Farz, vâcib, sünnet, nafile hangi namaz olursa olsun, tekbir üe başlamak farzdır. Bu hususta farklı bir görüş ortaya koyan olma*mıştır.
Tekbir, bir yandan Allah'ın sınır, ölçü, nisbet, zaman ve mekân kabul etmez büyüklüğünü bütün ihtişamıyla yansıtırken, diğer yan*dan O'nun huzurunda kendi küçüklüğümüzü, acizliğimizi ve her dem muhtaç durumda bulunduğumuzu dile getirmek ve öylece en büyük kudretin karşısında kulluk görevini bu niyet ve duygularla yerine getirmeyi terennüm eder. Tekbirle birlikte ellerimizi kaldır*mamız, Allah'ın sınırsız büyüklüğü karşısında dünyevî bütün şeyle*ri arkamıza atıp kalbimizle, kalıbımızla Hakk'm divanına yönelme*mizin kavli ve fiilî belirtisidir.
ilgili hadîsler:
Ali b. Ebi Tâlib (R.A.)'den yapılan rivayette, Peygamber (A.S.) Efendimizin şöyle buyurduğunu belirtmiştir:
«Namazın anahtarı tuhur (abdest ve temizlik) dir; tahrimî tek*bîrdir, tahlîH ise, teslimdir.»
Mâlik b. el-Huveyric (R.A.)'den yapılan rivayette, Peygamber (A.S.) Efendüniz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: «Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız öyle namaz kılın!»
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır;
1- Necasetten temizlenmek ve abdest almak namazın anahta*rıdır. Yani bu ikisi yerine getirilmedikçe namaza başlamak caiz ve sahih değildir.
2- Namaz dışında mubah olan şeyler, Allahu Ekber deyip tek*bîr getirildiğinde işlenmesi haram olur ve bu namaz bitinceye ka*dar devam eder. Buna bir-iki misal verelim: Namaz dışında dünyâ kelâmı etmek, bir şey yemek veya içmek mubahtır. Namaza durup Allahu Ekber diyerek ellerini kaldırıp bağlayınca artık bunlar na*maz bitinceye kadar haram olur. O bakımdan namaza giriş tekbîri*ne, «Tekbîr-i Tanrım» de denilmiştir.
3- Et-Tehiyyattan sonra selâm vermekle namaz kılınmış olur ve tahrîm kalkar, yani tekbîr üe haram olan şeyleri işlemek selâm vermek suretiyle mubah olur.
4- Resûlüllah (A.S.) Efendimiz taharet-i kâmile üzere olup tam- edeb ve huşu ile namaza dururdu. O bakımdan Resûlüllah'm namazı nasıl kıldığını ashab-ı kiramın yaptıkları tarif ve nakillerden öğreniyoruz. O halde sahîh rivayetle sabit olan hadîslere göre, müc-tehid imamlar ciddi bir tesbite gider Resûlüllah'm (A.S.) nasıl namaz kıldığını belirlemişlerdir.
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, tesbit, içtihat ve istidlalleri:
a) Hanefüere göre:
Namazın şartlarından biri de «tahrîm»dir. Bu, İmam Ebû Hani-fe ile îmam Ebû Yusuf'a göre rükün değildir. İmam Muhammed'e göre, kıraat gibi o da rükündür. Buna «tahrîm tekbîri» denildiği gi*bi, «iftitah tekbiri» de denir.
Tanrım Tekbîrinin şart kılınması, Kitap, Sünnet ve İcma' ile sa*bit olmuştur. Ancak t a h r i m i n sıhhati için 12 şart vardır ki, on*lar fıkıh kitaplarında açıklanmıştır.
Tekbîr, AUahu Ekber lafzıyla olabileceği gibi, tazime ve senaya delâlet eden Allahu'l-Kebîr, Allahu Eceli, Allahu A'zam veya el-Ham-du lillâh Sübhanellah, La ilahe illallah gibi lâfızlarla da olabilir.
b) Şâfülere göre-
Namazın rükünleri 13 tanedir... İkincisi «ihram tekbîri»dir. Onu telâffuza kudreti yeten kimse için Allahu Ekber demek taayyün eder. Buna bir sıfat daha eklemek suretiyle «Allahu'l-Celüü'l-Ekber» de*mekte bir sakınca yoktur. Ancak sıfatı öne alıp «Ekberullah» demek sahîh olmaz. Bunları telâffuzdan âciz olan kimse, kendi diline tercü*me ederek söyleyebilir, ancak Arabcasım öğrenmesi ona vâcibdir.
c) Hanbelüere göre:
Namaz ancak «Allahu Ekber» sözüyle bağlantı yapar. Bu, hem imam Ahmed'in, hem İmam Mâlik'in kavlidir. Hanbelüer, «Nama*zın tahrîmi, tekbîrdir» mealindeki hadîsi ile, «Namaza kalktığın za*man tekbîr getir» mealinde sahîh rivayetle ve ayrıca Hz. Rıfâa'dan rivayet edilen şu hadîs ile istidlal etmişlerdir: «AUah bir kişinin na*mazını, abdesti (lâyık olduğu) yerlerine koymadıkça, sonra da kıb*leye yönelîp Allahu Ekber demedikçe, kabul etmez.»
Yapılan ciddi tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, hiçbir » namazda Allahu Ekber lâfzından ayrılmamıştır. Ebû Hanîfe'nin bu husustaki görüşü rivayetlere muhalif düşmektedir.
Tekbîr, namazın rükünlerinden biridir ki, namaz ancak onunla gerçekleşir. Kasden veya unutarak terkedüdiği takdirde namaz sa*hih olmaz. Bu aynı zamanda Rabi'a, imam Mâlik, imam Sevrî, imam Şafii, İshak b. Rahuye, Ebû sevr ve tbn Münzir'in görüş ve içtihadı*dır. Saîd b. Müseyyeb, el-Hasen, Katade, Zührî ve Evzâî'ye göre na*mazda iftitah tekbirini unutan kimseye, rükû'a varış tekbiri kâfi ge*lir.
Mâliküere göre:
Az yukarıda Hanbelî'lerin görüşünü aksettirirken İmam Mâlik'in görüşüne atıfta bulunmuştuk. Bununla beraber es-Sahnûn'un tes-bitini yansıtmakta yarar görmekteyiz:
îmam Mâlik, Hz. Ali (R.A.) hadîsine dayanarak şöyle demiştir: «Namazın tahrîmi, tekbîrdir-, tahlili ise selâmdır.» İbn Kâsım'm îmam Mâlik'ten yaptığı rivayete göre yine bu konuda şöyle dediği anlaşılıyor: «Namazda ihram ancak Allahu Ekber lafzıyla kâfi olur ve namazdan çıkmak için verilen selamda da ancak «es-Selâmü âleyküm» yeterlidir. Aynı zamanda Mâliki'lere göre, namaza tekbîr ile başladıktan sonra «sübhaneke» okunmaz, doğrudan kıraate baş*lanır,
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:
573 nolu Ali b. Ebı Tâlib hadîsini ayru zamanda İmam Şafiî, Ha*fız Bezzar ve Hâkim tahrîc etmişlerdir. Bezzar hadîsin isnadım Ab*dullah b. Muhammed b. Akıl'den o da İbn Hanîfe'den, o da Ali'den rivayet yolunu ortaya koyarak belirtirken, «biz bu hadîsi ancak bu vech ile biliyoruz» demiştir. Ebû Nuaym ise «bu hadîsi rivayette ibn Akil tef errüd etmiş, (yalnız kalmıştır)» diyerek şüphe izhar etmiştir. el-Akîlî'ye göre, hadîsin isnadında az da olsa bir gevşeklik söz konusu*dur. İbn Arabî ise, Câbir hadisinin daha sahîh olduğuna dikkat çek*miştir, îbn Hibban ise, «Bu sahih olmayan bir hadîstir», diyerek gö*rüşünü ortaya koymuş ve sebebini ise şöyle açıklamıştır: «Hadisin iki tarikle geldiği kesindir. Birinci tarik Hz. Ali'den (R.A.) rivayetle belirlenmiştir ki, isnadında îbn Akil bulunuyor, bu zatın zayıf oldu*ğu bilinmektedir.» ikinci tarik Ebu Nara'dan, o da Ebu Saîd'den rivâyetle belirlenmiştir. Bu rivayette Etaû Saîd'den rivayet eden Ebû Süfyan yalnız kalmıştır.
Yine bu babda rivayet edilen hadîslerden birini de îmam Ah*met, Bezzar, Tirmizî ve Taberânî Câbir (RA.)'den rivayet etmişler*dir. Bunun isnadında Ebu Yahya el-Kattat bulunuyor ki, bu zat za*yıftır. Nitekim Yahya b. Main de aynı görüştedir. Alımed b. Hanbel ise, Şerîk'in onun hakkında şöyle dediğini rivayet etmiştir; «Ebû Yahya el-Kattat zayıftır.» IbnAdiyise, «onun hadisleri benim tes-bitime göre hasendir», demiştir. Tirmizî ile İbn Mâce'nin Ebû Saîd'*den yaptıkları rivayetin isnadında ise Tarif b. Şihab bulunuyor ki, bu zat da zayıftır. Hakim'in Saîd b. Mesruk es-Sevrî tarikiyle Ebû Said'den yaptığı rivayet malûl sayılmıştır.
Bunların dışında birkaç tarikten daha rivayetler yapılmışsa da çoğunun isnadında zayıflık söz konusudur. Sadece Ebu Nuaym'in İbn Mes'ud'dan rivayet ettiği hadîsin isnadı sahîhse de hadîs mev*kuftur.
Bu babda Hz. Aişe'den yapılan rivayette ise, Resûlüllah (A.S.) namaza tekbîr ve hemen arkasından el-Hamdü lülahi Rabbi'l-âlemîn diyerek kıraate başlardı......... Ve namazı selâm ile bitirirdi.» Müs*lim'in bu rivayetini Darekutnî Ebu İshak tarikiyle, Beyhaki Şu'be tarikiyle rivayet etmişlerdir. Böylece bütün bu tarikler birbirini kuv*vetlendirmekte ve hadîsin ihticaca elverişli olduğunu ortaya koy*maktadır.
574 nolu Mâlik hadisi, namaz hususunda Resûlüllah (A.S.) Efen-dimiz'den sübut bulan söz ve davranışların hepsinin vacib olduğu*na delâlet ediyorsa da, gerçek öyle değildir. Çünkü namazında isa-ette bulunan kimseye namazı tâlim edip öğretirken, kendisinin bü*tün- kavi ve fiilini anmamış, devam ettiği bazı şeyler üzerinde dur*mamıştır. Bundan anlıyoruz ki, Mâlik hadîsi, Peygamber (A.S.) Efendimizin namazda izhar ettiği her söz ve davranışının vâcib ol*madığını göstermektedir.
Zeylâî bu konuda Ali b. Ebî Talib, Ebu Saîd ve Abdullah b. Zeyd hadîslerini bir bir yorumlerken birinci rivayet veya tarik üzerinde,yukarıda naklettiğimiz hususları naklederek görüşleri belirtmiştir. İkinci tarikle rivayet edilen Ebû Said hadîsi hakkında îmam Tir-ihizi'nin görüşünü naklederken şöyle dediğini nakletmiştik «Hz. Ali'*nin hadîsinin isnadı daha Ceyyîddir ve Ebu Saîd hadisinden daha sahihtir. Ebu Saîd hadîsini ayrıca Hakim el-Müstedrek'te rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: «Hadisin isnadı, Müslim'in şartına gö*re sahihtir.»[34], Buhari ile Müslim bu hadisi tahrîc etmemişlerdir.
Abdullah b. Akîl'in İbn Hanîfe'den yaptığı rivayette naklettiği hadîsin isnadı daha çok meşhurdur, ne var ki Buharî ile Müslim İbn Akîl'în hadîsine iltifat etmemişlerdir.
Abdullah b. Zeyd hadîsi üzerinde de hayli durulmuş ve isnadın*da Vâkîdî yalnız kalmıştır ki, ibn Hibban bu zatı «Kitabü'd-duâfâ»da anmış, yani onu zayıf ravîler arasında zikretmiştir.

Çıkarılan Hükümler:


1- Namaza, «tahrîm tekbîri» ile başlamak kimine göre şart, kimine göre rükündür.
2-Tahrim Tekbiri <<Allahu Ekber>> lafızıyla olabileceği gibi, İmam Ebu Hanifi’yegöre Allah’ın başkasıfatlarıyla da olabilir. Di*ğer üç İmama göre, ancak «Allahu Ekber» lafzıyla namaz sahih olur.
3- Tahrîm Tekbîri ile namaz dışındaki söz ve davranışlar ha*ram olur.
4- Namaz selâm ile son bulur ve daha önce haram olan şey*ler mubah olur.