Eğer biraz derin olarak düşünecek olursak u Zülcelâl’in bize ne kadar çok fırsatlar verdiğini ve bu fırsatları elimizden nasıl bir bir kaçırdığımızı görürüz. Hatta elimize verilen fırsatları kullanmayışımızın ilerde bize ne büyük zararlar vereceğini de anlayabiliriz. Örneğin; elinde keser bulunan bir marangoz düşülenim.
Elindeki keserle kapı pencere masa gibi hem kendisine hem de diğer insanlara faydalı olan birçok eşya yapabilir. Ama marangoz keseri kendi kafasına vurursa o keser marangoza zarar vermiş olur. u Zülcelâl de bize çok büyük bir nimet olarak dil vermiştir. Bizim için faydalı olan birçok işi dilimizle yapabiliriz. Kur’an okumak “La ilahe illallah” veya “Subhanellah” gibi zikirleri dilimizle yapabiliriz. Marangozun keseriyle olduğu gibi biz de dilimizle hem kendimize hem de başka insanlara faydalı olabiliriz. Ama marangoz keseri ters çevirip kendi kafasına vurduğu zaman kendini nasıl helak ederse; biz de dilimizi faydalı işleri yapmakta kullanmak yerine başkaları hakkında koğuculukta veya boş konuşmalarda kullanırsak aynı marangozun keseri ile kendini mahvetmesi gibi dilimizle kendimizi mahvetmiş oluruz.


Ne dünyasına ne ahiretine yaramayacak olan konuşmaları yapan kimse yeryüzünde en çok günah sahibi olan kimsedir. Demek ki dil menfaatli olduğu gibi zararlı da olmaktadır. Onun için konuştuğumuz zaman faydalı u Zülcelâl’in rızasına götürecek konuşmalar yapmamız lazımdır.




Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S.)