5417)- Ma'kıl İbnu Yesar (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Yasin suresini okuyun." [Ebu Davud, Cenaiz 24, (3121); İbnu Mace, Cenaiz 4, (1448).]

Bir kısım Hanefiler bu hadise dayanarak"Kişi amelinin sevabını bir başkasına bağışlayabilir, ameli kıraat, namaz, oruç, sadaka, hacc, hangi çeşitten olursa olsun farketmez" diye hükmetmiştir.

Mu'tezile وَانْ لَيْسَ لِِنْسَانِ اَِّ مَا سَعىَ "Kişi için ancak çalıştığı vardır" (Necm 39) ayetini göstererek itiraz etmiş ise de, ulema mukabil deliller zikrederek Mu'tezilî görüşü reddetmişlerdir (Feyzu'l-Kadir 2, 67).

Değerli Kardeşimiz;

Ölmek üzere olan kişinin yanında kelime-i tevhîd ve kelime-i şehâdet okunmasına telkin denilir.

Ölmek üzere olan kişinin, sağ tarafına çevrilerek yüzünü kıbleye gelecek şekilde yatırmak müstehaptır. Bu durumda olan kişinin yanında, hatırlatmak amacıyla kelime-i tevhîd ve kelime-i şehâdet okunur.

Hz. Peygamber,“ölülerinize (ölüme yaklaşanlara) lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz” buyurmuştur (Müslim, Cenâiz 1, 2; Tirmizî, Cenâiz 7).

Telkin yapılırken, “lâ ilâhe illallah” de, kelime-i şehadet, kelime-i tevhîd getir şeklinde bir yaklaşımda bulunulmamalı, yanında bunları söylemekle yetinilmelidir.

Ayrıca, ölmek üzere olan kişinin yanında Kur’an-ı Kerim, özellikle Yâ-sîn suresi okumak uygun olur.

Kur’an-ı Kerim’in sadece bir ciheti yoktur. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, “İnsana hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bütün insanın bütün hacatı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, cami bir kitab-ı mukaddestir. (Sözler. S.340)

Yani Kur’an-ı Mübin hayatımızı tanzim eder. Allah’a olan mesuliyetlerimizi gösterir, dünyaya geliş gayemizi, neler yapmamızı, nasıl ibadet edeceğimizi öğretir ve her şeyin hikmet ve mahiyetini anlatır. Hülasa Kur’an-ı Kerim bir zikir, fikir, dua ve davet kitabıdır.

Kur'ân-ı Kerimin tesir sahası sadece dünya ile sınırlı değildir. Onun mü'min ruhlara verdiği feyiz hayatta iken kalmaz, aynı şekilde kabir âleminde de devam eder, orada iken de ruhlarımızı şenlendirir, kabrimizde nur ve ışık olur.

Geçmişlerimizin ruhuna Kur'ân'dan nelerin okunması gerektiği hususunda Peygamberimiz (a.s.m.) şu tavsiyelerde bulunur: "Yasin, Kur'ân'ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah'tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu mağfiret buyurur. Yâsin'i ölülerinizin üzerine okuyunuz." (Müsned, 5:26)

Bu hadis-i şerif, Yasin Sûresinin hem ölüm döşeğinde olan hastaya okunmasına, hem de ölmüş mü'minlerin ruhuna bağışlanmak üzere okunabileceğine işaret etmektedir.

Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) rivayet ettiği şu hadis-i şerif de meseleyi açıklığa kavuşturmaktadır:

"Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini Cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar." (İbni Mace Tercemesi, 4:274)

İslâm âlimleri, ölünün ruhuna Kur'ân okunduğu zaman peşinden bir dua ile ruhlarına bağışlanmasını tavsiye etmişler, Sahabiler de bu şekilde yapmışlardır. İmam-ı Beyhakî'nin bir rivayetinde, Abdullah bin Ömer'in ölülerin ruhuna Bakara Sûresinden okunabileceğini tavsiye ettiği anlatılmaktadır.(Beyhaki, 4:56)

Bir Fâtiha'nın veya okunan bir Yâsin'in bütün ölülerin ruhuna aynı şekilde hiç eksilmeden nasıl ulaştığını da Bedüzzaman'dan bir nakille öğrenelim:

"Fâtır-ı Hakim nasıl ki, unsur-u havayı; kelimelerin, berk (şimşek) gibi intişarlarına ve tekessürlerine (yayılma ve çoğalmalarına) bir mezraa (tarla) ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedi (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de okunan bir Fatiha dahi, meselâ, umum ehl-i imanın emvâtına (ölülerine) aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, mânevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtri telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor.

"Hem nasıl ki, bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba olur. Aynen öyle de, Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer. (Şualar, s.576)

Zaten kabirdeki yakınlarımız devamlı surette bizden yardım beklemektedir. Bizden gelecek bir dua, bir Fatiha, bir İhlâsla nefes alabileceklerini bilmektedir. Çünkü kabir o kadar çetin şartlarla iç içedir ki, en küçük bir mânevî yardım dahi onun ruhunu serinletecektir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:

"Ölen kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır." ( Mişkatü’l- Mesabih, 1:723)

- Hanefî mezhebine göre de, bir insan akrabasının veya yakın dostunun kabri başında Kur’an okusa güzel olur(V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/49).

Şu ifadeler de Hanefî alimlerine aittir. “Ehl-i Sünnet ve cemaate göre, bir insan namaz, oruç Kur’an’ın okumak, zikir, hac gibi işlediği güzel amellerinin sevabını başkasına hediye edebilir(bk. Fethu’l-kadîr, 6/132; el-Bahru’r-Raik,7/379- Şamile-; Reddu’l-Muhtar, 2/263).

- Malikî mezhebinde ise –şartsız olarak- kişinin, kendi kabri üzerinde Kur’an okunmasını tavsiye etmesi caizdir(V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51).

- Şafii ve Hanbelî mezhebine göre, kişinin kendi kabri üzerinde Kur’an okumayı vasiyet etmesi caizdir. Çünkü, şu üç durumda Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır: Kabrin yanında okumak, okumadan sonra dua etmek, sevabını ölünün ruhuna niyete ederek okumak(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51).

İmam Nevevî’nin el-Memuunda da(15/521-522) şu bilgilere yer verilmiştir: Şafii mezhebinde daha çok şöhret bulmuş görüşe göre, Kur’an’ın sevabı ölüye ulaşmaz. Ancak, tercih edilen görüşe göre bu sevap –özellikle arkasından dua edildiği zaman- ölüye ulaşır.

- Bazı Şafii alimlerine göre, kabrin sahibi, -arkasından dua okunsun, okunmasın- kabri üzerinde okunan Kur’an sevabından faydalanır(Yusuf el-Erdebilî, el-Envar, 1/399).

- “Bir mezarlıkta okunan ve oradaki bütün ölülerin ruhuna hediye edilen Kur’an’ın sevabı, bölünerek mi, yoksa bölünmeden mi onların ruhuna gider?” şeklindeki bir soruya karşılık, Şafii alimlerinden İbn Hacer; “Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı bölünmeden tam olarak ulaşır, bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur” diye cevap vermiştir(bk. Buğyetu’l-musterşidîn, s.97).

Kişi kabrin başında kolayına gelen Kur'an ayetlerinden okur. Kabirde Kur'an okunması sünnettir. Çünkü Kur'an okumanın sevabı orada olanlara ulaşır. Ölü de hazır olan gibidir. Onun hakkında da Allah'ın rahmeti umulur. Kur'an okumanın peşinden kabulünü umarak ölüye dua edilir. Çünkü dua ölüye fayda verir. Kıraatin peşinden yapılan dua kabul olunmaya daha yakındır. (Vehbe Zühayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, (Terc. Heyet), 3/91-92)

Kabri ziyaret eden kimsenin Yâsin suresini okuması müstehaptır. Çünkü Hz. Enes'ten rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Her kim kabristana girer de Yâsin'i okur ve sevabını ölülere bağışlarsa, o gün Allah Teâlâ onların azabını hafifletir. Kendisinin de bu kabristandaki ölüler sayısınca sevabı olur.

Yine Hz. peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize Yâsin suresini okuyun." (İbn Mace, Sünen, Cenaiz, 24; Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 4)

Bir kısım Hanefîler, bu hadise dayanarak "Kişi amelinin sevabını bir başkasına bağışlayabilir, ameli -kıraat, namaz, oruç, sadaka veya hac- hangi çeşitten olursa olsun fark etmez" (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Akçağ, 15/239) diye hükmetmişlerdir.



Üstadımızın yanında devamlı kalan abilerden, hususan Bayram Yüksel Abiden çokça şunu dinlemiştik:

Üstadımız Yatsı Namazından sonra fazla beklemeden istirahata çekilir. İmsak vaktine 4-5 saat kala kalkar. Kur'andan Yasin, Fetih, Rahman, Tebareke, Amme gibi makbul sureleri... Arkasından Cevşen, Evrad-ı Kudsiye, Delail-ün Nur, Sekine, Tahmidiye ve Hulasat-ül Hulasa gibi evradları okur. Sonrada Peygamberimiz asm ve sair Enbiya başta olmak üzere, Evliya ve Alimlerden, kendi neslinden olan Seyyidler cemaatinden bütün talebelere kadar isimlerini yazdırdığı 1 metre boyunda 4-5 metre eninde bir dua şeceresi vardı. Onlara her gece ismen dua eder, okuduklarını onlara bağışlardı.