“Kalb”bir halden başka bir hale
bir durumdan başka bir duruma geçen
yani inkılab eden demektir. Kalp; Rahman’ın insana bahşettiği en kıymetli organdır. Maddi vücudumuzdaki kalbimiz eğer sağlıklı ise bedenimiz de sağlıklıdır. Eğer kalp bozulmaya başlamış ise bedenimiz de bozulmaya başlamış demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)“İnsan vücudunda bir et parçası vardır
o düzelirse bütün vücud düzelir
o bozuk olduğunda bütün vücud ifsad olur. İyi bilin ki
işte o et parçası kalptir” (Buhari
Müslim
İbn Mace) buyurmuştur.
Maddi bedenimizin olduğu gibi manevi bedenimizin de kalbi vardır. Manevi kalbimiz kirlenir ve bozulursa insanın tüm hayatı kirlenir ve bozulur. Eğer insanın kalbi tüm marazlardan ve kirlerden arınırsa hayatı doğrugüzel ve temiz olur. İşte Rahman’ın insandan beklediği de budur.
Kalpimanın ve küfrün
sevgilerin ve nefretlerin
tüm duyguların
özellikle de takvanın üretildiği yerdir. Aynı zamanda kalp
bir tatmin odasıdır. İnsanın ikna olduğu yer gerçekte akıl değil kalptir. Akıl düşünür
ölçüp biçer
elde ettiği verileri kalbe gönderir. Kalp ikna olmuş ve huzur bulmuş ise mutmain olur. Kalp
ancak Rahmanî duygularla tatmin olur. Kalbi gerçekte mutmain edecek olan ise
’ın zikridir. Zikir bize
’ı hatırlatan maddi ve manevi işaretlerdir. Aslında zikir
![]()
’tan bize inen güzelliklerin tamamıdır. Biz
bize inenleri idrak ederek Rahman’a tekrar sunabilirsek gerçek kul olmuş oluruz:
“Bunlariman edenler ve kalpleri
’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun
kalbler yalnızca
’ın zikriyle mutmain olur” (Ra’d 13/28).
Rahmanbizim başka şeylere yönelerek tatmin olmamızın mümkün olamayacağını söyleyerek
bize kalp terbiyesini öğretiyor. Kalp terbiyesinin yolu da
Rahman’ı bilinçli bir şekilde zikretmekten geçiyor. Çünkü bir insanın kalbi terbiye olmuş ise artık o insanın tüm vücudu ve hayatı terbiye olmuş demektir:
“Öyleyse Beni zikredinBen de sizi anayım. Bana şükredin ve nankörlük etmeyin” (Bakara 2/152).
’ı zikretmek farzdır ve Rahman’ın bizden kesin bir beklentisidir. Zikrin nihai hedefi
kulu
’la beraber yaşama ahlakına
yani “ihsan makamı”na çıkartmaktır. Âyete göre zikreden kul
şükreden kuldur. Zikretmeyen ise şükretmeyendir!
Kalbin Katılaşması
“Bundan sonra kalbleriniz yine katılaştıtaş gibi
hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki
onlardan ırmaklar fışkırır; öyleleri vardır ki yarılır
ondan sular çıkar; öyleleri vardır ki
korkusuyla yuvarlanır.
yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara 2/74).
“Asla hayıronların kazandıkları
kalpleri üzerinde pas tutmuştur.” (Muttaffifin 83/15).
İnsan hayatın içinde kirlenir ve yara alır. Bu yaralar zamanla büyür ve insanın kalbinin kabuk bağlamasına ve katılaşmasına sebep olur. Katılaşmış bir kalbin artık doğruyu ve hakikati anlaması kolay olmaz. İnsan kendisini sürekli denetlemeli ve tevbe istiğfar etmeli. Kalbi katılaştıran hastalıkların başında zikirden uzak durmak gelir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)“Dünya sevgisi bütün kötülüklerin başıdır” buyurmuştur.
Dünyaya düşkünlükdünyayı sevmekle; dünyayı sevmek de dünyanın içine düşmekle başlar. Daha sonra
şehevi arzular kalbi katılaştırır ve karartır
nurunu alır. Ortaya gözü yalnızca dünyayı gören
dünyadan âhirete bakan insan çıkar. Dünyadan âhirete bakan ise hiçbir zaman âhireti tam olarak göremez ve anlayamaz. Çünkü âhiret her zaman gözüne küçük ve önemsiz gelir. İşte
insanın kaybettiği yer burasıdır.
Kur’an ise bizim âhiretten dünyaya bakmamızı istiyor. Doğru olan dafıtri olan da budur.
Kalbin Yumuşaması
“İman edenlerin’ın ve Hak’tan inmiş olanın zikri için kalplerinin ‘saygı ve korku ile yumuşaması’ zamanı gelmedi mi? Onlar bundan önce kendilerine kitap verilmiş
sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş
böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fâsık olanlardı” (Hadid 57/16).
Kalbin Körelmesi
“Çünkü doğrusugözler kör olmaz
ancak sinelerdeki kalbler kör olur” (Hac 22/46).
Kalbin körelmesiinsanın artık gerçeği idrak edememesi
anlayamaması
duyarlılığını tamamen kaybetmesidir. Böyle bir hale gelmiş bir kalp
artık kalp olmaktan çıkmış
adeta taşlaşmıştır.
Peki kalbin körelmesi neden olur? Hiçbir şey bir anda olmadığı gibikörelmesi de bir anda değil yavaş yavaş olur.
Kâinatın en güzel insanı (s.a.v.) diyor ki: “İnsan bir günah işledikçe kalbinde bir kara leke oluşur. Günaha devam ettikçe lekeler de artar ve kişinin kalbi kararır.” İşte kalbin kararmasının temel sebebigünah ve tuğyanda ısrarlı olmaktır. Kişi kara lekelerle kalbini örttükçe orası tamamen kapanır
adeta bir zift tabakası gibi simsiyah olur. Artık insanın en önemli algı yeri tamamen körleşir.
Kalp kararmasının panzehiriçokça tevbe istiğfar getirmek
yaptığı günahı önemsiz ve küçük görmemek
sonu Rahman’a varacak bir yol belirlemektir.
KALP HASTALIKLARI (MARAZLARI)
“Şeytanın katıp bırakmalarıkalplerinde hastalık olanlara ve kalbleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (
’ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler
uzak bir ayrılık içindedirler.” (Hac 22/53).
“Ve sizhakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada
iman edenler
sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmıştı. Hani münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar
’
ve Rasulü
bize boş bir aldanıştan başka bir şey vaadetmedi’ diyorlardı.” (Ahzâb 33/10-12).
İnsan bedeninin hastalanması hem iç etkenlere hem de dış etkenlere bağlıdır. Kalp hastalıkları da aynı şekilde hem iç etkenlerle hem de dış etkenlerle ilişkilidir. İnsan hastalanmaya başladığını çoğu kez fark edemezancak ne zaman ki hastalık ilerler
marazlar tüm bedeni sarmaya başlar
kişi ancak o zaman gaflet uykusundan uyanmak ister
çoğu kez uyanamaz bile…
Bu duruminsanın kalp marazlarına karşı rahat davranmasının
içinde besleyip büyüttüğü şüphelerinin üzerine gitmemesinin bir sonucudur. İnsan kalbinde cevabı verilmemiş bir soruyu ve şüpheyi şeytan sürekli kaşır
kanatır ve marazın azmasına sebep olur. Sürekli Kur’an’ı okuyarak kendisini Rahman’ın terbiye etmesine bırakmış olan insanlar kalp marazlarına karşı daha duyarlı olurlar. Şeytanın hilelerine karşı Rahman onlara basiret verir.
Kocaman bir ağaç nasıl ki küçük bir tohumdan çıkaruygun ortam ve iklim bulursa yavaş yavaş büyür
kök salar ve gelişirse
insan kalbindeki marazlar da tıpkı bunun gibi küçük bir tohumdan meydana gelir.
(c.c.) insanoğlunu yaratırken bir imtihan vesilesi olmak üzere her insanın içine farklı türlerde
maraz olmaya müsait tohumlar yerleştirmiştir. Kişi bu tohumları daha büyümeden
Kur’ani terbiye sürecine girerek yok etmelidir. İşte o zaman imtihanını başarıyla tamamlamış olur. Zaten Rahman’ın istediği de budur…
Rahman’ın öngördüğü şekilde terbiye sürecine girmek dileğiyle…
Abdülhamit KAHRAMAN
KALPİMANIN VE KÜFRÜN
SEVGİLERİN VE NEFRETLERİN
TÜM DUYGULARIN
ÖZELLİKLE DE TAKVANIN ÜRETİLDİĞİ YERDİR. İNSANIN İKNA OLDUĞU YER GERÇEKTE AKIL DEĞİL KALPTİR.
KALBİN KÖRELMESİİNSANIN ARTIK GERÇEĞİ İDRAK EDEMEMESİ
ANLAYAMAMASI
DUYARLILIĞINI TAMAMEN KAYBETMESİDİR.
ALLAH’I ZİKRETMEK FARZDIR VE RAHMAN’IN BİZDEN KESİN BİR BEKLENTİSİDİR. ZİKRİN NİHAİ HEDEFİKULU ALLAH’LA BERABER YAŞAMA AHLAKINA KAVUŞTURMAKTIR.