“Rahmanın kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler.” (Furkan; 63) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Ne mutlu o kimseye ki, zillet derecesine vardırmadan tevazu gösterir. Helal yollardan kazandığı malını hayırda sarfeder. Düşkün ve miskinlere merhamet eder. İlim ve hikmet sahipleriyle oturup kalkar.” (Taberani, Bezzar)
Tevazu, kibrin zıddı ve karşıtı olan bir huydur. Bu sebeple kibir ne kadar kötü ise tevazu da o kadar iyidir. Kibir firavunların huyu, tevazu ise peygamberlerin ve salihlerin ahlakıdır.

Onun için Katade şöyle demiştir: “Kendisine ilim, güzellik, mal gibi nimet verilen kimse, bunun imtihan olduğunu düşünüp tevazu göstermezse, ahirette bu nimet kendisine azap olur.”
Hz. Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle demiştir: “Siz en üstün ibadeti unutuyorsunuz. Bu ibadet Allah için tevazu göstermektir.”

Tevazu; bir anlamda da yolda karşılaştığın her mü’mini kendinden üstün görmendir. Kendi nefsine her hangi bir şekilde kıymet veren bir kimse tevazudan nasipsizdir. Kişi kendi içinde ne kadar mütevazi ise, Allah-u Zülcelal’in yanında o kadar yücedir, kendi içinde ne kadar kibirli ise, Allah-u Teala yanında o kadar düşüktür. Tevazu insanı daima hayırlar üzerine sevkeder. Her şeyin bir bineği vardır amellerin bineği de tevazudur.
Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S.)