Zikrullah
Allahu Zülcelal’in rızasına meraklı olan kimseler, her nerede olursa ve her ne yaparsa yapsın; daima bülbül gibi gerek dille gerekse kalple Allah’ın zikrini gerek yapmaya gayret etmelidirler.
Çünkü insanın kalbinin üzerinde bir şeytan bulunur. Kişi, Allah’ı zikrettiği zaman siner, fakat gaflete düşünce, vesvese vermeye başlar.
Allahu Zülcelâl, Kur’an-ı Azimüşşan’ın birçok yerinde zikrin ne kadar kıymetli olduğunu beyan etmiştir. Bir ayet-i kerimede; “… Allah’ı zikretmek, elbette en büyük ibadettir.” (Ankebut; 45)
Diğer bir ayeti kerimede; “Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim.” (Bakara; 152) Diğer bir ayeti kerimede ise; “Allah’ı çok zikredin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cuma; 10) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem de bir hadisi şeriflerinde; “Allah’ı zikretmek, kalplere şifadır.” (Deylemi)
Diğer bir hadisi şeriflerinde ise; “Size Allah’ı çok zikretmenizi emrediyorum. Peşine düşman düşen bir kimse, nasıl bir kaleye sığınarak ondan kurtulursa kul da şeytandan, ancak Allah’ın zikri ile kurtulur.” (Tirmizi) buyurmuştur.
İmamı Gazali kuddise sirruhu şöyle demiştir; “Zikir bazen dille, bazen kalple, bazen de diğer organlarla yapılır. İnsanların dil ile Allah’ı zikretmeleri, ona hamd etmeleri, onun adını zikretmeleri ve kitabını okumalarıdır. Allah’ın kalple zikredilmesi ise üç kısımdır:
1- Allah’ın zatına ve sıfatlarına işaret eden delilleri düşünmek;
2- Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerine işaret eden deliller üzerinde düşünmek;
3- Allah’ın yarattıklarının sırlarını düşünmektir.
Kalbi hastalıklara ilaçtır
İnsanın kalbinde bulunan kin, haset, kibir, öfke gibi bütün hastalıkların ilacı Allah’ın zikridir. Diğer organların Allah’ın zikrini yapmaları da kendilerine emredilen emir ve yasakları yerine getirmeleridir.
İmamı Şafii rahmetullahi aleyh, daima kalben Allah’ı zikrettiği gibi diliyle de zikrediyordu. Bir gün, bıyıklarını kısaltmak için berbere gitmişti. Tabi zikirle meşgul olduğu için dudakları kıpırdıyordu. Berber;
— Ey imam! Dudaklarını kıpırdatırsan, dudağını kesebilirim, deyince; İmam Şafii;
— Senin dudağımı kesmen, benim bir an Allahu Zülcelal’in zikrini terk etmemden daha iyidir, diye cevap vermiştir.
İşte, hakiki olarak Allahu Zülcelal’in zikrini yapmak böyledir. Biz de her ne kadar böyle yapamıyorsak da hiç olmazsa zikre olan ilgimizi devam ettirelim. Belki Allahu Zülcelâl kalbimize bakıp samimiyetimizi görürse o lezzeti bize de nasip eder.
Nerede olursak ve ne yaparsak yapalım, zikirle yapmamız lazımdır ki kalbimiz ve dilimiz Allah’ın zikrine alışsın.
Her dem zikir yapmalı
İmamı Gazali rahmetullahi aleyh bir yolculuğundan dönerken, Tus şehrine uğradı. Orada salih bir zatın bulunduğunu söylediler. Onun ziyaretine gitti. Yanına varınca, tarlaya tohum attığını gördü. O salih kimse, İmamı Gazali’yi görünce, yanına geldi. Sohbet ederlerken, yardımcısı tarlaya tohum atmak istedi, o zat;
— Yapma! Dedi. İmamı Gazali bunun sebebini sorunca, dedi ki;
— Ben tohumu daima Allah’ı zikrederek toprağa atıyorum. Kim o tohumdan yetişen buğdaydan yerse fayda görecektir. Fakat bu adam, tohumları toprağa gafletle atabilir. O zaman kim o buğdaydan yerse, yiyene zulmet verecek, yani zararı dokunacaktır.
Şimdi buna bakarak, insan yemek yaparken, yerken, çalışırken yani her ne yaparsa yapsın, Allah-u Zülcelâl ile huzurlu olup O’nu zikrederek yaparsa o işten elde edilen şey hem bereketli hem de menfaatli olur. Ama bunun aksine, günah olan bir şekilde veya gafletle yapılırsa ne bereketi, nede bir menfaati olmaz.
Tabii insan, Allah’ın zikrini kalbine yerleştirebilmek için O’nun zikrini önce dile uygulamak lazımdır.
Zikir meclisleri
Yine insan, Allah’ın zikrini yapabilmek ve onu kalbine yerleştirebilmek için zikir (sohbet vs.) meclislerine devam etmelidir.
Çünkü Allahu Zülcelâl bir ayeti kerimede; “Sabah, akşam Rablerine dua (ve Onu zikir) eden kişilerle (birlikte), (sen de) nefsini hapset.” (Kehf, 28) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur;
— Kıyamet gününde, Allahu Zülcelâl; “Mahşer halkı, kerem ehlinin kimler olduğunu yakında bilecekler” buyurur. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin bu sözünü işitenler;
— Ya Resulellah! Bunlar kimlerdir? Diye sorunca;
— Kerem ehli, zikir meclisinde bulunanlardır, buyurmuştur. (Beyhaki)
Şunu unutmamak lazımdır ki; “(Yeryüzünde) Allah, Allah” diyen biri bulundukça kıyamet kopmaz.” (Müslim, İman, s. 66.) Aynı zamanda Allah’ın zikri, ahirette de sahibini, cehennemden muhafaza eder, cenneti âlânın nimetlerine kavuşturur.
Zikir meclisleri de sağlam bir kale gibidir. Her kim o kaleye sığınırsa kurtuluşa erer. Allah-u Zülcelâl zikir halkaları kurarak kendisini zikreden kullarını gördüğü zaman, meleklerine:
— Sizleri şahit tutuyorum ki onları affettim, buyurur. Bunun üzerine bir melek;
— Ya Rabbi! Onların içinde bir kimse var ki orada zikir için değil, bir ihtiyacı için bulunuyor, deyince, Allahu Zülcelâl buyurur ki;
— Onlar öyle bir topluluktur ki onlarla oturan şaki (rahmetten mahrum kalıp cehennemlik) olmaz. (Buhari)
Yani zikrullah ve zikir meclisleri hakkında ne kadar yazarsak yazalım, yine de faziletlerini bitiremeyiz. Onun için daha elimizde fırsat varken, Allah-u Zülcelal’in bu büyük nimetinden faydalanmaya çalışmamız, nefis ve şeytanın peşine takılıp bu büyük kârdan kendimizi mahrum etmememiz lazımdır.
Kaynak: Seyda Muhammed Konyevî, “Cennet Yolunun Rehberi”, Reyhanî Yayınları, 2006.
****************************** ***
Hangi durumda
Hangi zikir yapılır?
Her meşru işin başında; “Bismillahirrahmanirrahim ” demelidir. Her işin sonunda “Elhamdülillah” demelidir. Bir şeye hayret ettiğinde “Subhanellah!”; hoşumuza giden bir şey gördüğümüzde “Maşaallah”; ne dünyasına nede ahiretine hiçbir faydası olmayan bir iş yaptığında ya da bir söz söylediğinde “Estağfirullah”; herhangi bir işi daha sonra yapacaksa “İnşaallah” demelidir.
Başına bir bela veya musibet geldiğinde; “La havle vela kuvvete illa billahi’l aliyyi’l azim”; bir musibet veya vefat haberi duyulduğu zaman “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” (Biz Allah içiniz, Allah’a döneceğiz) demelidir.
Gece gündüz, nerede olursa ve ne yaparsa yapsın; “La ilahe illallah Muhammedun Resulullah” demelidir. İşte insan, bunları yapmak suretiyle, Allah’ın zikrini kalbine ve ruhuna yerleştirebilir.
GÜLİSTAN ARAŞTIRMA SERVİSİ