***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


İman üzere ölmenin kolay olmadığı...
İman üzere ölmenin kolay olmadığ...
Alemlerin Rabbi olan Allâh'a hamd, resüllerin en şereflisi olan Muhammede salât ve selâm olsun.
Hicri 6. asırda (yüzyılda) yaşamak suretiyle takriben h. 508 yılında doğup h. 597 yılında vefat etmiş olan hanbeli alimi imam İbnu’l Cevzi “Telbisu iblis” isimli kitabında çok dikkat çekici ve ibret verici bir söz söylerek şöyle demiştir: “Melekler bir müminin iman üzerinde öldüklerini görürlerse selamette kaldığı için (küfürden uzak kalabildiği için) taaccüp ederler (hayrette kalırlar)”
Hicri 6. asırda yaşamış olan İbnu’l Cevzi’nin zamanının üzerinden 8 asırı aşkın bir zaman geçmiştir.
8 buçuk ila 9 asır öncesi bir zamanda yaşamış olan bir zatın, iman üzerinde ölen bir kimse için meleklerin taaccüp ettiğini bildirmesinden, bu zamandaki durumların daha kötü olduğu anlaşılmaktadır.
Şam diyarının bir önceki muhaddisi olan şeyh Bedruddin el-Hasenî (radıyallâhu anh): “Melekler bu zamanda iman üzerinde ölen kimseler için taaccüp ederler” sözünü çok söylerdi.
Peygamber Efendimiz Aleyhisselam bir hadis-i şerifinde mealen şöyle buyurmuştur: “Hiç bir gün yoktur ki sonrakisi daha kötü olmasın”
İman üzerinde kalabilmek için imanı bozan şeyleri iyi bilmek gerekir. Çünkü imanı bozan inanışlar, fiiller (işler, eylemler) ve sözler vardır. Yani alimler küfrü üç kısma ayırarak bunların inanışlar, fiiller ve sözler olduklarını belirtmişlerdir. Bu üç kısımdan her biri diğer kısımlar dahil olmaksızın, kendi başına Dinden çıkarır. Yani mesela bir kimse Allâh’ın uzuvları olduğuna, ışık saçan bir nur olduğuna veya mekanı olduğunu inanırsa, bu küfür olan inancını ağzına almasa da yine de Dinden çıkmıştır çünkü küfrün kısımlarından birine düşmüştür. Aynı zamanda bir kimse inanmayarak “Allâh baba” dese, bu da Dinden çıkmıştır, çünkü küfrün kısımlarından birine düşmüştür.
Her alim ve hoca zamanında yayılmış olan küfür sözlerine karşı uyarmak zorundadır. Hatta hutbe verme işini üstlenmiş olan hocaların başta olmak üzere vazifeleri küfürlere karşı uyarmak ve farzları beyan etmektir.
Hanefi alimlerinden olup meşhur olan “Fetava'l-bezzaziyye” kitabını yazan alim, bu kitabında şöyle demiştir:
“İnsanlara, Yaratan Mevlamız Azze ve Celle’nin sıfatını öğretmek ve Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat’in özelliklerini beyan etmek en önemli işlerdendir. Vaaz vermeye başlayanlar meclislerinde, minberlerinin üzerinde insanlara bunları öğretmelidirler. Allâh Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ)
-Ez-Zâriyât suresi, 55. ayet-
Manası: “Hatırlat muhakkak ki hatırlatma müminlere fayda verir.”
Camiilerde imamlık yapanlar da cemaatlerine namazın şartlarını, İslâm’ın hükümlerini ve hak mezheplerinin özelliklerini öğretmelidirler. Eğer bu imamlar cemaatlerinde bir bidatçinin bulunduğunu öğrenirseler ona yol göstersinler ve eğer o bidatçi kendi bidatine davet edecek olursa o zaman ona mani olsunlar. Buna güçleri yetmeyecek olursa o zaman onun davasını hakimlere kaldırsınlar ki o bidatçi vazgeçmeyecek olursa onu o beldeden sürgüne göndersinler (uzaklaştırsınlar). Alim de bir Kadı’nın (mahkemede kadılık yapanın) veya başka birisinin insanları Ehl-i Sünnet yoluna aykırı bir şeye davet ettiğini öğrenirse veya onda böyle bir durumun bulunduğunu zannediyorsa o zaman insanlara böylesine tabi olmanın ve böylesinden ilim almanın caiz olmadığını öğretmelidir. Çünkü böylesinin hakkı anlatması esnasında avam’ın (havas olmayan alt tabaka’nın) doğru diye inanacağı batıl bir şeyi karıştırması beklenir ki bu durumda o batıl şeyi ortadan kaldırmak zorlaşır.”
Hadis hafızı ve luğatçilerin sonuncusu olan Murtedâ ez-Zebîdî el-Hanefi “İthâf es-sâdeti’l-muttekîn bi şerhi ihyâi ulumiddîn” isimli eserinde şöyle demiştir: “Dört mezhebin imamları küfür olan sözlerin beyanı hakkında risaleler bir araya getirmişlerdir.”
Molla Ali el-Kârî, imam Ebu Hanifeye (radıyallâhu anh) ait olan “Fıkhu’l-Ekber” risalesini açıklarken: “Küfre düşüren hususları bilmek vaciptir” demiştir yani bunları bilmek farzdır.
İmam Nevevi bir eserinde hanefilerin, Dinden çıkaran küfürlerle ilgili hususlara daha çok önem verdiklerine dikkat çekerek şöyle demiştir: “Hanefiler sâdâtı, küfür ile ilgili hususları tatad etmekte (saymakta) bizlerden (biz şafiîlerden) daha çok önem vermişlerdir.”
Hanefi alimlerinin asıl tutumu bu iken, maalesef hanefi diye geçinen çok sayıdaki hocaların bu hususlara değinmedikleri görülmektedir. Oysaki zulümlerin en kötüsü, günahların en büyüğü küfürdür yani Dinden çıkaran şeydir. Yani bir insan, helal kabul etmeyerek bin müslüman öldürecek olsa, başka bir insan da küfür işleyerek İslâm Dininden çıkacak olsa, Dinden çıkan bu insanın yaptığı daha beterdir, daha kötüdür, zulmü daha büyüktür.
İnsanın Dinden çıkmasına en çok sebep olan şey dil (dille çok konuşmak) olduğu için, dile sahip çıkıp ne konuşulduğuna çok dikkat edilmesi gerekir. Çünkü en çok işlenen günahlar dille işlenmektedir, en çok işlenen küfürler dille işlenmektedir.
Şu halde diline sahip çıkıp da dikkat ederek az konuşan insan dille işlenen kötülüklerden selamette kalır ve böylece imanına sahip çıkmış olur.
Allâh’a dua ederken “Yâ Allâh bizlere hüsn-ü hatime’yi (imanlı, hayırlı bir halde ölmeyi) nasip eyle” demek, en önemli dualardan biridir.
Geçmiş zamanda yaşamış bir müslüman, mübarek Kâbe’nin örtüsüne tutunup çokca: “Yâ Allâh bana hüsn-ü hatime’yi nasip eyle” diye dua ederdi. Böyle dua etmesi bir müslümanın dikkatini çekmiştir ve bu sebeple o müslüman, kendisine niçin çokca böyle dua ettiğini sormutur. O insan da cevaben şöyle demiştir: “Benim iki kardeşim vardı ve ikisi de ücret karşılığı beklemeden gönüllü olarak onlarca yıl müezzinlik yapmıştır. Fakat ikisi de ölmeden önce küfre girip kafir olarak ölmüştür”
Bu iki insanın küfür üzere ölmesine sebep olan durum araştırıldığında ortaya çıktı ki bunların ikisi, büyük olan bazı günahları yapmaya kesintisiz olarak devam ediyorlardı.
Günahların uğursuzluğu olduğundan dolayı büyük günahlara girmeye devam eden bir insan için, sonunda küfre girip imansız olarak ölmesi endişe edilir.
Mesela namaz kılmamaya devam eden birisi için, sonunda küfre girip imansız olarak ölmesi endişe edilir.
Yüce Allâh bizlere, dilimize sahip çıkmayı ve imanımızı korumayı nasip eylesin.