İslam insanı insanı kamil mertebesine çıkarmak için gönderilmiş bir dindir. Bu gayeye ulaşmak için birtakım ahlaki prensipler vaz etmiştir. Bu prensipler evrensel prensiplerdir. Her devirde insanların muhtaç oldukları ilkelerden meydana gelmektedir ki günümüz insanının da bu evrensel ahlaki prensiplere uyması gerekir




O evrensel ahlaki prensiplerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Doğruluk dürüstlük güvenilirlik ahde vefa nezaket adalet hoşgörü ve cömertlik gibi Burada bu evrensel ahlaki prensiplerden dürüstlük ve güvenilirliğin önemi üzerinde durmak istiyoruz.

Sağlam Ahlakî Karakter Dürüstlük

Dürüstlük sözlüklerde ahlaki ve etik kaidelere bağlılık sağlam ahlaki karakter sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmama şeklinde tanımlanmaktadır Dürüstlük huzurun ve kendiyle barışık olmanın kısacası mutluluğun bir gereğidir

Yüce dinimiz İslamın çok değer verdiği temel ahlaki prensiplerden biri dürüstlüktür. Nitekim Yüce Ey Muhammed Sen beraberindeki tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol Aşırı gitmeyin doğrusu yaptıklarınızı görür

Ayette İslamın esasını teşkil eden iki ilke yer almaktadır Emrolunduğun gibi dosdoğru yaşamak ve haddi aşmamak yani ’ın belirlediği sınırların dışına çıkmamak. Yüce bu ayette müminlerle birlikle Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ın çizdiği ilkeler ve hudutlar dâhilinde dosdoğru olmasını bu ilke ve hudutlardan yan çizip haddi aşmamasını emretmektedir
onların işledikleri şeyleri görüp gözetlediğini belirtmekte onları zalimlere meyletmekten sakındırmaktadır. Doğruluktan ve dürüstlükten meylettikleri takdirde cehennem ateşine gireceklerine ve o vakit kendileri için ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaklarına dair onları uyarmaktadır

Bu ayetle ilgili olarak Abdullah b. Abbas radiyallahu anhu nun şöyle dediği rivayet edilmiştir Bütün Kuran içinde Resulüne bu ayetten daha ağır ve daha çetin bir ayet inmemiştir. Bu nedenle Peygamberimiz Hûd suresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı buyurmuştur

Bu ayette Resulullaha beni ihtiyarlattı dedirtecek kadar zor gelen nokta dosdoğru olma emrinin asıl kendisiyle ilgili olan kısmından ziyade ümmetiyle ilgili olan kısmıdır. Zira ayette “seninle beraber tövbe edenler de seninle beraber dosdoğru olsun denilmek suretiyle müminlerin de aynı emre muhatap oldukları belirtilmektedir. Nitekm istikamet (doğruluk dürüstlük) kadar yüksek bir makam olmadığı gibi onun kadar da zor hiçbir emir yoktur
Resulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ’ın kendisine yüklediği bütün görevleri kusursuz yerine getirme azmi ve gayreti içindeydi. Şartlar ve ortam elverişli olmamakla beraber yüklendiği davanın büyüklüğüne yakışır anlamda mevcut yetenek ve imkânlarını sonuna kadar kullanmıştır. Cenâb-ı Hak ilgili ayetle kendi peygamberinden ve ona uyan müminlerden bunun devamını istemektedir.

Müslümanlar için en güzel rehber olarak gönderilen Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir doğruluk ve dürüstlük örneği idi. Onun en büyük hedeflerinden biri de doğru ve dürüst insanlardan oluşan bir toplum oluşturmaktı. Bu bakımdan önce kendisi doğruluk ve dürüstlük örneği olmuştur. Onun içi ile dışı özü ile sözü birdi.

Bir başka deyişle O olduğu gibi görünür göründüğü gibi olurdu. Onun söyledikleri ile yaptıkları arasında bir farklılık görmek mümkün değildi. Hayatı boyunca insanları doğruluğa ve dürüstlüğe sevk etmeye gayret göstermiştir.



Nitekim Süfyan es-Sekafî isimli bir Sahabinin kendisine gelerek; “Ey ’ın Resulü! İslâmiyet hakkında bana bir öğüt veriniz ki sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın” demesi üzerine Peygamberimiz: “’a inandım de sonra da dosdoğru ol.” buyurmuştur
Hz. Peygamber doğruluk ve dürüstlüğü ’a imandan sonra dile getirmiş ve doğrulukla ’a iman arasında bir bağlantı kurmuştur. Yine bir başka hadisinde; “Doğruluktan ayrılmayınız. Doğruluk sizi birre (iyiliğe) o da sizi cennete ulaştırır. Kişi doğru olur ve daima doğru iş yaparsa katında sıddıklardan yazılır. Yalandan sakınınız. Yalan da insanı günaha o da cehenneme götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan üzere iş yaparsa katında yalancılardan yazılır.
Konuyla yakından ilgili başka bir hadiste Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmaktadır: “Siz bana altı hususta söz verin; ben de size cennete gireceğinize dair söz vereyim:

1. “Konuşurken doğru konuşun Evet davranış ve beyanlarınız dosdoğru olsun ve asla doğruluktan ayrılmayın.
2. “Söz verdiğiniz zaman yerine getirin Zaten bunun aksi münafıklık alâmetidir.

3. “Emanete emin olun.” Bir yerde emin bilindiğinizden dolayı size bir şey emanet edilmişse sakın sizi emin zannedenleri bu zanlarında yalancı çıkarmayın.
4. “İffetli olun.” Irz ve namusunuzu koruyun; başkalarının ırz ve namusunu aynen kendi namusunuz gibi koruyun.
5. “Gözlerinizi harama karşı kapayın.” Size ait olmayan şeylere bakmayın ve istifade etmeniz yasak olan şeylere göz dikmeyin. Harama bakmak kalbi bozar.
6. Elinizi başkalarına zarar vermekten uzak tutun.Hiç kimseye hiçbir şekilde kötülük yapmayın.

İşte bu hadiste sayılan şartlara riayet eden bir insan bu dünyada emin olarak yaşar ahiretini de bu şekilde emniyet ve garanti altına almış olur. Peygamber Efendimiz hayatı boyunca kendisi doğru ve dürüst olduğu gibi müminlere daima doğruluk ve dürüstlüğü emretmiştir.

Bu ayet ve hadislerde de görüldüğü üzere dürüstlüğün İslam dininde müstesna bir yeri ve önemi vardır. Çünkü dürüstlük; insan onurunun ve sağlıklı toplum yapısının vazgeçilmez şartlarından insanın kendi kişiliğine karşı en önemli ödevlerindendir.

Dürüstlüğün İnsana Kazandırdıkları

Toplumda güvenilir kişi olmanın ilk ve en önemli şartı dürüst olmaktır. Sözünde yalan işinde hile hal ve gidişatında riya bulunmayan insanı herkes sever; sevmese de takdir eder.

Dürüstlük güzel güvenilir ve huzur dolu bir hayat getirir. Dürüstlüğün insana kazandırdıkları hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Rabbimiz ’tır deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur onlar üzülmeyecekler de kim uzulecek

“Şüphesiz “Rabbimiz ’tır” deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın üzülmeyin size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin!”

Bu ayetlerde ’a inanıp doğru ve dürüst olanların korku ve üzüntü çekmeyecekleri bu dünyada yaptıkları salih amellere karşılık ebedi olarak cennete girecekleri belirtilmektedir.

Dürüstlük fert ve toplum açısından huzurlu güvenli düzenli mutlu ve müreffeh bir hayatın sağlanabilmesinin en önemli ve olmazsa olmaz unsurlarındandır. Kişisel ilişkilerden toplumsal ilişkilere ticari ve mesleki faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarını ilgilendiren ve bütün bu alanlarda mutlaka riayet edilmesi gereken ahlaki bir erdemdir.

Bu itibarla dürüstlük; niyette düşüncede iradede özde sözde bütün iş ve davranışlarda doğru ve dürüst olmayı kapsar

Peygamber Vasfı Güvenilirlik

Güven korku çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu itima gibi anlamlara gelmektedir Güvenilirlik ise güvenilir olma durumunu ifade etmektedir

Güzel ahlâkın en önemli özelliklerinden olan güvenirlik aynı zamanda peygamberlerin genel niteliklerindendir. Nitekim Kuranı Kerim onların bu sıfatlarına birçok ayette işaret etmektedir Burada bu tür ayetlerden iki tanesini zikretmek istiyorum

Nuh kavmi de peygamberlerini yalancılıkla suçladılar. Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık ’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

İşte bu ayette de açıkça görüldüğü gibi Nuh (as) kavmine: “Ben emniyet telkin eden size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim” diyerek kendisinin emanete riayet eden hıyanete asla tenezzül etmeyen bir peygamber olduğunu ifade etmektedir.

Yine “Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: ‘’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim

‘El-Emin’ Bir Peygamberin Ümmetiyiz

Peygamberlerde bulunması gerekli beş nitelikten birisinin de emanet olması emanetin mana ve önemini ifade etmektedir. Bu sıfat peygamberlerin her yönü ile güvenilir olduklarını ifade eder. Esasen insanların güvenmediği bir kimsenin peygamber olarak görevlendirilmesi düşünülemez. Çünkü peygamber ile kulları arasında elçidir. Böyle bir kimse güvenilir olmazsa insanlar ona inanır ve söylediklerini dinler mi?

İşte bütün peygamberlerin en önemli sıfatı emanet olduğu gibi Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in de en önemli sıfatı emanettir. Nitekim Hz. Peygamber’in ümmetine örnek olduğu hususlardan biri de onun güvenirlik vasfıdır.

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) insanlara güven veren bir insandı. Çünkü o “Muhammedu’l Emîn” idi. Hem de ne zamandan beri küçüklüğünden yani İslâmiyet’in zuhurundan yirmi-yirmi beş yıl önce...

Ona niçin emin sıfatı verilmiştir? Çünkü insanlar onu her yönden emin görüyorlardı. Ona kimler emin sıfatı vermiştir? Evvela kavminin asilleri ‘emin’ sıfatı vermiştir. Asilzadeler kendi asaletleriyle onun alay etmeyeceğinden emindiler. Tacirler kendisiyle alış-verişte onun kendilerine hile yapmayacağından emindiler. Evet o güven timsaliydi. Çünkü küçüklüğünden beri bütün davranışları bunu göstermektedir. Fakirler onu kendileri için bir melce’ bir sığınak olarak görmekteydiler. Zalimlerin zulmüne ancak onunla karşı koyacaklarından emindiler. Bu kategoriyi artırmak çoğaltmak mümkündür. O halde İslâmiyet’in getirmiş olduğu emanet ve güven bizzat peygamberin şahsında fiilen yaşanmıştır.

Güvenilirlik ve Hainlik Bir Arada Olmaz!

İslam dininin başarıya ulaşmasında Hz. Peygamber’in güvenilir oluşunun payı büyüktür. Şayet davranışlarıyla güven vermeyen birisi olsaydı insanlar onun etrafında toplanmazlardı. Hz. Peygamber şahıslara şahısların mallarına ihanet etmediği gibi kamu malına da ihanet etmemiştir. Nitekim Huneyn savaşından sonra ganimetlerin toplandığı yerde durmuş ve eline devesinin hörgücünden bir tüy alarak şunları söylemiştir: “Ey İnsanlar! Benim sizin ganimetinizde gözüm yoktur. Hatta şu tüyde bile!” (6)

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) sahabelerine daima güvenilir olmayı telkin ederdi. Emanetin zıddı olan hıyanetin çirkin bir davranış olduğunu söylerdi. Sahabiler de Hz. Peygamber’i emin olarak tanımışlar ve sonsuz bir güvenle kendisine bağlanmışlardır.

Hz. Peygamber iman ve güvenilir kimse olmak arasında sıkı bir bağ bulunduğunu bildirmiştir. Bu hususla ilgili sözlerinden bir kaçı şöyledir:

“Kişinin kalbinde iman ve küfür bir arada bulunmaz. Güvenilirlik ve hainlik bir arada olmaz.” (7) “Mümin insanların kendisine güvendiği kimsedir. Müslüman dilinden ve elinden Müslümanların salim olduğu kişidir. Nefsim kudret elinde bulunan ’a and olsun ki kötülüklerinden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez.” (8)

Güvenilirliğin İnsana Kazandırdıkları

Güven duygusu toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir. Anne babanın çocuğa çocuğun anne babasına; eşlerin birbirine; âmirin memura memurun âmire; işçinin işverene; işverenin işçiye; satıcının müşteriye; müşterinin satıcıya güven duyduğu bir toplum sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olur.

Burada Hz. Peygamber’in çok önem verdiği alışverişteki güven üzerinde kısaca durmak gerekmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki İslam’ın son derece önem verdiği ve üzerinde durduğu ticaretin ve alışverişin özü karşılıklı güvendir. Alışverişte güven ortadan kalktığı ve güvensizlik yaygınlaştığı zaman insanlarda doğal olarak her şeyi şüphe ve ihtiyatla karşılama duygusu gelişir. İnsanlar arasında manevî bağlar zayıflar. Çekingenlik ve sevgisizlik meydana gelir. Kendisini aldatan veya aldatmaya çalışan insana karşı kimsenin sevgi ve saygı duymayacağı ve hatta nefret edeceği kesindir.

Hz. Peygamber alışverişte güvenin bolluğa ve berekete vesile olacağını bildirmektedir. “Emanete riayet rızık hainlik ise fakirlik getirir buyurur

Burada emanet sözde ve işte güven demektir. İnsanlar sözüne ve işine güvenilmeyen kimselerle irtibat kurmaktan çekinirler. Şayet bu kişi ticaretle uğraşıyorsa alışveriş yapmaktan müşteri ise mal vermekten sanatkâr ise iş sipariş etmekten kaçınırlar. Dolayısıyla bu tür kişilerin mallarına ve çalışmalarına rağbet azalır kazançları artmaz. İşte Hz. Peygamber’in “hainlik fakirlik getirir sözündeki incelik burada yatmaktadır. Ama tersi olursa yani herkes birbirine güvenirse kazanç üretim ve tüketim artar. Bu da bolluğa ve zenginliğe vesile olur

Sonuç Olarak

İslam insan ruhunu geliştiren vicdanları berraklaştıran insan duygusuna yön veren bir dindir. ’ın sevgi ve büyüklüğünü kudret ve adaletini bütün görkemliğiyle kalplere ve kafalara işler. İnsanlıktan yana merhametli olmayı emreder; kişiyi yalnız midesiyle baş başa bırakmaz onu hayvanî sıfat ve davranışlardan çekip insanlığın fazilet potasında olgunlaştırır

Böylece İslam dini insana büyük sorumluluklar yükler sınırsız hürriyetin zulme ve karanlığa uzandığını hatırlatır; hizmet aşkını -biri a diğeri hemcinsine olmak üzere iki yönden değerlendirir Bu bakımdan İslam Müslümanın doğru dürüst ve çevresine güven telkin eden bir insan olmasını istemektedir.

Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem devrindeki Müslümanlar ahlaki erdemlerden olan doğruluk ve güvenin doruğunda bulunuyorlardı. Günümüzdeki insanlar ise ahlaki bir düşüş yaşamaktadırlar Özellikle insanlar arasında dürüstlük ve güven hususunda bir buhran yaşanmaktadır

Bireyleri birbirine karşı doğru ve dürüst davranmayan bir toplumda insanların birbirine güvenmesi söz konusu olamaz. Dürüstlük ve güven olmayan bir toplumda da huzur ve barışın olması beklenemez.
...