Bana babamı anlat anne
Anlattıklarının içinde bende olayım
Sarılmalar öpmeler kucaklamalar olsun
Buram buram babam koksun.
Akşam elimde çay otururken, küçük kızım "anne dedemi anlatsana" dedi.bardağım elimde yudumladığım çay boğazımda kaldı.Hangi anımı anlatacaktım.Zaman kazanmaya çalıştım, kırık bir tebessüm acı bir rüzgar gibi dolaştı yüzümde.Güzel olan bir şeyler aradım, bulamadım. Olmayan anılarımın içinden bir türlü çıkamadım anne...
Dedeniz... dedim. Dedeniz...
Gerisi gelmedi öylece suskun kaldım.Kızım belki üzülürüm diyemidir bilmem "sonra anlatırsın anne ödevimi unuttum " demesiyle ben zamanda yolculuğa başladım.Mutfak camında çocukluk anılarım ve cama vuran yağmur damlaları yarışmaya başladılar, kah anılarımın aksi vuruyordu cama, kah yağmur dalgaları.
Bana babamı anlat anne
Anlattıklarının içinde bende olayım
Ama sağlık güzellik mutluluklar olsun
Çünkü ben hep acıları biliyorum.
Odasını hatırlıyorum...oyma pencerenin önünde, bir ecza dolabı surahi ve bardağı,pencerenin dibine serili bir yatak...ve solgun yüzüyle hasta babam ...kah oturur kah yatardı.
Küçücüktüm daha... dünyanın dertlerinden tasalarından habersiz, kendimce oyunlar kurardım. Beni seyrederdi, gözleri nemli ve hüzünlü olurdu çoğu zaman, neler düşünürdü acaba?..arda bir babamın yatağına girer yorganı başıma çekerdim, saklambaç oynardım.Ne çok severdim bu oyunu...yatak babam kokardı, babamsa ilaç kokardı... Dünyanın en güzel kokusu gibi gelirdi bana, avuç avuç içtiği rengarenk ilaçlar ne kadar hoş görünürdü gözüme...
Bana babamı anlat anne
Anlattıklarının içinde bende olayım
Okuluma götürsün, beni
Öğretmenime sorsun derslerimi
Babam kendini iyi hissettiği günlerde elinde bastonu ağır ağır çarşıdaki dükkanımıza giderdi.Birzamanlar sayısını bilmediği işçilerinin çalıştığı dükkanında sadece ilk ve ortaokul çağındaki iki abim ve akrabalardan birkaç genç vardı.Onların başında oturur, yol gösterirmiş eve dönüşü yorgun ve bitkin olur, balkonda oturur biraz dinlenirdi ...
Babamın elindeki bastona takılırdı gözlerim, hiç yakıştıramazdım... daha kırkbeş yaşındaydı, hem dedeler kullanmazmıydı bastonu?
Bastonu yerine bir elinde ben, bir elinde okul çantam beni okula götürmesini hayal edrdim...ederdimde bir türlü söyleyemezdim...
Bana babamı anlat anne
Anlattıklarının içinde bende olayım
Ölüm acısının çökmediği
Babamın ölümünün yıldönümü olmadığı bayramları anlat
Bir Ramazan Bayramı sabaha karşı babam amcamın sırtında eve geldi.Gidişini hatırlayamıyorum o sahneler kilitlendi gözümün önüne.Amcam odasına götürdükten sonra birden çığlıklar,ağlamalar başladı.Beni başka yere götürmüşlerdi, ne olduğunu tam anlayamamıştım.Ölüm acısını anlayamayacak kadar küçüktüm...bir damla göz yaşı bile dökmemiştim, fakat o gün dökmediğim bu yaşlar benden intikamını en acı şekilde hayatım boyunca almıştı.Herkesin gözünde yaş,yüzünde acı, hüzün bense kabahat işlemişçesine sesiz ve durgundum.Arada gülmelerim bile olmuştu, sonraları o günümden utandım ve hala suçluluk duyarım... babam"küçük kızım bir damla gözyaşı bile dökmedi ardımdan üzülmedi"demişmidir anne!..
Ölümünün üzerinden bir müddet geçmişti.Okulda öğretmenimiz, babanızın mesleği nedir diye soruyordu, sıra bana geldiğinde, öldü diyemedim... belkide öldüğünü hala kabullenememiştim.Odasında görmeye alıştığım manzarada yoktu artık, anlamalıydım, kabullenmeliydim aslında.... öğretmenimin sorusuna ayakkabıcı diye cevap verdim.Bir arkadaşım yerinden fırlamışçasına kalktı ve,
"yalan söylüyor öğretmenim onun babası öldü"
Bir çocuk nasıl bu kadar merhametsiz olabilirdi...İşte o an ölüm acısı çökmüştü içime. Çok canım acıyordu, küçücük yüreğimde dayanılmaz acılar hissediyor, yüreğimi biryerlere sığdıramıyordum.Sen hiç fark etmedin anne, işte ben o gün sabaha kadar ağlamıştım...Ve başlangıcım olmuştu bu ağlamalar, çokça tekrarlandı durdu...
Hani sen birgün "zaman her şeyi eskitir kızım" demiştin anne...
Bak işte eskimiyor, eskitemediğim çocukluğum bana acı veriyor, birkenara atmaya kıyamıyorum.çünkü onlar yalancı baharı bile göremediler anne....
Bana babamı anlat anne
Anlattıklarının içinde bende olayım
Sarılmalar öpmeler kucaklamalar olsun
Buram buram babam koksun...
Masum çocukluğum yüreğimin bir köşesinde yaşanmamış anılarımın nöbetini tutuyor hala...O’nu çok özlüyorum içimin dinmeyen sızısı, kanayan yarası,kesilmeyen fırtınası oldu hep.
CANIM BABAM; Çok kısada olsa beraberliğimiz, iyiki benim babamsın... seni çok seviyor, çok da özlüyorum...
Mekanın cennet olsun, nur içinde yat!...(en küçük kızın)...
Cemile Ünal