Cennette ışınlanarak Rahm-ı Maderden şu Dünya gemisine binen insan merak etmezmi ki bu yolculuk nereye..?
Gelenler ve gidenler; Nerden gelip nere giderler...? Kabir açmış ağzını bekler.. İnecek başka durak var mı.?
Kabir kapısı kapanmadan; Ölüm Öldürülmeden... Ahiretten başka mekan var mı .. ?
"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme."
Mezarlıklar işi bitmemiş insanlar ile dolu... Dünya malı Dünyada kalıyor..İnsan Maddesi ile birlikte ancak toprak olup kayboluyor..... Dünya ahiretin tarlası ise; oraya lazım olacak ürünleri ekmek lazım.. Günde 1 saatini ebedi bir hayat için harcamayanlar; Çok pişman olacaklar
"Ey İnsan.! Bu Dünyada Memur ve Misafir olduğunu unutma.!"
İnsan dünyada vazifeli bir memurdur.. Vazifesi yaratıcısına kul ve ayine olmak vatan-ı aslisi olan cennete hazırlanmaktır...
Ve misafirdir.. Geldiği gibi gidecektir.. Hiç bir güç onu burda tutmaya yetmez.. Madem misafirdir edepsizlik etmesin.!
Sık sık ölümü düşünmeye çalışın bunu düşüne düşüne kendinizi öyle bir duruma getirin ki ölüm artık size korkunç tehlike gibi görünmesin size bir dost bu dertli yaşamın zorlukları içinde iyilik etmek için çırpınan ruhunuzu kurtaran ruhunuzu bir teselli ve armağan yerine kavuşturan bir dost olarak görünsün. (Bezuhoy)
Ölümü düşündün mü hiç?
Cevabın muhtemelen; “evet” oldu…
Hangimiz düşünmedik ki? O “son” dediğimiz anda “ölüm gelse” dedik… “Gelse de beni de alıp götürse. Tıpkı götürdüğü diğer canlar gibi… Hem neden yaşıyorum ki?”
Peki ölümü böyle mi düşünmeli? Kurtuluş mu? Yoksa ölüm dost mu? Ya da korkunç?
Ölüme mânâ vermek zorunda mıyız? İç içe yaşadığımız şeye ne mânâ verebiliriz ki? İşte bu veremeyiş bizi acizleştiriyor…
Kafamızdan anında siliveriyoruz ölüm gerçeğini… Ve o koca gerçek bir anda basit bir düşünce oluveriyor kafamızdan gelip geçen ve hatta gereksiz!...
Ölüme duyulan korkuyu bertaraf edebilmek için süsleriz onu… “Ölümü sevmeli”
Gerçekten sevmeli mi? Peki ölüm nasıl sevilir?
Görmediğin duymadığın hissetmediğin şeyi sevmekte ne?
Korkuna felsefe giydirmek! İşte koca bir acziyet...
“Ölümden korkmuyorum” diyen insanlar bana samimi gelmez. Bu mantıksız bir baş kaldırıdır. Çünkü insanoğlu bilmediğinden illâki korkar. Kaldı ki bildiklerinden bile!
Ölümle dost olamaya çalışmaktansa güzel bir ölümü hak etmeye çalışmak daha insancadır bana göre. Ölümle dost olmaya çalışmak sadece bir züğürt tesellisidir. Çünkü hiç bir canlı ölümle dost olamaz.
Sadece ile olabilir ki bunun için nefsini yok etmesi gerekir.
Öte yandan…
Ölümü sevmek işe yarayabilir mi?
Peki neye?
Ölüm korkusunu bertaraf etmeye… Ölümü sevmek kendini sevmekle eş değer değil midir?
Kendini seven kişi ölmek istemez… Ve bu istemeyişi farklı yorumlama çabası içerisine girer… Yani; “ben ölümü seviyorum.”
Hayır! Sen kendini kandırıyorsun…
Kendinle dost olmalısın kendine saygı duymalısın… Kendine duyduğun saygı nispetinde insan olur ve insanca yaşarsın…
Gerçek insan ölümden korkmaz… Ölümü sever. Gerçek insan ölümü bilmediğinden ve korkusunu ört bas etmek için sevmez ölümü…
Gerçek insan ölümü çok iyi bilir. Ölüm onun için kavuşma anıdır… Ebedi istirahatgâh(!)a göçten ötesidir gerçek insan için ölüm…
Zordur ağırdır çilelidir…
“Nasıl olsa öleceğim…” “ Her şeyi yaşamalıyım…” “ İki günlük dünyada ne yaşasam kârdır…”
Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
Emin ol kötülerde en az senin kadar ölümü düşünüyor ve seviyor… Hatta ölüm kötünün tek tesellisi… Ölüm ve uzun bir hayat… Her kötü uzun bir hayat diler… Fakat bu dileyiş ölümü sevmeyeceği manasına gelmez… Kötü insan işine gelen her şeyi sevecektir. Ölüm onun en son dilediği şeydir ve o noktada sevdiği…
İnsan gibi ölmek için insan gibi yaşamak zorunda olmamız gerektiğini her an düşünmek en güzel olanı …
Hayatta şirin şeyler yaşamak ve ölümle bu şirin şeylerden ayrılmak zorundalığı insanları karamsarlaştırır ve ağızlarından tuhaf sözler çıkartır…
“Yaşayın! Ne yaşasanız kâr… Hem ölümden korkmayın! Ölümde güzel!”
Fakat…
Ölüm mü’mine güzel… Ölüm insana güzel… Ölüm ölümü ciddiye alana güzel… Ölüm ölümü yaratanı lâyıkı ile hatırlayana güzel…
Ölüm herkese güzel olsaydı ’ın adaleti sorgulanmaz mıydı?
Ölüm teselli değildir. Ölüm dost değildir… Eğer gerçek bir insansan değil ölüm sana her şey ve herkes dosttur!
Yüreğimi aşkına kurban eyle!
Gözümün yaşı ile sabredenler gibi kavuşmak nasip eyle!
Sana kavuşmanın adı ise ölüm.. ölümü sevdir bana
Soğuk deymesin şu dilime en sıcak kelime olsun.. vuslatın adı..
Ya İlahi..
Ölümü özleyen bir beden de ben olayım!
Ölümlerin en güzeline talibim
Faniliğe rağbet ettirme
Ömrüme ömür bereketi ver ki..
Ellerim boş gelmeyim o en güzel kavuşma anına..
Ömrümü tükettiğim yerlerin adını malımı harcadığım yerlerin adını güzel eyle..
Bedenimi yıprattığım yolları hayır eyle
Hesabımı kolay amelimi bol ve güzel eyle..
Ya İlahi..
Sen'in için yaşayıp.. Sen'in için öleyim..
Öyle bir iman ver ki Ya İlahi..
Yalnızca Sen'in için yanayım..
Amin Amin Amin