Öyle bir yol ki..
Öyle bir yol ki.. Ne tenne can
ne yar
ne yaren..!!!
Benseni aramak ve bulmak için düştüm yollara… “Aramakla bulunmaz…”diyen söze aldanmadım.
Bakmadım sözün bu yanına….
Susuzluğumu hissediyorsam bana değildi bu söz. Zîra devamında “Bulanlar; ancak arayanlardır…” ümidini fısıldayan bir ses vardı. Ve ben o sese uyup düştüm yollara…
Çünkü içimdeki bu hasret ateşini sen yaktın. Bu çağıltılı “ara ve bul” sesi senden geliyordu…
Bu senin çağrındı. Nasıl dururdum zincirlerimle… Nasıl beklerdim hapishanemde…
Kırdım zincirlerimiyıktım duvarlarımı…
Düştüm yola…
Artık bir yolcuyum ben de…
Ezelle ebed arasında yoldayım şimdi. Seni arıyorum ama bilirim ki yoldaşım da yine sensin.
Çünkü sen olmasan ne yol olurdu ne yolcu.
Ne kadar yol yürüsem önüm kapı ardım kapıydı… Seslenişim sanaydı bu yüzden: “Aç kapını ben geldim!” diye… Seni bulduğumbildiğim her yerde
her nesnede rengin vardı
kokun
sesin. Ama hiç biri sen değildin.
O yüzden baygın kokularıyla sermest olsam da gülün bir bir solup düştü yaprakları…
Hangi suyu içsem daha da susadım. Hangi ekmeği yesem daha da acıktım.
Hangi Züleyhâ’nın vuslat kapısında bulsam kendimibir hiçlik kuyusuna düştüm. Düştüm dünya gayyasına
düştüm.
Düşmeyen kalkmazyitirmeyen aramaz ki…
Düştümkalkacağım
yitirdim arayıp bulacağım.
Başı dumanlı dağlara düşüyor yolumdenize koşan sulara… Toprakla buluşan yağmura…
Açan çiçeğeuçan kelebeğe… Seni soruyorum.
“Daha git…” diyorlar…
Gidiyorum vadiler aşıyorumyanardağlar gibi kalbimin ateşini salıyorum her yere…
Haramiler çıkıyor önüme…
“Durbekle…”diyorlar. Ama ben
akan sulara
yıldızlara bakıp “Ötesi… ötesi…”diyorum.
Yürüyorum.
Ne tenne can
ne yâr ne yâran.. .
Geçiyorum hepsini… Ne şiir kurtarıyor beni ne söz…
Adım nekimim ben
kadehimde ne var? Yoldayım ama illerim hani? Bunu da sen biliyorsun ancak.
Biliyor ve çağırıyorsun kendine.
Ama ne kadar gitsemyol uzuyor
kısalmıyor.
Ben bu dert ile kime yanayım. Kime anlatayım sabahtan akşama senin için koştuğumu…
Senden gelip sana gittiğimi… Akşam heybetinle kendimden geçip sabah merhametinle kendime geldiğimi.. .
Ey kırık gönlün dermanıey Mecnun’un Leylâ’sı…
Zebur okuyup Davut oldumİncil okuyup İsa oldum. Yeryüzüne indim. Gökyüzüne ağdım.
Çöl gecelerinde Medineli kızlarla şarkılar söyledim sevgilinin aşkına…
Artık göster kendini de yeniden bir fidan gibi dikileyim toprağına… Çünkü derdim varşifa senden
yol senin.
Sen izin vermezsen yürüyemem. Yorgun düşüyor bedenimgüç ver. İçimin pencerelerini aç…
Ne dünya kalsın ne ukbâ…
Ezel günündeki nidanla beni bir daha çağır. Çünkü sultan sensindevlet senin
izzet senin. Bak
yağmaya verdim cihanı… Tek yolunda yürüyeyim diye…
Çünkü yol da seninyolcu da…
Renkten renge giriyorsunbir sırrını çözemeden başka bir tecellinle kamaştırıyorsun gözlerimi…
Aciz olan benimkudretli olan sen…
Öyleyse tut ellerimden. Kapat gözlerimi… Kapat ki açtığımda seni göreyim.
Kesreti geçip vahdete ereyim. Bir çift yeşil göze mahkûm etme beni… Yasemin kokulu bir bahçeye.. .
Ne geçmişe ne bugüne ne geleceğe…Rahmet ki bitsin bu mahmur gece…
Ben sabahına uyanayım.
Dağlar aşıyorumkartallarla söyleşiyorum.
Söz bitiyorsen kalıyorsun. Denizler geçiyorum
beyaz köpüklü dalgalarla kıyılara vuruyorum.
Subitiyor
yine sen kalıyorsun. Vadilerden geçiyorum. Çiçekler soluyor da yine sen kalıyorsun. Ben lal
ben âmâ…
Sen bakiben fânî… Sen konuşturmazsan ben konuşamam
sen baktırmazsan ben göremem. Sen işaretler göstermezsen ben yürüyemem.
Bakşehrimin kandilleri sönmüş. Lütfet ve yak onları..
Baktarumar olmuş bahçem.
Solmuş güllerim. Sendirilt onları… Sen olmazsan bütün vakitler akşam
sen olmazsan ne sefa var ne vefa…
Ne dünya varne ukbâ.. .
Toz toprak oluyorum kudretini görüp bir rüzgâr esiyorbir gece kuşu ötüyor.
Bu da sendeno.da senden.
Hepsi senden.
İşte gecenin elbisesi… Kumaşı sendenişte gece sefaları açıyor. Kokusu senden.. .
Ama biliyorsun kibunlar hep tuzak… Bana ne gül gerekir ne lâle… Mihman ver ki yolun doğru olanında yürüyeyim.
Değilse yollar uçurumlara çıkar…
Karanlık olur her yan. Güneşe söyle ki doğsun. Bileyim ki sabah oldu.
Tekrar yürümek vaktidirdüşeyim yola… Kapansın ziyan defterleri
başlasın yeniden yolculuk neşesi…
Ney olup inleyeyimkaval olup ağlayayım. Yeter ki seni söylesin dilim
senin elinden tutsun elim.
Bu cihan ortasındabu dehlizde yalnız bırakma beni…
Ezelden ebede savur beni..
Savur kitoprağını arayan bir buğday tanesi gibi senin iklimine düşeyim…
Orda yeşereyim…
Pervane kesiliyorum ışığında… Görüyor ve biliyorsun. Kerem ediyorsun ve açılıyor perdeler.
Safalar bahşediyorsuntazeleniyor sözler… Hû dedikçe bayram ediyor lâleler…
Bako zaman nasıl da kanatlanıyor gönlüm… Ne doğu kalıyor ne batı…
Ne güneş ne ay…
Sen gelip gönül mülküne şah oluyorsunbir bir tükeniyor yollar. Kayboluyor gam ve mihnet deryası…
Parlıyor ayna.. .Can evinde hüma kuşu… Harabe içinde define.. .Ben ne yaptım da geldi bu saadet.. .
Mansur gibi dara mı çekildim. Ne yaptım da şad ettin gönül hanemi… Bilirim ki rahmetindir bu…
Sen olmasan ne yol biter ne feryadım.
Ne tedbirim kâr eder ne cehdim.
Meğer kihep sendeymişim
seninleymişim. Ne yol varmış ne yolcu… Hasretin vuslat
uzağın yakın imiş.
Bunu da sen bildirdin. Şimdi şahbaz olup devran etmenin vaktidir gökleri… Şimdi selâmlamanın vaktidir melekleri…
Tur dağında Musagökyüzünde İsa olmanın demi…
Kapı açıldısuret belirdi. Bitti kavga
bitti tuzak…
Ne daneler var yolda ne avcı kuşları…
Sen ki vefa bağının gülüydüncefa senden uzak… Ben derdim
sen dermanım
sen ikrarımsın benim.
Saf tutmuş selvinin secdesi sana. Bütün yollar sana doğrudur sana…
Şimdi ulu divânında yine rahmetlütfet ki bağışlansın suçum
uzun yoldan geliyorum ama ellerim boş.
Sâdece hasretimi sunabiliyorum sana bir de aczimi…
Kabul buyurur musun?