2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Hüzün yılıyla gelen...

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 42.870, Level: 100
    Points: 42.870, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 4,9%
    Overall activity: 4,9%
    Achievements
    Zümrüt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Yer
    ıstanbul rize
    Mesajlar
    7.510
    Points
    42.870
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    24

    Standart Hüzün yılıyla gelen...


    Asr-ı Saadetin Olaylarını kronolojik bir sırayla okurken o ‘saadet asrı’nda bir ‘hüzün yılı’ çıkar insanın karşısına: nübüvvetin onuncu yılı. Bu yıl bizatihî Resûl–i Ekrem aleyhissalâtu vesselamın ifadesiyle ‘senetü’l–hüzün’dür. Yani o seneye bu adı veren bizatihî Hz. Peygamberdir.

    Nübüvvetin onuncu yılı gerçekten hüzün yılıdır. Zira bu yıl içinde onu kavmine ve kabilesine karşı koruyan amcası Ebu Talib öldüğü gibi o dışarıda her ne sıkıntı ve eziyete uğrarsa uğrasın evine döndüğünde huzur ve sükûn bulmasını sağlayan ‘anneler annesi’ eşi Hz. Hatice de vefat etmiştir. Ve bu iki ölüm dolayısıyla Hz. Peygamber’in evde ve ev dışında ‘sığınaksız’ kaldığında gemi azıya alan Mekkeli müşrikler onu öldürme planları yapmaya başlamışlardır. Bu yüzden Taif’e iltica etme teşebbüsünde bulunan Nebiyy–i Zîşan (a.s.m.) bir büyük darbeyi de oradan yemiş; iltica talebiyle gittiği bu şehri taşlanarak terketmiştir.

    Resûl–i Ekrem’in (a.s.m.) iki vefatın akabinde en ziyade zulme maruz kaldığı ve kendisini en ziyade savunmasız bulduğu bu yıl diğer taraftan onun ubudiyetin en kemal çizgisine ulaştığı yıldır. Esbab dairesinde herşeyin aleyhine dönmüş gözüktüğü o ortamda Efendimiz aleyhissalâtu vesselam ‘aczini dergâh–ı ilahîde mühim bir şefaatçi yapma’nın eşsiz bir örneğini yaşama imkânını da sağlamıştır. Hz. Peygamber’in taşlanarak Taif’ten kovulduğu ancak bir bağa sığınması sayesinde taşların vücudunu daha fazla yaralamasından kurtulduğu bir hengâmda yaptığı ilk iş namazdır. Resûl-i Ekrem (a.s.m.) sığındığı o bağda biraz dinlenip sükûn bulduktan sonra yarasını temizleyip abdest almış ardından da iki rekat namaz kılmıştır. Namazın sonunda Rabbine sunduğu münacat ise Rububiyet-ubudiyet ilişkisinin tarifsiz bir örneğidir. Meali dahi insanı huşû ve huzûa getiren bu münâcatta Nebiyy–i Zîşan (a.s.m.) bir ‘abd-i aciz’ olarak Kadîr-i Rahîm’e şöyle seslenmiştir:

    “Yâ ! Gücümün zayıflığını tedbirimin azlığını halk nazarında hakîr görülüşümü sana arz ve şikâyet ediyorum.

    Yâ erhamu’r–râhimîn! Sensin zayıf düşenlerin Rabbi! Sensin benim Rabbim!

    Sen beni kime bırakıyorsun? Senden uzak olan ve beni gördükçe suratını asan kimselere mi? İşimi eline verdiğim düşmana mı?

    Eğer Senden bana karşı bir azap yoksa hiç gam çekmem.

    Senin af ve mağfiretin benim için gazabından daha geniştir.

    Senin üzerime gazab indirmenden yahut gazabının üzerimde yerleşmesinden Senin karanlıkları aydınlatan dünya ve âhiret işlerini düzene koyan Vechinin Nuruna sığınırım!

    Herşey Senin rızan içindir ve bütün güç kuvvet de Sendedir Senin Elindedir!”

    Müthiş bir teslimiyet yüklü bir münacattır bu. Hz. Peygamber kendi durumu uğradığı eziyeti dergâh-ı ilâhîye şikayet ettikten sonra “Eğer Senden bana karşı bir azap yoksa hiç gam çekmem” diyerek bu yaşadıkları Rabbi tarafından bir gazap ve bir itab olarak gelmedikten sonra bütün bunlara razı olduğunu bildirmekte; ve doğduğu yerin ölümüne susadığı sığındığı yerin ise taşlamayı seçtiği o şartlarda nihaî sığınağın o olduğunu ve buradaki herşeyin O’nun için olduğunu teyid etmektedir.

    Bu münâcatın hemen ardından vuku bulan ilk olay son derece manidardır. Mekke’de barınamayan Taif’ten de taşlanarak kovulan Hz. Peygamber’in yanına sığındığı bağın Hıristiyan kölesi Addas gelecek ve bağın sahibi iki Mekkeli müşrikin yolladığı birkaç salkım üzümü getirecektir. Efendimizin o esnada Addas’la yaptığı üç-beş dakikalık sohbet Addas’ın nereli olduğu Addas’ın memleketi Ninova’nın Hz. Yunus’un memleketi olduğu Peygamberlerin ‘kardeşliği’ üzerinedir. Sohbet-i nebevîden bu kadarlık bir hissedarlık Hıristiyan köle Addas’ın kalbini İslâm’a açmasına yetmiştir. Mekke ve Taif örneğinde görüldüğü üzere kendi kavim ve kabilesinin ona yüz çevirdiği hengâmda umulmadık bir anda umulmadık bir yerde umulmadık bir kişiden gelen bu hidayet Resûl-i Ekrem’in (a.s.m.) az önce ettiği münacata karşı dergah–ı ilâhîden taze bir kabul mesajı niteliğindedir.

    Mecnun Misali Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama.
    Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil Mevlâ’dır Hep…

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: Hüzün yılıyla gelen...

    Allah razı olsun...
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

Benzer Konular

  1. Hüzün güzeldir hüzün gibi yaşayana...
    By SiLa in forum Hüzün Köşesi
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 25.01.17, 07:07
  2. Hüzün yılıyla gelen...
    By mehasin in forum Sevgi Defteri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 21.03.10, 15:45
  3. HÜZÜN gülmüyor yüzüm !! ( aşkımsın HÜZÜN )
    By ArzuNur in forum Hüzün Köşesi
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 09.07.09, 21:27
  4. Haydan gelen huya gitmez,Hayy'dan gelen hu'ya gider...
    By Konyevi Nisa in forum Hikmetli Sözler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.06.09, 09:31
  5. Hüzün ki...
    By İslam-Gülü in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 07.03.09, 08:34

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •