***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Vahiy'i Anlayabilmek...
A’raf 175. “Ey Nebi! Onlara, seytanin pesine taktigi ve kendisine verdigimiz âyetlerden siyrilarak azginlardan olan kisinin olayini anlat.”
176. “Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kilardik; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline biraksan da, dilini sarkitip soluyan köpegin durumu gibidir. Iste âyetlerimizi yalan sayan kimselerin hali böyledir. Sen onlara bu kissayi anlat, belki üzerinde düsünürler.”
Rabbimiz, Allah’in âyetleri kendisine verilmis, Allah’in âyetlerine ulasmis, âyet bilgisine, kitap bilgisine ulasmis bir insan tipini anlatiyor.
Bir adam ki, Allah’in âyetleri kendisine ulasmis, âyetlerle ilgi kurmus, anlamis ama ne yazik ki bu insan bildigi, tanidigi o Allah âyetlerinden siyrilmis. Bu adam Allah’in afâkî ve enfüsî âyetlerini çok iyi biliyordu. Ama ne yazik ki bu adam bildigi âyetleri terk etti, âyetlerden siyrilip çikti da seytana tâbi oldu ve o kimse sonunda azginlardan oluverdi.
Bu kimse için Bel’am denilmis. Bel’am bin Baura Hz. Mûsâ ümmetinden, Isrâil ogullarindan âlim bir kimseydi. Kitap bilgisine, Tevrat bilgisine sahip bir kimse olmasina ragmen kendisini düzene angaje ettigi için, sirtini düzene dayadigi için düzenin keyfine göre ya da kendi hevâ ve heveslerine göre, Allah’in âyetlerini yorumlama ve âyetlerin içinden siyrilip çikma cinnetine kapilmis bir adam.
Kimileri de burada anlatilan kisinin Ümeyyetübnü Ebi Salt oldugunu söylemisler. Bu adam Rasulullah döneminde yasamis bir adamdi. Rasûlullah’i taniyordu, bekliyordu. Hattâ peygamberimizin özellikleri konusunda siirler yazarak, “nerede kaldi, beklenen Nebî? diyerek onun özlemini terennüm ediyordu. Nihâyet Allah’in Rasûlü Mekke’de Kureys içinden zuhur edince Rasulullah hakkindaki tüm bu bilgilerinden siyrilarak gurura, kibre kapilarak ona imandan vazgeçiverdi. Hattâ bu kimse hakkinda Rasulullah efendimizin: “Siiri iman eden ama kendisi iman etmeyen adam” diye söz ettigini biliyoruz.
Ayet-i kerîmede “Seleha, inseleha” kelimesi kullanilmis. Seleha kelimesi aslinda derinin vücuttan yüzülmesi siyrilip çikarilmasi anlamina gelmektedir. Bu mânâ içinde düsündügümüz zaman, adam tipki derisi yüzülmüs, kendisini dis etkenlerden koruyacak deri destegini kaybetmis bir vücut gibi Allah âyetlerinden siyrilip çikmis.
Derisi yüzülmüs bir vücut dis etkenlere karsi kendisini koruyabilme özelligini kaybetmis demektir. Iste böyle bir vücut gibi, kendisini tehdit eden tüm tehlikelere karsi kendisini koruyacak âyetlerin destegini kaybetmistir. Kendisini azaptan, atesten ve cehennemden koruyacak olan âyetlerin içinden siyrilip çikmis, âyetlerin korumasini kaybetmistir.
Tabii adam böyle yapinca, hayatini Allah’in âyetleriyle düzenlemekten vazgeçip âyetlerden habersiz bir hayat yasamaya yönelince, kendi hevâ ve hevesleri istikâmetinde bir program izlemeye baslayinca da seytan onu ayartip pesine takiverdi ve azginlardan oluverdi. Hani bir söz vardir; seyhi olmayanin seyhi seytandir diye. Yâni seyh olarak, mürsid olarak, kilavuz olarak Allah’in kitabiyla tanisamamis birisinin seytana tâbi olmaktan baska yapabilecegi bir sey yoktur.
Bakin Rabbimiz kitabinin baska bir yerinde bunu söyle anlatir:
“Rahmân olan Allah'i anmayi görmezlikten gelene, yanindan ayrilmayacak bir seytani arkadas veririz.” (Zuhruf 36)
Rahmân’in zikri Kur’an demektir. Rahmân’in zikri, Rahmân’in hayatin her bir kademesinde bizden istedigi kulluk demektir. Evet, kim Rahmân’in, hayatin her bir kademesinde kendisinden istedigi kulluga karsi kör ve ilgisiz davranirsa, vahye karsi, Kur’an’a karsi körlük ederse. Ya da kitaba karsi gözünü bozar, bakisini bozarsa, biz de ona bitisik, onun yanindan hiç bir zaman ayrilmayan bir seytani arkadas yapariz diyor Rabbimiz.
Allah’la beraber olmayan, Rahmân’in zikrinden i’raz eden, vahye karsi kör davranan, vahiyle hareket etmeyen kisinin sonucu budur iste. Rahmân’in vahyiyle beraber olmayan kisi elbette seytanin esiri olacaktir. Çünkü o kisi Allah’la beraber olmamayi istemistir. Rahmân’in zikrinden yüz çevirmistir. Rahmân’in rahmetinin geregi kendisi için açtigi rahmet kapisini örtmüs, günese karsi körlük etmis kisidir. Basîreti kapanmis bir kisinin seytana yaklasmasi da kaçinilmaz olacaktir.
Kur’an’i tanimayan Kur’an’la beraber olmayan bir adam baska ne yapar? Hayatinda amel edecek kitabi olmayan bir adam ne yapar? Ya bizzat seytanin ya da insan seytanlarinin kulu kölesi olur. Nisa sûresinde bu husus söyle anlatilir:
“Dogru yol kendisine apaçik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, döndügü yöne döndürür ve onu cehenneme sokariz. Orasi ne kötü bir dönüs yeridir!” (Nisâ 115)
Yine bakin Sâf sûresinde:
"Onlar yoldan sapinca, Allah da onlarin kalplerini saptirmisti. Allah, yoldan çikan milleti dogru yola eristirmez." (Sâf 5)
Evet, Allah’in âyetlerini bildigi halde onlarla ilgilenmeyip onlardan siyrilip, onlardan habersiz bir hayat yasamaya çalisan bu adam üzerinde seytan hâkimiyet kurdu. Boslukta yakaladigi bu adamin bogazina bir ip takip onu gemledi. Boynundaki kulluk ipinin ucunu Allah’a vermeyen kisi elbette onu birilerine vermek zorunda kalacakti. Allah vahyine teslim olup hayatini onlarla düzenlemeye yanasmayan kisi elbette birilerinin âyetlerine teslim olmak zorunda kalacakti. Allah’tan kaçan kisi mutlaka ya cin seytanlarinin ya da insan seytanlarinin agina düsmek zorunda kalacaktir. Iste Allah âyetlerinden siyrilan, Allah âyetlerinin destegini kaybeden bu adam sonunda ipinin ucunu seytanlara kaptirarak, azginlasarak onlarin gidecegi yere dogru, atese dogru, cehenneme dogru hizla ilerlemeye basladi.
Ayetin ifadesinden anliyoruz ki; bu kitabin âyetleri yükselme sebebidir. Yeryüzünde insanlara yükseklik kazandiran, insanlari yücelten, insanlara incelik ve yücelik kazandiran Allah’in kitabidir. Allah’in kitabini taniyan en yücedir, Allah’in kitabindan haberdar olan en sereflidir. Allah’in Rasûlü de bu hususta söyle buyurur:
“Oku ve yüksel! Oku ve yücel!”
Evet, kitabi okuyan, kitabi taniyan, kitapla hareket eden, kitapla hayatini düzenlemeye çalisan kisi yeryüzünün en üstünü, en sereflisi ve en izzetlisidir. Iste bu adam da dileseydi, isteseydi, bildigi, tanidigi kitabin âyetleriyle yücelecekti, seref kazanacakti ama ne yazik ki bu adam:
Yere çakilip kalmayi, arzla bütünlesmeyi, yerlerde sürünmeyi, izzetini, serefini, degerini ayaklar altina düsürmeyi tercih etti. Hem dünyada hem de ukbada seref ve haysiyetini ayaklar altina düsürmeyi yegledi. Çünkü onun tüm derdi, tüm arzusu ve kiblesi dünya idi. Tüm plan ve programi dünya ve dünyalik üzerine kurulmustu. Dünyasi adina dinini sativerdi. Allah âyetleriyle yücelmeyi terk etti de dünyaya çakili kaliverdi. Dünyaya kazik çakma sevdasina kapildi da Allah âyetlerinin kendisinden istedigi kulluktan vazgeçiverdi. Elbette gözünde dünya kible olmus bir adamin Allah dinine de, Allah âyetlerine de ayiracak zamani kalmayacakti.