Şükür: Verilen nimetten, elde edilen başarıdan, sevindirici haberden, vücutta duyulan ağrı, sızı ve hastalıktan kurtulup şifa bulmaktan, karşılaşılan bir felaketi savmaya muvaffak olmaktan, sevdiğine kavuşmaktan, korktuğundan kurtulup güvene -kavuşmaktan, sıkıntıları ve üzüntüleri atmaktan dolayı Cenab-ı Hakk'm lütuf ve keremini, inayet ve rahmetini, tecelli eden hiday*etini düşünerek O'nun huzurunda başı yere eğip alnı zeminin üzerine koymak suretiyle secde etmekten ve Yüce Rabbımızın yardım ve lütfunu bizden yana artırmasını di-lemekten ibarettir.
İslam'ın özelliklerinin başında gelen güzel hasletlerden biri de, hemen her konuda Cenab-ı Hakk'ı hatırlamamızı, O'nun son*suz kudretinin damgasını müşahede ederek O'na hamd etmemizi, verdiği sayısız nimetleri hatırladıkça O'na şükretmemizi telkin ve tavsiye etmesidir.
Şüphesiz bu durumda mü'minin her hali ve işi hayra yönelir ve hayırla sonuçlanır. Ayrıca ruhunda gelişme ve arınma, kal*binde irfan, yüzünde letafet başlar ve onun yüzünde tezahür eden bu ilahi letafeti görenler, ister istemez Allah'ı hatırlar.
Aklını kullanan bir fani için bundan daha büyük bahtiyarlık ne olabilir?

Konuyla İlgili Hadisler


Ebu Bekre (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle ha*ber vermiştir:
"Peygamber (s.a.v.) efendimiz, kendisini sevindiren ve müjde anlamında kendisine verüen haberden dolayı Allah'a şükür olsun diye yere kapanıp secde ederdi."
Butta yakın bir rivayeti Ahnied b. Hanbel şu lafızla nakletmiştir:
"Ebu Bekre (r.a.), şuna şahit olmuştur kî, Ra-sulüllah'm (s.a.v.) düşmanına karşı gidip savaşan askerinin zafer sağladığı kendisine müjdelendjğinde, mübarek başını Hz. Aişe'nin (r.a.) dizi üzerine koyup uzanmış bir halde idi, bu müjde üzerine hemen kalkıp yere kapanarak secde etti ve secdesini uzattı. Sonra başını secdeden kaldırıp kendine ait yüksekçe kısma geçerek kıbleye yöneldi."
s\oaurrafırnan b. Avf (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:
<rRasulüllah (s.a.v.) efendimiz (mescidden) çıkıp kendi*sine ait evin yüksekçe kısmına girdi ve kıbleye yönelerek secde etti; secdesini hayli uzattı. Sonra başını kaldırıp şöyle buyurdu: "Şüphesiz Cibril bana geldi ve şöyle haber verdi: "Aiiz ve Celil olan Allah sana buyuruyor ki, kim seni salat-u selam ile anarsa, ben de onu rahmet ve gufranımla anarım. Kim de sana se-lam verirse, ben de ona selam veri*rim." Bunun üzerine Allah'a şükür olsun diye secde ettim"
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) den yapılan rivayette şöyle an*latıyor:
"Rasulüllah (s.a.v.) efendimizle birlikte Medine'ye git*mek üzere Mekke'den çıkıp hareket ettik. Azvera mevkime yakın bir yere geldiğimizde, Rasulüllah (s.a.v.) devesinden indi ve bir süre ellerini kaldırarak Rabbına dua ve niyazda bulundu. Sonra da yere kapanıp secde etti ve bir süre sec*dede kaldı; sonra secdeden kalktı ve ellerini bir süre kaldırdı (dua etti). Sonra yine yere kapanıp secde etti ve bunu üç defa tekrarladıktan sonra şöyle buyurdu: "Doğrusu Rabbımdan dilekte bulundum, ümmetim için şefaat ettim. O, bana ümmetimin üçte biri(nin bağışlandığı haberi)ni verdi. Bunun üzerine yere kapanıp Rabbıma şükür olsun diye secde ettim. Sonra başımı kaldırdım, yine Rabbımdan ümmetimi (bağışlamasını) istedim. O, bana ümmetimin üçte birini de (bağışladığının müjdesini) ve.rdi. Bunun üzerine yere kapanıp Rabbıma şükür olsun diye secde ettim. Sonra secdeden kalkıp tekrar Rabbım'dan ümmetimi (bağışlamasını) diledim. O, ümmetimin son ka*lan üçte birini (de bağışladığının müjdesini) verdi. Bunun üzerine yere kapanıp Rabbıma şükür olsun diye secde et*tim."


Hadislerin Işığında Mezhep İmamlarının İstidlal ve İctihadları


a) Hanefüere göre: Şükür secdesi mekruhtur. Zira Cenab-ı Hakk'ın nimetlerini saymamız mümkün değildir. Eğer O'nun her nimetine karşı şükür secdesi vacib olsaydı o takdirde her an, her lahza secde etmek gerekir. Çünkü ilahi nimetler kullarından yana çokça durmadan gelmekte ve birbirini izlemektedir.
Bu mezhebin diğer imam ve ilim adamları, bu görüş ve içti*hadın mensuh olduğunu söylemişler, delil olarak da Rasulüllah (s.a.v.) efendimizden sonra ashabın ileri gelenlerinin şükür secdesi yaptıklarını göstermişlerdir. Mesela Yemame fethedildiği zaman Ebu Bekir (r.a.) Allah'a şükür olsun diye yere kapanıp secde etmiştir. Yennuk Savaşı zaferle sonuçlanınca Hz. Ömer (r.a.) şükür olsun diye yere kapanıp secde etmiştir. Hz. Alinin de (r.a.) bu anlamda secde ettiği bilinmektedir.
Böylece "şükür secdesi" Allah'a bir yakınlıktır ki kişi ondan dolayı sevaba erer.
Bu konuda fetva, ikincilerin istidlal ve içtihadına göredir.
Abdurrahman el-Ceziri-de, Hanefi mezhebine göre, şükür secdesinin nıüstehab kabul edildiğini ve müftabih kavlin bu olduğunu belirtmiştir.
Şükür secdesi, tilavet secdesi gibi bir defa yapılır ve ancak namaz dışında yapılması caizdir.O bakımdan namaz içinde bir nimeti veya savılan bir musibeti hatırlayarak şükretmekle na*maz bozulur, o namazı yeni-den kılmak gerekir. Zira Rasulüllah (s.a.v.) efendimizin namaz içinde şükür secdesi yaptığı vaki değildir, Ashab-ı Kiram da yapmamıştır.
b) Şafiilere göre: Şükür secdesi müstehabdır, yapılmasında bir sakınca yoktur. Çünkü bize kadar gelen rivayetlere göre, hem Rasulüllah (s.a.v.), Hem Ebu Bekir (r.a.), hem Ömer (r.a.), hem de Ali (r.a.) şükür secdesinde bulunmuşlardır.
Başkaları bu secdeyi inkar edip mekruh olduğunu söylüyorlar, biz ise Allah'a secde etmekte bir sakınca görmüyoruz.
Bu mezhebe göre de, şükür secdesi ancak namaz dışında yapılır. Namaz içinda yapılırsa, namaz bozulur ve iadesi gerekir.
Şükür secdesi bir tek secde halinde yapılır.
c) Hanbelilere göre: Nimet yenilendiği ve sıkıntı giderildiği zaman şükür secdesi yapmak müstehabdır. Şafii, îshak, Ebu Sevr ve İbn Münzir de aynı görüştedirler.
Oysa hem Rasulüllah'm (s.a.v.), hem de ashabının şükür sec*desi yaptıkları rivayet yoluyla sabit olmuştur. Ancak namaz içinde şükür secdesi yapmak caiz değildir. Aksi halde namaz bozulur. Meğer ki unutur veya böyle yapmanın caiz olmadığını bilmeden yaparsa namazı bozulmaz.
d) Malikilere göre: Şükür secdesi mekruhtur. Ancak bir nimete erişildiği veya bir sıkıntı ve musibet defedildiği zaman iki rek'at namaz kılmak müstehabdır.


Tahliller ve Diğer Rivayetler


201 nolu Sard b. Ebi Vakkas (r.a.) hadisi üzerinde duran el-Münzeri, "Bunun isnadında Musa b. Yakub ez-Zemei bulunuyor ki bu zat hakkında bazı tesbit ve görüşler ortaya çıkmıştır, Zehebi de bu zat üzerinde durarak şu bilgiyi vermiştir: "îbn Mein onu sikadan saymıştır. Nesai ise onun kaviy olmadığını belirtmiş; Ebu Davud onun salih olduğuna dikkat çekmiştir. îbn Adiy de onun rivayetinde bir sakınca olmadığını söylemiştir
Bu konuda Ebu Davud'un Ebi Musa el-Eş'ari (r.a.) den yaptığı rivayette, Rasulüllah. (s.a.v) efendimiz şöyle buyurmuştur:
ırÜmmetim, ümmet-i merhumedir (ilahi rahmete ma-zhar olmuş bir ümmettir.) Ümmetim üzerine ahirette azap yoktur; onun azabı dünyadaki fitneler, depremler ve öldürme olaylarıdır."Bu hadisin isnadında Abdurrahman b. Abdillah b. Utbe b. Mes'ud bulunuyor ki, hakkında hayli şeyler söylenmiştir. Ukayli, bu zatın ömrünün sonuna doğru iyice bozu*lup bunamaya yüz tuttuğunu ve o bakımdan hadisinde ıztırap bulundüğunu belirtirken, İbn Hibban, onun hadisinin karışık bir durum arzettiğini, ayırt etmenin çok zor olduğunu söylemiş ve ter-kedilmesinin daha uygun olduğuna dikkat çekmiştir.
Bunun gibi 198 nolu Ebu Bekre hadisi üzerinde durul*muştur. Tirmi-zi onun "hasen ve garib" olduğunu belirtmiştir. An*cak isnadında Bekkar b. Abdilaziz bulunuyor ki, bu zat zayıf ka*bul edilmiştir. Nitekim el-Ukayli ve başkaları da aynı görüşü . izhar etmişlerdir. Ancak İbn Mein gibi değerli bir hadis alimi, "O, s alihü'l- hadistir" demiştir.
Zehebi bu zatla ilgili bilgi verirken, İbn Mein ile îbn Adiy'in görüşlerini nakletmiş ve îbn Adiy'in şöyle dediğini belirtmiştir: "Bu, hadisleri yazılan zayıf ravilerden biridir. Ancak onun hadisi*ni nakletmekte bir sakınca görmüyorum."
Bu tesbit ve görüşlerden çıkaracağımız sonuç şudur: Hem Ebu Bekre, hem de Sa'd b. Ebi Vakkas hadisiyle istidlal edilebilir.
200 nolu Abdurrahman b, Avf (r.a.) hadisine gelince: Bezzar ve İbn Ebi Asım bu hadisi tahric etmişlerdir. el-Ukayli ise bunu zuafa (zayıf raviler ve zayıf hadisler) arasında zikretmiştir.
Bu konuda îbn Mace'nin Enes (r.a.) den yaptığı rivayetin ise, senedinde zaaf ve ıztırap, vardır; o bakımdan istidlale şalih değildir.


Çıkarılan Hükümler


1- Bir nimete erişildiğinde veya bir sıkıntı ve musibet gide*rildiğinde, Allah'a şükür olsun diye secde etmek müstehabdır.
2- Şükür secdesi, tilavet secdesi gibi bir tek secde olarak .yapılır.. .
3- Tilavet secdesinde şart olan hususlar bunda da şarttır.
4- Malikilere göre, mekruhtur. Ancak gerektiğinde şükür ol*sun diye iki rek'at namaz kılmakta bir sakınca yoktur.
5- Hanefi imamları bu konuda farklı ictihadda bulun*muşlardır. Ebu Hanife bunu mekruh sayarken, diğer imamlar müstehab kabul etmiştir.