Rahmet, âfete dönüşmeden önce
İnsan kâinatın meyvesidir. Her şey meyve için çalıştırılır: Daha güzel, daha olgun, daha leziz olsun diye...
İnsandan beklenen de etrafında olup biteni fark etmesi, manasını anlayıp, ona göre mukabele etmesidir: Takdir, teşekkür, temkin, teyakkuz, tedbir, müdahale, inşa ve dua gibi...
Ne zaman dua boyutuna dikkat çekilse birileri mutlaka çıkar, dikkati sebeplere çeker ve şöyle der: "Hadise bu kardeşim! Mistikleştirerek ne diye olayların üstünü örtüyorsunuz?"
Acı bir ahhh çekip geçiyorsunuz. Nasıl oluyor da bilim ve teknolojinin bu kadar geliştiği bir zamanda... En muhteşem ve girift işletim sistemlerinin bir tek düğmeye bağlandığı bilindiği halde... Bir şalteri indirmekle bütün bir şehir elektriğini kesme imkânı varken, insanlar böyle düşünceden yoksun, çocukça tepkiler verebiliyorlar? Bunu bir de bilim adına yapıyorlar!.. Bilimi düşünceden kopartanlar taklitten başka ne yapabilir ki!
Bu antrparantez durumu geçip, biz konumuza devam edelim.
İnsan kâinatın meyvesidir ve meyvenin onu yaratan açısından en kayda değer yanlarından birisi de duadır. Kâinatın insan için yaratıldığının farkında, her yeni durumla kendisinin alakadarlığını bilen ve firasetle mukabelede bulunan insanın duası...
Şimdi sel baskınlarının acısıyla kıvranıyoruz. Gelen yeni yağmurların afata dönüşebileceğine dair hava tahminlerinin korkusuyla yaşıyoruz.
İşte bu Meteoroloji bilgileri tam da dua zamanını bildiriyor. Rahmetle firaset ve teyakkuz arasında, afetle de gaflet ve umursamazlık arasındaki sıkı ilişkiyi bilenlerin dua dua yakarma zamanının geldiğini haber veriyor.
Rahmetin afet olup başımızdan büyük bir azap gibi geçmemesi için insandan bir iradi hareket bekleniyor. O da bütün tedbirleri aldıktan sonra aldığı tedbirlerin hepsini yetersiz kılabilecek büyüklükte bir afetin gelebileceği ihtimalini de düşünerek kainatın sahibine bilgi, temkin ve iman ile yönelmek; halini bir de ona arz ederek, tedbirde kusur etmemek!..
Her konuda olduğu gibi bu hususta da neler yapılacağını Efendimiz fiilen yaparak bize rehberlik etmiş. Şimdi yağmur alametleri belirdiği andan itibaren Efendimiz'in hadiseleri nasıl takibe alıp, duaya dönüştürdüğünü takip edelim:
Yağmur bulutları toplanmaya başladığı zaman: Allah'ım! Bulutlarla gönderilenin şerrinden sana sığınırım. Allah'ım! Faydalı bol yağmur ver.
Yağmur başladığı zaman: Üç defa, Allah'ım! Faydalı bol yağmur ver...
Gök gürlemesini duyduğu zaman: Allah'ım! Bizi gazabınla öldürme, azabınla helak etme! Bundan önce bize afiyet ihsan eyle!.. Her türlü eksik ve noksandan tenzih ederek Rabb'imi tesbih ederim ki, gök gürültüsü O'nu hamd ile tesbih eder ve melekler titreyerek onu tesbih ederler.
Yağmur şiddetlenip, afete dönüşmesinden korkulduğu zaman: Allah'ım! Etrafımızdaki dağlara, tepelere, bayırlara, vadilere ve ağaçlıklara yağsın; üzerimize değil!..
Yağmursuzluk nasıl dua gerektiriyorsa, yağmur da dua zamanının geldiğini haber veriyor. Efendimiz, insanın varlık içindeki yerini, gözbebeği oluşunu kendi hayatında kare kare göstererek, ellerini açıp, Âlemlerin Rabb'ine ihtiyacını arz ettiği zaman neler olabileceğini bizzat göstermiş. İnanmayanlar için değil, inananlar için dua önemli. Ve inananların duasına çok ihtiyaç var.
Hamdullah Öztürk - Zaman