2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Garip bir yolcudur insan !!

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 42.870, Level: 100
    Points: 42.870, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 4,9%
    Overall activity: 4,9%
    Achievements
    Zümrüt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Yer
    ıstanbul rize
    Mesajlar
    7.510
    Points
    42.870
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    24

    Standart Garip bir yolcudur insan !!

    Dünya da garip veya yolcu gibi ol. Kendini kabre girmişlerden say.”

    (Hadis-i Şerif Camiü’s-Sağir 3052)

    Resmini görür ya da ismini duyarız bazı yerlerin hemen severiz. Oysa ne yanına gitmiş ne de yakından görmüşüzdür oraları ama severiz. Bazen içimizdedir bu yerler bazen dışımızdadır.

    Akıl bir sırrın peşine düştü mü akın eder düşünceler. Düşünmek ne büyük bir nimet ne büyük bir eylemdir. Zihnimiz mekik gibi işler. Arı kovanı gibi uğuldar durur.

    Kaba taneler elekten geçmez üstte kalır. Akıl çözemedikleriyle boğuşur durur. Yıldızların ağına takılır. Hayrettedir.

    Yeryüzü ve gökyüzü korosu ne varsa hepsi birden tesbihatıyla doldurur içinizi. Tek anlamsız ses tek hikmetsiz bir nefes ve bir kıpırdanış yoktur kâinatta. Ama ne çare ki fanidir her şey. Bir gün gelip bu muhteşem gösteri bitecek sergilenen eserler kaldırılacak ebedî bir âleme taşınacaktır.

    Ve insana sorulacaktır orada neler görüp görmediği; nelerin dikkatini çekip çekmediği. Yeryüzünün şahidi bu serginin şeref misafiri olan insana tek tek sorulacaktır nasıl ders çıkarıp neler yaşadığı Yüce Yaratanın eserlerine ilgisiz kalıp kalmadığı sorulacaktır. Hayatın sırrına dair sorular sorup sormadığı sorulacaktır.

    Soruyor Alman şair H. Heine; “Deniz ufkunda ıssız bir gece denizi / Bir genç adam duruyor / Bağrında üzüntüler başında şüphe / Gamlı dudaklarla dalgalara soruyor: / ‘Çözün bana n’olur sırrını hayatın / Azap veren bu çok eski sırrı / Söyleyin nedir insan? / Nereden geldi gittiği yer neresi? / Kimler yaşar yukarda altın yıldızlarda?’ / Dalgalar ebedî mırıltılarında / Rüzgâr esiyor bulutlar geçiyor / Kırpışan yıldızlar kayıtsız soğuk / Ve bir genç durmuş cevap bekliyor.”
    ***

    Her adım ilk adım ya da her adım son adım olabilir. Yeniden başlayabilir her şey ya da âniden bitebilir. Bir tel kopar âhenk birden kesilebilir. Anlayacağınız o kadar kısadır işte hayat. Her nefes mukaddes mi mukaddestir. Her nefes bir daha alınmayabilir bir daha verilmeyebilir de. Anlayacağınız o kadar kısadır işte hayat…

    Biten ölen giden için öyledir de yaşayan için pek farklı mıdır sanki? Elbette hayır. Yaşayanlar bir zanla avunurlar. Bittiğine gittiğine aldırmazlar. Tükenir altın saniyeler ve bir daha gelmemek üzere gider en güzel günler. Hayalimiz bir ince çalışmaya başladı mı ne muhteşem kapılar açılır önümüzde. Bu zenginlikten yoksun olan insan gerçekten yoksuldur.

    Yolcu olduğunu bildi mi insan neler olur neler. Bir defa alışkanlıklar yıkılır prangalar çözülür. Ruh artık alabildiğine özgürdür. Her şeyden önce bulunduğumuz şehirden oturduğumuz yerden ayrılmak durağanlıktan kurtarır bizi. “Hayat bir faaliyettir” o zaman anlarız bu güzel sözün mânâsını. Bir yere bağlı kalmanın koskoca bir kâinat önümüzde dururken küçücük bir mekâna hapsolmanın sıkıntısı mahveder insanı. Yakar yandırır. Bulunduğu yerde çivilenip kalmak açılımlara ve yeniliklere karşı ruhumuzu kapatır ve daracık bir âlemde boğulur gideriz.

    Bir ağacın gölgesine oturmuş garip bir yolcudur insan. O küçücük insanı büyük yapan şey de belki budur. İnsan bir sudur akacaktır; denizini arayıp bulacak ve ona ulaşacaktır. Bir yerde bir noktada durup kalmaması gerekir. Geldiği yere aittir. Geldiği yeri köklerini arar ana vatanını özler. Hasretle ve özlemle doludur insan oraya ve o yerlere karşı.

    İnsanın hayatı cennette başladı. Yine bir gün İnşaallah cennette karar kılıp ebediyen orada devam edecektir. Bunun için dünyadayız cenneti kazanmak için işte bu imtihandayız. Cenneti özlüyoruz. İçimizdeki arayış ve özleyiş hep onunla doludur orası içindir.

    Necip Fazıl Kısakürek;

    “Neye baksam ardında hasret çektiğim diyar
    Kavuşmak nasıl olmaz madem ki ayrılık var.”
    Bizim namımıza söylüyor ebedî hasret şarkımızı.

    Evet içimizdeki arayış ve özleyiş hep onunla doludur onun içindir. Gölgeler peşimizi bırakmasa da bu böyledir. Yönünü şaşırsa da yolunu bazen kaybetse de insan yüreğinde sürekli bu koşuyu yaşar içinde kaynayan bu coşkuyu bu atılışı duyar. Elinde mi duymamak. Yaratan koymuş. Silip çıkaramazsın oradan.

    Ne kanatlar çırpar içimizde hele görmeyelim gökte bir çift kanat şakırtısını bir balonu bir uçağı…
    ***
    Bisikletin arkasında babama sarıldığım günler rüzgâr yüzüme gelmesin diye başımı babacığımın sırtına dayadığım günler o akşam üstleri bisikletle eve dönüşler ne güzeldi. Ne güzeldi “Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına” şarkısını ıslık çalıp söylemek ne güzeldi. Sıra sıra dükkânlara selâm verip geçmek ne güzeldi. Ve Fırıncı Mahmut’tan aldığımız o mis gibi kokan tepsi ekmekleri ne mübarekti. Zaman o bisikletin iki tekerleğinin altında uzar da uzardı geçmek bilmezdi. Bir rüya mıydı yaşadıklarımız? Sahi gerçek miydi? Acaba neydi? Dünyada yaşadığı bir ânı unutmaz ve özlerse insan cenneti nasıl özlemez ebedî bir âlemi nasıl istemez ki?..

    İnsan kendini kuşatan bu küçücük noktalardan çıkışlar yapıp bir nefes alır. Bir yığın zengin çağrışımlar arasından kendine açık bir kapı bulup yol alır. Yolcudur insan. Hem içinde hem de dışında yolcudur.

    Bir ağacın gölgesinde oturmuş garip bir yolcudur insan.
    Yol hiç bitmesin isteriz ama biter. Dünya yolculuğu mezarda biter. Aslında orada da bitmez ya ötesi var. Biri biter biri başlar. Yolculuğun hakkını vermeli tadını çıkarmalı insan. Yolun hakkı ise Yaratanın istediği şekilde yaşamaktır hayatı. Elde imkân ve fırsat varken yaşadığına aldanmamak yolculuğunun çok süreceği zannına kapılmamaktır.

    Baharın akasyaların kokusunu dalların çiçeklerin çağrısını duymak…

    Kuşlar dallarda kıpır kıpır şimdi. Dallar rüzgârın önünde hışır hışır zikirdedir şimdi.

    Kalbim sonsuz bir denizde yüzer gibi. Korkusuz ama huzursuz değil. Kulağıma eğilmiş fısıldıyor Bediüzzaman:

    “Evet baharımızda yeryüzünü bir mahşer eden yüz bin haşir numunelerini icâd eden Kadîr-i Mutlak’a Cennetin icâdı nasıl ağır olabilir? Demek nasıl ki onun risâleti şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi ‘Eğer sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım’ (Hadîs-i kudsî Keşfü’l-Hafâ 2:164) sırrına mazhar oldu. Onun gibi ubûdiyeti dahi öteki dâr-ı saadetin açılmasına sebebiyet verdi. Acaba hiç mümkün müdür ki bütün akılları hayrette bırakan şu intizam-ı âlem ve geniş rahmet içinde kusursuz hüsn-ü san’at misilsiz Cemâl-i Rubûbiyet o duâya icâbet etmemekle böyle bir çirkinliği böyle bir merhametsizliği böyle bir intizamsızlığı kabul etsin? Yani en cüz’î en ehemmiyetsiz arzuları sesleri ehemmiyetle işitip ifâ etsin yerine getirsin; en ehemmiyetli lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin anlamasın yapmasın; hâşâ ve kellâ! Yüz bin defa hâşâ! Böyle bir Cemâl böyle bir çirkinliği kabul edip çirkin olamaz.1 Demek Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm risâletiyle dünyanın kapısını açtığı gibi ubûdiyetiyle de âhiretin kapısını açar.”

    ***
    Bak diyor Mevlânâ da; “Dalların el çırpışını görmüyorsun değil mi? Buna can kulağı gerek… Ten kulağıyla duyulmaz ki.” Ve bizi diriliğe canlılığa çağırıyor; “Bin bahar görse taş yeşermez” diyor.

    Ne çok bakan var oysa gören gözler öyle az ki. Ne çok kulakları olan var; oysa gerçekten duyan öyle az ki.

    Bir atın düşen nalından koca bir ordunun bozguna uğrayışına kadar uzanan zincirleme olayları bir düşün hele. Bir kerecik olsun namına kâinata bakmayanın ve buradaki inceliklere şahit olmayanın hâli ötede yamandır. Hesabı kolay değildir.

    Kalbinin sevgiyle taştığı ve seni senden daha çok esirgeyen bir Rabbinin olduğunu anladığın bir anda alnını toprağın bağrına bas. Bir secde et Rabbine. Sonsuz huzuru duy işte orada. İçten bir isteyişle derinden bir titreyişle secdeye git. Baharı uzakta değil içinde duy…

    Bırak artık şu mızıldanmayı; “Bunca yıl yapamadım edemedim” nazlanıp sızlanmayı. Bir kenara bırak mazeretleri eğil bir kerecik Rabbin için. Yangın yerine dönsün için. Nice perişan nice pişmanlık dolu yıllar bir secdede çözülsün. Şeytanın kaçınıp yapamadığı bir emri bir ibadeti sen yapıyorsun dikkat et. Kıymetini bil.

    için eğilmek secdeye varmak ve öylece kala kalmak oralarda. Hıçkıra hıçkıra ağlamak. “Ben ne yaptım bir ömrü nerelerde geçirip heder etmişim yâ Rabbi. Oyalamış onca lüzumsuz şey beni.”

    Sesine ses mi ruhuna bir yeni nefes mi istiyorsun? Düş toprağa bir tane gibi kır dizlerini sağına soluna hiç bakmadan. Arif Nihat Asya gibi; “Kulun olarak doğmasaydım gelir fahri kulun olurdum ’ım” diyerek diz çök ve eğil. Toprağa anne toprağa eğil. Söyleyecekleri vardır dinle bir hele:

    “Nerde kaldın evlât ölünce mi gelecektin bağrıma o kadar geç mi? Vefalı ol düş yanıma. Buradan seslen ’ıma. Buradan benim yanımdan tam da işte buradan…”

    Hiçbir şey geçmiş yitirilmiş değildir aslında yeter ki insan yeniden başlayabilme yürekliliğini gösterebilsin. Şeytanın ve nefsin esiri olduğunu fark edebilsin yeter ki. Bu şanlı savaşın adı cihaddır. Hem de her savaştan büyük ve çetindir bu savaş. Çünkü kendi kendine karşı mücadelesi zordur insanın. Ama başaracak kadar donanımlıdır. Yalnız değildir. Kösteği kadar desteği de vardır. Geçmiş de gelecek de işte bu âna bağlıdır. Bu ânı kullanmamıza bağlıdır. ile olanı kim yıkabilir? ile olmak isteyeni kim bozabilir? Cevabı bizdedir. Engeller var elbette önümüzde ama engeller de aşmak için değil mi? Hepimizin sürdürüp durduğu engelli bir koşudur hayat. Haydi bir ezanla bir namazla dirilişe. Haydi. Düşmeden önce girelim o yatağa başımızı secdeyle uzatalım o toprağa.

    Haydi secdeye. Haydi kavuşmaya özgürlüğe. İnsanın içinde de nice uçurumlar vardır. Hem de ne ölçülemez derinliktedir. Kim çıkarabilir oraya düşeni? Bir düşüş bir de yükseliş korkusu var içimizde. Uzatılan eli ve elleri gör artık. O eli tut ki o da seni tutsun. Kendimize varoluş sebebimize bakıp Hz. Peygamberimize (asm) salâtü selâm getirerek doğrulmalıyız düştüğümüz yerden silmeliyiz ellerimizdeki kirleri kalbimizdeki günahları. Silkmeliyiz temizlemeliyiz tövbeyle. Tövbenin nuruyla yıkanmalıyız.

    Sınanmak için varız yeryüzünde. Zor sorular ise Yaratan’a sığınmak için. Acz içindeysen korkma yardımına imdadına yetişecek biri var demektir. O seni bilir ve asla unutmaz:

    “Şüphesiz ki yerde ve gökte ’a (cc) hiçbir şey gizli kalmaz.” (Âl-i İmran 5)

    Duâmız:
    Ey vaat ettiği zaman vaadini yerine getiren ve tehdit ettiği zaman affedip cezalandırmaktan vazgeçen ’ım!.. Çoktur büyüktür günahım. Hata ve günahlarımı o sonsuz geniş olan rahmetinin içine al ve affet ’ım. Sen rahmeti geniş ve bağışlaması çok bol olansın. Âmin.

    Mecnun Misali Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama.
    Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil Mevlâ’dır Hep…

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Garip bir yolcudur insan !!

    Çok güzel bir palaşım. ALLAH (C.C) razı olsun.
    emeğine sağlık, ellerin dert görmesin

    KARDEŞİM.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. İslâm garip olarak başladı, yine garip hale gelecek
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 10.10.09, 19:51
  2. İnsan bir yolcudur
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05.10.09, 20:42
  3. Garip Bir Dava
    By emacid in forum Menkibeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.06.09, 19:07
  4. İnsan bir yolcudur !!
    By Hakikatbin in forum İnsan & Yaratılış
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 09.10.08, 13:23
  5. Garip Hadise
    By SiLa in forum Sahabeden Ve Evliyaullahtan
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 13:30

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •