Hoyrat bir meramın hülyasındaydım
Geçmiş yılların şahikasında solumayı bırakıp dolaşmaya çıktım
Ruhumun mahzunluğunukalbimin bizarlığını unutarak başlangıç yapacaktım
Halin fakirliğiniçilenin güzelliğini
sabrın latifliğini
kanaat şevkini anlatacaktım
Şöyle bir etrafıma baktımyalnızdım
Kuşların şakımalarıyılgınlaşan köpeğin uzanıp sızmasıyla başladım
Kedinin miyavlayarak yakınlaşmasıgözlerimden medet ummasıyla dalmıştım
Balkondan sarkıtılan sofra bezini fark edip ve bir anda uzaklaşmasıyla hayıflandım
Çocukluğumda sevdiğim bir kedi vardı
Kurşuni renklere bezeli olduğundanismini “duman” olarak koymuştum
Ne vakit yalnız kalsamhüznü yudumlayarak kuytu köşelere saklansan o vardı
Sıcaklığıyla kucağıma atılıryumuşaklığıyla gözlerime takılır anlamak isterdi hali
Ne hikmetse çocukluğum hazin geçmişti
O yıllarda geçinmekfırınlarda haftalık ekmeğin pişmesini beklemek vardı
Ne kadar bayat olsa dabir zeytini dört parçayla katık yapsak ta ses çıkmazdı
Zavallı babam gecenin bir vaktindeuyku gözlerinden akarken
sessizce çıkıp giderdi
Oyunlarımız masrafsızdıarzu sınavdı
Gelip geçensanki görülmüyormuş gibi birde ulu orta reklâm eden satıcılar
Bir yelkenli misali gözlerimizin önünden geçip giderken yutkunur öyle kalırdık
Ne kadar hevesimiz kabarsagözlerimiz umutla aransa
kaybolana kadar beklerdik
Yine çaresizce sükût ederoyuna dönerdik
Komşular dayanamayıp çocuklarına aldıkları vakitbiz boyun bükerdik
Sıcak bir çorba yetiyorduakşama aşma makarna veya patates soğanla yeniyordu
Çay o vakitler çok kıymetliydiağır misafirler için düşünülürdü
ev kaklı için yoktu
Pek vahim olarak parti kavgası yaşanırdı
Dostakraba kim varsa ve kendi gibi düşünmüyorsa düşmanlık başlardı
İslami yaşamhukuki kavram
ağalık geleneğinde akşam nüfusla anlamlaşıyordu
Söz ve düşüncen kadrin kadar iltifata tabidiasabiyet her manada önemli gerekçeydi
Mustafa CİLASUN