Namazda Kur'ân'dan muhtelif sûre ve âyetleri okumalf sûretıyle ezberi çoğaltmak müstehabdır. Böylece değişik sûre ve âyetleri okudukça manası üzerinde durulup dikkatin dağılması önlenir, ay*nı zamanda Allah'ın kitabıyla günde beş defa yüzyüze gelinerek iç huzuruna kavuşma imkânları elde edilir.
Namazda sadece bir sûreyi her rekâtte aynen tekrarlamakta bir sakınca var mıdır? Yine her rekâtte iki ayrı sûreyi peşpeşe okumak*ta bir beis görülmüş müdür? Kısa sûreleri okumakla yetinmek elve*rir mi? Bütün bu soruların cevaplarını, ilgili hadisleri ve müctehik lerin tesbit ve içtihatlarını naklettikten sonra vermiş olacağız.
İlgili hadîsler:
Enes (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki :
«Ansardan bir adam Küba mescidinde onlara imamlık yapıyor*du; ne var ki ne kadar bir sûreye başlarsa, onlar için namazda yine aynı sûreyi okurdu. Şöyle ki, KUL HUVALLAHU AHAD süresiyle başladı ve namaz bitinceye kadar hep ona devam etti, sonra da onun*la beraber bir sûrede okuyordu. O bunu hemen her rekâtte yapıyor*du. Peygamber (A.S.) Efendimiz'e geldiklerinde olup biteni ona ha*ber verdiler. Bunun üzerine Peygamber (A.S.) ona sordu : Her re*kâtte bu sûreyi okumana seni iten nedir? O şöyle cevap verdi : Şüp*hesiz ki ben o sûreyi seviyorum! Peygamberimiz (A.S.) : Onu sevmen seni Cennet'e sokacaktır!»
Huzeyfe (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki : «Bir gece Peygamber (A.S.Î Efendimizle beraber namaz kıldım; Bakara sûre*sine başladı. Ben, yüz âyeti tamamlayınca rükû'a varır dedim, sonra o devam edip geçti. Ben, herhalde bir rekâti Bahara ile kılacak, dedim. O yine devam edip geçti ve ben onunla rükûa varır dedim, O yine devam edip geçti, sonra Nisa sûresine başladı ve okudu; sonra da Âl-i İmrân sûresine başladı ve onu müteressüen okudu : İçinde teşbih bulunan bir âyete gelince teşbihte bulundu. İçinde istek ve dilek bulunan bir âyete geltince dilekte bulundu, teavvüze gelince Al*lah'a sığındı. Sonra rükû'ıa vardı ve rükûda SÜBHANE RABBİYE'L-AZÎM dedi. Rtikû'u kıyamına yakın idi. Sonra SEMİ'ALLAHU LİMEN HAMİDEHÜ RABBENA LEKE'L-HAMD dedikten sonra kıyama kalk*tı ve rükûa yakın bir uzunlukta bekledikten sonra secdeye vardı ve SÜBHANE RABBİYE'L-A'LÂ dedi. Secdesi kıyamına yakın (bir uzunlukta) idi.»
Cüheyna kabilesinden bir adamdan yapılan rivayette, o, Pey*gamber <A.S.) Efendimiz'den şöyle işitmiştir : Peygamberimiz (A.S.) sabah namazında ZİLZAL sûresini her iki rekâtte de okumuştur. An*cak bilemiyorum, Resûlüllah (A.S.) unuttuğu için mi öyle yaptı, yok*sa bilerek kasden mi yaptı?»
İbn Abbas (R.A.) dan yapılan rivayette, Peygamber (A.S.) Efen*dimiz sabah namazının iki rekâtinden birincisinde KULU AMENNA BİLLAHİ VEMA UNZİLE ÎLEYNA âyetini -ki bu Bakara'dadır-, diğer rekâtinde ise AMENNA BİLLAHİ VEŞHED BİEN MÜSLİMUN âyeti*ni okudu.»
Diğer bir rivayette ise şöyle denilmiştir : «Peygamber (A.S.) sa*bah namazının iki rekâtinde, KULU AMENNA BİLLAHİ, VEMA ÜN-ZİLE İLEYNA âyetini ve bir de Âli îmrân'daki TEALEV İLA KELİ-METİN SEVAÜN BEYNENA VE BEYNEKÜM.. âyetini okudu.»
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır :
1- Namazda her rekâtte aynı süreyi okumak caizdir. Örneğin, birinci ve ikinci veya Şafiî mezhebine göre, her dört rekâtte Fatiha'-dan sonra İHLÂS sûresini okuyarak namazını kılan kimsenin bu na*mazı tamamdır.
2- Namazda -yalnız basma kılıyorsa- istediği kadar kıraati uzatmasında bir sakınca yoktur.
3- Fâtiha'dan sonra bir sûre okuduktan sonra onu takip edensûreyi değil ondan sonraki sûreyi ekliyerek okuyan kimsenin nama*zı da sahihtir. Ancak ara yerdeki sûrenin uzun olması matluptur.
4- Namazda sûreyi okurken teavvüz gelince, Allah'a sığın*mak, dilek bahsi gelince Allah'a dilek arzetmek gibi teressülde bu*lunmak caizdir. Ancak bunu kendi nefsinde söylemesi uygun olur.
5- Yalnız başına namaz kılan kimsenin rükû'unu ve secdele*rini kıyam kadar uzatması da caizdir. Çünkü bu yerler Allah'ı zikir, teşbih ve tazim yerleridir.
6- Namazda birinci rekâtte Bakara sûresinden birkaç âyet, ikinci rekâtte Âl-i îmrân sûresinden birkaç âyet okumakta bir sa*kınca yoktur.
Hadîslerin ışığında müctehit imamların görüş, içtihat ve istid*lalleri :
a) Hanefîlere göre :
Namazlarda Kur'ân'dan belli bir sûreyi veya birkaç âyeti özel*likle belirleyip okumak ve bunu lüzumlu görmek mekruhtur. Ama sırf hoşuna gittiği veya o kısımları daha iyi bildiği veya okuduğu için öyle yapıyorsa, bunda kerahet yoktur. Nitekim et-Tahavî el-Is-bîcabî de aynı görüştedirler. Ne var ki zaman zaman başka sû*re veya âyetleri okuması şarttır, tâki konuyu bilmeyenler başkasını okumanın caiz olmadığını sanmasınlar.
Bu hususta afdal oîanı şudur -. Farz namazlarda Fâtiha'dan son*ra bir sûrenin tamamını okumaktır. Bundan âciz olduğu takdirde, bir sûreyi iki rekâtte 'okuyabilir. Buna mekruh diyenler olmuşsa da, sahih olan kavle göre mekruh değildir.
Bir rekâtte bir sûrenin ortasından, diğer rekâtte başka bir sûre*nin ortasından veya son kısmından okumakta bir sakınca yoktur. Ancak böyle yapılmaması daha uygun görülmüştür.
Bir rekâtte bir sûrenin son kısmından, diğer rekâtte kısa bir sû*re okumak da mekruh değildir.
Bir rekâtte, aralarında birkaç sûre veya bir sûre bulunan iki sû*reyi birleştirip okursa, bunda kerahet olduğunu söyleyenler olmuş*tur. Ama iki rekâtte ise bunda kerahet yoktur.,
Bazısına göre, bir rekatte bir sure okuduktan sonra ya o rekatte veya ondan sonraki rekatte ilk okuduğu sureden önceki sureyi okursa, kerahet işlemiş olur.
Bütün bu kayıtlar farz namazlarla ilgilidir. Sünnet namazlarda ise .sözü edilen hususların hiçbiri mekruh değildir.
b) Şâfillere göre:
Fatilia'dan sonra bir sure okumak müstehabdır. Surenin bir kısmını okursa yine de kafi gelir. Sadece fatiha’yı okur da arkasından bir şey okumazsa, namazı iade etmesi gerekmez ama sünneti terketmiş olur
c) Hanbelîlere göre:
Farz namazlarda Fâtiha'dan sonra sadece bir sûre okumak müstehabdır. Çünkü Peygamber (A.S.) Efendimiz ekseri böyle yapmıştır. Ayın zam anda Muâz'a namazında öyle yapmasını emretmiştir. Şüphesiz; ki buemir, tavsiye mahiyetindedir.
Bir rekâtate iki süreyi birleştirip okursa, bunda iki rivayet vardır: Birincisi mekruh, ikincisi gayr-i mekruh şeklindedir. el-Hilâl'in îbn Ömer'den yaptığı rivayete göre, adı geçen bir rekâtte iki sûreyibirleştirip okurmuş.
Birinci rekatte okuduğu sûreyi aynen ikinci rekâtte iade ederse,bunda bir sakınca yoktur.
Hanbeliler bu meselede Ebû Davud'un Cüheyneli bir adamdanyaptığı rivayet le istidlal etmişlerdir.
İkinci rekatte okuyacağı sûrenin, birinci rekâtte okuduğu sûreden sonra tertip bakımından gelen bir sûre olması müstehabdır. Zira bu, Peygaırber (A.S.) Efendimiz'den nakledilmiştir. O bakımdan İbn Mes'ûd'dan (R.A.) sûreleri menkûs (sondakini öne almak suretiyleokuyan vermiş kimse hakkında ne düşündüğünü sorduklarında, o şu cevabı vermiştir : «O adamın kalbi menkûstür.» Ama İmam Ahmed b. Hanbel böyle yapmakta bir sakınca olmadığını söylemiştir.
d) Mâlikîlere göre :
Farz namazlarda Fâtiha'dan sonra Kur'ân'dan bir sûre veya âyet okumak sünnettir. Aynı zamanda bir sürenin bir kısmını veya uzun bir âyetin bir bölümünü okumak ta kâfi gelir.
Mâlikiler aynı rekâtte iki sûreyi birleştirip okumak veya aynı sureyi bütün rekâtlerde iade etmek hakkında fazla bir görüş izhar etmemişlerdir. Bu husustaki rivayetlerden, aynı sûrenin iade edil*mesinde veya bir rekâtte iki süre arasını birleştirmekte bir sakınca görmedikleri anlaşılıyor,.
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller :
751 nolu Enes (R.A.) hadîsini Tirmizî «hasen, sahih, garip» şek*linde açıklamıştır. Aynı zamanda Hafız Bezzar, Beyhaki ve Taberâ-nî tahric etmişlerdir.
Cüheyneli adamın Külsüm olduğunu İbn Mende rivayet etmiş*tir.
Hadiste «KUL HUVALLAHU AHAD ile başlardı», sözünden Fa tihanm mutlaka vacib olmadığını göstermektedir. Nitekim namaz*da mutlak kıraatin yeterli olduğunu söyleyenler daha çok bu hadîs*le istidlal etmişlerdir. Oysa râvi, Fâtiha'mn herhalde okunmasının gereğini bildiğinden onu anmaya gerek görmeden sûreden söz et*miştir.
752 nolu Huzayfe hadisinden sûreleri Kur'ân'daki tertibine göre okumanın, yazmanın ve okutmanın şart olmadığı anlaşılıyor. Yaz*maktan maksat, Kur'ân'dan bazı âyet veya sûreleri nakledip başka bir yere yazmaktır, yoksa Mushafı olduğu gibi yazmak demek değil*dir. Çünkü o takdirde Kur'ân'daki tertibe göre yazılması şarttır. Çünkü ilim adamlarının cumhuruna göre, sûrelerin mushaftaki tertibi tevkifidir. Hz. Osman'ın hazırlattığı Mushaf'taki tertip asıl*dır. Peygamber (A.S.) Efendimiz'in gece namazında önce Bakara'yı ardından Nisa sûresini ve onun ardından Âl-i îmrân süresini okudu*ğu hakkındaki rivayete gelince, namaz da bu tertibe riâyet etmenin şart olmadığına delâlet etmektedir. İkinci bir ihtimal, sûre tertiple*ri henüz Peygamber (A.S.) Efendimiz tarafından tam tevkifi yapıl*madan böylesine bir takdim ve tehir olmuş olabilir.
Namazda sûreyi okurken teressülde bulunmak, yani zikir ve tes-hi ifade eden yerlerde zikir ve teşbihte bulunmak, teavvüz beyân ien yerlerde Allah'a sığınmak hem. imam, hem ona uyanlar, 3m de yalnız başına kılanlar için müstehaptır, diyenler olmuştur. itekim İmam Şafii de ayni görüştedir.
Rükû' ve secdelerdeki teşbihleri üç defa tekrarlamanın müste-ab olduğunda üç mezhep imanımın ittifakı vardır. İmam Mâlik'egöre, müstehab değildir.
Rükû' ve secdelerin uzatılması, gece kılman nafile namazlarlaigilidir.
753 nolu Cüheyneli adamın hadisini rviâyet eden Ebu Dâvud ve ÎL-Münzirî susup bir şey söylememişlerdir. Şüphesiz ki, Ebû Dâvud'-In bir hadis hakkında susması, onun ihticaca elverişli olduğunu iösterir. Nitekim hadîsin isnadında bir noksanlık yoktur, ricalinin Lepsi sahihtir.
Hadis, Fâtiha'dan sonra kısa bir sûrenin okunmasının istihba-ıma delâlet etmektedir. Râvînin, bilemiyorum, unuttuğu için mi tek-arladı, yoksa bilhassa mı öyle yaptı? şeklindeki sözü üzerinde du-ulmuş ve Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in şu hadîsleriyle bağdaştırıl-nak istenmiştir : «Ben de ancak bir beşerim, sizin unuttuğunuz gibi unutabilirim.» Bu uzak bir ihtimaldir, Resûlüllah'm öyle yapması, >unun cevazına delildir. Çünkü O, hemen her konuda ümmetine fü-î sünnetleriyle de açıklamalarda bulunmuştur.
754 nolu îbn Abbas hadisi ve diğer ilgili rivayetleri biraraya ge-irdiğimizde göreceğiz ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz sabah nama-anın iki rekâtinde muhtelif sûreler okumuştur; bazan îbn Abbas'm ıaklettiği gibi kısa ve değişik olmuştur; bazan de Ebû Hüreyre'nin laklettiği gibi, Peygamber (A.S.) birinci rekâtte KUL YA EYYÜHE'L-KAFİRÛN sûresini, ikinci rekâtinde ÎHLAS sûresini okumakla yetin-niştir. Buharı ve Müslim'in Hz. Aişe (R.A.) dan yaptıkları rivayette .se, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in sabahın farzından önce kıldığı iki rekât sünnet namazı öylesine hafif tutardı ki, Fâtiha'yı okuyup okumadığı bile anlaşılmazdı.
Çıkarılan Hükümler:
1- Namazda Fâtiha'dan sonra bir sûre veya birkaç âyet-okumak, müctehitlerin çoğuna göre sünnet, İmam Ebû Hanife'ye göre, vâcibdir.
2- Üç ve dört rekâtli namazlarda ilk iki rekâtte Fâtiha'dan sonra sûre veya birkaç âyet okumak, yine müctehitlerin çoğuna gö*re, sünnet, Ebû Hanîfe'ye göre vâcibdir.
3- Üçüncü ve dördüncü rekâtlerde sûre veya âyet okunmaz. Nafile namazlar müstesna..
4- iki, veya üç ve dört rekâtli farz namazlarda ilk iki rekâtte Fâtiha'dan sonra aynı sûreyi okumakta bir sakınca yoktur.
5- Farz namazlarda devamlı bir iki sûreyi belirleyip okumak kimine göre mekruhsa da çoğuna göre mekruh değildir, ancak o sû*relerden başkasının okunmasını tasvip etmiyorsa, o takdirde mek*ruh sayılır.
6- Namazda birinci ve ikinci rekâtlerde sûreleri takdim te'hir ederek okumak, yanı ikinci rekâtte okuduğu sûrenin Kur'ân'daki yeri, birinci rekâtte okuduğu sûreden önce ise, müctehitlerden bir kısmına göre, mekruhtur, bir kısmına göre mekruh değildir. İkinci*lerin içtihadının dayanağı, 752 nolu Huzayfe hadîsidir. Birincilerin delili ise, Mushaf'taki sûrelerin tertibi tevkifidir, takdim te'hir yapıl*maz diyen cumhurun görüşüdür. İmam Ahmed birincileri tasvip ede*rek bir sakınca olmadığını belirtmiştir.
7- Bir rekâtta ardarda iki sûre okumakta bir sakınca yoktur, îbn Ömer'in böyle yaptığı sahih rivayetle sabit olmuştur. Huzeyfe hadîsi de buna delâlet etmektedir, ancak Resûlüllah'm üç sûreyi bir rekâtte okuması, gece kılman nafileyle ilgilidir.
8- Birinci rekâtte okuduğu sûre ile, ikinci rekâtte okuduğu sû*re arasında kısa bir sûre bulunursa, bazısına göre bunda kerahet vardır. Uzun bir sûre bulunursa bir sakınca yoktur. Müctehitlerin çoğuna göre, her iki durumda da bir sakınca yoktur.