***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


MEKTUBÂT / Risale-i Nur'dan 01. MEKTUP
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
Birinci Mektub
ب
ِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
Dört sualin muhtasar cevabidir
Birinci Sual: Hazret-i Hizir Aleyhisselâm hayatta midir? Hayatta ise niçin bazi mühim ulema hayatini kabul etmiyorlar?
Elcevap: Hayattadir, fakat meratib-i hayat bestir. O, ikinci mertebededir. Bu sebebden bazi ulema hayatinda süphe etmisler.
Birinci Tabaka-i Hayat: Bizim hayatimizdir ki, çok kayidlarla mukayyeddir.
Ikinci Tabaka-i Hayat: Hazret-i Hizir ve Ilyas Aleyhimesselâm'in hayatlaridir ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beseriyet levazimatiyla daimî mukayyed degillerdir. Bazan istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur degillerdir. Tevatür derecesinde ehl-i suhud ve kesif olan evliyanin, Hazret-i Hizir ile maceralari, bu tabaka-i hayati tenvir ve isbat eder. Hattâ makamat-i velayette bir makam vardir ki, "Makam-i Hizir" tabir edilir. O makama gelen bir veli, Hizir'dan ders alir ve Hizir ile görüsür. Fakat bazan o makam sahibi yanlis olarak, ayn-i Hizir telakki olunur.
sh: » (M: 6)
Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i Idris ve Isa Aleyhimesselâm'in tabaka-i hayatlaridir ki, beseriyet levazimatindan tecerrüd ile, melek hayati gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder. Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar. Âhirzamanda Hazret-i Isa Aleyhisselâm gelecek, Seriat-i Muhammediye (A.S.M.) ile amel edecek mealindeki hadîsin sirri sudur ki: Âhirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdigi cereyan-i küfrîye ve inkâr-i uluhiyete karsi Isevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip Islâmiyete inkilab edecegi bir sirada, nasilki Isevîlik sahs-i manevîsi, vahy-i semavî kilinciyla o müdhis dinsizligin sahs-i manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i Isa Aleyhisselâm, Isevîlik sahs-i manevîsini temsil ederek, dinsizligin sahs-i manevîsini temsil eden Deccal'i öldürür.. yani inkâr-i uluhiyet fikrini öldürecek.
Dördüncü Tabaka-i Hayat: Süheda hayatidir. Nass-i Kur'anla sühedanin, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatlari vardir. Evet süheda, hayat-i dünyevîlerini tarîk-i hakta feda ettikleri için, Cenab-i Hak kemal-i kereminden onlara hayat-i dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayati Âlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüs bilmiyorlar.. yalniz kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak aciligini hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhlari bâkidir, fakat kendilerini ölmüs biliyorlar. Berzahta aldiklari lezzet ve saadet, sühedanin lezzetine yetismez. Nasilki iki adam bir rü'yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rü'yada oldugunu bilir. Aldigi keyf ve lezzet pek noksandir. "Ben uyansam su lezzet kaçacak" diye düsünür. Digeri rü'yada oldugunu bilmiyor. Hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur.
Iste Âlem-i Berzahtaki emvat ve sühedanin hayat-i berzahiyeden istifadeleri, öyle farklidir. Hadsiz vakiatla ve rivayatla sühedanin bu tarz-i hayata mazhariyetleri ve kendilerini sag bildikleri sabit ve kat'îdir. Hattâ Seyyidüssüheda olan Hazret-i Hamza Radiyallahü Anh, mükerrer vakiatla kendine iltica eden adamlari muhafaza etmesi ve dünyevî islerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakiatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve isbat edilmis. Hattâ -ben kendim- Ubeyd isminde bir yegenim ve talebem vardi. Benim yanimda ve benim yerime sehid olduktan sonra, üç
sh: » (M: 7)
aylik mesafede esarette bulundugum zaman, mahall-i defnini bilmedigim halde, bence bir rü'ya-yi sadikada, taht-el Arz bir menzil suretindeki kabrine girmisim. Onu süheda tabaka-i hayatinda gördüm. O, beni ölmüs biliyormus. Benim için çok agladigini söyledi. Kendisini hayatta biliyor; fakat Rus'un istilasindan çekindigi için, yer altinda kendine güzel bir menzil yapmis. Iste bu cüz'î rü'ya, bazi serait ve emaratla, geçen hakikata, bana suhud derecesinde bir kanaat vermistir.
Besinci Tabaka-i Hayat: Ehl-i kuburun hayat-i ruhanîleridir. Evet mevt; tebdil-i mekândir, itlak-i ruhtur, vazifeden terhistir. Idam ve adem ve fena degildir. Hadsiz vakiatla ervah-i evliyanin temessülleri ve ehl-i kesfe tezahürleri ve sair ehl-i kuburun yakazaten ve menamen bizlerle münasebetleri ve vakia mutabik olarak bizlere ihbaratlari gibi çok delail, o tabaka-i hayati tenvir ve isbat eder. Zâten beka-i ruha dair "Yirmidokuzuncu Söz" bu tabaka-i hayati delail-i kat'iye ile isbat etmistir.
IKINCI SUAL: Furkan-i Hakîm'de اَلَّذِى خَلَقَ اْلمَوْتَ وَاْلحَيَوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًgibi âyetlerde "Mevt dahi, hayat gibi mahluktur, hem bir nimettir." diye ifham ediliyor. Halbuki zâhiren mevt; inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatin sönmesidir, hâdimüllezzattir.. nasil mahluk ve nimet olabilir?
Elcevap: "Birinci Sual"in cevabinin âhirinde denildigi gibi: Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândir, bir tahvil-i vücuddur, hayat-i bâkiyeye bir davettir, bir mebde'dir, bir hayat-i bâkiyenin mukaddimesidir. Nasilki hayatin dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir; öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir. Çünki en basit tabaka-i hayat olan hayat-i nebatiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san'at oldugunu gösteriyor. Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumlarin mevti; tefessüh ile çürümek ve dagilmakla göründügü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanli bir imtizacat-i unsuriye ve hikmetli bir tesekkülât-i zerreviyeden ibaret olan bir yogurmaktir ki, bu görünmeyen intizamli ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatiyla tezahür ediyor. Demek çekirdegin mevti, sünbülün mebde-i hayatidir; belki ayn-i hayati hükmünde oldugu için, su ölüm dahi, hayat kadar mahluk ve muntazamdir.
sh: » (M: 8)
Hem zîhayat meyvelerin yahut hayvanlarin mide-i insaniyede ölümleri, hayat-i insaniyeye çikmalarina mense' oldugundan; "o mevt, onlarin hayatindan daha muntazam ve mahluk" denilir.
Iste en edna tabaka-i hayat olan hayat-i nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamli olsa, tabaka-i hayatin en ulvîsi olan hayat-i insaniyenin basina gelen mevt, elbette yer altina girmis bir çekirdegin hava âleminde bir agaç olmasi gibi, yer altina giren bir insan da, Âlem-i Berzah'ta, elbette bir hayat-i bâkiye sünbülü verecektir.
Amma mevt, nimet oldugunun ciheti ise, çok vücuhundan dört vechine isaret ederiz.
Birincisi: Agirlasmis olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzad edip, yüzde doksandokuz ahbabina kavusmak için, Âlem-i Berzah'ta bir visal kapisi oldugundan, en büyük bir nimettir.
Ikincisi: Dar, sikintili, dagdagali, zelzeleli dünya zindanindan çikarip; vüs'atli, sürurlu, izdirabsiz, bâki bir hayata mazhariyetle.. Mahbub-u Bâki'nin daire-i rahmetine girmektir.
Üçüncüsü: Ihtiyarlik gibi serait-i hayatiyeyi agirlastiran bir çok esbab vardir ki; mevti, hayatin pek fevkinde nimet olarak gösterir. Meselâ: Sana izdirab veren pek ihtiyar olmus peder ve validen ile beraber, ceddin cedleri, sefalet-i halleriyle senin önünde simdi bulunsaydi; hayat ne kadar nikmet, mevt ne kadar nimet oldugunu bilecektin. Hem meselâ: Güzel çiçeklerin âsiklari olan güzel sineklerin, kisin sedaidi içinde hayatlari ne kadar zahmet ve ölümleri ne kadar rahmet oldugu anlasilir.
Dördüncüsü: Nevm nasilki bir rahat, bir rahmet, bir istirahattir; hususan musibetzedeler, yaralilar, hastalar için.. öyle de: Nevmin büyük kardesi olan mevt dahi, musibetzedelere ve intihara sevkeden belalarla mübtela olanlar için ayn-i nimet ve rahmettir. Amma ehl-i dalalet için müteaddid Sözlerde kat'î isbat edildigi gibi; mevt dahi hayat gibi nikmet içinde nikmet, azab içinde azabdir. O, bahisten hariçtir.