Kuran ahlakına göre değil de kendi oluşturdukları birtakım kurallara göre yaşayan insanların daimi mutluluk ve huzuru bulmaları mümkün değildir. Mutsuz ve huzursuz yaşamlarının sebebini bir türlü anlayamasalar da aslında içinde bulundukları durumun tek sebebi![]()
’ın rızası ve hoşnutluğu yerine insanların hoşnutluğunu aramalarıdır.
Pek çok insanhayatı boyunca çevresindeki kişilerin kendisi için güzel şeyler düşünmesi ve kendisine sevgi ve saygı duymaları amacıyla birçok konuda tavizler verir. Bu yanlış mantığı hayatta ilke edinen insan
artık kendi özgür aklı ve vicdanı ile hareket edemez hale gelir. İnsanların rızasını kazanmak maksadıyla sürekli kalıp değiştirmek zorunda kalır. Doğruluğundan hiçbir şüphesi olmayan konularda dahi
toplumun talepleri ve menfaatleri vicdanını maalesef bastırır. Oysa Kuran'da
'ın hoşnutluğu üzerine kurulmayan bir yaşamın
sahibini sürükleyeceği kötü son şöyle bildirilmektedir:
Binasının temelini![]()
korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır
yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi?
zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi
109)
Toplumumuzda çok önem verilen zina konusunu ele alalım. Çoğu zaman insanların zinadan sakınmalarındaki en önemli etken çevre baskısıdır. Zina![]()
’ın büyük günahlardan olduğunu belirttiği ve
inancı taşıdığını söyleyen herkesin ciddiyetle sakınması gereken çok önemli bir konudur. Ancak ne yazık ki insanların çoğu
bulundukları ortamda “isimleri kötüye çıkar” korkusu ile zinadan sakınırlar. Riskli görmedikleri ortamlarda da bu günahı işlemekten çekinmezler. Çünkü bu zihniyetteki kişilere göre kimse görmüyor ve duymuyorsa sorun yok demektir. Oysa gözden kaçırdıkları çok önemli bir gerçek vardır;
kıyamet günü kendilerine bütün işlediklerini haber verecektir. O
gizliyi de
gizlinin gizlisini de bilmektedir. (Taha Suresi
7)
'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun
her nerede olsalar mutlaka O
kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz
herşeyi bilendir. (Mücadele Suresi
7)
Dindar olduğunu söyleyen pek çok aile de![]()
rızası yerine “insanlar ne der” zihniyetiyle çocuklarını zinadan sakındırmaya çalışırlar. (Samimi müminleri tenzih ederim) Ancak ilginçtir ki kız çocuklarının bu günaha yaklaşmaması
erkek çocuklarının yaklaşmamasından daha önemlidir. Çünkü erkeğin kaybedecek bir şeyi yoktur; ne de olsa elinin kiridir ve bu günahı işlediğinin ispatı zordur.
Temelisevgisi
![]()
korkusu ve rızasına dayanmayan her eylem
insanı şeytanın eğri ve çıkmaz yollarına götürür. Bir kez günaha bulaşan insan
şeytanın da telkinleriyle artık geri dönüşü olmadığını zanneder. Ancak affı ve merhameti bol Rabbimiz Nisa Suresi 17. ayette
cehalet nedeniyle hata yapıp
sonra hemen dönenlerin tevbelerini kabul edeceğini bildirmiştir.
Kuran’da Rabbimiz tarafından açıkça bildirilmiş bir diğer önemli konu isedinin alay ve eğlence edinildiği ortamın terk edilmesi konusudur. İster iş ilişkimiz
ister kan bağımız
isterse çok önemli menfaatlerimiz olsun
![]()
’a ve ayetlerine karşı cüretkâr tavırlar sergileyen insanlara karşı hüsnü zan besleyerek o çirkin ortamın bir parçası olmak
![]()
’ın emrini unutup o insanların kendi hakkında ne düşüneceğini hesap etmek
oldukça saf ve samimiyetsiz bir tutum olur. Zira
“…dininizi
alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kâfirleri dostlar (veliler) edinmeyin... (Maide Suresi
57) buyurmuştur. Bir başka ayette ise zulmeden toplulukla beraber oturmamak ve başka söze geçinceye kadar onlardan yüz çevirmek gerektiği şu şekilde bildirilmiştir:
Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursabu durumda hatırlamadan sonra
artık zulmeden toplulukla beraber oturma. (En'am Suresi
68)
AileTürk toplumundaki en kutsal birimlerden biridir. Türk örf ve adetlerine göre anne ve baba
sözü kesin olarak dinlenmesi gereken kişilerdir. Yüce Rabbimiz de bir ayetinde
“Biz insana
anneve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik.” (Ankebut Suresi
8) buyurmuştur. Ancak burada çok önemli bir konu vardır. İslam dinini yaşamayı
imanı ve Kuran ahlakını tercih eden çocuk
ailesi tarafından engel görüyorsa
burada toplumun geleneksel sistemi
samimi iman eden kişi için geçerliliğini yitirir. Zira Ankebut Suresi 8. ayetin devamında Rabbimiz
“Eğer onlar
hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa
bu durumda
onlara itaat etme. buyurmuştur. Lokman Suresi 15. ayette ise
Kendi yolundan alıkoyan anne ve babaya itaat edilmemesini
ancak dünya hayatında onların iyilikle sahiplenilmesini ve Kendisine katıksız yönelenlerin yoluna tabi olunması gerektiğini kesin olarak bildirmiştir.
Toplum değerlerine ters bir tavır göstermekten çekinerek’ın açık emirlerini görmezden gelmek ve kınanmaktan korkmak
ihlâs sahibi samimi bir mümine yakışmayan bir tavır olur. Zira Yüce
hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı Kuran’da
insanları bu konuda şöyle uyarmıştır:
Ey iman edenleriçinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se
![]()
(yerine) Kendisi'nin onları sevdiği
onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü
kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu
'
yolunda çaba harcayan ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir…(Maide Suresi
54)
bütün insanların Yaratıcısı ve Hakimi’dir. Bütün kalpler Mukallib (kalpleri çeviren) olan
’ın elindedir. Bütün insanları hoşnut etmek için yalnızca
’ın rızasını ve sevgisini kazanmak yeterlidir. Çünkü insanların kalbine hoşnutluğu ve sevgiyi yerleştirecek olan
’tır. Samimi bir kalple
’a yönelen her kul için
rızası herşeyin üstündedir.
Nihayet elçilerimizhayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "
'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular" diyecekler... (Araf Suresi
37)