Sabır… Ne kadar sihirli bir kelime… Söylenişi bile insanın ruhunu serinletiyor; sabır…

* * *

Sabır… Belâlara musîbetlere hastalıklara âfetlere… Hâşâ “Yâ Rabbi! Benden başkası mı yoktu?!” demeden…

Cenâb-ı Hakk’ın “Gerçekten Biz Eyyûb’u sabırlı (rızâ hâlinde bir kul) bulmuştuk O ne iyi kuldu! Dâimâ Allâh’a yönelirdi” (es-Sâd 44) buyurduğu Hazret-i Eyyub misâli…

Bir kul gibi niyaz ederek:

“Yâ Rabbi! Peygamberlerini büyük dostlarını velîlerini bendelerini lâyık gördüğün bu rahatsızlığa beni de lâyık gördün Sana şükürler olsun

Allâh’ım onu benim için hayırlı ve mübârek kıl! Onun hakkını verebilmeyi nasip eyle! Sana gerektiği gibi sabredebilmeyi lâyıkı vechile şükredebilmeyi nasib eyle!

Yâ Rabbi! Hastalıklar kederler musibetler belâlar üzerimize gelmese biz gafletimiz içinde boğulur seni ve sana kulluğumuzu unuturuz!

Yâ Rabbi! Bizi inkâra isyana götüren gücümüzü aşan belimizi büken bize seni unutturan felâketler verme! Bize sana yaklaştıran senin rızânı kazanmamıza vesile olacak başı hayır ortası hayır âkıbeti hayır güzellikler ver
Allâh’ım senden keder ve belâ istenmez Bize bu dünyada da âhiret hayatında da “güzellikler” ihsan eyle!”

* * *

Sabır… Verilen nîmetlere boğulmadan bolluğa dalmadan kulluğu unutmadan… Cinlere insanlara hayvanlara rüzgârlara hükmeden dünyanın gelmiş geçmiş en büyük varlık sahibi kimselerinden Hazret-i Süleyman gibi…

Nîmetin şımartmadığı şımartamayacağı bir kulluk şuuru ile sabır…



İbadetlere sabır kulluğa sabır… Orucun meşakkatine namazın devamlılığına haccın rükunlerine zekât ve sadakanın hassasiyetlerine cihâdın zorluklarına…



Sabır âilelerde sabır… Zevc veya zevcenin hatalarına çocukları yetiştirip terbiye etmenin çilelerine; anneye babaya onların bazen çocukça isteklerine duygularına düşüncelerine yüksünmeden “öf” bile demeden…

Hazret-i Yâkub misâli evladının evlâdına yaptığını bile bile kınamadan küsmeden sabr-ı cemîl ile hâlini ve hüznünü sadece Allâh’a takdim ederek:
“…Ben sıkıntımı keder ve hüznümü sadece Allâh’a arz ediyorum…” (YûsuF 86)



Sabır nefsimizin bitmek tükenmek bilmeyen heveslerine doymaz iştihalarına azgın arzularına karanlık günah bataklıklarına bir ömür boyunca ensemizdeki şeytanın iğvalarına dost görünen düşman arkadaşlarımızın kandırmacalarına dünyanın maskeli ve yaldızlı yüzüne…



Sabır… Vefâsızlara karşı vefâya unutulmaya karşı unutmamaya gelmeyene gitmeye isteyeni boş çevirmemeye insanlara yüz ekşitmemeye arkasından konuşmamaya iftira atmamaya yalan söylememeye söz taşımamaya yüz-göz hareketi yapmamaya…



Sabır insanca yaşamaya müslümanca yaşamaya… Dininden inancından tâviz vermemeye emr-i bi’l-mârufa nehy-i ani’l-münkere hakkı ve sabrı tavsiye etmeye insanların hepsinin terk ettiği bir sünneti ihyaya unutulan bir farzı îfâya…



Sabır gecelerin gizlediği gözyaşlarına kuytuların gizlediği infaklara secdelerin şâhit olduğu teheccüdlere gözlerin şâhid olduğu kıraatlere tilâvetlere…


Sabır… için katlanılan zulümlere işkencelere çilelere yokluklara darbelere yalnızlıklara küslüklere hicretlere…



Allâh’ın her şeyi bütün teferruatıyla bildiğinin kulunu hiçbir zaman unutmadığının onun gücünün üstünde sorumluluklar yüklemediğinin her şeyin en hayırlısını takdir ettiğinin farkında olarak sabır!
“Sabır ve namaz ile ’tan yardım isteyin Şüphesiz ki o huşû sâhibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir Onlar ki kendilerinin hakîkaten Rab’lerine kavuşacaklarına ve O’na rücû edeceklerine inanırlar” (el-Bakara 45-46)



Bazen hareketsiz bazen hiç durmadan bazen susarak bazen konuşarak bazen bakarak bazen yüzünü çevirerek bazen yükün altına girerek…



Sabır amelle tevekkülle… Sabır gayretle alınteriyle…Sabır taviz vermeksizin direnerek… Sabır kalbini günah lekesiyle kirletmeden… Sabır incitmeden ve çok daha zoru incinmeden…


Sabır… Bir kardelen çiçeği misâli nârin nâzik ama kararlı… Ya da Nemrud’un ateşini gül bahçesine döndüren Hazret-i İbrahim gibi emredileni sadece emredildiği için ve emredildiği şekliyle yaptıktan sonra başa gelene boyun eğerek…



Zindanı mektebe yatağı ibâdethâneye sürgünü hicrete zahmet ve çileyi nîmete idamı şehâdete çeviren sabır! “Kuru sabır” değil sabır “kuru” değil!




Sabır sabır sabır…Varlığa da yokluğa da çileyede nîmete de ibâdete de sabır…

Sabır imanla ibadetle var olur Kur’ân’la kuvvetlenir gece ibadetiyle perçinlenir

Hazret-i Mûsâ’nın devrinde Firavun’un karşısında meydan okuyan sihirbazların diliyle Cenâb-ı Hak’tan sabır dileyelim:

“…Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver ve müslüman olarak canımızı al!” (el-A’râf 126)

Ya da Tâlut’un ordusunun Câlut ve askerleriyle karşı karşıya geldiklerinde ettikleri niyaz gibi:

“…Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır! Ayaklarımıza sebat ver ve kâfir kavme karşı bize yardım eyle!” (el-Bakara 250)