Namaz baştan sonuna kadar duâ, zikir ve teşbihten ibarettir. O bakımdan rükû' ve secdelerde de sadece şekle bağlı kalmmayıp zi*kir ve teşbih yapılır.
İlgili hadîsler:
IHuzayfe (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki : «Peygamber (A.S.) ile beraber namaz kıldım. Rükû'a da SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM diyordu. Secdelerde ise, S RABBİYE'L-A'LÂ diyordu. Peygamberimiz (A.S.) namazda ne ka*dar bir rahmet âyetine gelirse, durup orada rahmet ister, ne kadar azâb âyetine gelirse, ondan (Allah'a) sığınırdı.»
Ukbe b. Âmir (RA.) den yapılan rivayette, demiştir ki FESEBBİH İSME RABBİKE'L-AZÎM âyeti indiğinde, ResûlüUah (A.S.) Efendimiz bize, bunu rükûunuzda yerine getirin, diye buyurdu. SEBBİH İSME RABBİKE'L-A'LÂ âyeti inince, Resûlüllah (A.S.), bu*nu da secdelerinizde yerine getirin, buyurdu.»
Hz. Aişe (R.A.) yapılan rivayette, «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz rükû' ve secdelerinde şöyle derdi : SÜBBUHUN- KUDDÜSUN RAB-BÜ'L-MELÂİKETİ VE'R-RUH..»
Yine Hz. Aişe (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki : «Resû*lüUah (A.S.) Efendimiz, rükû' ve secdelerinde çokça SÜBHANE'LLA-HÜMME RABBENA VE BİHAMDİKE, ALLAHÜMME'ĞFİR LÎ.. Böy*lece Resûlüllah Kur'ân'ı te'vîl ederdi.»
Kur'ân'ı te'vilinden maksat, FESEBBİH BÎ-HAMDÎ RABBİKE VE'STEĞFİRHU âyetini yorumlayarak adı geçen şekilde duâ ederdi. Avn b. Abdullah b. Utbe'den, o da İbn Mes'ud'dan (R.A.) yaptığı rivayette, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz şöyle buyurmuştur : «Sizden biriniz rükû' yaptığı zaman, rükû'unda üç defa SÜBHANE RABBÎ-YE'L-AZÎM derse, gerçekten rükû'u tamamlamış olur. Bu da (orada*ki teşbihin) en aşağı (sayısıdır). Secde ettiği zaman, secdesinde üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ derse, gerçekten secdesi tamam*lanmış olur ve buda (secdede yapılan teşbihin) en aşağı (sayısıdır).»
Saîd b. Cübeyr (R.A.) den, o da Enes b. Mâlik (R.A.) den yaptı*ğı rivayette, Enes (R.A.) şöyle demiştir : «Resûlüllah (A.S.) Efendi-miz'in arkasında namaz kıldıktan sonra, şu gencin namaz kıldırma*sından daha çok ona benzeyenini görmedim. Bununla Ömer b. Abdü-laziz'İ kasdediyordu. Enes devamla diyor ki : «Biz onun rükûunda on tesbîh, secdesinde de on teşbih söylediğini takdir edip (saydık).»
Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır :
1- Rükû'da SÜBHANE RABBÎYE'L-AZÎM demek sünnettir.
2- Secde de ise, SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ demek sünnettir.
3- Namazda kıraat esnasında rahmet âyetlerine gelince, Al*lah'tan rahmet dilemek, azap âyetlerine gelince, Allah'a sığınmak müstehabdır.
4- Ayrıca rükû ve secdelerde SÜBBUHUN, KUDDUSÜN RABBÜ'L-MELAİKETİ VE'R-RUH demek müstehabdır.
5- Rükû' ve secdelerde yapılan teşbihleri üçer defa söylemek sünnettir.
Hadislerin ışığında müctehit imamların görüş, içtihat, istidlal ve ihticaclan:
a) Hanefîlere göre :
Rükû'da üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM demek sünnettir. Bu, aynı zamanda ilim adamlarının çoğunun kavlidir. Haneliler bu konuda Akabe b. Âmir CR.A.) den yapılan şu rivayetle istidlal etmiş*lerdir : «FESEBBÎH BÎSMİ RABBİKE'L-AZÎM âyeti inince, Resûlül*lah (A.S.) Efendimiz, bunu rükû'unuzda yerine getiriniz, buyurdu. SEBBİH İSME RABBİKE'L-A'LÂ âyeti inince, Resûlüllah (A.S.) Efen*dimiz, bunu da secdenizde yerine getiriniz, buyurdu.
Rükû' ve secdelerde sözü edilen teşbihleri üçer defa söylemek sünnettir ve bu en aşağı sayıdır. Ayrıca Hanefîler îbn Mes'ûd (R.A.) den yapılan şu rivayeti de kendilerine senet olarak seçmişler*dir : «Sizden biriniz namaz kıldığı zaman rükûuııda üç defa SÜB*HANE RABBİYE'L-AZÎM desin. Secdesinde ise, üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ desin. Bu, en aşağı sayıdır.
O bakımdan İmam Muhammed'den yapılan bir rivayette, rükû' ve secdelerde sözü edilen tesbîhi sadece bir defa söylemek mekruh*tur, dediği belirtilmiştir. Çünkü hadîs bunun en aşağı sayısını üç olarak belirlemiştir. Üç defadan fazla söylemek ise daha faziletli*dir.
b) Şâfiîlere göre :
Rükû'da bir defa SÜBHANE RABBÎYE'L-AZÎM demekle sünnet yerine gelmiş olur. İkinci ve üçüncü defa tekrarlamak menduptur. İmam üçten fazla söylemez, ama münferit (yalnız başına namaz kı*lan) söyleyebilir.
Ayrıca yalnız basma namaz kılan kimse rükû'da teşbihten son*ra şu duayı okuması müstehabdır : «ALLAHÜMME LEKE REKÂ'TÜ VE BİKE AMENTÜ VE LEKE ESLEMTÜ HAŞAA LEKE SEMİ VE BASARİ VE MUHHÎ VE AZMÎ VE ASABİ VEMA'STEKALET KA-DEMÎ.
Kâsâni ise, bu konuda Şafiî'nin görüşünü belirtirken, rükû'da sa*dece bir defa teşbih söyler, diyerek bir sınırlamaya yer vermiştir. İl*let olarak da bu mezhebin şöyle dediğini nakletmiştir : «Çünkü bir fiil ile emir tekrarı gerektirmez. O bakımdan bir defa yerine getiri*lince emre imtisal gerçekleşmiş olur.» Oysa az önce de belirtti*ğimiz gibi, bir defa söylemek, sünnet, ikinci ve üçüncü defa söylemek menduptur, İhtimal Kâsânî, sadece sünnet olanı yansıtmakla yetin*mek istemiştir.
Ayrıca İmam Şafiî bu mesele hakkında şöyle demiştir : «Rükû'a eğilenin o vaziyette üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM demesini müstehab görüyorum. Yapılan rivayete göre Resûlüllah (A.S.) Efen-miz rükû' ve secdelerinde ne demişse, onu kısaltmamamız bence müstehabdır, ister namaz kılan imam, ister münferit olsun..»
Anlaşılan İmam Şafiî rükû'da söylenecek tesbîh hususunda İbn Mes'ûd hadisim dikkate almış ve onunla istidlal etmiştir. Ancak el-Ümm'de, «eğer hadîs sahihsa...» ifadesini kullandığına bakılırsa, bu mesele üzerinde içtihatta bulunurken hadîsi tesbit edebilmiş, sadece sıhhati üzerinde yeterli bir araştırmada bulunma imkânı elde ede*mediğini ima etmek istemiştir.
c) Hanbelîlere göre :
Rükû'da üç defa SÜBHANE RABBÎYE'L-AZÎM söyler ve bu ke*mal derecesinin en aşağısıdır. Şayet bir defa söylerse kafi gelir.
Hanbeliler bu konuda Akabe b. Âmir hadîsiyle istidlal etmişler*dir. Ayrıca el-Esrem'in Hüzayfe (R.A.) den- yaptığı şu rivayeti de kendilerine senet seçmişlerdir : «Rükû'a eğildiğinde üç defa SÜB*HANE RABBİYE'L-AZÎM söyler...»
Ayrıca îmam Ahmed'in Hasan el-Basrî'den yaptığı rivayette,adı geçen şöyle demiştir : «Tam olan tesbîh yedi defadır, ortalama olanı beş, en aşağı olanı üç defadır...»
d) Mâlikîlere göre :
Rükû ve secdelerde teşbih menduptur ve onun belirli bir lafzı yoktur. Ancak zikredilen lâfzı söylemek afdaldır. Aynı zamanda be*lirtilen iki yerde tesbîh için belirlenmiş bir sayı da söz konusu değil*dir.
İbn Kudame de îmam Mâlik'in bu konuda şöyle dediğini naklet-mistir : «Bize göre, rükû' ve secde de sınırlanmış bir tesbîh yoktur. Sa*dece ben rükû' ve secdede tesbîh olduğunu işittim.İmam Mâlik'in «işittim» sözünden maksat, bu husustaki rivayetler kulağıma kadar ulaştı,'demektir.
Haber-i vahid olarak rivayet edilen hadîslerin delil olabilmesi için, İmam Mâlik'e göre, o haberin Medinelilerin ameline uyması şarttır. Aksi halde yani onların ameline uymayan haber-i vahid'le amel edilmez. Burada da îmam Mâlik hadîslerden ziyade Medineli'-lerin amelini dikkate almış ve «üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM söyler» mealindeki haber-i vahidle istidlal etmemiştir.
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller :
Rükû'da belirtilen teşbihten başka Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'-in birtakım dualar yaptığı rivayet yoluyla sabit olmuştur. Bunlar*dan birkaç örnek verelim:
Abdullah b. Ebî Râfi'in Hz. Ali (R.A.) den yaptığı rivayette, de*miştir ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz rükû'da bulunduğunda şöy*le diyordu : ALLAHÜMME LEKE REKÂ'TÜ VE BİKE ÂMENTÜ VE LEKE ESLEMTÜ VE ENTE RABBÎ, HAŞAA LEKE SEM'Î VE BASA*RI VE MUHHÎ VE AZMÎ VE ASABÎ LİLLAHİ RABBİ'L-ÂLEMÎN.»
Mesruk'un Hz. Âişe (R.A.) dan yaptığı rivayette, demiştir ki : «Resûlülah (A.S.) Efendimiz rükû'unda (duaları) çoğaltır ve şöyle derdi : SÜBHANEKE'LLAHÜMME VE Bİ-HAMDİKE ESTAĞFİRÜ-KE VE ETÜBU İLEYKE, FAĞFİR LÎ İNNEKE ENTE'T-TEVVAB.»
Mutarrif in Hz, Âişe (R.A.) dan yaptığı rivayette, Hz. Aişe def iniştir ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz rükû' ve secdelerinde şöyl^ derdi : SÜBBUHUN KUDDUSÜN RABBÜ'L-MELÂİKETİ VE'R-RUH.
Yine Hz. Aişe (R.A.) dan, Rebi'u'l-Müezzin tankıyla yapılan ri-vâyette, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin bir gece secdede şöyle dua ettiğini işitmiştir : ALLAHÜMME İNNÎ EÛZÜ Bİ-RIDAKE MİN SAİ-HATİKE VE EÛZÜ Bİ-AVFİKE MİN İKABÎKE VE EÛZÜ BİKE İ KE, LÂ UHSÎ SENÂEN ALEYKE ENTE KEMA ESNEYTE ^ NEFSİKE.»
Ebû Cafer et-Tahavî bu ve benzeri rivayetleri sıraladıktan son1-ra şöyle diyor : Bir topluluk bu haberleri dikkate alarak, adamın rü*kû' ve secdelerde hoşuna gittiği duaları yapmasında bir sakınca yolî-tur, demişler ve onlara göre, bu iki yerde belirlenmiş bir dua ve teş-bîh yoktur. Delilleri de yukarıdaki rivayetlerdir.
Diğer bir topluluk onlara muhalefet ederek şöyle demişlerdir:
Namaz kılan kimsenin rükû'unda SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM teş*bihinden başkasını söylemesi uygun olmaz, ama bunu istediği kadar tekrarlayabilir, üç defadan aşağı söylemesi de uygun olmaz Aynı zamanda secdesinde de, SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ dan başka bir şey söylemesi uygun olmaz. Ama bunu istediği kadar tekrarlayabi*lir, üç defadan aşağı olması da uygun değildir. Bunlar konumuzun başında naklettiğimiz Akabe b. Âmir hadîsiyle istidlal ve ihticac et*mişlerdir. Ayrıca bu grup, Akabe b. Âmir hadîsinde geçen iki âyet inmeden önce, Resûlüllah'm (A.S.) değişik dualar okuduğu oluyor*du, ama o âyetler inince artık rükû'da sadece SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM ve secdede SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ teşbihlerini söylemiştir.
Bu âyetler inince Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ashabına rükû'da ve secdede bu iki teşbihin söylenmesini emretmiş, böylece bu emir önceki dua ve teşbihleri neshetmiştir.»
Sonra da Ebû Cafer et-Tahavî, Resûlüllah'ın (A.S.) rükû'da SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM ve secdede SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ dediğine dair rivayetleri nakledip sıralamıştır. Sonuç olarak da görüşünü şöyle belirtmiştir : «Bu açıdan biz tekbîri kendine has
yerlerde, teşehhüdü kendine ait yerde, istiftahı kendine has yerde, teslimi kendine has yerde anıp başka bir şeye geçnıemeyi belirttik. Bunlar gibi rükû' ve secdelerde de has bir zikir vardır, başkasına geçmek uygun değildir.»
Zeylaî rükû'da teşbih konusuyla ilgili rivayetleri muhtelif tarik lerden naklederek şöyle sıralamıştır :
«Sizden biriniz rükû'a eğildiğinde, orada üç defa şöyle desin : SÜBHANE RABBÎYE'L-AZÎM ve bu en aşağı olanı (sayıca en aşağı derecede bulunanı) dır.
İbn Mace ise, Avn b. Abdullah tarikiyla İbn Mes'ud (R.A.) den, Resûlülİah'm (A.S.) şöyle buyurduğunu tahrîc etmiştir : «Sizden bi*riniz rükû'a eğildiğinde üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM desin ve bu en aşağı (sayısı) dır. Secde ettiğinde ise, üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ desin ve bu da en aşağı (sayısı) dır.» Aynı rivayeti Ebû Dâvud da yapmıştır.
Tircnizî ise şu lâfızla rivayet etmiştir : «Sizden biriniz rükû'a eğildiğinde, orada üç defa SÜBHANE RABBİYE'-AZÎM derse, gerçek*ten rükû'u tamamlanmıştır... Secde ettiği zaman, orada üç defa SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ derse, gerçekten secdesi tamamlanmış olur. Bu da en aşağı (sayısı) dır.»
Ebu Dâvud, bu hadîsin mursel olduğunu, çünkü Avn b. Abdul*lah'ın İbn Mes'ûd'a ulaşmadığı bilinmektedir, demiştir, imam Tirmi-zî de, «bu hadîsin isnadı muttasıl değildir; zira Avn, Abdullah'la bu-luşmamıştır,» der. Beyhakî de aynı görüştedir.
807 nolu Huzayfe hadîsinde rükû ve secdelerde hangi teşbihin söylenmesi gerektiği belirtiliyor, ancak bu vâcib değil, sünnettir. Ni*tekim müctehit imamlar da aynı görüştedirler. Sadece İmam Mâlik bunun mendup olduğunu söylemiştir.
Peygamberimiz namazda ne kadar bir rahmet âyetine gelirse, durup orada rahmet ister, ne kadar bir azap âyetine gelirse, ondan Allah'a sığınırdı, bölümüne gelince, İmam Şafiî, bunun mendup ol*duğunu belirtmiştir. İshak b. Râhuye ise, rükû ve secdelerdeki teşbi*hin vâcib olduğunu söylemiş ve o bakımdan kasden terkedenin na-
mazı bozulur, diye ilâve etmiştir. Davud ez-Zahirî de aynı görüşte*dir. İmam Ahmed'den yapılan bir rivayette ise, namazdaki bütün tekbîrler, rükû ve secdelerdeki teşbihler ve rükû'dan kalkıldığında SEMÎ'ALLAHU LİMEN HAMİDEHU demek vâcibdir. Bunlardan bi*rini kasden terkedenin namazı hükümsüz olur. îmanı Ahmed'den bunların sünnet olduğuna dair rivayetler de yapılmıştır.
808 nolu Akabe b. Âmir hadîsini ayrıca el-Hâkim kendi Müsted-rek'inde tahrîc etmiş, İbıı Hibban da sahîhlemiştir.
809 nolu Hz. Aişe (R.A.) hadîsinde SÜBBUH VE KUDDÜS tabir*leri geçmektedir. Birincisinin mânası, noksanlıklardan, şirkten ve ulûhiyetine lâyık olmayan her şeyden berî; ikincisinin mânası, yara*tana lâyık olmayan her şeyden pâk ve temiz olan demektir.
Hadîs sahihtir.
810 nolu yine Hz. Aişe (R.A.) hadîsine gelince, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in rükû' ve secdelerde belirtilen tesbîh ve tahmidi, ÎZA CAE NASRULLAH âyeti indikten sonra devam ettiğini Şevkanî nak*letmektedir.
811 nolu Avn b. Abdullah b. Utbe hadîsinin mürsel olduğunu Ebu Dâvud söylemiştir ki buna daha önce de işaret etmiştik. Çünkü yapılan tesbitlere göre, Avn, Abdullah b. Mes'ûd'a (R.A.) yetişme*miştir. Aradan bir şahabının düşürüldüğü anlaşılıyor. Tirmizî de bu*nun isnadı muttasıl değildir, demiştir. Bundan, hadîsin senedinde bir kesiklik tesbit edildiği anlaşılıyor.
Avn b. Abdullah'a gelince, sika (güvenilir) kabul edilmiş ve as-habdan bir cemaatten rivayet yapmıştır. Müslim de onun hadîsleri*ni tahrîc etmiştir.
812 nolu Saîd b. Cübeyr hadîsinin ricalinin hepsi sikat (güveni*lirler) dir. Ancak Abdullah b. İbrahim b. Amir b. Keysan Ebu Yezîd as-San'ânî üzerinde durulmuştur : Ebû Hatim, onun salihü'l-hadîs olduğunu; Nesâi, onun rivayetinde bir beis yoktur, demişlerdir. Ay*nı zamanda Nesâî onun bir hadîsini kendi kitabına almıştır,
Hadîsin açık delâletinden, rükû ve secdelerde, yalnız başına na*maz kılan kimse teşbihleri istediği kadar çoğaltabilir, yani üçten fazla tekrarlamasında bir sakınca yoktur. Ömer b. Abdülaziz'in 10 defa söylemesi tahdidi değildir. İmama gelince, cemaati bıkkınlık hissetmiyor da memnun kalıyorlarsa, teşbihleri üçten fazla tekrar*layabilir.

Çıkarılan Hükümler:


1- Rükû1 da üç defa SÜBHANE RABBİYET-AZÎM demek sün*nettir. Bir defa da söylendiği takdirde sünnet yerine gelmiş olur.
2- Secdede üç defa SÜBHANE RABBÎ'L-A'LÂ demek sünnet*tir. Bir defa söylendiği takdirde de sünnet yerine gelmiş sayılır.
3- Rükû ve secdelerde teşbihleri üçten fazla söylemekte bir salonca yoktur. Ancak imamlık yapan kimsenin cemaatin durumu*nu bilmesi, üçten fazla söylediğinde sıkılıp sıkılmadıklarını tesbit etmesi uygun olur. O bakımdan yalnız başına namaz kılan kimse üç*ten fazla söyleyebilir. İmamın üç defa ile yetinmesi daha uygun olur.
4- Rükû ve secdelerde teşbihten başka dua ve benzeri şeyler söylemek hakkında müctehitler arasında ittifak yoktur. Mendup di*yenler olmuşsa da çoğu muhalefet etmiştir. Ancak yalnız başına na*maz kılan kimsenin vakti müsaitse, me'sur dua ve teşbihleri söyleye*bilir. Buna cevaz verilmiştir.
5- Namazda kıraatte rahmet âyetlerine gelince, gönülden rah*met dilemek, azap âyetleri gelince yine gönülden Allah'a sığınmak menduptur. Dil ile söylenmesi hakkında ittifak yoktur.
6- İmam Mâlik'e göre,- rükû ve secdelerde teşbih söylemek menduptur. Bir rivayette İmam Ahmed'e göre, vâcibdir.