Sayfa 1/2 12 SonSon
12 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: ALLAH’IN Sevdikleri

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart ALLAH’IN Sevdikleri

    Kur'ân; Cenâbı Allah'ın insanlarda sevdiği sıfatların özelliklerini, detaylı olarak bildirmektedir. Bunlar, nefsin arınarak yücelmesi için mutlaka kazanılması lüzumlu niteliklerdir. Yaratılış ve devam eden oluşta; yaratılan varlıkların olgunlaşarak kemale erebilmesi için, Allahü Teâlâ'nın birbirine zıt iki isim sıfatı olan yüceliğin sembolü Celâl (Yaratılışın negatif kutbu) ve güzelliğin sembolu Cemal (Yaratılışın pozitif kutbu) isimleri devreye girmektedir. İnsanlar; bu iki zıt kuvvet olan Celâl ve Cemal oluşumları ile yoğrulur, çile çeker ve olgunlaşırlar. Bu, yaratılışın temel kanunudur. İnsanlarda sevilen özellikler, Cenâbı Hakk'ın Cemal, sevilmeyenler de Celâl görüntüleriyle ortaya çıkmaktadır.(Bkz.Bu Kitap, yaratılış kanunları

    Sevilen mutlu benliklerin başında Takva Sahipleri gelmektedir. Muhsinler, Salih Amel Sergileyenler, Tövbe Edenler, Sabır Edenler, Tevekkül Edenler, Adil Olanlar ve Temizlikte Titizlik Gösterenler Cenâbı Allah'ın sevdiği kullarıdır. Bu özelliklerin tümü Allahü Teâlâ'nın katında en yücelmiş ve bütün işlerinde dürüst, samimi ve sevgi üzere olan takva sahiplerinde toplanmıştır. Kurtuluşa ve esenliğe erişmenin mutlak anahtarı, ancak ilâhî sıfatları özünde toplayan takva yaşamı ile mümkün olur.

    Cenâbı Hakk'ın sevgisine ulaşabilmek için, Kur'ânı Kerîm'de sevgi kelimesi ile vurgulanan özellikleri çok iyi bilmeli, hepsini uygulama gayreti içinde olmalıyız. Ankebût 29/69: " Bizim yolumuzda didinenleri Biz, mutlaka yollarımıza ulaştıracağız... "

    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    TAKVA SAHİPLERİ

    Takva
    ; korunma, sakınma demektir. Yüce Yaratıcı'ya karşı sorumluluk duyarak, her türlü günahlardan kendini korumanın, niyet ve gayreti içinde olmadır. Allah'ın rızasını kazanmak için, O'nun himayesine girerek emirlerine sımsıkı sarılmak ve yasaklarından da sakınmaktır. Korunmak istenilen günahlar nelerdir? Bunların başında takvanın zıddı olan şirk yani Allah'a ortak koşma ile küfür yani örtme manasına gelen Allah'ı inkâr etme nankörlüğü ve imansızlık gelir. Kur'ân; nefsin kötü sıfatlarından zulüm, bozgunculuk, kibir, yalancılık, her türlü azgınlık, hainlik, israf v.s. den de korunulması gerektiğini belirtmektedir. Takvanın ilk şartı; insanın Yaratıcısı'na karşı minnet ve şükran borcunu farkedip, kul olduğunu sezme bilincine ermesidir.

    Takvanın, Kur'ânı Kerîm'de ve din lisanında çok önemli bir yeri vardır. Takva sahipleri, Allah'ın Resulünü örnek alarak, ibadeti ve insanlara hizmeti "Muhammedî şefkat" anlayışı ile yaparlar. İman da, hareketlerde ve ibadette mükemmellik sergilerler. Böyle bir gayret içinde olan mü'minler, nefsini kötü sıfatlardan arındırarak kazandığı ilâhî ahlâk ile kemale erer ve takva sahibi kul olma mutluluğuna erişirler. Kurtuluşa erenler onlardır, cennet onlar için hazırlanmıştır. Takva sahipleri, Kur'ân'a göre Cenâbı Hakk'ın sevdiği kullarının başında gelmektedir.

    ALLAH TAKVA SAHİPLERİNİ SEVER

    3/76: ...Allah, takva sahiplerini sever.
    16/128: Hiç kuşkusuz ki Allah, takva sahipleri ve ihsanda bulunanlarla beraberdir.


    Allah'ın dostluğuna ve sevgisine takva sahipleri erişmişlerdir. İmanın kuvvetlendirilmesi ve nefsin kötülüklerden arındırılması ile kemale eren takva sahipleri, Allah'ın kendilerine ihsan ettiklerini, onlar da insanlara ihsan etmek suretiyle yansıtan yüce benliklerdir.

    ALLAH YANINDA EN DEĞERLİ İNSAN

    49/13: ... Muhakkak ki, Allah yanında en değerli olanınız, takvaca en ileri olanınızdır...

    Her insan, doğuştan Allaahü Teâlâ'ya aynı uzaklıktadır. Ancak kendi amelleri (çalışmaları) neticesinde değeri artar veya eksilir. Kur'ân; insanın mevki, sınıf, zenginlik, ırk, iklim, bölge farkından kaynaklanan üstünlüklerini tamamiyle siliyor. Onların yerine, yegâne değer ölçüsü olarak insanın kendi niyet, gayret ve çalışmasının ürünü üstünlükleri, esas ölçü olarak alıyor. Kur'ân: " Allah katında en değerli ve şerefli insan, takvası en ileri olandır. " prensibini yaratılış kanunu olarak açıklıyor. Allah katında insanlar arasındaki eşitlik takva ile değişiyor ve o üstünlük ölçüsü oluyor. Kul, yalnız ve yalnız şahsî gayret ve çalışmaları ile yücelmektedir. Zümer 39/61: " Takva sahiplerini Allah, kendi başarıları ( iman ve ibadeti ) sebebiyle kurtuluşa çıkarır... "

    Dünya hırsına kapılan ve Allah'ın yasalarını uygulamayan servet şımarığı zenginler, menfaatçi devlet adamları, kibirli aristokratlar v.s. Allah katındaki değersizlikleri, bu yaratılış kanunu ile daha iyi anlaşılmaktadır. İnsanların yaratılış yasalarına uygun gayret ve çalışmasının mahsulü iyilik ve güzellik sergilemeleri cennetlerini kazandırcak, yaptıkları zulüm ve nankörlükler de azab ile acı çekmelerini ve cehennemi gerektirecektir.

    KUR’ÂN HİDÂYETE ERDİRİR

    2/25: İşte o Kitap. Şüphesiz, takva sahiplerini hidayete erdiricidir. O takva sahipleri ki gaybe iman ederler, namazı dos doğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infak ederler. Onlar, sana gönderilene (Kur'ân'a) ve senden önceki peygamberlere gönderilene de iman ederler ve ahirete de kesinlikle inanırlar. İşte böyle kimseler, Rablerinden gelen bir hidayet üzerindedirler. Mutluluk ve kurtuluşa kavuşanlar da onlardır.
    47/17: Hidayete ermiş olanların da Allah, hidayetlerini arttırdı ve onlara takvalarını verdi.


    Cenâbı Allah; hidayete erdirici olarak temel ve tek kaynak yalnız ve yalnız Kur'ân Kerîm olduğunu vurgulamaktadır. Kur'ân Arapça indiğine göre bu lisanı bilmeyenler hidayete nasıl erecekler? Muteber Kur'ân çevirilerini okumak, muhakkak ki en doğru bir yoldur. Böylece Kur'ân'ı çok iyi anlamak ve üzerinde düşünerek ilâhî yasaları öğrenmek, hidayete ermenin başlıca kaynağı olduğu vurgulanmaktadır.

    Araf 7/172'de buyrulduğu gibi doğuştan Rabbini bilme özelliğine sahip olan insan, kul olduğunu hissederek Yüce Yaratıcı'sına karşı şükran borcunu farketme şuuru ile dolar. Nefs, gönlündeki cereyanı duyunca gerçekleri görmeye başlar ve takva doğar. Artık o insan iman ederek namaz ve infak ibadetini zevk edinir.

    Hidayet; yanlıştan kurtulup doğru yola girme, çirkin ve kötüden kurtulup güzel ve iyiye ulaşma anlamına gelmektedir. Hidayete ermede, takva sahibinin gönlündeki kulluk ateşini yakarak, korunmaya talip olması şarttır. Cenâbı Allah'ın da kulundaki sevgi cereyanına cevap vermesiyle iman gerçekleşir. Böylece ilk imtihanı geçen kul, hidayet yolları açılarak gaybe iman, namaz ve infak temelleri ile ibadet etme mutluluğuna erişir. Peygamberlere, kitaplara ve ahirete kesinlikle iman etme hidayetin devamıdır. Hidayet, bir eğitim, yetişme olayıdır ve buna mertebe mertebe ulaşılır.

    Gaybe iman; gizli olana görünmeyene iman demektir. Kur'ân da Allah'a iman, gaybe iman şeklinde tanımlanmaktadır. Allah'a iman ile gönülde hissedilecek ve hidayet ile de Allah'ı gözle görüyormuş gibi bilinecektir. Allah'ın melekleri de bize gizlidir. Dünya hayatından sonra yaşam anlamındaki ahiret de gizlidir. Onlara da kalben ve kesinlikle iman edeceğiz. İnfak; Allah'ın bize verdiği nimetlerden başkalarına da pay ayırarak vermedir.

    Yukardaki ayetleri toparlayıp özetlersek: " Şüphesiz O Kitap yani Kur'ânı Kerîm, takva sahiplerini hidayete erdiricidir. Doğuştan Rabbini bilme yeteneğine sahip olan insanlardan Yüce Yaratıcı'sına karşı görevli olduğunu hisseden takva sahipleri, Rabbine sığınarak günahlarından korunmayı istediği zaman, onlar Kur'ânı Kerîm aracılığı ile doğru yola, güzele ve iyiye ulaştırılır. Bu yol yani hidayete erme, Allah'a mutlak iman, namaz ve infak temellerine oturarak başlar. Peygamberlere, İlâhî Kitaplara ve Dünya hayatı sonrası ahirete de kesinlikle inanmak şarttır. İşte Kur'ân'daki ayetlerle bu gerçekleri ve oluş sırlarını öğrenerek mutlu olunacak, asıl gerçek ve ebedi olan ahiret hayatı yaşamında da kurtuluşa erişilecektir.

    NEFSİNİ ARINDIRAN KURTULMUŞTUR

    91/7: ... Nefsi ve onu düzgün bir biçimde şekillendirdi.
    91/8: ... Sonra da ona kötülük ve takvayı ilham etti.
    91/9: ... Benliğini temizleyip arındıran gerçekten kurtulmuştur.
    91/10: ... Onu kirletip örtense kayba uğramıştır.


    " Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene. " Cenâbı Allah, insanı temsil eden nefsi yarattı, ona ruh vererek hayatiyet kazandırdı ve onu güzel biçimde donattı.

    "Sonra da ona kötülük ve takvayı ilham etti." İlham; Allah tarafından kalbe gelen mana, sezgiye ve hissedişe dayalı inanış demektir. Cenâbı Allah insana; neyin kötülük yani nefse zararlı olduğunu, neyin iyilik takva yani nefse faydalı olduğunu ayırt etme özelliği verdi. Zulüm, nankörlük, yalancılık, bozgunculuk, şehvetin esiri olma, hainlik, alaycılık, v.s. gibi fiiller yapıldığında; işte bunlar kötü işlerdir, nefsi kirletir, bunun için de yapılmamalıdır. İyilik ve güzellik sergilemek, hayır işlerinde yarışmak, infak etmek, sabırlı ve adaletli olmak v.s. gibi fiiller yapıldığında da, işte bunlar iyi işlerdir, takvadır, nefsi temizleyip arındırır, bunun için de yapılmalıdır. İşte bu iyiyi ve kötüyü ayırt etme, insanlara doğuştan ilham edilmiştir. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur : " Fetvacılar sana fetva verselerde, sen bir de kalbine danış."

    Nefsini kötülüklerden temizleyip, takva ahlâkı ile terbiye edenler kurtuluşa ermişler, fenalıklarla kirletenler ise kayba uğramışlardır.

    HACCA TAKVA AZIĞI İLE GELİN

    2/197: Hac vakti bilinen aylardır... Hac seferinize yetecek miktarda yanınıza azığınızı (yiyeceğinizi-paranızı) alın. Elbette en hayırlı azık da takvadır...
    7/26: Ey Ademoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır.


    Cenâbı Allah; nefsin kötü sıfatlarını temizleyerek takva imanı ve ahlâkı ile hacca gelinmesinin daha hayırlı olacağını öğütlemektedir. Kur'ân; infak, namaz, zekât, af edici ve dileyici olma, sabır tevekkül, oruç, muhsin olma, ahde vefa, adalet ve ilim gibi ilâhî sıfatları kazanmakla takva sahibi olunacağını belirtmiştir.

    Takva elbisesi giyilmeden, İslâmiyetin beşinci şartı olan hac görevini yerine getirmenin erdiriciliği ise eksik kalmaktadır. Ancak takva sıfatları kazanılarak yapılacak hacca gitmenin sevabı çok daha büyük olacaktır. Cenâbı Hakk'ın sevgisine ulaşmanın mutlak yolu takvadan geçmektedir. Yunus 10/63: " ... Allah'ın dostları, iman edip de takvaya sarılmış olanlardır."

    Cenâbı Allah'ın rızasını kazanabilmek için, dünyanın muhtelif bölgelerinden gelen iman sahipleri, her yıl Kâbe'ye akın etmektedirler. Peygamber Efendi'mizin : " Kim Allah için hacceder, bu esnada kötü söz ve davranışlardan sakınırsa (kul hakları müstesna) annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak hacdan döner. " hadisi, haccın günahlarından affedilmesi ilkesine açıklık getirmektedir. Ancak takva sıfatlarından oluşacak takva elbisesi ile hac ibadeti sağlamlaştırılmalıdır ki, Cenâbı Allah'ın rahmetine ve sevgisine erişilebilsin.

    ALLAH’IN YARDIMCILARI

    61/14: Ey iman edenler! Allah Dini'nin yardımcıları olun! Hani Meryemoğlu İsa Havârilerine : " Allah yolunda benim yardımcılarım kimdir? " demişti de, Havâriler : " Biziz " cevabını vermişlerdi...
    47/7: ... Siz, Allah'a (Din'ine) yardım ederseniz, O'da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.
    42/31: ... Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.


    Kur'ân, iman edenleri Allah'ın Dini'ne yardımcı olmaya çağırmaktadır: " Ey mü'minler! Allah'ın rıza ve şefaatini kazanmak için, bütün irade ve gücünüzle Allah'ın yasalarına uyun, Resulüne yardımcı olun. Nasıl Hz. İsâ'nın Havârileri, Allah yolunda onun yardımcıları olmuşsa, siz de Peygamberinizin davetine uyarak, Cenâbı Allah için O'na tam bir iman ile yardım edin."

    Havâriler, kelime anlamı olarak "Yardımcı" demektir ve Hz. İsâ'ya ilk iman eden ve ona yardımcı olan on iki yüce zata verilen isimdir. Onlar balıkçılıkla geçiniyorlardı. Dini yaymak için ayrı ayrı uzak yerlere gitmişler, Hz. İsâ'ya Cenâbı Allah tarafından vahy ile gönderilen ilâhî yasaları, insanlara ulaştırmada büyük gayret göstermişlerdi.

    Peygamber Efendimize ilk iman eden ve onun yardımcıları durumunda olan Sahâbeler'den, takvası en ileri durumdaki yüce zatlar da Havâriler mertebesindedir. Onlar da Allah'ın Resulünün yanında gayretle didinmişler, hayatlarını hiçe sayarak içtenlikle çalışmışlardır. Peygamber Efendimizden sonra da, İslâmiyetin bütün Dünya'ya yayılmasına gayretli çalışmalarıyla sebep olanlar de, muhakkak ki Cenâbı Allah'ın yardımcılarıdır.

    İslâmiyette, peygamberlik ile velilik mertebesinin en üst basamağı arasında bir yüce makam daha vardır: Sıddîkiyet. Sıddîkiyet, sadakat ve doğrulukta en ileri olma hali demektir. Peygamber Efendimizin, en yakın sadık dostu ve yardımcıları durumunda olan Hz. Âli ve Hz. Ebubekir, İslâm bilginlerinin de ittifak ettikleri gibi, bu mertebenin yüce temsilcileridir. Nisa 4/69: " Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle ve barış sever olan salih kişilerle beraberdir..." Cenâbı Allah'a yakınlık derecesinde olanlar; peygamberler, sonra sıddîklar, sonra Allah yolunda canını seve seve feda eden şehitler, daha sonra da iyi ve barışsever işler üreten mü'minler (Allah'a iman edenler) olarak gösterilmiştir.

    Cenâbı Allah; nasıl ki iman eden kulunun mutlak dostu ve yardımcısı ise, ayni şekilde insanlardan da Kendisine sığınıp, ilâhî yasalarına tamamiyle uyarak kulluk görevlerini eksiksiz yapmalarını istemektedir. İbadet etmekle de kulluk tamamlanmıyor, başkalarına da öğretmek esas olmalıdır. Ancak bu şeklide dost ve yardımcı olunabileceği vurgulanmaktadır. Böylece Allah da kullarını kötülüklerden korur, ayaklarını kaydırmaz ve sonsuz kurtuluşa kavuşturur.

    ALLAH’IN DOSTLARI VELÎLER

    2/257: Allah, mü'minlerin Velisidir...
    10/62-64: Biliniz ki Allah'ın velilerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edipte takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de müjde vardır onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme olmaz. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.


    Veli; dost, yardımcı, koruyucu demektir. Velinin çoğulu ise evliya'dır. Kur'ân'da Cenâbı Allah'ın isim sıfatlarından biri olan veli, halifelik görevi verilen kâmil insanın da sıfatı olarak belirtilmiştir. Yüce Yaratıcı ile kul arasındaki gerçek dostluğun temsilcileri olan veliler, iman ve takvada en ileri duruma yükselerek, Allah'ın sevgisine erişmiş yüce benliklerdir.

    Allah'ın dostları kimlerdir ve hangi özellikleri taşımaktadır? Yunus 10/63: " Allah'ın dostları (veliler), iman edip de takvaya sarılmış olanlardır. " Kur'ân, bunun için iki şartı belirlemektedir: İman ve takva. İnsanların gönlünde sezgi ile duyulan ve bir sevginin belirtisi olan iman, mertebe mertebe yücelir. Kemal noktasında da aşka dönüşmektedir. Bakara 2/165: " İman edenlerin Allah'a olan sevgileri çok kuvvetlidir..." insanları mutluluğa ve kurtuluşa ulaştıran ancak ilâhî aşktır. Kur'ân; Yaratıcı ile kulun birleşmesi, yani tam teklik halinin ancak aşkla mümkün olduğunu belirtmektedir. Sevgi ve Güzelliğin Kaynağı Cenâbı Allah, yaratılış ve oluşu sevgi üzerine kurmuş ve tüm varlıklara sevgisini yansıtmıştır. Yaratıcı'yı sevmek ve O'nun tarafından sevilmenin son noktası, imanı kemal mertebesine erişen kâmil insanın özelliğidir.

    Yüce Yaratıcı insanlara takva ölçüsünü getirmiş, Kur'ân da ancak iman ve takva ile kulun yüceleceğini ve Allah'ın dostluğuna erişebileceğini açıklamıştır. Kur'ân mealleri, yardımcı kitaplar ve tefsirler; İlâhî Yasalar için gerekli bilgileri vermektedir. Cenâbı Allah; öğretmenliğini yaptığı Kur'ân'a teslim olunarak okunmasını, ilk ayet olan oku emri ile vermiştir. Böylece herkes, seviyesine ve kavrayışına göre ilâhî ilimden nasibini alacak ve aradığını da bulacaktır. İman sahipleri; muteber Kur'ân çevirilerini tam bir teslimiyetle okuyarak, üzerinde düşünerek içlerine sindirecekler ve mutlaka hedeflerine de ulaşacaklardır. Rahman 55/12 de şöyle buyrulmaktadır : " O Rahman, öğretti Kur'ânı ". Şu halde Kur'ân okumak suretiyle İlâhî Yasaların öğrenilmesi, bizzat Cenâbı Allah'ın öğretmenliği ile gerçekleşmektedir.

    ALLAH'TAN BAŞKA VELİLER

    7/3: Rabbinizden size indirilene uyun; O'ndan başka dostların (velilerin) ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
    39/3: ... Allah'tan başkasını veliler edinerek, " Biz, onlara yalnız bizi Allah'a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz. " diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah, onlar arasında tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir...
    4/45: ... Veli (dost) olarak Allah yeter, yardımcı olarak da Allah yeter.


    Cenâbı Hakk; yalnız ve yalnız Kur'âna uymamızı, kanunlarına göre hareket etmemizi öğütlemektedir. Temiz ve halis Tevhid Dini; Yüce Yaratıcı'ya ait olduğuna göre, kulluk da ancak O'na yapılır. Allahü Teâlâ'nın yanından, berisinden bir takım veliler, koruyucular edinerek onlara sarılanlar : " Biz, onlara yalnız bizi Allah'a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz. " demeleri, şirk (Allah'a ortak koşma) dır. Şirk ise en büyük günahtır. Bazı tarikatlar; Kur'ân'daki hududu aşmışlar, kul ile Allah arasına girerek, Mutlak Varlık'ın yanında ikinci bir "koruyucu" ünvanına sahiplenmek istemişlerdir. İnsanların gerçek velisi, dostu, koruyucusu yalnızca Cenâbı Hakk'tır. Allah'ın En Güzel İsim'lerinden biri de Veli'dir. Mü'minler birbirlerini üstünlük farkları olmaksızın dost edinebilirler. Ancak şefaat etme ve koruyuculuk, yalnız ve yalnız Cenâbı Allah'ın tekelindedir. Dost edilenlere; kurtarıcılık, kutsallık, Allah'a yaklaştırıcılık, yedek ilâhlık gibi payeler verilmesi gizli şirktir.
    74/11: Benimle, yarattığım kişiyi başbaşa bırak.

    Kur'ân; Allah ile kul arasına girilmemesini sık sık vurgulamıştır. Cenâbı Hakk, insana " şah damarından " daha yakındır (Kaf 50/16). Bu bakımdan araya girerek: " Sizi Allah'a yaklaştırıyoruz." diyenler ve şefaat vadedenler, ancak cehaletlerini ve çıkarcılıklarını açıklamış olmaktan kurtulamazlar.
    (Bkz. Öztürk; Kur'ân'ın Temel Buyrukları, say 27,206)

    CENNET TAKVA SAHİPLERİ İÇİNDİR

    3/133: Rabb'inizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O takva sahipleri için hazırlanmıştır.
    51/15: Gerçekten takva sahipleri, cennetlerde ve pınar başlarındadır.


    Cennet, takva sahipleri için hazırlanmıştır. Böyle nimetlere erişmek için biz de onlardaki özellikler olan takva yaşamı ile hayatımızı tanzim etmeliyiz. Ancak bu şekilde sonsuz mutluluk ve kurtuluşu elde edebiliriz.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    MUHSİNLER

    İhsan
    ; iyilik, lütuf, bağışlamak, güzel düşünüp güzel davranmak, Allah ile her an beraber olma şuuru ile yaşamaktır. Muhsin ise, ihsan eden, iyilik eden, güzel düşünüp güzel davranan demektir. Hüsn yani güzellik, evrenin temel yaratılma sebebidir. İlâhî Güzel; bilinmek isteyince açılıp saçılarak kâinatı yaratmış, varlıklara da sonsuz güzelliğini yansıtmıştır. Kur'ânın açıkladığı 99 güzel isminden biri de Muhsin olan Cenâbı Allah, güzeli ve güzellik sergileyenleri sever. Her kimde muhsin özellikleri varsa, onda İlâhî Kudret'ten bir görüntü, bir işaret var demektir. Güzellik Kur'ân'ın ana kavramlarındandır.

    ALLAH MUHSİNLERİ SEVER

    2/195: ... Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri (muhsinleri) sever.
    29/69: ... Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla mutlaka beraberdir.
    31/22: Güzel düşünüp güzel davranarak kendini Allah'a veren kimse, şüphesiz ki en sağlam kulpa sarılmış olur...
    3/148: Allah da onlara hem Dünya nimetini verdi, hem de ahiret sevabının en güzelini. Allah, güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever.


    Muhsinler, Cenâbı Allah'ın sevgisine erişmiş mutlu kullardır. Onlar kopmaz bir ipe Allah'ın ipine bağlanmış olurlar. Hem bu dünyada mutluluk ile ve hem de ahirette yani dünyadan sonraki alemde kurtuluşa erdirilerek ödüllendirileceklerdir.

    GÜZELLİĞİN KAYNAĞI YÜCE ALLAH

    32/7: Allah, yarattığı herşeyi güzel yaratmıştır.
    95/4: Biz insanı, gerçekten en güzel biçimde yarattık.
    23/14: ... Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah'ın şanı ne yücedir.
    5/50: Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?
    22/58: Allah, rızık verenlerin elbette ki en hayırlısıdır.
    2/138: Allah'tan daha güzel boyalayan, donatan kim var?
    67/3: ... Rahman olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygun suzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk göre biliyor musun?
    39/23: Allah; ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tek rar eden Kur'ânı Kerîm'i, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir...
    39/18: Ey Muhammed! Dinleyip de en güzel söze uyan kullarıma müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır...
    7/180: En Güzel İsimler (Esmaül Hüsna) Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin...


    Tüm güzelliğin kaynağı Cenâbı Allah'ın; yarattıkları güzel, rızıkları güzel, hükmü güzel, boya ve donatımı güzel, Kitab'ı güzel, sözleri güzel, isimleri güzeldir. Cenâbı Hakk'ın isim sıfatları Kur'ânı Kerîm'de Esmaül Hüsna yani En Güzel İsimler olarak geçmektedir. Rahman, Rahîm, Rab, Hak, Alim, Muhsin gibi.

    ÇİRKİNLİĞİN KAYNAĞI DA İNSANDIR

    4/79: Sana ne güzellik ve iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne çirkinlik ve kötülük dokunursa kendindendir.
    30/41: İnsanların kendi ellerinin yaptıkları çirkin işler yüzünden karada ve denizde bozgun çıktı. Allah, onlara yaptıklarının bir kısmının cezasını tattırıyor ki, belkide tuttukları çirkin yoldan dönerler.
    42/30: Başınıza gelip çatan her musibet (felâket), kendi ellerinizle işledikleriniz günahlar yüzündendir. Allah, yine de çoğunu affeder.
    35/45: Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları hemen cezalandırsaydı, Yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor...


    Cenâbı Allah; tüm varlıkları mükemmel bir güzellikte var etmiş, aralarında mucizevi bir ahenk ve denge kurmuştur. Mülk 67/3 : " O ki, birbiri ile uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratmıştır. Çok merhametli olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir bir bak, bozukluk görebiliyormusun? " diye buyurmuştur. Kur'ânı Kerîm'in vurguladığı gibi yaratılışta mükemmel bir güzellikte olan varlığı ve hayatı çirkinleştiren ise, insanların kötü dşünce ve fiillerinin sergilenmesinden oluşmaktadır. Başka bir deyişle kötülüğün ve çirkinliğin kaynağı insanlardır. İnsanoğlu, güzellik ve iyilik yapıyorum diye; doğayı ve çevre güzelliklerini perişan etmiş, denizleri kirletmiş, havadaki ozon tabakasını delmiştir. Ayrıca yaşadığımız Yeryüzünde bu kadar kötülük, çirkinlik ve zulümler de nereden çıkmaktadır? Bunlar insanın düşmanı olan bilgisizlik, nefs ve şeytanın etkisiyle kaynaklanan insan elinin ürünüdür. Maide 5/90-91 : " Ey iman edenler! Uyuşturucu, kumar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düş manlık ve kin yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, namazdan geri çevirmek ister... "

    İnsanlar; yaratılışın iki zıt kuvveti olan çirkinlik ve güzellik'in çarpışması neticesi ezilerek, yoğrularak, çile çekerek olgunlaşır ve kemale ererler. Bu yaratılış kanunu, ilâhî sistemin değişmez göstergesidir. Günahlara karşılık yüce Allah'ın verdiği ceza, insanların kendi elleri ile işledikleri suçların neticesidir. " Hayır ve şer Allah'tandır. " sözünün sırrına eren, nefsini arındırarak ilâhî ahlâk özelliklerini kazanmış muhsinler; bu zıtlıklar neticesi kemale ermiş, bütün amellerinde güzellik sergilediklerinden kurtuluşu yakalamış yüce benliklerdir.


    HEP İHSAN ÜZERE OL!

    28/77: Allah, sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsan et!...
    16/90: Allah, adaleti ve ihsanı emreder...
    55/60: İhsanın karşılığı ihsandan başka ne olabilir ki?
    16/128: Allah... ihsan üzere olanlarla beraberdir.


    İslâm bilginlerine göre ihsan, Allah ile her an beraber olma şuuruna ererek yaşamaktır. Cenâbı Allah en güzel bir şekilde yarattığı insandan güzel düşünmesini, güzel davranmasını, hep iyilik ve yardım etme halinde bulunmasını istemektedir. Nasıl ki Allah bizlere devamlı ihsan ediyorsa, kullarının da ihsan üzere olmasını emretmektedir. Cenâbı Allah lütuf ve bağışını; melek ve cin aracılığı ile olduğu gibi, muhsin mertebesine ulaşmış kullarıyla da ihsan etmekte, bu görevi onlara vermektedir.

    GÜZEL DAVRAN GÜZEL SÖZ SÖYLE!

    28/77: ... Allah'ın sana güzel davrandığı gibi, sen de gü zel davran...
    16/90: ... Allah, iyi ve güzel davranmayı...emreder...
    2/83: ... Anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle yardımda bulunun. İnsanlara güzel söz söyleyin...
    4/148: Allah, çirkin sözün açıklanmasını sevmez...


    Cenâbı Allah bizlere nasıl güzel davranıyorsa, bizler de bir birimize aynı şekilde güzel davranmamız öğütlenmektedir. Muhtaç ve yoksullara da iyilik ve güzellikle yardım edilmesi bildirilmektedir. İnsanlara çirkin ve kötülük yerine, mutlaka iyilik ve güzellik üzere davranışlar sergilenmelidir. Konuşurken bile kullanılan sözler çok önem taşır. Kötülüğün söz ile dahi ifadesini Cenâbı Allah sevmez, sözde de güzellik ve iyiliği açıklayan kelimeler kullanılmalıdır. Kötü söz, sövme, kalp kırma çok çirkin davranışlardır. Böyle bir hata yapılmışsa, mutlaka pişmanlık duyularak önce o şahıstan özür dilenmeli, sonra da Allah'a tövbe etmelidir.

    GÜZELLİĞİ EMRET ÇİRKİNLİĞİ YASAKLA!

    3/104: İçinizde öğle bir topluluk bulunmalı ki, iyiliği ve güzelliği emretsin, kötü ve çirkini yasaklasın. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
    31/17: Yavrum; namazı kıl, iyiliği ve güzelliği emret, çirkinlik ve kötülüğü yasakla, başına gelene sabret. Çünkü bunları yapabilmek, kararlılığı gerektiren önemli işlerdendir.


    Kur'ân muhsinler için, şahsi kulluğun dışında yapılması gereken çok önemli bir prensibi vurguluyor: Güzelliği emret çirkinliği yasakla. İnfak, namaz, zekât, sabır, dürüst olma v.s. ibadetler ile sorumluluğumuz bitmiyor. İlahi yasaları çok iyi uygulamalı ve başkalarını da öğretmeliyiz. Cenâbı Allah'ın Dini'ne yardım etmek için, bilmeyenlere de bildirmek mecburiyetindeyiz. Örneğin Kur'ân'ın tefsir ve çevirileri uzman İslâm bilginleri tarafından büyük bir titizlikle, mümkünse heyetler oluşturularak ve manası açık olmayan ayetlere de çağımıza uygun yorumlar getirilerek yapılmalı, çocuklardan büyüklere kadar kolaylıkla anlaşılabilen muhkem Kur'ân ayetlerinin esas alındığı muteber yardımcı kitaplar hazırlanmalı, onlar Allah rızası için en ücra küçük topluluklara kadar ulaştırılarak okunmaları temin edilmelidir. Muteber Dinî bilgiler; herhangi bir sebep ile dini eğitimini tamamlayamamış müslüman kardeşlerimize aktarılmalı, böylece onlar da bilgilendirilerek uyarılmalıdır. Muhammed 47/7 : " Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'ın Dini'ne yardım edersiniz, Allah'ta size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. "

    İman; yalnız gönülde bırakılmadan iyilik ve güzellik sergileyerek kulluk etmek, başkalarına da doğruyu tavsiye etmek, ibadetin en mükemmelidir. Cenâbı Allah; isyankârlığa sapmış, çöküntü ve karamsarlıklarla perişan, terörizm, beyaz zehir, alkol, sapık ilişkilerle zamanını geçiren ekonomik zenginliğe erişmiş toplumlar ile açlık ve sefalet içinde kıvranan, tembel, inançsız, korku ve stres içinde yaşayan insanlara Asr Suresinde mucizevî bir şekilde şöyle seslenmektedir : " Andolsun zamana ki, insan mutlak bir zarardadır. Ancak iman edip, iyi ameller işleyenler ve birbirine hep doğruyu tavsiye edenler, sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır. "

    ÇİRKİNLİKLERİ GÜZELLİKLE SAV!

    41/34: Güzellikle çirkinlik, iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel tavırla sav. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.
    11/114: ... Güzellikler çirkinlikleri silip süpürür. İşte bu Allah'ı ananlara bir öğüttür.
    28/54: İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki defa verilir. Onlar, çirkinliği güzellikle karşılayıp savarlar...


    Kur'ân, devamlı olarak çirkini güzellikle değiştirmeyi öğütlüyor. Çirkinlik ve kötülükten sonra güzellik ve iyilik sergilemek ile kötülükler yok ediliyor. Kötülükler ancak güzellikle savılır.

    GÜZELLİK SERGİLEYENLERİN ÖDÜLÜ

    10/26: Güzel düşünüp güzel davrananlara, daha iyisi ve üstünü verilir. Onların yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne de bir horluk gelir. İşte onlar cennet ehlidir ve orada onlar ebedi kalacaklardır.
    6/160: Kim ortaya iyilik ve güzellik koyarsa ona on katı verilir, ortaya kötülük koyan ise sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır...
    12/56: ... Biz, dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız; güzel düşünüp güzel davrananların da ödülünü veririz.


    Cenâbı Allah, ilâhî bir yasayı açıklıyor: Güzel düşünüp güzel davrananlara aynısı ile karşılık vermiyor. Ondan çok daha fazlası ile ödüllendiriyor. Cenâbı Hakk; rahmetini, sevgisini muhsinlerden esirgememektedir.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    SALİH AMEL SERGİLEYENLER

    Salih amel
    deyimi, Kur'ânın birçok ayetlerinde yer alan önemli kavramlardandır. Salih ameli anlayabilmek için iki kelimenin de manaları ayrı ayrı düşünülmelidir. Salih kelimesinin kökü salâh ve sulh'dan gelir. Karşıtı ise fesad (Bozgunculuk) ve fücûr'dur. Salih, barışçı, güven, temiz, uygun, iyi, fazîletli, dini emirlere uyan, takva ehli, hayır işlerinde yarışan, huzur ve mutluluk getirici anlamına gelir. Amel; iş, çalışma, insanın düşünce ve şuurlu bütün faaliyetleri demektir. Şu halde salih amel nasıl tercüme edilmelidir? Bu deyimi, en güzel bir ifade ile Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Kur'ân'ın Temel Kavramlarında şöyle açıklamıştır : Salih amel, insana hizmete ve barışa yönelik bütün düşünce ve faaliyetler'dir.

    Cenâbı Hakk; yaratılış düzenini değiştirmeye çalışan bozgunculara karşı ne kadar uzaksa, varlıklara hizmet ve iyilik sergileyen salih amel sahiplerine de o kadar yakındır. Sad 38/28: " Biz, iman edip salih amel işleyenleri, Yeryüzünde fesad çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız? "

    ALLAH SALİH AMEL SERGİLEYENLERİ SEVER

    19/96: ... İman edip salih amel işleyenleri, Rahman sevgili kılacaktır.
    98/7,8: İman edip salih ameller işleyenler, yaratıkların en hayırlılarıdır. Onların Rableri katındaki ödülleri... And Cennetleridir...


    Cenâbı Allah, insanın hayrına ve mutluluğuna katkıda bulunacak hizmet sergileyenleri sever. Onlar, hem iman etmiş ve hem de salih amelde bulunarak, Allah katında yaratılmışların en hayırlıları olma yüceliğine erişmişlerdir.

    Salih ameller ile ilgili ne gibi çalışmalar örnek verilebilir? Geçmişte de günümüzde de birçok misaller vardır. Allah rızası için yapılan; okul ve hastaneler, çeşmeler veya ibadet yeri bulunmayan bir bölgede inşa edilen camiler, insanların hayrı ve mutluluğu için ne büyük birer hizmettir. Geçmişte ve zamanımızda Vakıf, Çocuk Esirgeme Kurumu, Kızılay Deneği gibi hayır ve iyilik kuruluşlarını kuran ve işleten zatlar, muhakkak ki Cenâbı Allah'ın sevgili kullarıdır. İslâm Dünyasına yüce bir Kur'ân'ı Kerîm Tefsiri kazandıran büyük müfessir merhum Elmalı'lı Hamdi Yazır'ın insanlığa olan hizmeti nekadar büyüktür. Büyük İslâm alimi Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün, dini konularda yazmış olduğu birbirinden değerli birçok kitapları, vermiş olduğu konferanslar ve yaptığı televizyon programları ile insanların dini bilgilerle aydınlanması için göstermiş olduğu çağdaş gayret ve çalışmalar hep salih ameldir.

    Topluma yararlı ilmî ve içtimaî içerikli değerli kitaplar yazanlar ve öğretenler de insanlara büyük hizmetler yapmaktadırlar. Türkiyede çevre sorunlarına parmak basan, önlem alınması için alâkalıları ve vatandaşları uyaran, çevre dostu Hayrettin Karacan'ın bu hizmetleri, insanların hayrı ve mutluluğu için değil midir? Para, pul, şöhret değil de insanlara faydalı olmak için çalışan, fakirden para almadığı gibi ilaç bile veren bir doktor da, muhakkak ki salih amel sergilemektedir. Maddî menfaat düşünmeden, öğrencilerine sevgi ile yaklaşan, onların faydalı bir insan olarak yetişmeleri için özveri ve gayret gösteren bir öğretmen de, insanların hayrı ve mutluluğuna katkıda bulunmaktadır. Ülkesinin ve şehir halkının hep hayrı ve mutluluğu için, doğru karar ve tatbikatlarla hizmet eden bir başbakan, bir milletvekili, bir belediye başkanı mutlaka salih amel sergilemektedir. Bu yüce insanlardan daha nice örnekler verilebilir. Kur'ân'a göre eğer iman da etmişlerse, sonsuz kurtuluş ve mutluluğa erenler onların ta kendileridir.

    PEYGAMBERLER SALİH KULLARDIR

    26/83: (Hz. Mûsa) Rabbim bana hükmetme gücü bağışla, beni rahmetinle salih (barışsever, iyi) kullarının arasına kat.
    27/19: ... Süleyman dedi: Rabbim ... hoşnut olacağın bir salih amel yapmama imkan ver. Ve rahmetinle beni salih kullarının arasına sok.
    12/101: (Hz. Yusuf) Ey Rabbim! ... Beni salihler zümresine kat.


    Kur'ân, peygamberlerin en büyük özelliklerinin salih yani barışçı, erdemli, dini emirleri uygulayan, hayır işlerinde yarışan, takva ehli, huzur ve mutluluk getirici sıfatları olduğunu belirtmektedir. O halde mutluluk ve kurtuluşa eriş, bu özellikleri taşıyan mü'minler içindir.

    YERYÜZÜNÜN HAKİKİ SAHİPLERİ

    21/105: ... Yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır.
    24/55 : Allah, sizden iman edip salih ameller işleyenlere şöyle vadetmiştir: Andolsun ki, kendilerinden önceki mü'minleri (İsrailoğullarını) nasıl kâfirlerin yerine getirerek egemen kıldı ise, sizi de şimdiki kâfirlerin yerine getirerek hükümran kılacaktır. Seçtiğiniz İslâm dinini, kalplerinizde sağlamlaştırarak güç kaynağı yapacak ve korkularınızı güvene çevirecektir.


    Salih amel sahipleri, Cenâbı Allah'ın büyük lütfuna erişmişlerdir. Yeryüzünün topraklarına sahip olma, insanlara yöneticilik etme lütfu, insanın hayrına ve mutluluğuna katkıda bulunacak hizmetler sergileyen bu topluluğa verilacektir. Çünkü onlar, Cenâbı Allah'ın emanetçisi ve vekili olarak halifelik sıfatıyla ilâhî yasaları eksiksiz yerine getirme durumundadır.

    KURTULUŞUN ÜÇ ŞARTI

    2/62: Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabiilerden (ayrı bir din mensubu) Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıp salih amelde bulunanların, Rab'leri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.
    5/69: Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edip de salih amel işlerse, artık onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.

    Cenâbı Allah; vahiyle gelen yasalar arasında hiçbir fark gözetmeden kurtuluşa ermenin askari şartını veriyor: " Her kim ki; Allah'ın Birliği ile ahirette hesaba çekileceğine inanır ve salih amel sergilerse, o insan mutluluğa erecektir. " Şu halde diğer dini görevler yapılmadan iman ile salih amelde bulunmak, hangi İlâhî Kitab'a bağlı olursa olsun, Allah katında ödüllendirilecektir. Bu İlâhî Yasa, iki ayetle de tekrar edilerek vurgulanmıştır.

    Kuduz aşısını bulan Pastör ve elektriği keşfeden Edison gibi mucitler, insanlığın hayrı ve mutluluğu için ne büyük hizmetler yapmışlardır. Ayrıca tıp, eczacılık, mühendislik, fizik, astronomi v.s. dallarında insanların hayrı ve mutluluğu için pekçok ilmî kitaplar, buluşlar ve hizmetler tarihe geçmiş ve geçmektedir. Bu tür çalışmalar, mutlaka Cenabı Allah'tan izin ve ilham ile gerçekleşmektedir. İnsanların mutluluğuna hizmet eden bu değerli zatlar, hangi İlâhî Kitap bağımlısı olursa olsun, eğer Cenâbı Allah'a ve Ahiret Günü'ne de iman etmişlerse, Kur'ân'a göre onlar kurtuluşa erdirilecektir. Ancak iman etmemişlerse, yaptıkları işlerin hepsi de boşa çıkar. İbrahim 14/18: " Rablerini inkâr edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgarın tarumar ettiği küle benzer. Kazandıklarından hiçbirşey elde edemezler. İşte bu dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir. "

    KÖTÜLÜKLERİ İYİLİKLERE ÇEVRİLİR

    25/70: Ancak tövbe ve iman edip salih amel sergileyenler başkadır. Allah, onların kötülüklerini iyilere çevirir.
    29/7: İman edip salih amel yapanların kötülüklerini elbette örteriz. Ve Biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle ödüllendireceğiz.


    Salih amel sergilemek, Cenâbı Allah'ın çok sevdiği bir kulluk görevidir. Yapılmış olan kötülükler affedilerek örtülür ve onlara yalnız iyi amellerinin ödülü verilir.

    SALİH AMEL SERGİLEYENLERİN ÖDÜLÜ

    16/97: Kadın, erkek inanmış olarak kim salih amel sergilerse, muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle karşılarız.
    19/96: İman edip salih amel sergileyenler için Rahman, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak (onları herkese sevdirecek)tir.
    45/30: İman edipte salih amelde bulunanların durumu şudur. Rableri onları rahmetine sokacaktır. İşte açık zafer budur.


    Salih amel sergileyenlerin ödülü, hem bu dünya da işleyip ürettiklerinin en güzeli bir hayat ile yaşama ve hem de ahirette kurtuluşa erme mutluluğudur. Cenâbı Allah, onları sonsuz rahmetine almış ve en güzel bir şekilde de ödüllendireceğini buyurmaktadır.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    TÖVBE EDENLER

    Tevbe
    veya tövbe; yaptığı kötülükten pişmanlık duymak, bir daha yapmamaya karar vererek, Cenâbı Allah'tan af dilemektir. Yalnız günah işlemiş olanların değil, bütün mü'minlerin günahlardan arınarak kurtulmaları, ancak tövbe etmekle mümkün olur. Tövbe, bir kulluk görevidir ve her zaman yapılması gerekli bir ibadet şeklidir. Hucurat 49/11: " Kim ki tövbe etmez, işte böyleleri zalimdir. "

    ALLAH TÖVBE EDENLERİ SEVER

    2/222: ... Allah, çok tövbe edenleri sever...
    9/118: ... Şüphesiz ki Allah TEVVÂB'tır, Tövbeleri çok kabul edicidir, RAHÎM'dir, merhameti sınırsızdır.


    Tövbe edenler, Cenâbı Allah'ın sevgisi ile yücelmiş mutlu benliklerdir. Onlar Allahü Teâlâ'ya yönelerek her zaman çok ve pek çok tövbe ederek kulluk görevlerini yerine getirirler. Cenâbı Allah'ın bir isim sıfatı da tövbeleri çok kabul eden, tövbe nasip eden, Kendisine yönelenleri karşılıksız bırakmayan anlamında TEVVÂB oluşudur. Tevvâb'lık ve kuldaki " tövbe etme " ilişkisi, bir yaratılış yasası olarak her zaman devam etmektedir. Kul, bilip bilmediği günahlardan dolayı Cenâbı Allah'a sığınarak tövbe edecek ve çok affedici ve merhametli olan Yüce Allah'da kulunu bağışlayacaktır.

    AF DİLEMEK BİR İBADET ŞEKLİDİR

    24/31: ... Ey mü'minler, hepiniz topluca Allah'a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
    51/18: Takva sahipleri seher vakitlerinde af dilerlerdi.


    Tövbe, sadece günahlardan kurtulma değil, aynı zamanda bir ibadet şeklidir. Cenâbı Allah, bütün mü'minleri tövbe etmeye çağırmaktadır. Allahü Teâlâ'ya sığınarak tövbe etmek, aynı zamanda imanın kuvvetlenmesini de gerçekleştirir. Böylece bilip bilmediği günahlardan affa erişen mü'min, günahsız olarak bir üst mertebeye çıkarak yücelecektir. Hadis de: " Tövbe eden hiç günah işlememiştir. " diye buyrulması tövbenin önemini vurgulamaktadır.

    Kur'ân; kemale ermiş benliklerin temsilcisi takva sahiplerinin tövbe ibadetlerini gecenin son üçte biri olan seher vakitlerinde yaptıklarını belirtmektedir. Tövbe, günün her vaktinde yapılırsa da seher vakti; dua, af ve merhametin kabulü bakımından çok önemli bir zaman dilimidir. Peygamber Efendimiz : " Ben her gün 70 defadan çok tövbe ederim. " diye buyurmakla tövbenin her zaman yapılması gereğine açıklık getirmiştir.

    TÖVBE İLE İMANA YÖNELİŞ

    5/74: Halâ Allah'a yönelip tövbe ederek O'ndan af dilemiyorlar mı?...
    9/126: İman etmeyenler her sene bir veya iki defa çeşitli belâlara çarptırılarak imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Böyle iken yine tövbe etmiyorlar, ibret almıyorlar.
    7/153: Günahları işledikten sonra tövbe edip imana sarılanlara gelince, tövbe ve imandan sonra Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.


    Cenâbı Allah, birçok ayetlerle günahkarları ve yanılgı halindeki insanları tövbe etmeye çağırıyor. Onlar görmüyorlarmı ki, her sene bir iki defa çeşitli belalar ile sınava tabi oluyorlar. Hastalık, kaza, sıkıntı v.s. onları perişan ediyor. Halâ tövbe etmiyor, gerçekleri göremiyorlar. Ancak kalplerinde iman ışığı yanar da; " Suçluyum, kötülük yaptım, pişmanım, vazgeçiyorum. " derlerse durum değişir. O zaman Allah'ı çok affedici ve çok merhamet edici bulacaklardır. Cenâbı Allah'a giden yolda bir köprü durumunda olan tövbe etme sırrı, imanı gönlünde hissetmenin de bir neticesidir.

    SEN AFFETMEYİ ESAS AL

    7/199: Sen affetmeyi esas al...
    42/40: Kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ödülünü bizzat Allah verir...
    3/134: Takva sahipleri... insanların kusurlarını affederler. Allah da o iyilik edenleri sever.
    24/22: Affetsinler, hoş görsünler. Allah'ın sizi affetmesini istemez misiniz?


    Kur'ân yapılan bir kötülüğe, ancak eş ve dengi bir cezayı öngörmekte, adaletin böylece işleyeceğini açıklamaktadır. Kötülüklerin karşılığı olarak ceza verilirken, haddi aşarak zulüm de yapılmamalıdır. Ancak, affetmeyi esas almanın ödülü ise bizzat Cenâbı Hakk tarafından verilir. En sevgili kul olan takva sahipleri; kendilerine yapılan kötülükleri ve kusurları, ceza vermeye güçleri yettiği halde, hep hoş görmeyi ve affetmeyi tercih ederler. Nasıl ki Allahü Teâlâ bizlerin günahlarını affediyorsa, sen de affı tercih ederek barışmayı esas al.

    RAHMETİMDEN ÜMİT KESMEYİN

    39/53-54: De ki : Ey günah işlemekte haddi aşarak kendilerine zulmetmiş kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O; çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Öyle ise azap yakanıza yapışmadan Rabbinize dönüp O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
    23/118: Şöyle yakar: Rabbim! Affet, merhamet et, Sen merhametlilerin en hayırlısısın.


    İslâm bilginleri bu ayeti, kulun işlemiş olduğu en büyük günahlarını bile affedebileceğinin müjdesi olarak görmüşlerdir. Bu suça teşvik değil, insanların en kötü şartlarda bile Cenâbı Allah'a sığınmak sureti ile af edilebileceklerinin bir kanıtıdır. Şu halde bütün günahlar, hatta şirk (Allah'a ortak koşma) bile Yüce Yaratıcı'nın sonsuz rahmetinin lütfu olarak tövbe ile affedilmektedir. Nisa 4/116: " Doğrusu, Allah Kendine şirk koşulmasını asla bağışlamaz..." ayetinin hüküm ihtiva etmesi, kulun af dilemediği takdirdedir. Yoksa tövbe edildiği zaman Cenâbı Allah'ın affetmeyeceği hiçbir günah yoktur. Ancak kul, aynı suçu bir daha tekrarlamamalıdır.

    TÖVBELERİ ASLA KABUL EDİLMEZ

    3/90: İmanlarının arkasından inkâr yoluna sapmış, sonra da inkârlarında daha da azıtmış kimselerin tövbeleri asla kabul edilmez. Onlar sapıkların ta kendileridir.

    İman ettikten sonra; nankörlük ederek hak ve hakikatten, İslâmiyet yolundan sapanlar ve sonra inkârlarında daha da ileri gidenler için sonsuz kurtuluşlarını sağlayacak tövbe yolu onlara tamamiyle kapatılır. Çünkü onlar, ne yaptığını bilmeyen sapıklardan başkası değildir. Kur'ân inkâr etmeyi adet haline getirenler için kalbin mühürlenmesi ifadesini kullanmaktadır. Araf 7/101: "... Allah, inkar etmeyi adet haline getirenlerin kalblerini işte böyle mühürler. "

    ÖLÜM DÖŞEĞİNDE TÖVBE

    10/90-91: Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet suda boğulmaya başlayınca: " İnandım; gerçekten İsrailoğullarının iman ettiğinden başka tanrı yok. Ben de O'na teslim olanlardanım. " dedi. Ona: " Şimdi mi iman ediyorsun? Halbuki bundan evvel isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. " dendi.
    4/18: Devamlı kötülük yapıp da herbirine ölüm gelince: " İşte ben şimdi tövbe ettim. " diyenler için tövbe yoktur. Kâfir olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böylelerine Biz korkunç bir azab hazırladık.


    Kur'ân; kötülükleri yapıp yapıp da, ölümün acı gerçeği ile can çekişirken " İman ettim " demenin geçersiz olacağını açıklamaktadır. Ancak akıl ve şuur yerinde iken ve ölüm ile karşılaşmadan daha evvel, Cenâbı Allah'a sığınması, tövbe ederek de iman etmesi ile af gerçekleşebilir.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    SABIR EDENLER

    Sabır
    ; acıya, zorluğa, haksızlığa ve başa gelen üzücü olaylara dayanma gücüdür. Bir felakete veya belaya uğrayanın telaş ve feryat etmeden, her şeyin Cenâbı Allah'tan geldiğinin bilinci ile, bu sıkıntıya sonuna kadar tahammül göstermesidir. İman sahibi; Cenâbı Allah'a sığınıp tevekkül ederek her türlü ıztıraplara isyan etmeden katlanır ve sonunda ise mutlaka Cenâbı Hakk'ın vereceği en iyi karar ile esenliğe kavuşacağını bilir. Kalem 68/48: " Rabbinin hüküm vermesi için sabret..."

    İlâhî Yasa'ları yerine getirmelerde yani emir ve yasaklar da nefsin kötü isteklerine direnebilmek sabrın zaferidir. Sıkıntı, hastalık, kötülüklere karşı koyma; ancak sabır gücü ile mümkün olur. Kulun sabırlı olması dışında, başkalarına da tavsiye etmesi, Kur'ân hükmü gereğidir. Sabır sırrı ile benlikler, olgunlaşarak sonsuz kurtuluşa ulaşırlar.

    ALLAH SABREDENLERİ SEVER

    3/146: ...Şüphesiz ki Allah, sabredenleri sever.
    2/153: ... Allah, sabredenlerle beraberdir.


    Allah, şüphesiz ki sabredenleri sever. Allahü Teâlâ'nın bir isim sıfatı da Sabur'dur. Sabır sahibi olanlarda Yüce Yaratıcı'dan bir belirti, bir görünüş var demektir. Cenâbı Allah, sabredenlerin dostu ve velisidir, onların bütün yardım dileklerini kabul eder ve onlarla hep beraberdir.

    PEYGAMBERLER SABIR EDENLERDİ

    21/85-86: İsmâil'i, İdrîs'i, Zülkifl'i de hatırla. Bunların her biri de sabır edenlerdi. Hepsini rahmetimize soktuk...
    46/35: O halde azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi, sen de sabret...


    Sabır, Cenâbı Allah'ın lütfettiği en büyük nimetlerdendir. Kur'ânı Kerîm'de ismi geçen bütün peygamberlerin en belirgin özelliklerinden biri de sabır sahibi oluşlarıdır. Onlar; sıkıntılara, eziyetlere, imansızların düşmanlıklarına azim ile tahammül ederek sabreden Büyük Ruh'lardır.

    ALLAH HÜKÜM VERİNCEYE KADAR SABRET

    10/109: Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hakimlerin en hayırlısıdır.
    2/177: ... Takva sahipleri sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder...
    3/200: Ey iman edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin...


    Sabır; acılara ve zorluklara dayanma gücüdür. Her şeyin Allah'tan geldiğini bilen iman sahibi, Allahü Teâlâ'ya sığınarak sabreder. İnsanların olgunlaşması ancak sabır sırrı ile mümkündür. Sabredilmeli, sonunda iman edenler için en hayırlı hükmü Cenâbı Allah verecektir.

    Sıkıntı, eziyet, haksızlık, hastalık, sakatlık, fakirlik v.s. gibi ıztıraplar da, isyan etmeden onlara karşı koymak, direnmek ve sabır ederek tevekkül (Allah'ı vekil etme) sahibi olunmalıdır. Nefsin kötü eğilimlerini dizginleyerek, İlâhî Yasa'ların emir ve yasaklarına uyma sabırlılığı gösterilmelidir. Savaş zamanlarında; düşmana karşı hazırlıklı olmak, yılmamak, bütün gücünü seferber ederek sonuna kadar sabırla karşı koymak suretiyle düşman geçilmelidir. Ancak sabır ile zafere ve mutluluğa ulaşılır.

    MUTLAKA İMTİHAN EDİLECEKSİNİZ

    2/155: Biz sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
    3/186: Yemin olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda mutlaka imtihan edileceksiniz... Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.


    İnsanlar, yaşam boyunca birçok zorluklarla karşılaşması bir yaratılış gereğidir. Olgunlaşarak kemale erme bu devreleri geçirmekle mümkündür. Kur'ân; bütün bu acılara sabır sırrı ile karşı koymamızı, ilâhî imtihan'ı ancak böylelikle kazanabileceğimizi vurgulamaktadır.

    Aile fertlerinin ve yakınların ölümleri ile yaşanan büyük sıkıntılara sebep olan can kayıpları; gayrimenkul, altın, para, zinet gibi mal kayıpları; ölüm korkusu, hastalık korkusu, savaş korkusu, açlık korkusu, malların yok olabileceği gibi korkular; ticarî yatırımlardaki zararlar ve pek çok emeklerle yetiştirilen meyve, sebze, tahılın bozulması ile uğranılan muhsül kayıpları gibi sıkıntılar, maddî manevî acılar hep olgunlaşma için gerekli birer imtihandır. İman sahipleri, karşılaştıkları her sıkıntıyı tabii olarak karşılar ve sabır gücü ile onlara katlanır, Allahü Teâlâ'ya sığınarak da şöyle yakarır: Bakara 2/156: " Biz Allah içiniz ve sonunda dönüp O'na gideceğiz. " Kemale ermiş benlikler de, herşeyin Cenâbı Allah'tan geldiğinin gerçeği ile, acıları da mutlulukları da aynı zevk içinde yaşarlar. Çünkü iman sahibinin başına gelen her şey bir gizli sebebin gereğidir. Mü'minler; her oluşun Dünyadaki ve ahiretteki kurtuluş ve mutlulukları için yaratıldığı gerçeğini bilmektedirler.

    SONUÇTA MUTLULUK SABIR EDENLERİNDİR

    11/49: ... Sabırlı ol. Sonuç takva sahiplerinindir.
    2/157: İşte sabredenlerin üzerine Rablerinden selâmlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlar iyiye ve güzele ermiş olanlardır.


    Allah'ı tanımayanların, zalimlerin, kibirlilerin, bozguncuların durumları sizi aldatmasın. Onların sonu çok kötü olacaktır. Âli imrân 3/196-197: " Allah'ı tanımayanların öyle bolluk içinde şehir şehir dolaşmaları seni sakın aldatmasın. Azıcık bir nimetlenmedir o. Sonra onların varacağı yer cehennem olacaktır. O, ne kötü döşektir." Allahü Teâlâ'ya sığınarak Kur'ânı Kerîm'i uygulayanların sonu mutlaka, takvaya sarılanlarda olduğu gibi zafer ve mutluluk olacaktır. Öyle ise inkarcıların gösterişli gibi görünen hayatlarına hiç aldırma, sabırlı ol!

    Cenâbı Allah'a tam bir teslimiyet gösteren, sabır sahibi kullar üzerine Rab'lerinden müjdeler var: Onlara selâm olsun, affa uğrayanlar, rahmet ve sevgiye ulaşmış olanlar, onların ta kendileridir.

    SABIR VE NAMAZ İLE YARDIM İSTEYİN

    2/153: Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Hiç şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
    6/34: Yemin olsun ki, senden önce de Peygamberler yalanlanmış fakat yalanlanmalarına ve eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı.
    16/127: Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımıyladır. Onlara karşı üzülme. Yaptıkları hileden dolayı sıkıntıya düşme.


    İlâhî yasaları tatbik etmek, bir takım zahmet ve eziyetlere katlanmayı gerektirir ki, bu da nefse zor gelmektedir. Nefsin bir takım alışkanlıklarından ve isteklerinden fedakârlık etmek mecburiyeti ile karşılaşılır. İşte bu zorlukları yenmenin sırrı, sabırdır. Cenâbı Allah: " Sabır ve namazla Ben'den yardım isteyin. Zaten Ben hep sabredenlerle beraberim. " diye buyurmakla sabrın erdirici sırrını vurgulamaktadır.

    Ey Resulüm! Senden önce birçok Peygamberler de yalanlanmış ve eziyet görmüştü. Ancak onlar hep sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız da kendilerine yetişmişti. İşte sen de onlar gibi sabret. Yardımımız mutlaka gelecektir. O zamana kadar çekeceğin sıkıntılara katlan. Zaten senin sabrın da ancak Allah'ın yardımıyladır. Allah'tan sabır ve namaz ile yardım isteyin, sabrının sonu mutlaka zafer ve mutluluk ile bitecektir.

    BAŞKALARINA DA SABRI ÖNER

    90/17: İman edip de sabır... öğüt edenlerden olmaktır.
    103/13: Yemin olsun zamana ki, insan mutlak bir zarardadır. Ancak iman edip ... birbirine hep sabrı öğütleyenler bunun dışındadır.


    İman edenler için, sabır sırrını bilmek ve nefsine uygulamak yeterli değildir. Bunu başkasına da tavsiye etmek, öğretmek bir kulluk görevidir.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    TEVEKKÜL EDENLER

    Tevkil, vekil etme demektir, Kur'ân lisanında tevekkül ise; Allah'ı vekil etme, Allah'a dayanıp güvenme anlamında kullanılmaktadır. Tevekkül yani Allah'ı vekil etme; verilmiş olan bir kararın, başlanmış olan bir işin sonucunun tayini ve hayırlı olması için Allah'ın korumasına sığınması demektir. Âli İmrân 3/159 da şöyle buyrulmuştur: " ... Kararını veriğin zaman da Allah'a dayanıp güven... " Alıncak kararlarda ve yapılması plânlanan işlerde, hiçbir iş yapmadan, gayret sarfetmeden insanların Allah'ı vekil etme istekleri; yalnızca ataleti, tembelliği ve miskinliği doğurur. Tarih boyunca İslâmiyetten kısmetini almamışların yaptıkları bu tür bilgisizlikler, ancak müslüman ülkelerin gerilemesine neden olmuştur. Allahü Teâlâ iman edenlerden; önce İlâhî Yasalar'a uygun bir şekilde karar verip işe girişmelerini ve sonra da yalnız Kendi'sine dayanıp güvenilmesini istemektedir.

    ALLAH TEVEKKÜL EDENLERİ SEVER

    3/159: ... Allah, tevekkül edenleri sever.
    3/122: ... Allah, iman edenlerin Veli'sidir.


    Cenâbı Allah tevekkül edenlere de; sonsuz hazinesinden sevgisini ve dostluğunu bahşetmiş, onları bu dünyada da ahirette de kurtuluş ve mutluluğa erdireceğini buyurmuştur.

    YALNIZ ALLAH'A GÜVEN

    33/23: Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa ona uy... Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
    3/159: ... Kararını verdiğin zaman da Allah'a güven.


    Rabbinden sana ne vahyedilmişse onlara uy. Kur'ânı Kerîm ile berilenmiş İlâhî Yasalar'ı tatbik etmek suretiyle, yaşamını sürdür. Yalnız ve yalnız bütün varlıkların yaratıcısı, Cenâbı Allah'a dayanıp güven. O, iman edenlerin dostu ve vekilidir.

    Vahye uygun kararlar ver ve bir işe başladığın zaman da, yalnız Allah'a dayanıp güven, Allahü Teâlâ, mü'min kulunu işin sonunda mutluluğa eriştirir. Ancak insanlar başlangıçta, en iyi sonucun hangisi olduğunu bilemez. Bakara 2/216: " ... Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir siz bilemezsiniz. " Kullar; Kur'ân hükümlerine uygun işler üretmeli, gerek bunları yaparken ve gerekse sonucu için hep Cenâbı Allah'a dayanıp güvenmelidir. Allahü Teâlâ iman etmiş kuluna, kendisinin bile düşünemediği en hayırlı, en iyi neticeyi lütuf eder.

    ALLAH'A GÜVENİP DAYANSINLAR

    3/160: Allah size yardım ederse, hiç kimse galib gelemez. Eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başkası size kim yardım edebilir? Artık mü'minler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.
    9/51: Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişemez. O bizim Mevlâ'mızdır. Bunun için mü'minler yalnız Allah'a güvenip dayanmalıdır.
    33/48: İnkârcılara, iki yüzlülere itaat etme, onların eziyetlerine aldırma; Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.


    Allahü Teâlâ, bizim Mevlâ'mızdır. Yani bizi koruyup gözeten, destek veren, mü'minlerini her zaman rahmeti ve sevgisi içine alandır. Bu gerçek varken inkârcılara, ikiyüzlülere, bozgunculara itaat etme! O halde mü'minler, yalnız ve yalnız bizi yaratan ve bize hayat veren alemlerin Rabbi Cenâbı Allah'a tevekkül etsinler. O inananların vekili ve dostu olarak en güzelini, en iyisini bizim için takdir eder.

    Bir zamanlar Hz. İbrahim ve beraberindekiler, Cenâbı Allah'a şöyle yakarışta bulunmuşlardı. Mümtehine 60/4: " ... Ey Rabbimiz! Yalnız Sana tevekkül ediyoruz, yalnız Sana yöneliyoruz ve dönüş yalnız Sana'dır. "

    ÖDÜL VE CEZA AMELLERİNİZDENDİR

    99/7: Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onun karşılığını görecektir.
    99/8: Her kim de zerre kadar kötülük yapmışsa o da onu görecektir.


    Kur'ân; insanların amellerine (çalışmalarına) göre, ceza veya ödüllendirileceğini belirlemiştir. İlâhî yasa hükümlerine uygun ameller sergileyerek Cenâbı Allah'a tevekkül edenler, zafer ve mutluluğa ulaşacak; inkarcıların, zalimlerin, nankörlerin v.s. da bütün yaptıkları ameller boşa çıkacaktır.

    Yapılması plânlanan işlerde; hiçbir çalışma yapmadan hiçbir iyi ve güzel iş üretmeden ben Allah'ı vekil ettim diyerek işlerin tıkırında gitmesini isteme bilgisizliği; ancak tembelliği, miskinliği doğuracaktır. Böyle düşünenler, tevekkülün sırrına erişememiş cahiller sınıfından başkası değildir.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    ADİL OLANLAR

    Adalet
    ; herşeyi yerli yerine koymak, doğruyu yerine getirmektir. Kur'ân lisanında ise herkese hakkını vermek ve hak ettiği muameleyi yapmak, Cenâbı Allah'ın emrini emrettiği şekilde tatbik etmek, haksızları terbiye etmek anlamındadır. Adaletin zıddı da haksızlık, eziyet, işkence manasında zulüm'dür. Kur'ânı Kerîm'de bir çok ayetlerle belirtilen adalet, temel kavramlardandır.

    Cenâbı Allah; iman edenlerden her şart ve halde nefis arzusuna uyulmadan, adaleti koruma ve yerine getirme de mutlaka kararlı davranılmasını emretmektedir.

    ALLAH ADİL OLANLARI SEVER

    49/9: ... Şüphesiz ki Allah, adil olanları sever.
    5/42: ... Allah adaletle hükmedenleri sever.


    Cenâbı Allah; adil olunmasını, hüküm verme durumunda olanların da adaletle karar vermelerini istemektedir. İşte böyle davrananlar, sonsuz sevgiye erişerek kurtuluşa ulaşmış mutlu kullardır.

    MUHAKKAK Kİ ALLAH ADALETİ EMREDER

    16/90: Muhakkak ki Allah, adaleti ... emreder.
    4/58: Allah, ... insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor...
    42/15: ... (Hz. Muhammed) De ki: Ben ... aranızda adalet etmekle emrolundum.
    16/76: ... Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup, adaletle emreden kişi ile aynı olur mu?


    İnsanlar için yasaları; herşeyin yaratıcısı Allahü Teâlâ yapar ve uygulamaya kor. Bu hükümler vahy suretiyle gelmiş ve kitap haline getirilmiştir. Bunların ilk uygulaması, peygamberler vasıtasıyla yapılmıştır. İman sahipleri de adil olmalı, insanlar arasında da mutlaka adaletle hüküm vermeleri, Cenâbı Allah tarafından kesin bir şekilde emredilmiştir.

    ADALETİ YÜRÜTEN BİR TOPLULUK

    7/181: Bizim yarattıklarımızdan, doğru yolu gösteren ve onunla adaleti yürüten bir topluluk da vardır.
    7/159: Mûsa'nın milletinden, doğru yolu gösteren onunla adalet yapan bir topluluk da vardı.


    Her milletin; onu ayakta tutan, devamını sağlayan yüce bir topluluğu vardır ki, onlar adaleti koruma ve yerine getirmede titiz ve kararlıdır. Her işleri doğru ve dürüsttür, hükümlerinde de adalet esas prensipleridir. Hz. Mûsa'nın kavminde de böyle bir topluluk bulunmaktaydı.

    Ancak bir ülkede; zalimler çoğalıp da yönetici durumuna gelmeleri hallerinde, adaleti temin eden güzide topluluk yok olur. İşte o zaman da o milletin sonu gelmiş demektir. İsra 17/16 : " Biz bir ülkeyi mahvetmek istediğimizde, o ülkenin servet ve nimetle şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke yok olmaya hak kazanır. Biz de orayı darmadağan ederiz. " Bu evrensel ayet, tarih boyunca topluluklar da hükmünü sürdürmüş ve sürdürmektedir.

    NEFSİNİZE UYARAK ADALETTEN SAPMAYIN

    4/135: Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan hakimler, Allah için şahitler olun. O hüküm ve şahitlik, gerek kendinizin veya ana, babanızın veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, haklarında şahitlik yaptığınız kimseler gerek zengin ve gerekse fakir bulunsun, Allah her ikisini de sizden daha iyi korur. Onun için doğruluktan ayrılıp da nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın...
    5/8: ... Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun. Bir topluluğa kininiz sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun. Bu takvaya daha uygundur...


    Taraflar kim olursa olsun, hakimlik ve şahitlik tarafsız bir şekilde doğruluktan ayrılmadan yapılmalıdır. Allah, her iki tarafa da bizden daha yakındır ve onları daha iyi korur. Milletlerde ve topluluklarda huzurun ve sükûnun kaynağı adalettir. Hak sahibinin hakkı, Cenâbı Allah'ın emrettiği şekilde verildiği takdirde adalet sağlanmış olur. Ancak hüküm verme ve şahitlik gibi durumlarda, mutlaka nefsin kötü meyilleri önlenerek, gerçek adalet sağlanmalıdır. Konuşmalar bile adalet üzere olmalıdır. En'am 6/152: " ...Konuştuğunuz zaman, yakınlarınızın aleyhine de olsa adaleti gözetin... "

    HAKSIZ KAZANÇ VE RÜŞVET

    2/188: Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın.
    4/29: Ey iman edenler! Mallarınızı, aranızda haksız ve temelsiz sebeplerle yemeyin. Ancak, aranızda gönül hoşluğu ile gerçekleştirmiş olduğunuz bir ticaret olursa başka...


    Helal kazanç ve helal lokma, iman edenlerin başlıca prensibi olmalıdır. Mal ve kazanç; karşılıklı gönül hoşluğu ile ticari alışveriş ve emekle kazanılırsa helal olur, çoluk çocuğa da hayrı dokunur, böylece huzurlu bir hayat yaşanır. Ancak başkalarının hak ve hukukuna zarar vererek adaletsizce elde edilen mal ve kazancın, insana zarardan başka hiçbir faydası dokunmayacağını Kur'ân vurgulamaktadır. Batıl yollarla yani hırsızlık, kumar, hainlik ve helâl olmayan diğer yollarla kazanılanlar da mutlaka haramdır.

    İnsanlar; aşırı hırs ve doymazlıkları sebebiyle, dünya malına çok düşkündür, hep daha fazlasını ister. Hak etmediği malı ve kazancı elde etmek için rüşvet verme yoluna sapar. Rüşvet; kendi lehine bir iş gördürmek gayesiyle vazifeli olan kimseye, kanun dışı bir yolla verilen para veya menfaattir. Kur'ân; en yıkıcı rüşvetin yargıçlara yapılan olduğunu vurgulamaktadır. Sıhhatli bir toplum, hak hukuk ve adalet unsurlarıyla ayakta durur. Bunların yozlaşması ile o ülke batmayı hak eder.

    ÖLÇÜYÜ ADALETLE TUTUN

    55/9: Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.
    57/25: ... Resullerle birlikte Kitab'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.


    Tartarken insaf ve adaletle, dosdoğru tartın; eksik tartı da kullanmayın ki insanlara doğru olarak hizmet verilsin ve onlar aldatılmasın. Kitap ile beraber bir ölçü, bir terazi de indirdik ki bu adalet ve adaletin ölçüsü olsun. Ticaret hayatında da adalet ve dürüstlük esas olmalıdır.

    İşte bu yasalara uymayanlar, haksızlık ve zulüm yapma durumuna düşerler ki, onlar da zalimlerden başkası değildir.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    TEMİZLİKTE TİTİZLİK GÖSTERENLER

    Temizlik, ibadetin temelidir. Cenâbı Allah'a ibadet yapılırken, gerek beden ve gerekse giysi yönünden her türlü pislik ve kirlilikten arınmış olunmalıdır. Temiz olmadan yapılan ibadetler geçerli sayılamaz. Peygamber Efendimize ilk gelen ayetlerle de temizliğin önemi vurgulanıyordu. Müdessir 74/45: " Üstünü başını temizle. Pisliği kendinden uzaklaştır. " Ayet ile ilk kulluk görevi olarak temizlik emri verilmiştir. Temizlikte titizlik gösteren mü'minler, " Temizlik imandan gelir. " sözünün de sırrına ermiş kullardır.

    ALLAH ÇOK TEMİZLENENLERİ SEVER

    2/222: ... Allah, temizlikte titizlik gösterenleri de sever.
    9/108: ... Allah, çok temizlenenleri sever.


    Cenâbı Allah; temizlikte titizlik gösteren kullarını sevmekte, onları sonsuz rahmetine almaktadır.

    BEDEN TEMİZLİĞİ

    8/11: ... Sizi su ile temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak için üzerinize gökten bir su indiriyordu.
    5/6: ... Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünup iseniz iyice temizlenin... Bir su bulamamışsanız, temiz bir topraktan teyemmüm edin...


    İslâmiyet, beden temezliğini bir nevi ibadet haline getirmiştir. Namaz kılmaya başlamadan evvel su ile alınan abdest, cünup halinden sonra ki tüm bedenin yıkanması suretiyle yapılan boy abdesti hep ibadetin ön hazırlıklarıdır. Şu halde Allahü Teâlâ'ya yapılan ibadetler, hem vücut temizliğini ve hem de nefsin temizliğine bir başlangıç teşkil eder. Su bulunmayan hallerde bile toprak, kum veya taşı el ve yüzlere sürmek suretiyle abdest alma (teyemmüm),denir ki bu da Kur'ân'ın temizliğe verdiği önemi açıkça belirtir.

    TEMİZ GİYSİLERİNİZİ GİYİN

    7/31: Ey Ademoğulları! Tüm ibadet yerlerinde güzel ve temiz giysilerinizi giyin...


    Cenâbı Allah, ibadet edilirken daima güzel ve temiz giysilerin giyilmesini emretmektedir. Mü'min beş vakit namaz kıldığına göre, onun her zaman gerek bedeni ve gerekse elbiseleri temiz olmalıdır. Çoraplar da yırtıksız tertemiz olmalı, hiç koku çıkarmamalı, diğer mü'minler rahatsız edilmemelidir. Cami ve civarı da çok temiz tutulmalıdır. İslâmiyette pis ve kirliliğe yer yoktur.
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  10. #10
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: ALLAH’IN Sevdikleri

    çok değerli paylaşım emeğine sağlık allah c.c razı olsun kardeşim.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Sayfa 1/2 12 SonSon

Benzer Konular

  1. Allah'ın sevdikleri ve buğzettikleri
    By Günışıgı in forum Dini Hikâyeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.04.10, 21:03
  2. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.11.09, 15:53
  3. Allah’ı seven, Allah’ın sevdiği her şeyi sever
    By Konyevi Nisa in forum Risale-i Nur
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 01.08.09, 13:45
  4. Hz.Ebu Bekir(Radiyallahü anh) ’’Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..’’
    By Konyevi Nisa in forum Hz.Ebu Bekir Sıddık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.02.09, 17:02
  5. Peygamberimiz'in En Çok Sevdikleri
    By SiLa in forum Sahabeden Ve Evliyaullahtan
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 15:58

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •