“Altın ve gümüşleri biriktirip, Allah yolunda harcamayanları büyük bir azabın beklediğini müjdele. Kıyamet günü, altın ve gümüşleri ateşte kızartılarak, bunlarla sağları, solları, yanları ve sırtları dağlanır. İşte bunlar biriktirdiğinizdir. Biriktirdiğinizin tadına bakın.” (Tevbe; 4–5)
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur; “Allah'ın kendisine vermiş olduğu malın zekâtını vermeyen kimsenin malı, kıyamet gününde iki gözünde iki siyah nokta bulunan, dehşetli ve zehirli bir yılan şekline sokulur ve bu yılan o gün mal sahibinin boynuna sarılır. Sonra ağzı ile mal sahibinin çenesinin iki tarafından yakalar ve 'Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim' der.” (Buhâri, İbn Mâce)

Zekât, İslam'ın bir köprüsüdür. Kim o köprüyü geçerse kurtulur, geçemezse helak olur gider. Nitekim Salebe ve Karun sırf mallarının zekâtını vermedikleri için Allah-u Zülcelal'in gazabına uğrayıp helak olup gitmişlerdir.

Rivayet edilmiştir ki; Musa (Aleyhisselam) bir gün bir adamın yanından geçiyordu. Adam huzurlu bir şekilde namaz kılıyordu. Musa (Aleyhisselam): “Ya Rabbi! Bunun kıldığı namaz ne kadar güzel” dedi. Allah-u Zülcelâl buyurdu ki: “O adam günde bin rekât namaz kılsa, bin köle azat etse, bin kere hacca gitse, hiçbirinin ona faydası olmaz. Taki malının zekâtını verinceye kadar hiçbir ibadetini kabul etmem.”
Zekât fakirlerin hakkıdır, onun için her müslüman, zekât miktarını malından çıkarıp vermek zorundadır. Bir de zekâtı istemeyerek verenler vardır. Yani zekâtı verdiği halde kalpten istemeyerek gönülsüz olarak verenler vardır. Böyle kimseler, şayet diğer insanların kınamalarından korkmasalar, bu zekâtı vermezler. Bu şekilde zekâtı istemeyerek verenler hakkında da Allah-u Zülcelâl şöyle buyurmuştur: “De ki: 'Gönüllü ve gönülsüz olarak harcayın. Sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz. Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir.” (Tevbe; 53–54)

Onun için insan zekâtını aşk ve muhabbetle vermelidir. Unutmamak lazımdır ki, zekâtı terketmenin sonu çok büyük bir tehlikedir.