Sayfa 22/26 İlkİlk ... 2021222324 ... SonSon
255 sonuçtan 211 ile 220 arası

Konu: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

  1. #211
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HACCIN SIHHATİNİN ŞARTLARI

    Yapılacak haccın geçerli olması için dört şartın bulunması gereklidir:
    1 İslâm: Haccın, hem farz olma ve hem de sıhhat şartıdır
    2 Özel yerler: Arafat ve Kâbe
    3 Özel vakit: Arafatta vakfe, arafe günü zevalden itibaren, Kurban bayramı sabahı şafak sökünceye; ziyaret tavafı ise, bayram sabahından, ömür sonuna kadar yapılabilir Ancak ziyaret tavafını bayramın ilk üç gününde yapmak vacib olduğu için, ziyaret tavafını bundan sonraya bırakana, vacibi terkettiği için, kurban kesmek gerekli olur
    4 İhram: Hac veya umre niyetiyle, diğer zamanlarda helâl olan bir kısım, fiil ve davranışları, kişinin kendisine hac veya umre süresince haram kılması demektir Halk arasında ihramlı erkeğin örtündüğü iki parça örtüye de "ihram" denilmektedir
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  2. #212
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HACCIN YALNIZ KADINLARLA İLGILI ÖZEL ŞARTLARI:

    Kadınlarla ilgili iki şart vardır
    1 Hacda yol arkadaşının bulunması:
    Hac yapacak kadının yanında kocası veya mahrem bir hısımının bulunması gereklidir Aksi halde kendisine hac farz olmaz "Kadın, yanında mahrem hısımı bulunmadıkça üç günden fazla yolculuk yapamaz" (eş-Şevkânî, age, IV, 290) "Bir kadın, yanında kocası bulunmadıkça hac yapmasın" (eş-Şevkânî, age, IV, 491) hadis-i şerifleri buna delildir Şâfiîler ise, kadına, güvenilir kadınlarla birlikte olunca, haccı gerekli görürler Yol arkadaşı olarak tek kadın yeterli değildir Mâlikilere göre ise, kadın, yalnız kendilerine emanet edilmiş kadın arkadaşları veya yalnız erkekler yahut da erkek-kadın karışık bir toplulukla birlikte hac yapabilir Bu iki mezhebin dayandığı delil; "Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdır" (Âl-i İmrân, 3/97) ayetinin genel anlamıdır Bu yüzden, kadın kendisi aleyhine kötülükten güvende olunca, ona hac gerekli olur
    Mahrem hısım ifadesi, nesep, süt veya sıhrî hısımlık yüzünden kendisiyle evlenmek ebediyyen haram olan kimseleri içine alır Oğul, torun, baba, dede, süt oğul, süt kardeş, damat, kayınpeder gibi Kızkardeşin, hala veya teyzenin kocası olmak geçici evlenme engeli doğurduğundan, eniştelerle hac yolculuğu caiz olmaz
    Şâfiî ve Mâlikîlerle diğer fakihler arasındaki bu görüş ayrılığı, bir farzı ifa için yapılacak yolculuğa mahsustur Hac yolculuğu böyledir İhtiyârî yolculuklar icmâ' ile buna kıyas edilmez Resulullah (sas) şöyle buyurmuştur: "Bir erkek, bir kadınla yanlarında mahrem bir hısımı bulunmadıkça yalnız kalmasın Kadın, yanında mahrem hısımı bulunmadıkça yolculuk yapamaz" Bir adam kalktı
    "Ey Allah'ın elçisi, karım hac yolculuğuna çıktı Ben ise falanca gazveye yazıldım Hz Peygamber şöyle buyurdu: "Git ve karınla birlikte haccet" (Buhârî, Nikâh, III, Cihâd,140,181; Müslim, Hac, 424)
    2 İddetli Olmaması
    Hac yapacak kadının boşanma veya vefattan dolayı iddetli olmaması gereklidir Çünkü yüce Allah şu ayetle iddetli kadınların evden çıkışını yasaklamıştır: "Boşadığınız kadınları evlerinden çıkarmayın Kendileri de çıkmasınlar" (et-Talâk, 65/1) Haccın başka bir vakitte edası mümkündür İddet ise ancak özel bir vakitte sözkonusu olur (ez-Zühaylî, age, III, 36,37)
    İslâm'da haccın bazı engelleri vardır, bu engeller İslâm âlimleri tarafından şöyle tesbit edilmiştir
    1 Ebeveyn: Ana veya baba Mekkeli olmayan çocuğunu nafile hac veya umre için ihrama girmekten alıkoyabilir Ancak bu ikisi farz hacca engel olamaz Çünkü ebeveyne hizmet, bir cihaddır Farz hacda ana babadan izin almak sünnettir
    2 Evlilik: İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre, koca, karısının farz haccına engel olamaz Çünkü bu, ilk yükümlülük yılında (fevrî') farz olmuştur Şâfiîlere göre ise, koca, karısını farz veya sünnet hacdan alıkoyabilir Çünkü kocanın hakkı önceliklidir Hac ibadeti ise ömür boyu ifa edilebilir
    3 Kölelik: Efendinin kölesini farz ve sünnet hacdan alıkoyma hakkı vardır Ancak köle onun izniyle ihrama girmişse, artık hac veya umreyi tamamlamasına engel olamaz
    4 Hapis: Haksız olarak veya maddî sıkıntı içinde olduğu halde bir borçtan dolayı hapiste bulunmak hac engelidir
    5 Borçluluk: Vâdesi gelen borcunu ödemek için başka bir malı olmayan borçlunun hac yapmasına, alacaklı engel olabilir Vâdesi gelmeyen borçlar hac engeli teşkil etmez
    6 Hacr altında bulunmak: Sefîh olan kimse veli veya vasînin izni olmadıkça hac yapamaz
    7 İhsâr: Hac veya umre için ihrama girmiş olan kimsenin, düşmanın engel olması veya hastalık gibi bir sebeple hac veya umreyi tamamlayamadan ihramdan çıkmak zorunda kalmasıdır Böyle bir engelle karşılaşan kimseye de "muhsar" denir Ölüm veya malını 'verme dışında engeli aşmaya gücü yetmeyen, hacı, engelin kalkması umulan bir süre bekledikten sonra ihramdan çıkabılir Ancak bu durumda kurban kesmesi gerekir
    8 Hastalık: Bir kimse ihrama girdikten sonra hastalansa, Ebû Hanife'ye göre, muhsar sayılır ve ihramdan çıkabılir Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b Hanbel'e göre ise; ihramda iken hastalanan kimse, uzun sürse bile, iyileşinceye kadar ihramlı olarak kalır (el-Kâsânî, age, II, 130, İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 240; İbn Âbidîn, age, II, 200):
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  3. #213
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HACCÜ'L-KIRAN, HACCÜ'L-İFRAD VE HACCÜT-TEMETTU NE DEMEKTIR?
    Haccın üç çeşidi vardır

    1- Haccü'l-Kıran, hac ve umre niyetini getirerek her ikisini birlikte eda etmektir
    2- Haccü'l-İfrad, hacc niyetini getirip önce onun menasikini ifa etmektir Bayram günlerinden sonra da umre menasiki eda edilir
    3- Temettü ise, önce umre niyetini getirip menasiki eda etmek Bilahare Arafata çıkılacağı gün Mekke'de hacca niyet edip menasikini eda etmektir Afaki yani mikat haricinden gelen kimse bunlardan istediğine niyet edebilir Üçü de caizdir Haccü'l-İfrad için kurban kesilmez Temettü ve Kıran için kurban kesmek icab eder
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  4. #214
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HÂCET NAMAZI

    Herhangi bir ihtiyacı olan kişinin, bu ihtiyacının giderilmesini Allah'tan dilemeden önce kıldığı namaz Kur'ân, "Sabırla ve namazla Allah'tan yardım dileyin"(el-Bakara, 2/45) buyurur Mü'minler; yalnız Allah'a kulluk etmek ve yalnız O'ndan yardım dilemekle yükümlüdürler (el-Fâtiha, 1/4) Bu nedenle bir ihtiyaç içindeki insanın namaz ve dua ile Allah'a yönelmesinden, O'ndan yardım dilemesinden daha mâkul birşey olamaz Hâcet namazı bu yöneliş ve dilemenin bir mukaddimesi niteliğindedir
    Mendûb olan hâcet namazı, yatsı namazından sonra iki, dört ya da on iki rekât olarak kılınır Hz Peygamber'den gelen bir rivâyete göre hâcet namazının ilk rekâtında Fâtiha'dan sonra üç defa Âyetel-Kürsî, diğer rekâtta (ya da rekâtlarda) da Fâtiha'dan sonra birer defa İhlâs ve Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) sûreleri okunur
    Hâcet namazı bitince Allah'a hamd ve senâ, Rasûlullah'a salât ve selâmdan sonra bir hâcet duası okunması sünnettir Çeşitli hâcet duaları vardır Bunlardan birisi, "Allah'ım, senden hidâyet ehlinin başarısını, yakîn ehlinin amellerini, tövbe ehlinin öğütleşmesini, sabır ehlinin azmini, korku ehlinin ibâdetini, ilim ehlinin irfânını isterim ki, senden gereği gibi korkayım Allah'ım, senden öyle bir korku isterim ki, o beni sana isyandan menetsin; tâ ki, sana itâat ile öyle amel edeyim ki, onunla senin rızana ereyim; senden korkarak içtenlikle sana döneyim; sırf senin sevgini kazanmak için hâlis nasihat edeyim; her işte sana güvenip sana dayanayım; sana güzel zan besleyeyim Nûrun yaratıcısı Allah'ı tesbih ederim" anlamındaki "Allahümme innî es eluke tevfîka ehlil-hudâ ve amele ehli'l-yakîni ve munâsehete ehli't-tevbeti ve azme ehli-s-sabri ve cidde ehli'l-haşyeti ve talebi ehli'r-rağbeti ve teabbude ehli'l-vera'i ve irfâne ehli'l-ilmi hattâ ehâfek Allahume innî es'eluke mehâfeten tahcizuni an masiyetike hatta a'mele bi ta'atike amelen estehikku bihi rıdâke ve hattâ unâsihake bi't-tevbeti havfen minke ve hattâ uhlise leke'n-nasîhate hubben leke ve hattâ etevekkele aleyke fi'l-umûri ve husni zannin bike Subhâne hâliki'n-nûr" duasıdır Hâcet duası okunduktan sonra Allah'tan ihtiyacın giderilmesi yolunda dilekte bulunulur Hâcet namazı mendubdur (Fetâvây-i Hindiyye, Beyrut 1400, I, 112) Hz Peygamber (sas)'den rivâyet edilen bir başka hâcet duası ise şöyledir: "Hiçbir ilâh yoktur (bütün putları ve tağutları reddederim) Yalnız ve yalnız halîm ve kerîm olan Allahü Teâlâ vardır Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ'ya mahsustur Allah'ım, senden rahmetinin işlerini, mağfiretinin hasletlerini ve her iyiliğinin ihsânını taleb ederim Her günahtan da selâmetimi, kurtuluşumu istirham ederim Bağışlanmamış bir günah ve giderilmemiş bir kederi benden bırakma Bir de kendisinde senin rızan olan bir işi yerine getirilmemiş bırakma, ey merhamet edenlerin merhametlisi" (Tirmizî, Sünen, Hadis No: 479) Mâlum olduğu üzere günümüzde mü'minlerin en büyük hâceti; İslâm ahkâmının yeryüzünde galip gelmesidir
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  5. #215
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HACİZ, HACZ
    Ayırmak, bölmek; Islâm hukukuna göre, borçlunun malına hâkim kararı ile el koymak
    Fıtratının gereği olarak yaptığı işlerde iradesine göre hareket etme serbestisinde bulunan insan bu serbestisini aklî yetenekleri var olduğu sürece devam ettirir Ancak akıl ve şuur ile ilgili bir kısım noksanlıklarında şahsın adına faaliyette bulunması hem kendine hem de ilgili bulunan bir başkasına zararı olacağı nedenle Islâm hukuku bu şahsı "hacr" altına alır
    Hacr, lügatta engel olmak demektir Islâm hukukunda hacr, bir kimseyi sözle olan tasarruflarından alıkoymaktır Hukukî ifadeyle "bir muayyen şahsı tasarruf-ı kavlîsinden men etmektir ki, o şahsa bu hacr'den sonra "mahcur" denir Tasarruf-ı kavlîden men, o tasarrufu hükümsüz, gayrı sâbit ve gayr-ı nâfiz addetmektir (Mecelle, mad, 942) Bir şahsın "hacr" altına alınması için çocukluk, cinnet hâli, bunama hâli ve kölelik gibi gerekli sebepler olmalıdır Bu grup insanlar, hâkimin kararına gerek olmaksızın aslında hacr altında kabul edilir ve kendiliklerinden yaptıkları muâmeleler hükümsüz sayılır Hâkim kararı ile hacr altına alınanlar ise: a) Borçlu olanlar; b) belâhet (ahmaklık, düşüncesızlık, ne yaptığını iyi bilmemek); c) sefâhet (zevk ve eğlenceye ve yasak şeylere düşkünlük, akılsızlık edip lüzumsuz yere sonunu düşünmeden, hazz-ı nefs için masraf etmek); d) amme zararına çalışma (câhil olan tabîbin tedavide bulunması, insanlara müctehidlerin ictihadlarına aykırı birtakım bâtıl hileleri öğreten, bilmediği halde fetvâ vermeye kalkışan "müftî-i macın" ve kendisinin muntazam nakil vasıtaları ve parası olmadığı halde yolcuların naklını deruhte eden ve nakil zamanı ortadan kaybolarak yolcuları aldatan "Mükarı-i müflis" gibi kimseler) gibi haller, bu icraatta bulunan şahısları hâkimin kararı ile hacr altına almayı gerekli kılan sebeplerdir
    Borçlanmanın, hacrin sebebi olduğu Islâm hukukunda belirtilmiş olmakla birlikte borçluya genişlik verilmesi ve ödemek kastıyla borçlanana Allah'ın yardım edeceği hususunda Allah ve Rasûlü şöyle buyurmaktadır:
    "Eğer (borçlu) darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar beklemek (lâzımdır) Eğer bilirseniz (verdiğiz borcu, eli darda olan borçluya) sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara, 2/280, 282,, 283 Ayrıca bk en-Nisâ, 4/11,12, et-Tevbe, 9/60, 88, et-Tur, 52/40, el-Vâkıa, 56/66, el-Kalem, 68/46)
    Hz Peygamber (sas) "Her kim halkın malınıödemek niyetiyle (istikraz eder veya bir muâmele sebebiyle) alırsa, Allah o kimseye (dünyada) edâsını müyesser kılar Her kim de halkın malınıitlaf etmek kastıyla alırsa, Allah (onun malını) telef ettirir" (Nesai, Buyû, 99) buyurmaktadır
    Hz Âişe bir kere borç almış da kendisine "Ey Ümmü'l-Mü'minîn Ne cesaretle borçlanıyorsun? ödeyecek malın yoktur," denilmiş Hz Âişe de:
    "Ben her zaman Rasûlullah'ın; "Borcunu ödemek niyetinde bulunan her kula Allah yardım eder" buyurduğunu işittim Ben de Allah'ın bu yardımını dilerim, demiştir (Sahih-i Buhârî, Tecrid-i Sarîh Tercümesi Hadis no: 1074)
    Hacr altına alınan borçlunun malına el konulması demek olan "hacz" hususunda müctehidler şu görüşleri ile sürerler:
    Genel olarak, borçlunun yaptığı tasarruflar, alacaklılarına tesir etmektedir Mesela borçlu arsasını satıp mülkiyetinden çıkarınca alacaklının bu arsa üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunması mümkün olamaz Bunun aksine borçlu, bir mülk edindiği zaman alacaklının, alacağı nisbetinde bu mülk üzerinde de tasarruf hakkı doğar Borçlunun, ölümle neticelenen son hastalığı döneminde yaptığı teberru cinsinden tasarrufu vasiyyet hükmüne girmektedir Bu durumda vasiyyet, borçların ödenmesinden sonra kalan malın üzerinde geçerli olmaktadır Dolayısıyla teberru cinsinden yapılan tasarruf, alacaklının alacağını almasına engel teşkil etmez, yani teberrunun borç karşılığı olan kısmı geçersiz sayılır Ancak sağlıklı döneminde yaptığı tasarruflar borçluyu iflâs durumuna getirmedikçe ve alacaklıyı zarara uğratmadığı ölçüde geçerli olur
    Imam Ebû Hanife'ye göre borçlunun mal varlığı borcundan daha az olsa ve alacaklıları da borçlunun hacrini (sözlü tasarruflarını) talep etseler, borçlu hacredilmez Ancak, alacaklıları borçlunun hapsedilmesini talep ederse, malınısatıp borcunu ödemesi için borçlu hapsedilir Imam Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e göre ise, iflâs hâlindeki borçlunun, alacaklıların isteği ile hacredilmesi câizdir (Mecelle mad, 998) Diğer bir görüşe göre ise borçlu iflâs hâlinde olmasa bile, imkânı olduğu halde borcunu ödemekten kaçınması hâlinde borçlu hacredilebilir Mecelle, sözkonusu maddede bu görüşü kanunlaştırmıştır Borçlunun hapsedilmesi ya da hacredilmesi şâhitlerle ispat ve ilân edilir (Mecelle mad, 961) Netice olarak borçlunun varsa mevcut parası, kâfî gelmezse ticaret malları, o da yetmezse diğer akarı borcuna karşı haczedilir, satılıp borcu ödenir Ancak mesken, giyim gibi borçlu için kâfi miktarda, lüks olmamak şartıyla, zarûrî ihtiyaçların haczine gidilmez (Mecelle mad 998-999)
    Hacr müddetince borçluya ve bakmakla görevli olduğu şahıslara kendi malından, yeme içme hakkı ve imkânı verilir Hacr hâli borçlunun hacredildiği andaki mülkiyeti üzerinde geçerlidir
    Mâlikiler de borçlunun hacri hususunda Hanefiler gibi düşünürler Iflasına hükmedildiği zaman borçlunun mevcut malları, hâkim tarafından, borçlunun huzurunda imkân nisbetinde en yüksek fiyatla satılır; elde edilen bedel, alacaklılara hisseleri oranında paylaştırılır Bu işlemin sonunda borçlu hacr hâlinden kurtulur Bu halden sonra borçlunun miras, hibe, vasiyyet yoluyla elde ettiği yeni mallar üzerinde eski hacr kararı geçerli olmaz Gerekirse yeniden dava açmak icap eder Borçlu borcunu ödemek için çalışmaya zorlanmaz; iş ve zanaatı ile ilgili aletleri, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin nafakası ve elbiseleri haczedilerek satılamaz
    Bütün mezhepler hacrin, ancak vadesi gelmiş borçların mal varlığını aşması, alacaklıların hacri talep etmeleri, hacre hâkimin hükmüyle karar verilmesini, bu hükme şâhid tutulması ve verilen hükmün ilân edilmesi gereğinde ittifak hâlindedirler
    Ebû Hanife'ye göre borçlu hayatta kaldığı sürece borcundan ve iflâsından dolayı onu hacretmek ve mallarını haczederek cebren satmak câiz değildir Imam Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed aksi görüştedirler Diğer bir ictihad da Hanefî mezhebi tüKerimek durumunda olan malı borcundan çok olan borçlunun hacrini câiz görürken; bir başka ictihadda da malı borcuna yetmediği zaman borçlunun hacrini câiz görür
    Malıkî hukukçular, ikinci bir görüşte yalnız ödeme tarihi gelmiş borç, malınıaştığında hacre gerekli gördüğü gibi, vadesi gelmiş ve gelmemiş borçlar toplamı, mal varlığını aştığı zaman da borçlunun hacrini câiz görüyor Ancak borçlu temerrütte bulunmazsa yani imkân nisbetinde borcunu ödemekten kaçınmazsa hacrine karar verilmez
    Şâfiî hukukçular borçlunun gideri gelirinden fazla olunca ve iflâs âlametleri belirince, malı, vadesi gelmiş borçlarını ödemeye yeterli olan borçlunun dahi hacredilmesini câiz görüyor Aynı mezhebe göre borçlu, hâkime başvurarak kendini hacrettirebilir
    Bütün mezhebler hacr altına alınan borçlunun mallarının satılacağı; bozulması ve değişmesi muhtemel olanların hemen satılacağı, diğerlerinin en yüksek fiyatla satılması hükmünde ittifak hâlindedirler Hanefî ve Mâlikîlere göre hacr, yalnızca hacre hükmedildiği zaman mevcut bulunan malları kapsadığı halde, Şâfiî ve Hanbelî hukukçulara göre, yeni bir hacr kararı alınmaksızın, sonradan edinilen mallarda da eski alınan hacr kararı uygulanabilir Ebû Hanife, mahcurun mallarının zorla satışını câiz görmez; onu satıp borcunu ödemeye zorlamak maksadıyla hapsedilmesini câiz görür Imam Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed ise hem zorla satışı (haczi) hem de hapsi câiz görürler
    Hacr altına alınan borçlunun zanaat ve iş aletleri ve nafakası için gerekenler satılmaz Bu hususta bütün Islâm hukukçuları görüş birliğindedirler Mâlikî ve Şâfiîlere göre oturduğu ev satılır Hanefî ve Hanbelilere göre satılmaz Üç mezhebe göre malları haczedilerek satılan borçlunun, diğer borçların ödenmesi için çalışmaya zorlanmaz Hanbelilere göre ise çalışmaya zorlanır
    Alacaklılar haczedilip satılan malların bedellerinden alacakları nisbetinde mal alırlar Sonradan ortaya çıkan alacaklı, alacaklılara başvurarak onlardan hakkını alır Bir alacaklı, sattığı malı, vasfı değişmemiş olduğu halde borçlunun elinde mevcut olursa; ya satış akdini feshederek malının aynısını alır, ya da diğer alacaklılar arasına katılarak alacağı nisbetinde hakkını alır
    Mâlikîlere göre borçlunun, vadesi gelmemiş borçları, hacr sebebiyle vadesi gelmiş borç sayılır Diğer üç mezheb bunun aksini savunur Bu duruma göre vadesi gelmemiş alacak sahipleri, haczedilip satılan malın bedelinden birşey alamazlar Hanefîler bir alacaklının, mahcur borçlu yanında malınıdeğişmemiş ve üzerinde başkasının hakkısâbit olmamış malıntn aynısını bulması hâlinde satış akdini feshederek bu malı alma hakkına sahip olduğunu kabul etmez Ancak satılan mal, henüz satıcının yanında bulunuyor ise bu takdirde bedeli ödeninceye kadar malı kendi yanında hapsedebilir Dört mezhebe göre borçluyu, iflâs etmese de borcunu ödemeye zorlamak maksadıyla hapsettirmek caizdir
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  6. #216
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HAD, HADLER Sınır çekmek, bilemek dikkatle bakmak, ayırmak ve ceza tatbik etmek Bir isim olarak; sınır, son, bıçak vb ağzı, tarif ve şer'î ceza Çoğulu hudûd gelir Bir hukuk terimi olarak hadler; Islâmî ölçüler, Islâm Dininin ortaya koyduğu helâl-haram sınırları, miktarı ve niteliği nasslarda belirlenmiş olan şer'î cezalar demektir
    Mükellef, yani akıllı ve ergin kişilerin yaptığı işlerin Allah ve Resûlünün rızasına uygun olup olmadığını gösteren ölçüler vardır Bu ölçüler Kur'ân ve Sünnetle bildirilmiştir
    Islâm'da mükelleflerin yaptığı işlerin (ef'al-i mükellefi) değer hükmünü gösteren ölçüler şunlardır: Farz, vacip, Sünnet, Müstehap, Helâl, Mübah, Mekruh, Haram, Sahih, Fâsit, Batıl Mükellefin yaptığı her iş, şer'î sınırları gösteren bu ölçülere göre değerlendirilir Sonuçta ona göre ceza veya mükâfaat alır; yapılan iş ya geçerli (sahih) veya geçersiz (fâsid, bâtıl) olur
    Şer'î hadlerin genel anlamı Allah'ın koyduğu helâl-haram ölçüleridir Bu mana aşağıdaki âyet ve Hadislerden anlaşılmaktadır: Nisâ suresi 12 âyette mirasla ilgili hükümler açıklandıktan sonra şöyle buyurulmaktadır: "Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada ebedî kalırlar Işte büyük kurtuluş budur Kim de Allah'â ve O'nun Elçisine karşı gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı ateşe sokar Onun için alçaltıcı bir azab vardır" (en-Nisa, 4/ 13, 14) Burada Allah'ın emirleri "O'nun sınırları' olarak ifade edilmiş, bu sınırları aşanların ceza ile karşılaşacakları haber verilmiştir
    "Allah'ın yasak sınırına uyup o sınırı aşmayanlar kendilerine Cennet va'dedilen mutlu kişilerdir Allah onlarla alış-veriş yapmış, Cennet karşılığında mallarını ve canlarını satın almıştır (et-Tevbe, 9/111) "(Bu alışverişi yapanlar), tevbe eden, ibadet eden, hamdeden, rükü' eden, secde eden, iyıliği emredip kötülükten meneden ve Allah'ın (yasak) sınırlarını koruyan (onları çiğnemeyen) insanlardır O mü'minleri müjdele" (et-Tevbe, 9/ 112)
    Allah'ın yasak sınırları, şüphesiz O'nun haram kıldığı işlerdir Allah'ın haram kıldığı fiiller yani günahlar, büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır (bkz en-Necm, 53/32; el-Kehf, 18/49)
    Büyük günahların sayısı hakkında kesin bir rakam yoktur Doğruya en yakın olanının 125 olduğunu ifade eden A Ziyaeddin Gümüşhânevî (v 1311/ 1893) kitabında bunları tek tek açıklamıştır (bkz Gafillerin Kurtuluş yolu Terc Ali Kemal Saran, Ikbal Yayınları, Ankara, (Tarihsiz)
    Hadis-i Şerifte Allah'ın haram kıldığı şeyler "Allah'ın korusu" olarak nitelendirilmiştir: "Muhakkak helâl belli, haram da bellidir Ikisinin arasında çok kimselerin bilemeyecekleri (birtakım) şüpheli şeyler vardır Kim şüpheli şeylerden sakınırsa dinini ve ırzını kurtarmış olur Kim şüpheli şeylere dolarsa, korunun etrafında (sürüsünü) otlatan çoban gibi, çok sürmez içine düşer Haberdar olun! Her hükümdârın bir korusu vardır Dikkat edin Allah'ın yeryüzündeki korusu da haram kıldığı şeylerdir Haberiniz olsun! Cesed içinde bir parça et vardır ki o iyi olursa bütün cesed iyi olur O bozuk olursa bütün cesed bozuk olur Biliniz ki o, (et parçası) kalbdir" (Riyazüssalihîn, 419, 420, M Emre terc)
    Islâm ceza hukuku (Ukûbat) terimi olarak hadler; "belirli bazı suçlara İslam'ın tayın ettiği cezalar" dır Bu cezayı gerektiren suçlar beş tanedir: zina, hırsızlık, içki içmek, kazf (namuslu kadına zina iftirası) ve yol kesme (hırâbe)
    Islâm ceza hukukunda "had"ler "Allah hakkı" olarak kabul edilmiştir Yani haddi (İslam'ın tesbit ettiği cezayı) gerektiren suçlar amme hukukuna tecavüz anlamı taşımaktadır Kısas kul hakkıolduğu için buna had denilmemiştir Haddin dışında kalan yani Kur'an ve Sünnetle tayın edilmeyip hâkimin takdirine bırakılmış cezalara ta'zir cezaları denir Hapis, teşhir, sürgün vb (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-Islâmî ve Edilletüh, 2 baskı, Dimaşk 1405/1985, IV, 284 vd)
    Içki içme cezası dışındaki hadler Kur'an'la, içki içme cezası ise Sünnetle sabittir
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  7. #217
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HADİS USÜLÜ ISTILAHINDA VASİYET Hadis usûlü ilminde Vasiyet, hadis tahammül yollarından birisidir Sefere çıkacak veya ölmek üzere bir şeyh (hadis bilgini) in, rivayet etmekte olduğu bir kitabı bir şahsa Vasiyet ederek bırakması demektir Bu ilimde, vasîyette bulunan şeyhe, mûsî, kendisine kitap bırakılan öğrenciye mûsa leh denilir
    Vesayet yoluyla hadis tahammülünün caiz olup olmadığı bu sahanın bilginleri arasında tartışmalıdır Içlerinde Nevevî'nin de bulunduğu bir gruba göre caiz değil, bir başka gruba göre caizdir Caiz görenler de bu yolu hadis tahammül şekillerinin en alt seviyesi olarak kabul etmişlerdir Vasiyet yoluyla tahammülü kabul edenler, şeyhi bu vasiyetiyle öğrencisine muayyen bir şey vermiş, ve onun kendi rivayetlerinden birisi olduğunu kabul etmiş gibi telakki ederler Vasiyet edilen bir kimsenin rivayet sırasında vasiyet edenin sözlerini fazla veya eksik olmadan aynen aktarması gerekir (Suyutî, Tedrîbu'r-râvî fı Şerhi Takribi'n Nevevî, II, 59, 60; Tehanevî, age, II,1526; Yaşar Kandemir, Hadis Ilimleri ve Hadis Istılahları, trc 79, 80)
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  8. #218
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HADLERİN UYGULANMASI KONUSUNDA BAZI HADİSLER: "Allah'ın hadlerini yakında ve uzakta yerine getiriniz Hiçbir kınayanın kınaması sizi Allah'ın hakkını yerine getirmekten alıkoymasın "
    "Allah'ın yasaklarına uyan kimseyle o yasakları (hududu) ihlâl eden kimse, bir gemiye binip, kur'a çekerek bir kısmı alt kata bir kısmı üst kata yerleşen topluluk gibidir Aşağı katta olanlar su almak istedikleri zaman yukarı katta olanlara gidip: "Sizi zarara sokmadan biz kendi katımızda bir delik açsak!" derler Eğer yukarıdakiler onları serbest bırakırsa hepsi helâk olur, mani olursa hepsi kurtulur" (et-Terğib ve't-Terhib, 4/25, 27)
    Şer'î hadlerin tatbiki konusunda gözden uzak tutulmaması gereken bazı hususlar vardır: Her şeyden önce had cezaları bütün müessese ve kurumlarıyla işleyen Islâm Devletinde ve Devletin hakiminin kararlarıyla uygulanır Toplumda suça sebeb olabilecek bütün unsurların ortadan kaldırılmış olması, insanların islâmî eğitimle yetiştirilmiş olması, fertlerin maddî manevî ihtiyaçlarını devlet tarafından eksiksiz giderilmiş olması gerekir
    Suça götüren yolların tamamen kapatılamaması, şüphelerden sanığın faydalanması, suçun sübut bulması için gerekli şartların tam teşekkül etmemesi gibi sebeplerle geçmişte had cezaları nadır olarak uygulanmıştır Buna, yöneticilerin bu cezaları uygulamakta gösterdikleri ihmal, acz ve gevşekliği, kayıtsızlığı da eklemek gerekir
    Hadis-i Şerifte: "Şüphelerden dolayı hadleri kaldırınız (uygulamayanız)" " (Ebû Dâvud, Salât,14; Tirmizî, Hudûd, 2) buyurulmuştur Islâm ceza hukukunda bu önemli bir prensiptir Bu prensibe göre, Hz Ömer'in tatbikatıyla, kıtlık yılında hırsızlık yapanın eli kesilmemiş; efendisinin veya akrabasının malından çalan kimseye de, o malda hakkıolabileceği şüpheşiyle, bu had uygulanmamıştır Aşağıdaki örnekler de bu prensiple ilgilidir:

    Dört kişi bir şahsın zina ettiğine şehâdette bulunur; ancak bunlardan ikisi gönüllü diğer ikisi ise gönülsüz olarak şahitlik yaparlarsa Ebû Hanife'ye göre, bunların hiçbirine yani erkeğe, kadına ve şahitlere had tatbik edilmez
    Suçluya celde (dayak cezası) uygulanırken şahitlerden birisi şehadetinden dönse, kalan kırbaçlar vurulmaz
    Iki kişiden birisi bir şahsın "içki içtiğine", diğeri ise, o şahsın "içki içtiğini ikrar ettiğine" şehadette bulunurlarsa yine sarhoşluk haddi uygulanmaz
    Bir kimse önce hırsızlık yaptığını ikrar eder; sonra bu ikrarından döner ve daha sonra da bu malın bir kısmını çaldığını tekrar ederse eli kesilmez (Geniş bilgi iç in bkz Cevat Akşit, Islâm Ceza Hukuku ve Insanî Esasları, Ist 1987, 2 bak)
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  9. #219
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HAFAZA MELEKLERİ

    İyi ve kötü her yapılanı gözetip hıfz etmek ve korumakla görevli melekler Hafaza ve hâfızîn, hâfız kelimesinin çoğuludur
    Gözetlemeye memur melekler insandan hiç ayrılmaksızın her an onu murakabe etmekte ve her hareketini yazmaktadırlar Bütünüyle bu işin nasıl olduğunu da bilemediğimiz gibi keyfiyetini bilmekle de mükellef değiliz
    "Muhakkak sizin üzerinizde hafız (gözetleyici) melekler var Kiram (değerli) kâtipler var Her ne yaparsanız bilirler" (el-İnfitâr, 82/ 10, 11, 12)
    "Hafızın" gözetleyici, amelleri ezberleyen, muhafaza eden ve koruyan anlamında tefsîr edilmiştir Âyette hafaza melekleri "kirâmen" değerli, şerefli sıfatlarıyla anılmıştır Melekler Allah katında şerefli ve değerlidirler (Taberî, Tefsîr, XXX, 88) Bu suretle kalplerde o şerefli meleklerin yanında utanma ve toparlanma hissi uyarılmak istenmiştir Zira insanoğlu yüksek mevkide bulunanların huzurunda söz, hareket ve davranış bakımından bir hata yapmamak hususunda son derece dikkatli ve itinalı hareket eder "Kirâmen" vasfıyla anlatılan meleklerin her an ve her durumda kendilerini gözetlediğini bilen kimselerde huy ve davranışlarını dikkatle ve güzel bir şekilde yapmalarıdır
    Yaptığınız bütün işler melekler tarafından muhafaza edilmektedir
    "Yaptığınız bütün hileleri meleklerimiz kaydediyor" (Yûnus, 10/21)
    "İnsanın arkasında ve önünde, Allah'ın emriyle onu koruyan ve yaptıklarınızı kaydeden melekler vardır" (er-Ra'd, 13/11)
    Rasûlullah (sas) hafaza meleklerinin vazifelerini anlattığı bir hadiste şöyle buyurur: "Bir müslüman bir rahatsızlığa düşünce Allah onu koruyan hafaza meleklerine şöyle emreder: " Kulumun her gün ve gecede yaptığı iyiliklerin sevabını ona bu hastalık müddetince yazın" (Dârimî, Rikâk, 56)
    Gece melekleri ile gündüz melekleri sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelirler Allah bu meleklere "kullarım ne yapıyorlar?" diye sorar Melekler; "Onlara vardığımızda namaz kılıyorlardı, ayrıldığımızda da namaz kılıyorlardı" derler (Buhârî, Ezân, 31, Mevâkit, 16, Nesâî, Salât, 21)
    İnsanın sağ ve sol omuzlarında bulunan hafaza melekleri insanın günah ve sevaplarını kaydederler Bu melekler insandan cima, helâ ve gusül anında bu haller bitinceye kadar ayrılırlar Hz Peygamber (sas) "Sizden hela ve cima hali hariç ayrılmayan Kirâmen Kâtibin'e saygı gösterin İçinizden biri banyo yaptığında bir bez parçası ile avret mahallini örtsün" Hz Ali (ra) da şöyle buyuru: "Avret mahalli açık olduğu melek kişiye yaklaşmaz" "Örtüsüz hamama girilince iki meleği kişiye lanet eder" (Kurtubî, el-Câ'm'î !i-Ahkâmi'l Kur'ân, XIX, 248)
    Âlimler helâ ve cimâ halinde hafaza melekleri bulunmadığından dolayı, konuşmayı câiz görmemişlerdir
    Bazı âlimler kâfirlerin hafaza meleklerinin olmayacağını, çünkü onların durumunun belli olduğunu, amellerin yalnızca kötülük olduğunu, sağlarında bulunan meleklerin mü'min olmadıklarından hayır yapamayacağını ileri sürmüşlerdir Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurur: "Mü'minler alemetlerinden tanınırlar" (er-Rahman, 55/41)
    Ancak genel olarak İslâm âlimleri kâfirlerin de hafaza meleklerinin olduğunu kabul etmişlerdir Allah Teâlâ: "Kitabı solundan verilene gelince" (el-Hâkka, 69/25) "Kitabı arkasından verilene gelince" (el-İnşikâk, 84/10) buyurmuştur Bu âyetler kâfirlerin kitaplarında hafaza melekleri tarafından yazıldığını gösterir Sağda bulunup hayır yazan melekler de kendisi bir şey yazmasa da solda bulunan meleğe kâfirlerin kötülüklerini yazarken şâhitlik yapar (Kurtubî, age, XIX, 248)
    Hz Peygamber (sas): "Allahu Teâla şöyle buyurmuştur: "Kulum bir günah işlemeye karar verirse onun cezasını yazmayın Şayet o kötülüğü işlerse ona bir günah yazın Bir iyilik yapmaya karar verirse yapmasa bile ona bir iyilik yazın Yaparsa on iyilik yazın " der (Müslim, İmân, 203)
    Bu kudsî hadiste bildirilen karar vermek duygularla ilgili bir özellik olduğu için bunu hafaza melekleri nasıl tespit ederler meselesi tartışılmıştır Bu husus Şüfyan es-Sevrî'ye sorulunca şöyle cevaplandırmıştır: "Kul iyiliğe karar verince ondan bir misk kokusu yükselir Kötülüğe karar verince de leş kokusu yükselir Bunu melekler duyar ve yazarlar" (Kurtubî, age, XIX, 248) Nitekim âyet-i kerime de şöyle buyurulmuştur "Hatırla ki (insanın) sağındo ve solunda oturan, yaptıklarını tespit eden iki melek vardır İnsan bir söz söylemeye dursun, mutlak onun yanında (hayır ve şerrini) görüp gözetlemeye hazır bir (melek) vardır" (Kâf, 50/17, 18)
    Hafaza melekleri, sağ ve sol tarafta bulunan melekler Allah katında değerli, şereflidir Kul helâ, cimâ', banyo gibi avret mahallerinin açılmasına sebep olacak hallerde olunca bu melekler geçici olarak ayrılır
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  10. #220
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: İSLAM FIKHI ANSiKLOPEDiSi

    HAKKU'L-MECRÂ( SU GEÇİRME HAKKI)

    Su geçirme hakkı
    Sulanacak akarı, suyun geçtiği yerden uzak olan kimsenin, komşu akarlardan kendi akarına kadar suyu geçirme ve akıtma hakkı Tarım ürünlerini sulamak için başkasının arazisi üzerinden kanal açarak, boru veya künk döşeyerek sulama suyunun geçirilmesi irtifak haklarından birisidir
    Hz Peygamber (sas) "insanlar üç şeyde ortaktırlar; su, ateş, ot" buyurmuştur (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, IV, 294) Suyun sahibi veya suyun geçirileceği arazının sahibi suyun kullanılmasını engellerse, gerekirse silah kullanarak sudan yararlanılır Hz Ömer (ra)'in uygulaması böyledir (Ebû Yûsuf, Kitâbü'l-Harac, s 97; Mevsılî, İhtiyâr, III, 71),
    Eğer suyu geçirecek şahsın kendi arazisi ile su arasında kalan arazide hakkı varsa ortaklık hakkına dayanarak suyu geçirebilir Şayet bir ortaklığı yok ise irtifak hakkı ile suyu araziden geçirir, arazi sahibi veya komşu arazi sahipleri bunu engelleyemez
    Dahhâk b Halîfe, el-Ureyz mevkiinden bir kaynak suyu çıkartır Suyunu Muhammed b Mesleme'nin arazisinden geçirerek kendi arazisini sulamak ister: Muhammad b Mesleme izin vermeyince Hz Ömer (ra)'a başvururlar Hz Ömer Muhammed b Mesleme'ye kendisi için de yararlı olacak olan bu suyun kullanılmasına niçin izin vermediğini sorar Muhammed b Mesleme yemin ederek bu suyun geçmesine izin vermeyeceğini söyleyince; Ömer şöyle der: "Yemin ederim ki, karnının üzerinden geçmesi gerekse bile o suyu oradan geçiririm" (Mâlik b Enes, Muvatta', II, 218) Suyun geçtiği yol (mecrâ) birkaç kişi arasında ortak ise bunlardan birisi, diğerlerinin sulamasını engelleyecek şekilde suyu kapatamaz Ancak nöbetleşe su kullanılsa kendi nöbetinde suyun mecrâsını tamamen tarlasına çevirebilir Ortak mecrâ hakkında, ortaklardan birisinin arazisini sulaması için mecranın önünü kapatıp su biriktirmesi gerekiyor ise ihtiyacım görecek, diğerlerine zarar vermeyecek şekilde suyun önünü kapatabilir
    Bütün irtifak haklarının kullanımında olduğu gibi burada da şart, suyun üzerinden geçtiği hâdım akara önemli zarar vermemektir (Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku" III, 128)
    Mecrâların bakım ve temizliğini devlet veya hususî şahıslar üstelenecektir Bu cihetten mecrâlar üçe ayrılır:
    a) Bakım ve temizlik masrafı devlete âit olan mecrâlar; Fırat, Dicle gibi büyük nehirler
    b) Masrafı hususî şahıslara âit olup bakımı ihmal edildiğinde devletin zorlama hakkı olan mecrâlar Belirli beldedeki insanların istifade ettiği akarsu ve ırmak kolları Bunların ıslahı, temizlenmesi faydalanan kimselere âittir
    c) Masrafı hususî şahıslara âit olup ihmal edilme durumunda cebir bahis mevzûu olmayan mecrâlar Nehr-i hass denilen hususi akarsular Bu sular on kişiye, kırk kişiye veya bir köye âit sular diye tarif edilir Ancak hangi suyun hususî akarsu sayılebileceği hâkimin kararına bağlıdır (Ali Haydar, Duraru'l-hukkâm fi Şerh-i Meceletti'l-Ahkâm, III, 499, 1224 maddenin şerhi)
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

Sayfa 22/26 İlkİlk ... 2021222324 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.....İNDİR
    By BuRaK in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.09, 08:23

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •