz kıldı ve bu namazın her bir rekatında üçer rükû’ ve üçer secde vardı. O gün o namazın uzunluğuna dayanamayan bazı kimseler baygınlık geçirdiler. Onların üzerine kova ile su dökerek ayılttılar. Rasûlullah (s.a.v) rükû’a giderken “Allahü ekber” diyordu. Rükû’ dan başını kaldırınca “Semi Allahü limen hamideh”hamd edip O’nu övdükten sonra şöyle buyurdu: “Güneş ve Ay bir kimsenin doğumu ve ölümü için tutulmazlar. Fakat O’nlar Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden alametlerdir. Allah onlarla sizi korkutur. O’nlar tutuldukları zaman Allah’ı zikre koşunuz ve açılıncaya kadar zikre (namaza) devam ediniz.” (Müslim, Küsûf: 3; Buhârî, Küsûf: 10) diyordu. Güneş açılıncaya kadar namazı bitirmedi. Namazdan sonra kalkarak Allah’ı
1454- Aişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) Küsûf namazını altı rükû’ ve dört secde yaparak kılmıştı. Ubeyd, Muaz’a dedim ki: “Rasûlullah (s.a.v)’in böyle yaptığını gördün mü?” O da; “Hiç şüphe ve kuşkun olmasın, evet gördüm” diye cevap verdi. (Müslim, Küsûf: 3; Dârimi, Salat: 188)